Savunma sanayisinde artan rekabet, yerlileştirme çabaları ve yeni teknoloji arayışları sektördeki firmaların ürün ve teknoloji geliştirmeye ayırdıkları kaynakta rekor artışı beraberinde getirdi.
Savunma sanayisinin ürün ve teknoloji geliştirme harcamalarında son dönemde görülen durgunluk geçen yıl son buldu. Bu alanda ivmenin artışa yönelmesi ileriye dönük beklentileri artırdı.
Savunma sanayinde 2015’te 904 milyon dolar olan ürün ve teknoloji geliştirme harcamaları geçen yıl yüzde 39 artışla 1 milyar 254 milyon dolara ulaştı. Bu miktarın 1 milyar 144 milyon dolarlık kısmı ürün geliştirmeye, 110 milyon dolarlık bölümü teknoloji geliştirmeye ayrıldı.
Ciroya göre ürün ve teknoloji geliştirme harcamaları oranı yüzde 21’i buldu.
Ürün ve teknoloji geliştirme harcamaları 2012’de 772 milyon, 2013’te 927 milyon, 2014’te 887 milyon dolar olmuştu.
Ürün ve teknoloji geliştirme harcamalarının toplamındaki pozitif gelişme, öz kaynaktan yapılan harcamalara da yansıdı. 2015 yılında 287 milyon dolarda kalan bu alandaki öz kaynak harcaması, geçen yıl yüzde 79’luk artış gösterdi ve 513 milyon dolarla rekor seviyeye ulaştı.
Öz kaynaklardan yapılan ürün ve teknoloji geliştirme harcamaları 2012’de 200 milyon, 2013’te 237 milyon, 2014’te 350 milyon dolar olarak gerçekleşmişti.
Devletten 741 milyon dolarlık destek
Proje kaynakları ve teşviklerle desteklenen harcamalarda ise yüzde 20 artış kaydedildi. Bu da ürün ve teknoloji geliştirme çalışmalarına devlet desteğinin yoğun şekilde devam ettiğini gösterdi.
Devlet söz konusu çalışmalara 2012’de 527 milyon, 2013’te 690 milyon, 2014’te 537 milyon, 2015’te 616 milyon, 2016’da 741 milyon dolarlık destek verdi.
Sektör oyuncularının ürün ve teknoloji geliştirme çalışmalarına tahsis ettiği öz kaynaktaki düzenli artış, geleceğin garanti altına alınması açısından önem taşıyor.
Önümüzdeki dönem modernizasyon projeleriyle geleceğin teknolojilerinin ve ürünlerinin ortaya konulması konusundaki çalışmalara hız verilmesi gerektiği belirtiliyor. Ayrıca mevcut ürün ve projelerde dışa bağımlılığı minimize edecek yerlileştirme çalışmalarıyla teknoloji geliştirme faaliyetlerinin önemine dikkat çekiliyor.
Genel olarak ürün ve teknoloji geliştirme harcamalarındaki yıllara sari eğilimin sektörün sürdürülebilirliği ve rekabetçiliğinin gelişmesi yönünden olumlu olduğu değerlendiriliyor.
Hedef, temel ve ileri teknolojilerde mutlak yerlilik
Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, sektördeki Ar-Ge yatırımları ve Müsteşarlığın bu konudaki politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Müsteşarlığa tanınan yetki kapsamında uzun zamandır hayata geçirmek için çaba harcadıkları Ar-Ge Panelinin ilkini 22 Aralık 2016’da gerçekleştirdiklerini anımsatan Demir, toplantı sonucu ileri malzemeler, algılayıcılar ve bilgi teknolojileri alanında 6 projenin başlatıldığını söyledi.
Bu projelerle ilgili ‘geniş alan çağrıları’ yapıldığını ifade eden Demir, SAGA olarak adlandırılan çağrılarla belirlenen teknoloji alanlarındaki teknik ve taktik ihtiyaçların karşılanması amacıyla son ürün teslimatı içermeyen, analiz veya masa üstü ölçekli prototiplerde doğrulanan, teknik gösterimler içeren proje önerileri aldıklarını belirtti.
SAGA ve Ar-Ge projelerinin artarak devam edeceğinin altını çizen Demir, şöyle devam etti:
‘Yeni düzenlemeyle çok daha dinamik bir süreçte Ar-Ge projeleri başlatıyoruz. Yeni süreç birçok alanda yeni Ar-Ge projesi demek. Bunlara yönelik kaynak için Savunma Sanayii İcra Komitesi kararı alınmış durumda, bu açıdan sıkıntı bulunmuyor. Bu çalışmalar, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin mevcut ortamda ve geleceğin muharebe ortamında ihtiyaç duyabileceği platform ve sistemlerin, milli ve ileri teknolojiye sahip olarak sağlanmasına yöneliktir. 2020 ve sonrası için belirlediğimiz bir hedefimiz var, temel ve ileri teknolojilerde mutlak yerlilik. Yeni düzenlemelerle yoğun ve hızlı Ar-Ge süreçleri tanımlamamızın en önemli sebebi de bu hedefe yönelik organize olma ihtiyacıdır. Tüm bu çalışmalar sonucu hedeflediğimiz teknolojik üstünlük, ülkemizi hem askeri hem ekonomik alanda üst seviyelere taşıyacak ve rekabet gücümüzü artıracaktır.’
Savunmada Ar-Ge ekosistemi büyüyor
Demir, Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının gayri safi yurt içi hasıla içindeki payının yüzde 1’in biraz üstünde seyrettiğini, bu oranın 2023 yılına kadar yüzde 3 olmasının hedeflendiğini anımsattı.
Belirlenen hedefe ulaşmak konusunda özel sektörün önemine dikkati çeken Demir, özel sektörün Ar-Ge harcamalarında itici güç olduğunu, mevcut politikalarda ve destek mekanizmalarında rolünün artırılması gerektiğini söyledi.
Demir, dünyadaki örnekler ve Avrupa Birliği politikaları incelendiğinde toplam Ar-Ge harcamasının 3’te 2’sinin özel sektör, 3’te 1’nin kamu tarafından yapılması gerektiğine işaret etti.
Savunma Ar-Ge ekosisteminde şu anda 26 üniversite, 59 firma ve 6 araştırma merkeziyle projeler yaptıklarını anlatan Demir, şöyle konuştu:
‘Belirlediğimiz yol haritaları artık bu firmaların da yol haritaları olarak benimsendi. Müsteşarlık olarak belli bir alandaki projeyi başlatmaya ya da yeni bir alanda teknoloji desteklemeye karar verdiğimizde, bu alanın alt teknolojileri ya da ilgili yan teknolojileri firmalar için çalışma alanları oluşturuyor. Ne kadar yeni alan açarsak firmalarımız da bu alanlarda bizim teşviklerimiz dışında kendi kaynaklarıyla o kadar tamamlayıcı ya da hiç denenmemiş yeni projeler geliştirebiliyorlar. Böylece firmalarımız Ar-Ge ekosistemini desteklemiş oluyorlar. Diğer yandan Müsteşarlığımızın teklife çağrı dokümanlarında yer alan, ana yüklenicilere KOBİ, araştırma merkezleri ve üniversitelerle Ar-Ge yapma kültürünü kazandırmaya yönelik ‘Teknoloji Kazanım Yükümlülüğü’ kapsamındaki projeler de, ekosistemi güçlendirmek adına destek verdiğimiz projelerle sektöre katkı sağlıyor.’
ULAK örneği
Demir, bu kapsamda ürün ve teknoloji geliştirmeye ayrılan kaynaklarda geçen yıl ortaya çıkan artışın sevindirici olduğunu söyledi.
Yoğun ve hızlı Ar-Ge süreçlerinin firmalara da yansıdığını dile getiren Demir, şunları kaydetti:
‘2015’te öz kaynaklarından 287 milyon dolarlık Ar-Ge harcaması gerçekleştiren firmalarımız 2016’da bu rakamı 513 milyon dolara çıkardılar yani yaklaşık yüzde 80 artış gösterdiler. Sektörümüzün savunma Ar-Ge alanındaki bu çabalarının sonucunu önümüzdeki dönemlerde ticari olarak alacaklarına inanıyorum. Tüm bu Ar-Ge çalışmaları teknolojik üstünlük ve ekonomik üstünlük olarak ülkemize geri dönecektir. Örneğin, ULAK Projesi ile dördüncü nesil (4G) LTE-Advanced teknolojisi, yerli yazılım ve donanım sistemleri milli olarak ülkemize kazandırıldı. Sistemin yaygınlaşmasıyla ülkemizin haberleşme teknolojilerindeki dışa bağımlılığı azaltılmış olacak. Bununla birlikte siber saldırılara karşı milli güvenlik mekanizmalarının güçlendirildiği kamu güvenliği haberleşme sistemlerinin millileştirilmesi de sağlanabilecek. Bir Ar-Ge projesi olarak başlayan ve yakın zamanda kurulan ULAK AŞ ile ticarileşme süreci de tamamlanan ULAK Projesi, ürün ve teknoloji geliştirmeye ayrılan kaynakların ülkemize ve sektöre katkı olarak nasıl döneceğinin güzel bir örneğidir. Memnuniyetle belirtmek isterim ki, somut çıktılarını almaya ve kullanmaya başladığımız bu ve benzeri örnekler artarak devam edecektir.’