Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), özel yetenekli çocuğa sahip ailelerin, çocuklarının yetenek ve potansiyelini geliştirmeleri ve eğitimlerine yardımcı olmaları amacıyla “Özel Yetenekliler Aile Kılavuzu” hazırladı. Kılavuzda, özel yetenekli çocukların erken dönemde rastlanan özellikleri, “bebeklikte olağandışı ataklık”, “uzun dikkat süresi”, “geniş hayal ve imgeleme gücü”, “uykuya daha az ihtiyaç duyma”, “enerjik olma”, “gelişimsel dönüm noktalarında daha hızlı ilerleme”, “keskin gözlem yapma”, “aşırı merak duyma”, “güçlü bellek”, “erken ve olağan üstü dil gelişimi”, “hızlı öğrenme yeteneği”, “aşırı duyarlılık”, “akıl yürütme ve problem çözme becerisi”, “mükemmelliyetçilik”, “sayılar, bulmacalar ve yap-bozlar ile oyun becerisini geliştirme”, “kitaplara aşırı ilgi duyma”, “soru sorma”, “ilgi alanının oldukça geniş olması”, “gelişmiş mizah duygusu”, “eleştirel düşünebilme”, “icatlar yapabilme”, “aynı anda birkaç işi yapabilme, yoğunlaşabilme”, “yaratıcılık” olarak sıralanırken, bu özelliklerinin tümünün özel yetenekli bir çocukta bulunma zorunluluğunun olmadığı vurgulandı.
Özel yetenekli çocukların çevresine kolay uyum sağladığı, daha popüler oldukları ve ortalama çocuklardan daha mutlu oldukları şeklinde yanlış düşüncelerin, inanışların bulunduğunun anlatıldığı kılavuzda, “Oysa özel yetenekli çocuklar dışlanmışlık ve yalnızlık riskiyle karşılaşabildikleri kadar aynı zamanda bir yandan kibirli, küstah olarak algılanma, diğer taraftan düşük benlik saygıları nedeniyle düşük başarı elde etme riskiyle de karşı karşıyadırlar” ifadelerine yer verildi. Üstün yeteneğin gelişmesinin, uygun çevresel ortamın ve bu ortamda gerekli eğitimin sağlanması ile mümkün olduğu belirtildi.
Yüksek farkındalık ve gözlem yetenekleri
Özel yetenekli çocukların yüksek farkındalık ve gözlem yetenekleri sayesinde her yaşta bir takım problemlerin net ve kesin şekilde farkında olduklarına işaret edilen kılavuzda, bu duyarlılıklarının onları aşırı düzeyde kaygı, üzüntü, korku gibi duygular yaşamasına neden olabildiği belirtildi. Bu gruptaki çocukların zaman zaman “Düşmanlar buraya bomba atar mı? Atom bombası buraya atılırsa ne olur? Evimiz depreme dayanıklı mı? Alış veriş merkezinde kaybolursam beni kaçırırlarsa ne olur? Ben okuldayken sel olursa?” şeklinde sorular sorduğunun aktarıldığı kılavuzda, “Bu çocuklar çok erken yaşta dahi bu noktalardaki hassas tutumları yüzünden kendilerini olumsuz, üzgün ve çaresiz hissedebilirler. Bunun yanı sıra çocuk, aşırı duyarlı tepkiler gösterdiği durumları önemsemeyen kişiler tarafından uyumsuz olarak da değerlendirilebilir” vurgusu yapıldı.
Kılavuzda, özel yetenekli çocuk sahibi anne-babalar için “iyi dinleyici olmak”, “çocukların tepkilerine duyarlı davranmak”, “gelişim alanlarının aynı hızda gelişmediğine dikkat etmek”, “çocuklarının mükemmelliyetçilik eğilimleriyle başa çıkacak ipuçları”, “harekete dayalı becerilerin geliştirilmesi” başlıklarında öneriler yer aldı.
Bu öneriler arasındaki “Anne ve baba olarak, özel yetenekli çocuğa yapabileceğiniz en büyük yardım özel yetenekli çocuğun diğerlerinden farklı olmadığını kabul etmek olacak. Yalnız onlar çeşitli yönlerden daha şanslıdırlar. Özel yetenekli çocuklarda diğer çocuklara benzediklerinden nasıl diğer çocukların oynamalarına, üstlerini kirletmelerine, eğlenmelerine izin veriliyor, bunları hoş görüyorsak, aynı şeyleri özel yetenekliler için de hoş görmemiz gerekir. Yaşıtından ileri zeka düzeyinde diye 1-2 yaş büyüğünün davranışlarını beklemek doğru olmayacaktır” tavsiyesine yer verildi.
MEB’in kılavuzunda, özel yetenekli çocukların anne ve babalarının yapması gerekenler, özetle şöyle anlatıldı:
“Çocuklarınızla birlikte etkinlikler yapın, potansiyellerini geliştirmek için fırsatlar oluşturun. Farklı problem çözme stratejileri geliştirmesini teşvik edin. Akıllarına ilk geleni söylemeleri yerine, onların düşünerek hareket etmelerine yardımcı olun. Etkili dinleyin. Beklentilerinizin baskısı altında bırakmayın. Kendisini tanımasına fırsat verin. Alternatifli düşünün. Onları, düşünceleri hakkında düşündürün. Yaptığı işi en güzeliyle yapmasına yardımcı olun. Çocuklarınızın düşünme becerilerini geliştirmek için doğru soru sorma, problem oluşturma konusunda onları yönlendirin. Yeni durumlara eski bilgileri uygulamayı öğretin. Çocuklarınıza bütün duyularını içeren verileri toplamaya yöneltin. Yaratıcı potansiyellerini harekete geçirin.
Çocuğun kendi değer yargılarını oluşturmasına yardım edin. Hobiler edinmesine ve bunları izlemeye teşvik edin. Ona boş zaman ayırmayı ihmal etmeyin. Sizden daha iyi bildiği konularda ona saygı gösterin. Mizah duygusunu desteklemek için çocukla birlikte eğlenin ve gülün. Zaman zaman beraber projeler gerçekleştirin. Yaptığı etkinlikten hoşlandığınızı ve tıpkı onun gibi bu etkinliklere kafa yorduğunuzu ona gösterin.”
Kılavuzda, ailelerin her çocukta olduğu gibi özel yetenekli çocuklarını da kardeşiyle ya da bir başkasıyla kıyaslamamaları gerektiği de vurgulanarak, “Onun ayrı bir birey olduğunu her zaman hatırlayın. Bu çocukların özelliklerini bilen, anlayışlı, çok yönlü gelişime önem veren, yaratıcı ve sürekli kendisini geliştiren bir sınıf öğretmeni bulmaya çalışın. Size eğitiminin her döneminde destek verebilecek, özel yetenekliler konusunda deneyimli ve kendini sürekli yenileyen bir uzman bulun. Ve en önemlisi böyle bir çocukla yaşamaktan zevk alın” önerileri de yer aldı.
Velilere “aşırı gurur” uyarısı
Kılavuzda, özel yetenekli çocuğa sahip bazı ailelerde gereksiz bir gurur gelişebileceğinin altı çizilerek, “Anne baba olarak özel yetenekli bir çocuğa sahip olmak muhakkak iyi bir şeydir. Ancak aşırı gurur, çocuğun daha iyi yetişmesini engeller. Anne babada gelişen gurur, zamanla çocuğa da yansımaktadır. Üstünlük duygusu, aşağılık duygusu kadar zararlı olabilir” uyarısı yapıldı.
Çocuğun zekası ve yeteneğini kullanabileceği, yaratıcılığını ortaya koyan, geliştiren oyun ve etkinlik malzemelerinin alınmasının önerildiği kılavuzda ayrıca, çocuğun fiziksel ve kültürel etkinliklere teşvik edilmesi gerektiği belirtildi.
Kılavuzda, “Çocuğun sorduğu sorulara kesin ve net cevaplar verilmeye çalışılmalıdır. Kaçamak, doğru olmayan cevaplardan kaçınılmalıdır. Çocuğunuzun zeka işlevleri ve yetenekleri bakımından normalden farklı olduğu için özel eğitime muhtaç olduğu unutulmamalıdır. Çocuğun ruhsal ve duygusal özellikleri için bir uzmanla her zaman diyalog halinde bulunulmalıdır. Anne-babalar özel yetenekli çocuklarının gelişimlerini desteklemek için mutlaka kendilerini de yenilemeyi ve geliştirmeyi düşünmelidirler” denildi.
Öğretmenlere öneriler
MEB tarafından hazırlanan “Özel Yetenekliler Aile Kılavuzu”nda özel yetenekli olduğu düşünülen öğrencinin, öncelikle okul rehberlik servisine yoksa Rehberlik ve Araştırma Merkezine (RAM) yönlendirmesi gerektiği de ifade edildi.
Özel yetenekli olduğu zeka testleri ile belgelenen öğrencilerin ikinci plana itilmeden eğitilmeleri gerektiğine işaret edilirken, öğretmenlerin yapmaları gerekenler de özetle şöyle anlatıldı:
“Sınıftaki müfredatı uygularken, bu tür çocukların liderlik özelliklerini tatmin ederek taşkınlık yapmasına yahut büyüklük taslamasına engel olunmalıdır. Ailesiyle irtibata geçilmeli ve müfredattan ayrı olarak çocuğa, düzeyine uygun ek ödevler verilmelidir. Özel yetenekli çocuklar yazı yazmayı pek sevmediklerinden çok fazla yazı ödevi verilmemelidir. Çocuk asla diğer öğrencilerden soyutlanmamalıdır. Özel yetenekli çocukların sayılarla arası iyi olduğundan problem çözmeye yönelik ders veya ödev verilmeli. Ancak bunun dozunu çok hassas belirleyip fazla aşırısına kaçılmamalıdır. Ders müfredatına ek olarak, proje geliştirme gibi yaratıcılık ve zekayı öne çıkarıcı ve geliştirici çalışmalar bütün sınıf düzeyinde yaptırılmalıdır. Öğretmen, kesinlikle çocuğun kendisine ve arkadaşlarına, sahip olduğu yetenekliliği öne çıkararak vurgulama yapmamalıdır. Kıyaslama ve eleştiri sınıf düzeyinde en aza indirilmeye çalışılmalıdır. Özel yetenekli çocuğu ön plana çıkaran çalışmalardan uzak durulmaya çalışılmalıdır. ‘Sen, bu sınıfın en iyisisin’, ‘Sen, en iyisini yaparsın’ şeklinde mükemmelliyetçiliğe yönelik ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Çocuktan beklentiler, diğer arkadaşlarından istenilen düzeyden farklı oluşturulmamalıdır. Aksi takdirde çocuk kendini baskı altında hissedecek ve uyum bozuklukları baş gösterebilecektir.”