Hazırlayan: Fazilet Bayır
Aslında Fransa’nın bedene bürünmüş hali Eiffel. Yere sağlam tutunan dev ayaklarıyla Fransa’nın dünya üzerindeki nüfuzunu, zarif gövdesiyle sanatını ve nerdeyse bulutlara değen zirvesi ile de asaletini, aynı zamanda kibrini anlatıyor sanki.
Işık Şehri’nin Simgesi Eiffel Kulesi
Fransa’nın en önemli simgesi nedir diye sorarsak sanırım büyük bir çoğunluğun cevabı “Eiffel Kulesi” olacaktır. Bu yüzden Fransa’dan yapılan yayınlarda fon olarak Eiffel Kulesi seçilir, bu duruma Fransa’dan bahsedilen filmlerde de sıkça rastlarız. Dünyanın sayılı şehirlerinden olan Paris’in en ünlü yapıtı olan bu demir kule 1887-1889 yılları arasında Gustave Eiffel tarafından tasarlanmış ve Eiffel’in firması tarafından yapılmış. Eiffel ismi de buradan geliyor zaten.
Eiffel Kulesi Fransız Devrimi’nin 100. yıl kutlamaları anısın düzenlenen Dünya Fuarı için yapılmıştır. Kule, Dünya Fuarı için kemer ağ geçidi olarak konumlandırılmıştır. Geçici olarak kurulan bu kule şehre büyük gelir sağlamış ve birçok kişi tarafından da beğenilmiş. O devrin önemli düşünürleri ve sanatçıları kulenin şehrin estetiğini bozduğunu düşünseler de geçici olarak kurulan bu kule dünyayı saran şöhretiyle yıkılmaktan kurtulmuş. Eiffel’in kısaca hikayesi böyle.
Şimdi dünyanın en güzel mimari yapılarından biri sayılan, bu dev çelik ve demir karışımı olan kuleye Parisliler zeminden yukarıya gittikçe incelen şeklinden dolayı olsa gerek “demir bayan” diyor. Gerçekten eteklerini şehrin üzerine örtmüş bir kadına benziyor Eiffel.
Aslında Fransa’nın bedene bürünmüş hali Eiffel. Yere sağlam tutunan dev ayaklarıyla Fransa’nın dünya üzerindeki nüfuzunu, zarif gövdesiyle sanatını ve nerdeyse bulutlara değen zirvesi ile de asaletini aynı zamanda kibrini anlatıyor sanki.
Kimileri İçin Başyapıt Kimileri İçin Demir Yığını
200 bin metrekarelik bir alanı kaplayan, 300 metre uzunluğundaki kulede ziyarete açık 57, 115 ve 276 metre yükseklikte olan 3 platform var. İlk iki platforma kuzey, doğu ve batı asansörlerini kullanarak ulaşabilirsiniz. 1665 basamaklı kulenin ilk iki katında dünyaca ünlü aşçıların olduğu lokantalar bulunuyor. Tabi burada yemek yemeyi aklınızdan bile geçirmeyin yüklü bir servete sahip değilseniz.
Kulenin ilk platformunda ya da katında da diyebiliriz Eiffel Kulesi’nin tarihine ilişkin dokümanların bulunduğu bir sergi yer alıyor. Üçüncü platforma gitmek istiyorsanız ikinci platformdan başka bir asansöre geçmelisiniz. Üst katta üstü açık bir alandan şehri izleyebiliyorsunuz. Özellikle akşam seyirlerinde şehirdeki nizamı daha belirgin ve çarpıcı bir biçimde görebilmeniz mümkün. 9:30 ve 23:00 saatleri arasında kimileri için bir demir yığını kimisi içinse bir başyapıt olan bu kuleyi gezebilirsiniz.
18 binin üzerinde demir parçasının 3 bine yakın işçi tarafından perçinlenmesi ile oluşturulan Eiffel kulesi ziyaretçilerin bıraktığı ücretler sonrasında daha açılışı yapılmadan kendi masrafını çıkardığı söyleniyor. Şu anda bile durum bundan farklı değil. Adeta bir para basma makinesi gibi çalışıyor Eiffel. İlk kat için 4 Euro, ikinci kat 8 Euro, üçüncü kata çıkmak içinse yaklaşık 12 Euro’yu gözden çıkarmanız gerekiyor. Biletleri kulenin iki ayağındaki gişelerden satın alabiliyorsunuz.
Kulenin tepesindeki ışıkta geceleri şehri tarayarak varlığını sürekli hatırlatıyor. Son yıllarda yapılan ışıklandırma tasarımı sayesinde her gece kule üzerinde ışık gösterileri yapılıyor. Hatta belki hatırlarsınız geçtiğimiz aylarda Türk Günü’nde, Eiffel Kulesi Türk Bayrağı rengiyle ışıklandırılmıştı.
Hitler’in “Paris’i Yıkın” Emri
Adeta bir açık hava müzesi olan Paris de Hitler zamanında yıkılma tehlikesi ile yüz yüze gelmiş. Nazilerin Fransa işgali hezimetle noktalanır. Yenilen Hitler, müttefiklerin Paris’e yaklaştığı haberini alınca, generaline 10 tonluk Eiffel Kulesi’ni ve tüm Paris’i yıkması için emir verir. General Dietrich von Choltitz tarihe Paris’i ve Eiffel’i yıkan adam olarak geçmek istemez ve emri reddeder. Bu 40 bin yıllık şehir belki bu başkaldırı sayesinde hala ayakta ve göz alıcı.
Notre Dame Katedrali’nin Hikâyesi
Meryem Ana’ya ithaf edilen Notre Dame Katedrali, Fransızca ismiyle Cathedrale Notre Dame de Paris dünyanın en ünlü katedrallerinden biri. Gotik mimarinin en önemli ismi olarak bilinen katedralin en önemli cephesi batı cephesi yani Seine Nehri’ne bakan tarafı.
Güney kulesinde en eski ve orijinal renkli parçası olan “Emmanuel” isimli 13 tonluk çan. Çanın tokmağı bile 500 kg çekiyormuş. 1631’de yeniden dökülen çana kadınların mücevheratlarını attıklarını ve çanın orijinal rengine böylelikle ulaştığı söylenmekte.
Katedralin en önemli eseri Rönesans’ın en büyük sanatçılarından olan Michelangelo’nun yapmış olduğu Meryem Ana heykeli. Katedralin önemli özelliklerinden biri de kuzey, güney ve batı gül penceresi isimli süslü, yuvarlak pencereleri.
Hala Roma Katolik Katedrali olarak kullanılan bu katedrali ayin sırasında ziyaret ettim. Kapıda Notre Dame Kamburu kılıklı bir adam bizi içeriye davet etti. Ayini izleyelim derken ayin sahasının içerisinde bulduk kendimizi. Çıkarken papaz sizi kutsuyor, öyle çıkıyorsunuz. Artık mecburen, kutsandık ve çıktık. Tabi her ihtimale karşı kelime-i şahadet getirip öyle ayrıldık Hıristiyanların bu kutsal mekanından.
Katedral, Hıristiyan âleminin diğer mabetleri gibi karanlık ve kasvetli. Katedral içerisinde 2 Euro karşılığında Meryem Ana ve İsa figürlü “katedral parası” satın alabiliyorsunuz. Uğur getirdiği söyleniyor.
19 yy. başlarında Fransız şehir plancılar bakımsızlığından dolayı bu binayı yıkmak isterler. Victor Hugo ise halkın ilgisini tekrar bu katedralin üstüne çekebilmek için Notre Dame’in Kamburu’nu kaleme alır. Roman, sayesinde katedralin kurtarılması için geniş çaplı bir kampanya başlatılır ve böylece katedral yıkılmaktan kurtulur. Tabi bu roman sonrasında dünyaca ünlü Notre Dame de Paris isimli müzikale dönüşür. Hatta şu anda video sitelerinden “Notre Dame de Paris” ve “Belle” kelimelerini aratırsanız bu müzikali izleyebilirsiniz.