Fetih’ten Sonra Kiliseden Devşirilen Camiler

Turizm&Seyahat
İstanbul’un fethi arifesinde Bizans İmparatorluğu’nun merkezindeki kilise ve manastırların çoğu harap haldeydi. Hatta geceleri, Türk toplarının kara tarafındaki surları dövmesiyle açılan g...
EMOJİLE

İstanbul’un fethi arifesinde Bizans İmparatorluğu’nun merkezindeki kilise ve manastırların çoğu harap haldeydi. Hatta geceleri, Türk toplarının kara tarafındaki surları dövmesiyle açılan gedikleri kapatmaya çalışan Bizanslılar, dışarıdan taş sağlayamayınca harap Mokios Kilisesi’nin taşlarını surları örmekte kullanmışlardır.

 

Zeyrek Camii (Pantokrator Manastırı Kilisesi)

İstanbul´un Zeyrek semtinde Doğu Roma döneminden kalma dinî yapıdır. Kilise üç ayrı şapelin bir araya gelmesinde oluşur. Ayasofya´dan sonra İstanbul´da ayakta kalan en büyük eski kilisedir.

Güneydeki ilk kilise II. Yannis Komnenos´un karısı İrene tarafından 12. yüzyılın ilk çeyreğinde yaptırıldı. Karısının ölümünün ardından imparator kilisenin kuzeyinde, az ilerisine ikinci bir kilise yaptırdı ve en sonunda bunları birleştirmek için üçüncü bir kilise daha yaptırdı.

İstanbul´un fethinden sonra ilk medrese burada açıldı. Müderrisi Zeyrek Mehmed Efendi´ydi. Fatih Külliyesiyle birlikte yeni medreselerin yapımı tamamlanınca buradaki medrese kapandı ve bina cami oldu. Şu anda yalnızca güney kısmı cami olarak kullanılmaktadır.

stanbul’un fethi arifesinde Bizans İmparatorluğu’nun merkezindeki kilise ve manastırların çoğu harap haldeydi. Hatta geceleri, Türk toplarının kara tarafındaki surları dövmesiyle açılan gedikleri kapatmaya çalışan Bizanslılar, dışarıdan taş sağlayamayınca harap Mokios Kilisesi’nin taşlarını surları örmekte kullanmışlardır.

Gül Camii (Ayia Theodosia)

İstanbul´un Ayakapı semtindeki Doğu Roma döneminden kalma dinî yapıdır. Eski adı ve yapım tarihi hakkında kesin bilgiler olmamakla birlikte 10. ya da 11. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. İkonoklazm akımı sırasında Büyük Saray´ın ana girişi Halki Kapısı üzerindeki İsa ikonasının indirilmesine karşı çıktığı için öldürülen Theodosia adlı kadının kutsal emanetlerinin bu kiliseye konduğu ve bu kilisenin Aya Theodosia olduğuna inanılır. 1499 yılında camiye çevrilmiştir.

Bina tuğla tonozlu bir bodrum üzerine inşa edilmiştir. Kilisenin planı Yunan haçı biçimindedir. Kubbe, duvarlara bitişmeyen dört ayak üstünde durur. Binanın doğu tarafında, ortadaki daha geniş olmak üzere üç apsis vardır. Apsislerdeki nişler ve tuğla bezemeler 13. ve 14. yüzyıllardaki tamirler sırasında yeniden yapıldığını gösterir. Orta apsisle sağ yan nef arasındaki payede içinde bir mezar olan bir hücre bulunur.

İstanbul’un fethi arifesinde Bizans İmparatorluğu’nun merkezindeki kilise ve manastırların çoğu harap haldeydi. Hatta geceleri, Türk toplarının kara tarafındaki surları dövmesiyle açılan gedikleri kapatmaya çalışan Bizanslılar, dışarıdan taş sağlayamayınca harap Mokios Kilisesi’nin taşlarını surları örmekte kullanmışlardır.

Eski Zeyrek

İstanbul’un fethi arifesinde Bizans İmparatorluğu’nun merkezindeki kilise ve manastırların çoğu harap haldeydi. Hatta geceleri, Türk toplarının kara tarafındaki surları dövmesiyle açılan gedikleri kapatmaya çalışan Bizanslılar, dışarıdan taş sağlayamayınca harap Mokios Kilisesi’nin taşlarını surları örmekte kullanmışlardır.

Kariye Abdul

İstanbul’un fethi arifesinde Bizans İmparatorluğu’nun merkezindeki kilise ve manastırların çoğu harap haldeydi. Hatta geceleri, Türk toplarının kara tarafındaki surları dövmesiyle açılan gedikleri kapatmaya çalışan Bizanslılar, dışarıdan taş sağlayamayınca harap Mokios Kilisesi’nin taşlarını surları örmekte kullanmışlardır.

Hirami Abdul

İstanbul’un fethi arifesinde Bizans İmparatorluğu’nun merkezindeki kilise ve manastırların çoğu harap haldeydi. Hatta geceleri, Türk toplarının kara tarafındaki surları dövmesiyle açılan gedikleri kapatmaya çalışan Bizanslılar, dışarıdan taş sağlayamayınca harap Mokios Kilisesi’nin taşlarını surları örmekte kullanmışlardır.

Kariye Müzesi

İstanbul´da Karagümrük semtinde Edirnekapı bölümünde bulunan müzedir. Bizans döneminde kilise, fetihten sonra ise cami olarak kullanılmış tarihi bir yapıdır.

Kariye (Chora) Kilisesi, 6. yüzyıla kadar giden bir geçmişe sahiptir. Günümüze ulaşmış hali Osmanlı döneminde ve 20. yüzyılin ikinci yarısında geçirdiği onarımların sonucudur.Daha önceleri kilise çevresinde, manastır kompleksi de ihtiva etmekteyken bu yapılar geçen zamana dayanamamışlardır. İlk önce manastır olarak 534 yılında Justinianus döneminde Aziz Theodius tarafından yapılmıstir. 11. yüzyılda 1. Aleksios’un kayınvalidesi Maria Doukaina tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. 1204-1261 yıllarındaki Latin istilasinda harap olan manastır Theodoros Metokhites tarafından 14. yüzyılda onarılmıştır. Dış narteks ve parekklesion bu dönemde yapıya eklenmiştir. (Metokhites Parekklesion’u kendisi için inşa etmiştir ve mezarı da kilisenin girişinde mermer Bir taşla belirlenmiş olan yerdedir.)

Yapının önemi, İmparatorluğun, Haliç kıyısında, surlara yakın bir yerde konumlanmış olan “Blackhernai Sarayı”na taşınmasıyla artmıştır. 1296’daki büyük depremden sağ olarak çıkmıştır.Bina Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra 1511 yılında camiye tevdi edilmiştir. 1948´den 1958´e kadar yapılan çalışmalar sonucunda tüm mozaik ve freskler ortaya çıkarılmıştır. Yapı 1948’den bu yana da “Kariye Müzesi” olarak hizmet vermektedir. Fetihten sonra camiye sadece köşesindeki minare ve içerde güneydoğu köşesindeki mihrap eklenmiş ve orjinalliğinin korunmasına çalışılmıştır. Türkiye´deki eski kiliseler arasında, içinde en fazla mozaiğe sahip olanıdır.

İstanbul’un fethi arifesinde Bizans İmparatorluğu’nun merkezindeki kilise ve manastırların çoğu harap haldeydi. Hatta geceleri, Türk toplarının kara tarafındaki surları dövmesiyle açılan gedikleri kapatmaya çalışan Bizanslılar, dışarıdan taş sağlayamayınca harap Mokios Kilisesi’nin taşlarını surları örmekte kullanmışlardır.

Küçük Ayasofya

İstanbul´un Küçük Ayasofya semtindeki cami. Bizans İmparatoru I. Jüstinyen ve karısı Theodora tarafından 527-536 yılları arasında Aya Sergios ve Bachos Kilisesi

İstanbul’un fethi arifesinde Bizans İmparatorluğu’nun merkezindeki kilise ve manastırların çoğu harap haldeydi. Hatta geceleri, Türk toplarının kara tarafındaki surları dövmesiyle açılan gedikleri kapatmaya çalışan Bizanslılar, dışarıdan taş sağlayamayınca harap Mokios Kilisesi’nin taşlarını surları örmekte kullanmışlardır.

Küçük Ayasofya Camii içi

rotahaber.com