“Eros Başı” da Yolda

Turizm&Seyahat
Kültür ve Turizm Bakanı Günay, "İngiltere’den gelecek olan bir eser biliyorum. Bir Eros başı konusunda anlaştık. ABD’den gelebileceğini tahmin ettiğim birkaç eser var" dedi. Kült...
EMOJİLE

Kültür ve Turizm Bakanı Günay, "İngiltere’den gelecek olan bir eser biliyorum. Bir Eros başı konusunda anlaştık. ABD’den gelebileceğini tahmin ettiğim birkaç eser var" dedi.

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yurt dışına kaçırılan tarihi eserlerle ilgili takiplerinin bu yılki en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu belirterek, "İngiltere’den gelecek olan bir eser biliyorum. Bir Eros başı konusunda anlaştık. ABD’den gelebileceğini tahmin ettiğim bir kaç eser var. Bu yıl içerisindeki en önemli gündem maddelerimizden biri de bu İznik Çinileri’nin ülkemize dönmesi olacak" dedi.

Günay, Bakanlığının 2012 hedeflerine ilişkin, AA muhabirlerinin sorularını yanıtladı.

Soru: Yurt dışındaki tarihi eserlerin takibi konusunda son yıllarda ciddi gelişmeler yaşandı. Yakın zamanda ülkemize iadesi yapılacak bir eser var mı? Varsa hangi ülkeden gelecek?

Yanıt: Bizim İngiltere’de, Fransa’da, Amerika’da, bazı başka ülkelerde takip etmekte olduğumuz eserler var. Burada şöyle bir ayrım yapmak isterim. Bizim yakaladığımız ve tespit ettiğimiz, yargı yoluyla almaya çalıştıklarımız var. Dışişleri ve Adalet Bakanlıklarının katkısıyla ya da doğrudan doğruya diplomatik yollarla almaya çalıştıklarımız var. Şimdi söz ettiklerim; diplomatik yollarla almaya çalıştıklarımız… Biz hem Yorgun Herkül Heykelinin üst yarısını, hem de Boğazköy Sfenksi’ni diplomatik yolla aldık. Bu şekilde ABD"de, İngiltere’de, Fransa’da çeşitli objeler var. Bunları takip ediyoruz ve bu eserlerle ilgili müzakere sürecimizi kesintisiz biçimde sürdürmeye çalışıyoruz. Herhangi bir müze, bizimle işbirliği yapmak istediğinde, o müzenin envanterinde bizimle ilgili herhangi bir kaçak eser varsa onu geri istiyoruz. 
 
Neler gelebilir?

İngiltere’den gelecek olan bir eser biliyorum. Bir Eros başı konusunda anlaştık. ABD’den gelebileceğini tahmin ettiğim bir kaç eser var. Fransa’da beni çok rahatsız eden bir konuyu çok kez dillendirdim. Bu arada, Fransız mevkidaşımdan bir mektup geldi. ‘Bu uygun yollarla yurt dışına çıkmıştır, hukuk dışılık yoktur" şeklinde… Ama doğrusu üzülerek ve nezaketi elden bırakmadan söylemek istiyorum ki çok ikna olmuş değilim. Bu müzakereyi sürdüreceğiz. İstanbul’da Ayasofya avlusundaki türbelerden bazılarının kapısındaki İznik çini panoları alınmış ve Fransa’daki müzelere götürülmüş. İznik çinilerinin taklit ve replikaları bizim türbelerimizin kapısında, aslında tersinin olması gerekirdi. Suretinin bizde, aslının onlarda olmasının herhangi bir izahı yok. Bu yıl içerisindeki en önemli gündem maddelerimizden biri de bu İznik Çinileri’nin ülkemize dönmesi olacak. 
  
Soru: Daha önce görüşlerinizi açıklamıştınız ama Emek Sineması ile ilgili konu halen kamuoyunda tartışılmaya devam ediliyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı Başkanı Bülent Eczacıbaşı’nın da tarihi sinemayı içine alacak bir projesi var. Bu konuyla ilgili görüşleriniz nedir?

Bakan Günay: Ben Emek Sinemasını da Maksim Sinemasını da öteki tarihi mekanları da koruyabilecek projeleri elimden geldiği kadar desteklerim ülkenin Kültür ve Turizm Bakanı olarak… Şunu söylemem gerekiyor, bu yapıların hiçbiri bizim değil, bizim Bakanlığımızın mülkiyetinde veya sorumluluğunda yapılar değil. Aksine tamamen özel mülkiyette, Emek Sineması da Sosyal Güvenlik Kurumunda, tamamen başkalarıyla ilgili… Ama ben İstanbul’un tarihsel, kültürel dokusunun korunması açısından bu konularla uğraşıyorum ve biraz da o yüzden eleştiri oklarına hedef oluyorum. Galiba yapılması gereken bu projelerle ilgili proje sahiplerinin konuyu iyi niyetle dinlemeye hazır olan çevreleri bir masa etrafına toplaması ve sükunetle anlatması. Karşı olanların da sükunetle dinlemesi. Bu takdirde bir çözüm yoluna gidilebilir. Daha önceki yıllarda böyle bir deneyim oldu Emek Sineması ile ilgili. Fakat sunum yapmak isteyenleri konuşturmamak üzerine örgütlenmiş bir toplantıya dönüştü o bilgilendirme toplantısı. Böyle olmaması lazım. Yani benim okuduğum kadarıyla bu projeler tarihsel mekanları korumak ve aynı zamanda tabii bu emeği sarf edecek olan, bu maddi ve manevi emeği sarf edecek olanların da bunun bir karşılığını almak konusundaki talebine yol açabilecek projelerdi. Düzeltmeler, değişiklikler yapılabilir. Ama projelerin önce bir sükunetle dinlenmesi lazım. ‘Elimize geçmiyor ki, bilmiyoruz ki’ filan diyorlar, aslında yazılanlar üst üste konulduğunda bir hayli şey anlaşılıyor. Ama iyi niyetle dinlemek lazım. Onun için ben Sayın Eczacıbaşı’nın çabasını da önemli sayıyorum. En azından böyle bir dinleme sürecine ve beraberce irdeleme sürecine katkı yapabilirse sanırım bir çıkış yolu bulunabilir.

Soru: Uludere’de yaşanan olaylar ve sonrasında siyasi partiler arasında bazı fikir ayrılıkları ortaya çıktı. Sizin bu konudaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

Yanıt: 2011 talihsizliklerle dolu bir yılımız oldu. Benim turizm açısından büyük potansiyeli olduğuna inandığım bir ilde deprem yaşandı. Bu hafta sonu Van’a gideceğim ve bu yılın ilk seyahatimi oraya yapmaya çalışacağım. Arkasından da Uludere’de bu feci olay vuku buldu. Elbette devletin herhangi bir birimi bile bile yurttaşlarına ölüm sonucu getirebilecek bir eylemde bulunmaz. Böyle olduğuna devletin ve hükümetin bir üyesi olarak inanıyorum ve inanmak istiyorum. Böyle olması gerekir diye düşünüyorum. Ama bir ihmalin ya da yanlış istihbaratın, yanlış bilgilendirmenin olduğu ortada.

Bu konuda Hükümet saatlerce görüştü. Devletin bütün birimleri, Genelkurmay açıklama yaptı, Başbakan konuyu yakından takip ediyor. Çok ciddi, derinliğine bir araştırma yapılıyor. Geçmiş yıllarda da benzer ihmaller ve bu ihmallerden kaynaklanan acılar oldu ama onlar ne yazık ki çok fazla toplumun vicdanını tatmin edecek soruşturma sonuçlarına bağlanmadı. Bütün dileğim bu kez bu soruşturmaların sonuçlarını çok uzamadan hepimizin öğrenmesidir. Bir ihmal varsa bir kasıt demiyorum katiyen ama bir ihmal varsa bir bilgi ve özen eksikliği varsa bunun mutlaka bir yaptırıma uğraması gerekir. Bunları görürüz ve bir kez daha böyle şeyler olmasın diye ciddi bir önlem böylece almış oluruz.

Soru: Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Nemrut Dağı’nın Malatya tarafında kalan bölümünde turizm merkezi planlanmasına izin verdi. Bu durum Adıyaman ve Malatya arasında çekişmeye neden oldu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bakan Günay: Nemrut’u çok önemsiyorum. Nemrut, Türkiye’de UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesinde. 2 bin küsur metre bir dağın tepesinde, bundan 2 bin yıl önce dağın iki yüzüne anıtsal eserler, oradaki kaya parçalarından yapılmış, nakşedilmiş ve kaya parçası artıklarından da bir tümülüs, şu anda içinde ne olduğunu bilmediğimiz bir tümülüs var. Gerçekten dünyada Nemrut kadar özgün, farklı, eşi bulunmaz çok az eser var. Vardır belki ama ben Nemrut kadar beni etkileyen çok başka bir şeye tanık olmadım. Nemrut’u o yüzden çevresindeki illerin bir çekişme konusu yapmasını biraz üzüntüyle karşılıyorum. Adıyaman toprakları içindedir Nemrut, ama Malatya coğrafyasıyla da çok yakındır. Adıyaman ve Malatya da tarihen aslında ortak bir ildir. Bence Nemrut’un hangi ile ait olduğu değil, hangi ilden Nemrut’a daha kolay gidileceği değil, bütün Türkiye’den Nemrut’a daha kolay gidilebilecek olan ve Nemrut’un bütün Türkiye’nin dünya önündeki en büyük zenginliklerinden biri olduğunun farkında olan bir yeni bakış açısına ihtiyacımız var. Her iki ile de bunu anlatmaya çalışıyorum. ‘Bu çekişmeden vazgeçin, bu güzergahlar birbiriyle birleşsin’. Her iki tarafta da biz karşılama merkezleri yapıyoruz. Eski, salaş yapıları kaldırdık. Aynı kotta, yani tepeden aynı uzaklıklarda, gelenlerin rahatça nefes alacağı, bilgi alacağı, ne olup bittiğini anlayacağı bir karşılama merkezi… İki tarafta da inşaatlar devam ediyor. Malatya tarafında olan şu, Malatya tarafında şu anda zirveye yakın yerde ruhsatsız, izinsiz yapılmış bir konaklama merkezi ve yeme-içme merkezi var. Şu anda 2 kilometre aşağıya alınıyor. 2 kilometre aşağıda Milli Park’ın sınırlarının hemen sınırlarında, ama bugünkü ruhsatsız yapılardan çok daha aşağıda bir konaklama merkezi yapılıyor. Benzer bir konaklama merkezinin aynı kotta Adıyaman’da da yapılması gerekiyor.

Yani insanlar gelsinler, o çadırda konaklasınlar, rahatça ertesi gün Malatya’dan, Adıyaman’dan kalkıp değil, sabahtan o hemen etekteki, zirvedeki konaklama merkezlerinden kalsınlar, güneşin doğuşunu veya batışını izlesinler. Bu imkanları sağlamamız gerekiyor. Benim Nemrut ile çok daha fazla hayallerim var. Ama ne yazık ki itiraf ediyorum, geride bir 4 yıl bıraktık, çok yol alamadık. Nemrut çünkü özel bir mekan olduğu için çok yavaş yol alabiliyoruz. Üniversite ile çalışıyoruz, koruma projeleri üzerinde çalışıyoruz. Koruma projeleri konusunda aynı tartışmaya dönmek istemiyorum ama hala ikna olduğumuz bir projeye sahip değiliz ne yazık ki… Yani daha çok paramız olsa bile Nemrut’ta ne yapacağımız konusunda, önümüz, yolumuz çok açık değil. Uzun vadede düşündüğüm başka şeyler var. Eğer buradaki ömrümüz ve insani ömrümüz yeterse inşallah Nemrut’un daha korunduğu ve dünyaya daha uygun biçimde takdim edildiği yeni bir yapıya kavuşacağız. Ama Malatya ile Adıyaman arasındaki bu çekişmeye anlam da vermiyorum, hak da vermiyorum. Biz her iki tarafın hukukunu koruyarak, ama esas itibariyle Nemrut’u koruyarak projeler üzerinde çalışıyoruz.

AA