“Benim İçim Acıyor”

Turizm&Seyahat
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Nemrut’taki dev heykellerin korunması amacıyla Kahta ilçesine indirilip yerine kopyalarının konulmasına ilişkin önerisiyle ilgili ”Zaten ‘kesi...
EMOJİLE

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Nemrut’taki dev heykellerin korunması amacıyla Kahta ilçesine indirilip yerine kopyalarının konulmasına ilişkin önerisiyle ilgili ”Zaten ‘kesin olarak böyle yapacağız’ demiyorum. Ama bir yeni proje aramamız gerekiyor. Bunun için elbette ciddi bir bilimsel danışma yapacağız ve elbette bilimin ışığında karar vereceğiz” dedi.

Günay, Anadolu Ajansını ziyaretinde yaptığı açıklamada, Nemrut’taki heykellerin korunmasına ilişkin tartışmalara değindi.

Ertuğrul Günay, 2 bin 200 metre yükseklikte, dünyada eşi benzeri olmayan, eşsiz bir tarih parçası Nemrut heykellerinin, zaman içinde ve iklim koşullarının acımasızlığı karşısında çok ciddi yıpranmalar yaşadığını, depremler ve doğal afetlerle heykellerin kaidelerinden düştüğünü söyledi.

Nemrut dağında kış ve yaz ısı farklarının 40 derecenin üzerinde olduğunu, kış aylarındaki rüzgarlar, kum fırtınalarının heykellerin aşınmasına neden olduğunu anlatan Günay, göreve başladığında, heykellerin korunması için ODTÜ ile yapılmış bir ön anlaşma bulunduğunu hatırlattı.

Bakan Günay, şu bilgiyi verdi:

”4 yıl geçti, çok ikna olduğum bir koruma projesi henüz oluşamadı. Heykellerin içine buzlanma nedeniyle çatlamaları önleyici bazı maddeler şırınga etmek, böylece çatlamayı yavaşlatmak, durdurmak gibi bazı arayışlar var, ama altını çizerek söylüyorum: Bunlar henüz arayışlar. Bilimsel olarak önümüzdeki yıllarda hangi sonuçları vereceği çok belli değil. Çünkü geçmiş yıllarda yapılan koruma önlemlerinin zaman içinde faydalı olmadığı, eserlere zarar verebileceği ortaya çıkmış.”

"Benim İçim Acıyor"

”Heykellerin, yerinde cam, ahşap, branda çadır gibi önlemlerle korunması” şeklinde öneriler geldiğini belirten Günay, şunları kaydetti:

”Nemrut’ta 2 bin 200 metre dağın tepesinde, sabitlemeden herhangi bir önlem almak mümkün değil, ama birinci derece arkeolojik alan olduğu için sabitlemek de mümkün değil. Yani beton dökerek, temel kazarak bir koruma önlemi alamazsınız. Beton dökerek, temel kazarak koruma önlemi almadığınız zaman da ne yapsanız, çadır, branda, naylon, ahşap hepsi uçar gider. O yüzden konuyu çok bilen ve içselleştirmiş arkadaşlarımla konuşmayı tercih ediyorum. Çünkü insanlar gelişi güzel, bilmeden eleştirebiliyorlar. Ama rehberler geçen gün destek verdiler. Çok önem verdiğim ve güvendiğim arkeologlar destek veriyorlar.

Ben de zaten konunun ilgililerinden birisi olarak ‘kesin olarak böyle yapacağız’ demiyorum. Ama bir yeni proje aramamız gerekiyor. Bunun için elbette ciddi bir bilimsel danışma yapacağız ve elbette bilimin ışığında karar vereceğiz. Bütün yüz ifadeleri gitmiş durumda, lime lime dökülüyor. Benim içim acıyor. İtiraf ediyorum ki, 4-5 yıldır ikna olduğum bir koruyucu önlem almadık.

"Birebir Replikası Yapılır"

‘Arkeolojik eserler yerinde korunur’ diye bir tez var. Yapılar yerinde korunur, ama bunlar heykel sonuçta, kaide üzerinde heykel. Arkeolojik eserlerin tümü, taşınabilir parçalar da yerinde korunabiliyorsa bu kadar arkeoloji müzesi niye var dünyada. Demek ki müzelere de bazı eserler kaldırılıyor. Bu heykeller kaldırılır, onların taklidi yapılmaz, bire bir bugünkü haliyle replikası yapılır. Onlar bırakılır 20-25 yılda bir onlar değiştirilebilir ve yine yakın çevrede Nemrut’un cazibesini azaltmayacak bir yerde bir müze yapılabilir.

Müze yarışmalı bir müze olur. Yani ciddi bir proje yarışmasından çıkan bir müze olur ve biz de dünyadaki bu eşsiz eserlerimizi geleceğe, bin yıllara taşımanın yolunu buluruz. Aksi halde ciddi bir afet, ciddi bir kış fırtınası, ciddi bir yaz kış farkı bu heykellerden birisinin ortadan yarılmasına sebep olabilir.”

Trt.net.tr