Sonbahar manzarası deyince akla Yedigöller, Küre Dağları, Belgrad Ormanları gelir. Oysa güz aylarında Türkiye’nin dört bir yanında fotoğrafçıların başını döndürecek pek çok vadi, göl, orman var. Size Artvin’den Mersin’e, Bartın’dan Erzurum’a en güzel sonbahar manzaralarına tanık olacağınız 10 farklı rota öneriyorum.
YENİCE ORMANLARI / KARABÜK
Yaşayan ağaç müzesi
Bir sonbahar gününü hayal edin. Sabahın erken saatleri. Hafifçe yağmur çiseliyor. Pastel renklerle bezenmiş ormanda, muhteşem renk cümbüşü arasında büyülenmiş vaziyette yürüyorsunuz. Aşağılardaki vadiler yoğun siste bir görünüp bir kayboluyor. Gözalabildiğine orman. Sarıdan kırmızıya tüm renkler. Yoldaki rengârenk yapraklara basmaya kıyamıyorsunuz…
Yapraklardaki renkler zamanın habercisi. Değişimi havanın sıcaklığı ve renk pigmentleri belirliyor. Soğukta klorofil üretimi azalıyor, o güzelim sarıya neden olan karotin, parıltılı turuncuyu veren ksantofil, kırmızıya dönüştüren anthocyanin hakim hale geliyor. Mükemmel renkler için iklim geçişleri yumuşacık olmalı. Ani dönüşüm renklerin ahengini bozuyor. Yenice Ormanları renk değişimini gözlemek için ideal mekan. Karabük’e 35 kilometre uzaklıktaki ormanlar Yenice Nehri’nin güneyinde. Özelliği ancak tropikal ormanlarda görülecek ağaç türü zenginliğine sahip olması. Tam bir ağaç müzesi: Doğu kayını, uludağ göknarı, sarıçam, karaçam, dağ karaağacı, Türk fındığı, çınar yapraklı akçaağaç, ıstranca meşesi, Kafkas ıhlamuru, ceviz, sapsız meşe dahil 30 tür ağaç. Bazı bölgeleri Tabiatı Koruma Alanı. Gökpınar bölgesindeki 4 hektarlık alan, 40 çeşit ağaç türü ve çok sayıda hayvanıyla “Arberatum” olarak tescil edilmiş. Ağaçlar gibi geyikler, karacalar, vaşaklar ve yaban kedileri de bulundukları yerden memnun. Bir hafta sonunuzu Yenice’de geçirdiğinizde bu güzelliği sözcüklerle tarif etmenin zorluğunu göreceksiniz, pastel renklerin bu kadar çok tonunun nasıl bir arada olabileceğini düşünüp duracaksınız.
ERFELEK ŞELALELERİ / SİNOP
Bu güzelliğin nasıl yıllarca saklı kaldığını anlamak zor
15 yıl önce, Karasu Nehri’ne yapılacak Erfelek Barajı’nın yan yolları hazırlanırken keşfedildi Erfelek Şelaleleri. Erfelek ilçesinin Tatlıca köyü sınırları içinde kaldığı için Tatlıca Şelalesi olarak da anılıyor. Daracık vadiye hapsedilmiş 30 şelale sonbaharda müthiş görüntüler sunuyor. Yaprakların sularla taşınması bile bir görsel şölen. Vadinin uzunluğu yaklaşık 2 kilometre. Fazla insan eli değmediği için günümüz kadar bozulmadan gelmeyi başarmış. Çatısı yassı taş kaplı, ahşaptan birkaç metruk tarihi değirmen bölgeye güzellik katıyor. Şelalelerin kimi 10 metreden, kimi 2 metreden düşüyor. Hepsi ayrı güzelliğe sahip. Her biri diğerinin basamağı gibi. Yani öyle bir zincir düşünün ki aralarında 10 metreden 100 metreye kadar mesafe olsun ve her biri diğerine bir basamakla bağlansın. Her depremde bir veya birkaç basamak oluşmuş ve şelaleler ortaya çıkmış. Kayın, ıhlamur, gürgen ve meşelerle kaplı, yer yer gökyüzünün bile görülmediği vadide birçok yürüyüş rotası bulunuyor. İsteyen bir kaç şelaleyi gezerek kısa yoldan Değirmen Cafe’de bir çay molası vererek geri dönebilir. İsteyen ise tüm şelaleleri görerek vadinin sonundaki kafeteryada çay molası verebilir. Bazı şelale geçişleri biraz zorlu. Tırmanırken dikkatli olmakta, altı kaymayan ayakkabıyla gitmekte fayda var. Suyun kaynağı Tatlıca köyüne çok yakın. Şelalelerin girişindeki kafeteryalar ise temiz, fiyatları uygun. Erfelek’e gittiğinizde bu güzelliğin yıllarca nasıl saklı kaldığına şaşıracaksınız.
KOZLAR YAYLASI / MERSİN
Huzur güzle geliyor
Sahilden Mut’a doğru yükselen yolun kıyısındaki ormanlar yer yer kırmızı renkler sunar. İlçeden geçtikten sonra Toros Dağları’nın eteklerindeki yaylaya ulaşılır. 1410 metre irtifadaki yaylanın çevresi tam bir oksijen deposu. Bölgedeki taş döşeli eski patikalar, yaylanın bir zamanlar ticaret yollarının önemli duraklarından biri olduğunun kanıtı. Girişindeki Mavga Kalesi büyük bir kayanın üstünde yükseliyor. Arkasındaki mağaralar geçmişte yerleşimdi. Sonbaharda çevredeki ormanlar pastel renklerle bezeniyor. Buradaki otelde konaklayıp, tarihi patikalardan çevreye yürüyüşler yapabilirsiniz. Yayla yaz aylarında Mersin’in sıcağından kaçanlarla doluyor. Sonbaharda ise huzur dolu ormanlar doğaseverlere kalıyor.
MAÇAHEL YOLU / ARTVİN
Dikkat, Karagöl’den ayrılmak hiç kolay değildir
Sonbaharda Borçka’dan Maçahel’e giden yol olağanüstü sonbahar renkleri sunar. İlçeden çıktıktan bir süre sonra Karagöl tabelasını göreceksiniz. Pastel renklere yolculuk burada başlar. Yüksek kayınlarla çevrili yol, yer yer sis tabakası daha yükseklerdeki renk değişimlerinin görünmesini engeller. Karagöl, vadideki derenin önünün heyelanla kapanmasıyla oluşmuş. Araçtan iner inmez manzara çarpar insanı. “Başka yerde böyle güzel renk var mıdır” diye sorarsınız kendinize. Kıyıdaki iskeleye çıkanlar bir daha geri dönmek istemez. Gözlerini yamaçlardan alamaz. Kırmızı, sarı, kahverenginin tonlarıyla büyüleyici bir peyzaj yapılmıştır sanki. Kırmızıya bezenmiş ağaçlar gölün aynasından yansır. Akşam yandan gelen ışıkta öyle güzel manzaralar oluşur ki, kötü fotoğraf çekmek neredeyse imkansızdır. Kıyıdaki yol takip edildiğine orman altı bitki örtüsünün renkliliği, heyelanla düşmüş kayaların tepesindeki ağaçlar ilgi çeken doğal objeler olarak çıkar karşımıza. Kayadaki ağaçlar topraklarını kendileri üretmiştir. Tekrar Maçahel yoluna dönüldüğünde, yükseldikçe kırmızı tonlar hakim hale gelir. Sanki doğa bu muhteşem coğrafyaya torpil geçmiştir, vadiler özenle kırmızıya boyanmıştır. Yaklaşık yarım saat süren bu renk cümbüşünü Maçahel Geçidi’nden itibaren yerini vadilerin koyu yeşiline bırakır.
EFEMÇUKURU / İZMİR
Bu güzellik yakında yok olacak
İzmir’de sonbahar denince akla gelecek en son yer belki de Efemçukuru’dur. Oysa bu mevsimde pastel renklerin gösteri yaptığı bir doğa harikasıdır. Menderes ilçesiyle Efemçukuru köyü arasındaki bölge son yıllarda altın madeniyle gündeme gelse de bölgenin gerçek serveti alfons tipi üzümdür. Çevredeki ormanlar kızılçamdan oluştuğu için güz renkleri bağlarda görülür. Menderes’ten çıktıktan sonra ilk durak Dereköy’dür. Buradan itibaren yol yavaş yavaş renklenmeye başlar. Çatalca’ya yaklaşırken artan renklenme bağların çoğalmasıyla Efemçukuru – Çamtepe arasında doruğa ulaşır. Sonbaharda burada birkaç gün geçiren fotoğrafçı sergi açacak kadar çok fotoğraf çekebilir. Ne yazık ki bu muhteşem renkler yakın gelecekte sadece fotoğraflarda kalacak. Altın madeninin suları kirletmesiyle başlayan süreç en sonunda bölgede yetişen üzümün de kirlenmesine yol açacak. Üzümler satılamayınca bağcılık bitecek, çevre bozkıra dönüşecek, renkler kaybolacak. Çok geç olmadan bir hafta sonunuzu buraya ayırın, masal dünyasını yaşayın. Doğal dengeleri gözardı eden ekonomi politikalarının bölgede onarılmaz yaralar açacağını unutmayın.
ULUS / BARTIN
Tarihi köşkler sonbaharla renkleniyor
Kent merkezinin güneydoğusunda, Ulus ve Eldeş çaylarının buluşma noktasındaki Ulus ilçesi aslında her zaman güzel. Ekimden itibaren vadinin sırtlarındaki titrek kavak, meşe, kayınlar renk değiştirmeye başladığında muhteşem bir manzara çıkıyor ortaya: Önde tarihi ahşap köşkler, arkada rengarenk ormanlar… Yerleşimin geçmişi MÖ 3 bin yıllarına kadar gidiyor. Bir zamanlar Hititlerin egemenliği altındaymış. Ulus civarında gezilecek çok yer var. Bunların başında Uluyayla geliyor. Denizden yaklaşık 1000 metre yükseklikteki yayla, kurak geçen sonbaharlarda pastel renklerle kuşatılıyor. Ardıç ve Gezen yaylaları da görülmeli. Bu üç yayla ve civarındaki ormanlar doğal oksijen deposu. Sadece manzara izlemek değil, dağ ve yayla havası solumak için de gitmeye değer. Ulus’a 17 kilometre mesafedeki Ulukaya Şelalesi geniş bir karstik boşluktan fışkırıp 20 metre yükseklikten akıyor. Çevresi her mevsim başka bir güzellik barındırıyor. İlçede konaklayıp ya da Eldeş Vadisi’nde kamp kurarak bölgede foto safarilere çıkabilirsiniz. Henüz yaylalarda pansiyon yok.
NARMAN-OLTU YOLU / ERZURUM
Kayalar kırmızı, orman sarı
Bu mevsimde Erzurum’a yolunuz düşerse, sıradan görüntülerden oluşan bir Palandöken gezisi yerine Narman ve Oltu ilçeleri arasındaki bölgede tura çıkın. Sonbaharın yanı sıra kayalardaki doğal renklere tanık olun. Kırmızının egemenliğindeki bölgede ekimde Oltu Çayı boyunca sıralanan kavaklar renk değiştirmeye başlar, sarılar belirginleşir. Aşık Summani’nin köyü Samikale’ye uğrayanlar bir renk şoku yaşayabilir. Köy girişindeki su değirmeninin arkasındaki bahçeler kızıl kavaklarla doludur. Kurak geçen yazın sonunda tüm köyü kırmızı, sarı ve turuncuya bezerler. Fonda masmavi bir gökyüzü varsa bu muhteşem manzara görmeye değer. Değirmen açıksa ve çalışıyorsa mutlaka içeri girin, bu tarihi yapıyı görün. Bölgedeki son su değirmenin ömrü ne yazık ki çok fazla değil, her an kapanabilir. Narman’dan Samikale 12 kilometre. Ana yoldan ayrıldıktan 4 kilometre sonra köye varılıyor. Narman – Oltu yolunda sabahın erken saatlerinde alıcı kuşların akşam saatlerinde de tilkilerin avlanmasını hiç zorlanmadan izlemek mümkün. Oltu yolu üzerindeki Ulukaya köyü de sonbaharda pastel renklerden az da olsa nasibini alıyor. Ulukaya’yı geçtikten sonra yolun sağındaki jips kubbelerindeki renkler izlenmeye değer. Bu mineral çoğunlukla kurak bölgelerde oluşuyor, katmanları sonbahardaki ormanlar kadar renkli. Yolun sağındaki Toprakale köyü de böyle birkaç jips kubbesini eteğinde bulunuyor. Seyahatiniz Oltu’da bir cağ kebapçısında sona ermeli. İlçede 24 saat açık kebapçı bulabilirsiniz.
KILIÇKAYA / SAKARYA
Sürprizlere hazır olun
Doğaseverlerin son yıllardaki gözdesi Kılıçkaya, Sakarya’nın Geyve ilçesinde. Kapıorman Dağları’nın eteklerindeki bölge ismini 1500 metre rakımlı tepeden almış. Köylerin çevresinde ve Kılıçkaya Tepesi’nin eteklerinde günübirlik yürüyüşler yapılıyor, hafta sonunda kamp kuruluyor. Kılıçkaya’nın renkleri, manzaraları sonbahar boyunca sürekli değişiyor. Her hafta sonu başka bir sürpriz hazırlıyor ziyaretçilerine. Doğancıl köyünden başlayan ve Kılıçkaya’ya giden iki patika var. Her ikisinde de ilkbaharda çiçeklerin parlak renkleri, sonbaharda pastel tonlar öne çıkıyor. Kasımda bölge serin oluyor. Kılıçkaya’ya çıkmayı planlıyorsanız çantanıza mutlaka yağmurluk, polar koyun. Araçta ise yedek giysi bulundurun. Beklenmedik bir yağmurdan sonra soğukla karşılaştığınızda hipotermiye girme riski belirir. Mataranıza sıcak su koyun, hem soğuktan sizi korur hem de manzaraya karşı çay içebilirsiniz.
FRİG VADİSİ / AFYON-ESKİŞEHİR
Geçmişin dünyasına yolculuk
Afyon’dan başlayıp Eskişehir’e kadar uzanan doğu-batı yönlü vadi Kapadokya kadar popüler olmasa da peribacası alanı. Afyon’un İscehisar ilçesine bağlı Seydiler ve çevresindeki vadilerdeki irili ufaklı peribacaları bu bölgenin “Küçük Kapadokya” olarak anılmasına neden olmuş. Sonbahar, Frig Vadisi’ni gezmek için ideal mevsim. Bu sıradışı oluşumun sebebine gelince: Birkaç milyon yıl önce faaliyete geçen volkanların külleri aşağıdaki havzalara çöküp, kalın bir tabaka meydana getirdi. Tüflerin üzerine bazaltik lavlar aktı. Püskürmeler sona erince, devreye rüzgar, yağmur girdi. Bitkisiz, kurak yüzeyde hızlı aşınmalar, büyük yarıklar oluştu. Bazalt kayaçlarını rüzgar şekillendirip peri bacalarına dönüştürdü. Silis içerikli tüfler kolay oyulmasına rağmen dayanıklı. Bu sayede geçmişte yaşayanların izleri günümüze kadar gelmiş. Vadi boyunca mağaralara oyulmuş Frig yerleşimleri bölgeye adını vermiş. Roma zulmünden kaçan ilk Hıristiyanlar da buraya sığınmış. Özellikle İscehisar’daki Kırkinler Mağarası’nı önce Frigler sonra Hıristiyanlar tapınak olarak kullanmış. Sonbaharda bölgedeki renk değişimi muhteşem: Peri bacaları, mağaralarla kaplı sırtlar arasındaki göz alabildiğine uzanan bağlar çevreye güzellik katıyor.
NALLIHAN / ANKARA
163 türde kuşun şarkılarını dinleyeceksiniz
Nallıhan ilçesi son yıllardaki turizm atağıyla dikkat çekiyor. Karacasu köyündeki Ilıca (Uyuzsuyu) Şelalesi adını yavaş yavaş duyurmaya başladı. Şelalenin her yaz kuruduğu, 21 Mart’ta büyük bir debiyle kaynağından fırladığı söyleniyor. Köylülere bakılırsa, termal kaynaktan çıkan 36 derece sıcaklığındaki su uyuz hayvanları iyileştiriyor. Bölge tektonizma açısından muhteşem bir laboratuvar. Her taraf fay kaynıyor, termal suları da doğal olarak tedavi edici olabiliyor. Nallıhan Kaymakamlığı şelalenin üstündeki düzlüğü muhteşem bir kamp alanına çevirmiş. Tuvalet ve birkaç bungalowdan oluşan alan çok temiz. İlçedeki Kuş Cenneti’nde 163 kuş türünün barındığı söyleniyor. Soyu tükenmekte olan karaleylek Türkiye’de en fazla burada bulunuyor. Gökdoğanın önemli üreme alanları arasında. Sarıyar Barajı’nın kuş cennetine uzanan bir kolundaki Davutoğlan Köprüsü’ne yolunuz düşerse, tam karşısındaki Kız Tepe’ye bakın. Yağmur ve rüzgârın aşınma izleri olağanüstü görüntüler sunuyor. Ekimde Nallıhan bozkırları yavaş yavaş renk değiştirmeye başlar. Bu renk değişimi ormanlık alanların yüksek kesimlerinde de yer yer kendini gösterse de sonbahar aylarında en muhteşem görüntüyü Kıztepe eteklerindeki aşınma izleri verir.
Hürriyet