“Sokaklarda her gün eylem normal değil”

Toplum
Kendilerini de eleştiren “Genç Subaylar Rahatsız” manşetine tepki olarak 2003 yılında doğan Genç Siviller; antimilitarist, özgürlükçü, demokrat kimliğiyle gerçekleştiği eylemlerle büyük ses getirdi. 2...
EMOJİLE

Kendilerini de eleştiren “Genç Subaylar Rahatsız” manşetine tepki olarak 2003 yılında doğan Genç Siviller; antimilitarist, özgürlükçü, demokrat kimliğiyle gerçekleştiği eylemlerle büyük ses getirdi. 2010 referandumu sürecinde “Yetmez Ama Evet” kampanyasının en aktif yürütücülerindendi. 

Son döneme dair Gezi Olayları ve öğrenci evleri tartışması dışında herhangi bir açıklamanız yok. Kendini mazlum olarak kodlayanlar size “Neden bu konuda susuyorsunuz?” diyor…

Fatih Demirci: Bu konuda tepki gösterenler ikiye ayrılıyor: Genç Siviller’i önemseyenler ve kendisiyle ilgili bir konuda da yanında görmek isteyenler. Diğerleri, Genç Siviller’i önemseyen; ama nefret edenler. ‘Sivillik testi’ne tabi tutup açığa düşürerek, geçmişte verdiğimiz hak mücadelesini boşa düşürmek isteyenler.

Genç Siviller, Yeni Türkiye’nin öncülerinden birisiydi. Bu suskunluk, miadını doldurduğu anlamına mı geliyor?

F.D: ‘Yetmez Ama Evet’ kampanyasının iki yürütücüsünden biriydik. Bu süreçte çok sık fiziksel müdahaleye uğradık. Belli sol örgütler kamuya açık alanları terörize etti. Bir panelimizde Adalet Ağaoğlu’na bile yumurta ve boya atıldı. O günden bu yana da durmadık. Nahda Network, Democrasia, Hayvan Partisi vb. yeni alanlara açılmamızı sağlayan markalar oldu. ‘Dünya Beşten Büyüktür’ projesi, dünya ölçeğinde iş yapmamız için önemli bir adım. Barış süreciyle ilgili yaptığımız kampanya filmi, ‘Altın Kristal Ödülü’ aldı. Komplo Avcılığı, Yaşayan Dinler Enstitüsü, Sivil Doktora gibi çekici başlıklar altında düzenli eğitim programlarımız yürüyor. Türkiye’nin en ilginç staj programını hazırlıyoruz. Adı, ‘Gölge Çırak’. Genç insanlar hayal edemeyecekleri kişilerin yanında 15 gün stajyer olacak.

Turgay Oğur: Dediğiniz gibi artık yeni bir Türkiye var. Artık müzakere alanları var. Hukuki yollar var. Şimdi ince işçilik zamanı. Eskisi gibi ittifaklar olması zor. Koalisyonlar geniş olamaz. Bu, normalleşmedir. Normal olmayan her gün sokaklarda eylem yapmaktı.

Kaç kişisiniz?

T.O: Çekirdek olarak çok iyi örgütlenmiş ve uyum içinde çalışan 50 kişi var.

F.D: Vesayetin geriletilmesiyle gri alanlar çok arttı. İnsanlar o gri tonlarda kendilerine pozisyon belirliyor. Artık bir fikir birliğine varmak da çok zor. Bir de bizim esas gücümüzü aldığımız şey mizahtı. Şimdi biz espriyi düşünüp bir görsel ya da metin oluşturana kadar, o konuyla ilgili Twitter’da binlercesi dönmüş oluyor.

Bu mizahî eleştirinin zirvesiydi, Gezi Olayları. Sonrasında Başbakan Erdoğan’a yazdığınız mektupta, “Başöğretmenimiz, babamız, hocamız değil sadece başbakanımız olun” dediniz.

F.D: Başbakan’a yazdığımız mektuba kimi Geziciler, ‘aşk mektubu’ dedi. Gezi’ye karşı olanlardan da tepki aldık. Bizim resmi görüşümüz o mektuptu. Kendi hesabından Gezi’yi yerden yere vuranlar da oldu. Gözaltına alınıp 30 saat nezarethanede kalan arkadaşlarımız da oldu.

Gezi’ye katıldıkları için mi?

F.D: Televizyonda çadırların yakıldığını görüp, kızgınlıkla oraya giden arkadaşlarımız oldu. Onlardan biri göz altına alındı. Vatan Emniyet önünde saatlerce bekledik. Bir başka arkadaşımız da kolundan yaralandı.

Siz de Gezi’yi hükümeti devirme planı olarak mı okudunuz?

T.O: Bizim okumamıza gerek yok. Kendileri söyledi. Murat Menteş’ten Ece Temelkuran’a, Türk Solu’ndan SDP’ye kadar çok geniş bir koalisyon  ‘Havada devrim kokusu var’ dedi. Dolmabahçe Başbakanlık Ofisi ve Meclis aynı anda basılmaya çalışıldı. Hürriyet Gazetesi yazarı Sedat Ergin NATO’yu göreve çağırdı. Bu, Türk basın tarihinin en utanç verici ve gülüç yazısı olmalı. Bir başkası Birleşmiş Milletleri müdahaleye çağırdı. Twitter’da her olaya bir kamyon laf eden bakanlar, arazi oldu! Az kalsın bir başbakan ‘kaba-saba’ konuşuyor diye devrilecekti!

Gezi, kendi içinizde bir tartışmaya yol açtı mı?

T.O: Daha içeriden ve dışarıdan bakanlar olarak ikiye ayrıştık tabii. Gezi Parkı’nın içine girip “Burası eğlenceli bir yer” diyenler de oldu, aramızda. Ama ilk birkaç günde masumane başladığı, daha sonra seçilmiş bir iktidarı düşürmeye dönüştüğü konusunda hemfikirdik. Bana hiç gelmediyse, on tane “Kendinize kaçacak delik bulun. Sizi mahvedeceğiz” tweet’i gelmiştir. O başarıyla bir güç elde edeceğini ve o güçle de zararlı gördüğü herkesin kafasını ezeceğini düşünüyordu, onlar. Devrim budur zaten.

Sosyal medyadaki bireysel mizahın yükselişinden sonra buna uyum sağlamaya  mı çalışacaksınız, yoksa düşük yoğunlukta mı devam edeceksiniz?

T.O: Twitter, Cem Yılmaz’ı bile madara etti. Twitter’da milyonlar var. Herkes bir defa hayatının esprisini yapsa, timeline mizahtan kırılır. Oranın anlık ve bireysel bir dili var. Bugün Yıldıray hâlâ komik ve çok sayıda takipçisi var. Ama bunu bir grup olarak yapmak artık kolay değil. 

Eski üyeniz Bilal Macit, AK Parti milletvekili  oldu. AK Parti’yle bağınız var mı?

F.D: Bilal artık AK Partili bir parlamenter. Genç Siviller’in bir aktivisti değil. Yıldıray Oğur, Ceren Kenar da artık önce gazeteci. Onlarla iftihar ediyoruz. AK Parti’yle bir bağımız yok. 12 Eylül Referandumuna kadar aynı tarafta olduğumuz sosyalist örgütlerden cemaatlere, derneklere kadar pek çok grup ve kişi ile gelişen hukukumuz var. 

Geleceğin Başbakanının hikâyesinde olmak istiyoruz

2010 referandumundan sonra, yeni Türkiye’de sizi en çok hayal kırıklığına uğratan nedir?

F.D: Anayasa. 2010 referandumu, Anayasa için yapılmıştı. 2011 seçimlerine dört parti de Anayasa vaadiyle girdiler. Ama bu dönem, Meclis’te Anayasa sorunu çözülemeyecek. Bu hakikaten bizim için büyük bir hayal kırıklığı. Bürokratik vesayetin temsilcileri yerli yerinde. Sadece psikolojik ve bürokratik olarak gerilediler. Toplumun temel sözleşmesi, Anayasa metni ve o hâlâ Kenan Evren’in yazdığı şekliyle duruyor. Darbeci generallerden şikâyet ediyorduk, darbeci generalleri yetiştiren askeri müfredat, aynı şekilde devam ediyor.

Bunlar için ses çıkarmıyorsunuz?

F.D: Siz de aynı soruyu sordunuz (gülüyor). Başbakan büyük bir kavganın içinden geliyor. Bu nedenle kavgadan kaçmıyor. Bu sayede “one minute” diyebildi. Askeri şuranın başköşesine tek başına oturabildi. Dünyanın en kibar başbakanı, herhalde Adnan Menderes’ti; ama orada kibarlık işlemedi. Astılar. Erdoğan, bu üslubuyla, normal olmayan bir Türkiye’de iş yaptı. Normalleştikçe de bu üsluba haklı itirazlar başlıyor. İronik bir durum.

Yol haritanız ne olacak?

T.O: Gelecek 10-20 yılda Başbakan olacak kişiyle tanışmak istiyoruz. Kabiliyetleri, ihtirasları ve istekleri olan, liberal-demokrat çizgide siyaset yapacakları bulmak, onların başarı hikayesinde olmak istiyoruz.

Birlikte yola çıktığımız grup ortadan kayboldu

Militarizmle mücadele ettiğiniz süreçte tehdit aldınız mı?

T.O: Bireysel olarak evet; ama ciddi şeyler değildi. Bizimle aynı zamanlarda ortaya çıkan ‘V for Vendetta’ maskeli, ‘Yüzde 52’ adında çok eğlenceli bir grup bir anda ortadan yok oldu! Devletin çok önemli yerlerinde ciddi hasımlarımız oldu. Peki, neden başımıza bir şey gelmedi? Çünkü hikayemiz hakikaten çok sıradan ve steril. Genel olarak orta sınıf ailelerin çocuklarıyız. Tuzu kuru bile diyebileceğimiz, yarası, beresi olmayan insanlar. Diğer taraftan ekonomik olarak çok temizdik. Hiç kimseden para almadık, kurumsal bir ilişki kurmadık.

Genç Siviller, kendisini nasıl finanse ediyor?

T.O: Çok iş yaptığımız zamanlarda bile, çok fazla maliyetimiz olmadı. Mail grubumuzdan arkadaşların verdikleri paralarla, ofisimizi açık. En çok medyada yer bulan “Biji Diva” eylemi, 25 TL tutmuştu. Yaptığımız aktivizmin sermayesi, fikirdi çünkü. Zaman zaman ayda 500 TL, 1000 TL veren bağışçılarımız da oldu; ama daha fazla değil. Hiçbir şekilde büyük bir bağış almadık. Gerekmiyordu da. Yassıada’ya gittiğimiz tekne, bir arkadaşımızın babasının teknesiydi. Sadece benzin parası ödedik. Bir keresinde de Üsküdar Belediyesi verdi. 

Fatih Vural / Türkiye Gazetesi