İngili Büyükelçi Richard Moore: “İnsanların beni Twitter’da tikip etmeleri çok hoş”

Toplum
Bu ayki röportajımızda, yaşadığı çevreyle güçlü iletişimi olan ve diplomaside yenilikçi tavrıyla tanınan İngiltere Büyükelçisi Richard Moore ve gülen yüzü, iyiliksever kalbiyle eşi Maggie Moore’un kon...
EMOJİLE

Bu ayki röportajımızda, yaşadığı çevreyle güçlü iletişimi olan ve diplomaside yenilikçi tavrıyla tanınan İngiltere Büyükelçisi Richard Moore ve gülen yüzü, iyiliksever kalbiyle eşi Maggie Moore’un konuğuyuz.

Rezidansta Büyükelçi Richard Moore ve eşi Maggie Moore’un nazik ve sıcakkanlı karşılamasının ardından hep birlikte keyifli bir sohbet için zamanımız oldu. Richard Moore yoğun gündeminden dolayı bizden erken ayrılacağı için önce kendisine sorularımı yönelttim, ardından Maggie Moore ile sohbetimize devam ettik. Maggie Moore’un özel olarak yaptırdığı lezzetli kurabiyelerin yanına gelen şık fincanlardaki çayla geleneksel İngiliz Çayı konsepti tamamlanmış oldu.

Daha önce görev yaptıkları ülkelerden, Türkiye’de bulundukları zamanlardan ve çocuklarından bahsettik. İlk görev sürelerinde burada doğmuş olan bir kızları ve aynı dönemde küçük bir çocuk olan oğulları artık genç birer yetişkin. Ülkemizle ilgili o kadar çok ve öyle güzel anıları var ki… Zarafeti ve gözlerinin içi gülen sıcak tavrıyla kendisiyle sohbet her zaman büyük bir keyiftir. Tabağımdaki bir-iki kurabiyeyi kapmış olsa da Bayan Moore’un köpeği Star’ın çok akıllı bir köpek olduğunu biliyorum.

Türkiye ve İngiltere arasındaki ilişkileri özetler misiniz?

Richard Moore: Birleşik Krallık ve Türkiye arasındaki ilişkiler çok uzun zaman öncesine dayanır. Buraya ilk İngiliz Büyükelçi 1583’te gelmiştir ve sonrasında yüzyıllarca Birleşik Krallık ve Türkiye yakın ilişkiler içinde olmuştur. 16. yüzyıl boyunca Osmanlılar ve İngilizler, Avrupa’nın Katolik güçlerine karşı ittifak halindeydi. O günlerden beri de Avrupa’nın iki sıra dışı ülkesi olarak inişli çıkışlı ama çoğunlukla ittifak halinde olduğumuz bir ilişkimiz olmuştur.Bugünün dünyasına baktığınızda da hala doğal ittifakımızdan kaynaklanan yakın ve güçlü bağlarımız var. Biz terörizme karşı ve güvenlikle ilgili her türlü konuda birlikte çalışan çok güçlü ortaklarız. 

Ayrıca çok önemli ticari ilişkilerimiz var. 2015’te karşılıklı ticaretimiz 16 milyar Amerikan dolarına ulaştı. Geçen sene Birleşik Krallık, Türkiye’nin ikinci en büyük ihracat pazarıydı. Türk firmalar Birleşik Krallık’ta çok başarılı. Örneğin; Ülker, Yıldız ve Beko gibi firmalar çok popüler. Simit Sarayı’nın Birleşik Krallık’ta 30 tane şubesi var.

Türkiye’de ise bildiğiniz gibi BP, Shell, Vodafone gibi büyük İngiliz firmaları var. Vodafone, Türkiye’deki en büyük İngiliz yabancı yatırımcı ve tüm yabancı firmalar içinde de ikinci en büyük yatırımcı. BP ise, sanırım 106 yıl ile Türkiye’de en uzun süredir bulunan İngiliz şirketi. Bunun dışında Rolls Royce ve BAE Systems gibi diğer önemli şirketler de var tabii.

Bunlar dışında kültürel alanda da birçok paylaşımlarımız var. “Yüzüklerin Efendisi” filminde “Gandalf” ve “X-Men” filminde “Magneto” rolleriyle çok iyi bilinen ünlü İngiliz aktör Ian McKellen’ı geçen hafta İstanbul’a getirmek harikaydı. Birçok Türk öğrenci tarih, sanat, ekonomi gibi çeşitli alanlarda, İngiltere’deki okullarda öğrenim görüyor. Köklü bir tarihi olan bu iki büyük ülkenin ilişkileri; kültürel, ekonomik, savunma ve güvenliğe dair geniş bir spektrumda örülmüş tarihsel paylaşımları oluşturuyor.

Türkçeyi gayet güzel konuşabildiğinizi biliyoruz. Bu dili nasıl öğrendiniz?

Richard Moore: Daha önce de konuşmamız esnasında söylediğim gibi, Türkçe bir İngiliz için öğrenilmesi oldukça zor bir dil aslında. Ama daha gençken dilinizi öğrenmek gibi büyük bir avantajım oldu. Yirmili yaşlarımda, Maggie ve ben ilk kez (1990 yılında) Türkiye’ye gelmeden önce, bir yıl süreyle bu dili öğrenmeye çalıştım. Burada üç yıl boyunca çok mutluyduk. Kızımız 1992 yılında Türkiye’de doğdu. Böylece 90’ların başında ikimiz de Türkçe öğrendik.

Türkiye’ye Büyükelçi olarak geldiğimde, paslanmış olan Türkçemi geliştirmek için daha çok zamanım oldu. Bu sebeple Türkçe’yi son yıllarda daha iyi konuşuyorum. Diplomatik görevde, bir Büyükelçi’nin görev yaptığı ülkenin dilini konuşabilmesi önemlidir. Bu yılın sonunda, Türkiye’de bulunduğum dört yılın ardından buradaki görevim maalesef sona eriyor. Benim yerime göreve geçecek kişi de 1980’lerde Türkçe öğrenmişti ve şu anda da Türkçe’yi daha iyi konuşabilmek için ders alıyor.

Twitter’da verdiğiniz zekice ve esprili cevaplarla oldukça geniş bir takipçi kitlesine sahipsiniz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Richard Moore: İnsanların beni Twitter’da takip etmeleri çok hoş. Bu konuda sosyal medya uzmanımız Aycan Bey’e de emeklerinden ötürü teşekkür etmeliyim. Takipçilerimin sayısı sanırım 70 bin kişiyi buldu. Bence bu modern diplomasinin önemli bir kısmını oluşturuyor. Böylece sosyal medyayı kullanarak geniş kitlelere ulaşabiliyoruz. Bulunduğumuz ülkenin insanlarıyla iletişim halinde olurken, Birleşik Krallık’ı temsilen kendi mesajlarımızı da iletebiliyoruz.

Ben Twitter’ı gerçekten beğeniyorum, muhteşem bir medya ortamı. Söyleşi ortamı sağlayan bir yapısı var. İnsanlarla etkileşim içinde olduğunuzu varsayarak hareket ediyorsunuz ve ben bunu yapmaktan keyif alıyorum. Twitter’da gerçek ve kendiniz olmalısınız. Birisi sizin yerinize yazacak olsa insanlar bunu hemen ayırt edebilir.

Bu konuya olan ilgim biraz da mizah anlayışına sahip olmamdan kaynaklanıyor. Şaka yapmayı ve bu yolla karşılık vermeyi seviyorum. Neyse ki insanlar da bundan hoşlanıyor gibi görünüyor. Bazen de Birleşik Krallık hakkında oldukça garip fikirler ifade edildiginde, yine benim sorumluluğum bunlara karşılık vermek oluyor. Tecrübelerime göre, bazı çılgınca komplo teorilerinin üstesinden gelebilmek için mizah dili kullanmak çok daha etkili oluyor. Bu yüzden benim yaptığım bu ve insanlar da hoşlanıyor görünüyor ki takipçilerim gittikçe artıyor. Bu kolay tarafı ama bir sekilde sosyal medyayla biraz risk almaya da hazırlıklı olmalısınız. Dışişleri Bakanlığımız sosyal medya gibi yeni teknikleri kullanmakta oldukça yenilikçi. Dolayısıyla bakanlığım bana güveniyor ve bu riski alabilme fırsatı tanıyor.

Sohbetimize buradan itibaren Maggie Moore ile devam ediyoruz…

Türkiye’ye geldikten sonra yaşam tarzınızda genel olarak nasıl değişiklikler oldu?

Maggie Moore: Türkiye’de günlerim çok yoğun geçiyor. Buraya ilk geldiğimiz zaman elçilikte haftada iki gün yarı zamanlı olarak çalışıyordum. Yaklaşık 1 yıl sonra bir Büyükelçi eşi olarak yapmam gereken pek çok şey olduğunu hissetmeye başladım. Böylece çalışmayı bırakmaya karar verdim ve bu harika fırsata konsantre oldum.

Sanırım çalışmayı bıraktıktan sonra yaptığım sosyal yardım içerikli işlerle daha etkili olmaya başladım. Örneğin, Büyükelçi Eşleri Derneği’ne 1 yıldır başkanlık yapıyorum. Ayrıca Ankara Uluslararası Yardım Cemiyeti (AICC) için çalışıyorum. Birçok yardım faaliyeti yapıyoruz, örneğin; burada bir defile düzenledik, ikinci el giysiler sattık ve öğlen yemeği organize ettik. Yılbaşında büyük bir Yılbaşı Pazarı oluşturduk. Bu tür projeler beni oldukça meşgul ediyor. Buraya geldiğimden beri gittikçe yol alan Rehber Köpek Eğitimi Projesi benim için daha da yoğun bir gündem oluşturdu. Küçük bir fikir olarak başlayan bu proje çok güzel ilerleyerek harika bir duruma geldi.

Türkiye’den ayrıldığınız zamanlarda en çok neleri özlüyorsunuz?

Maggie Moore: Arkadaşlarımı çok özlüyorum. Sevgili Türk arkadaşlarımı ve Türk misafirperverliğini özlüyorum. Burada iki şeyin birlikte gittiğini fark ediyorum. Arkadaşlık etmenin yanı sıra, size verdikleri içten destek anlamında inanılmaz cömertler. İngiltere’ye döndüğüm zaman onları çok özleyeceğime eminim.

Türkiye’nin en sevdiğiniz yönleri nelerdir?

Maggie Moore: Bu ülkenin insanları Türkiye’ye ait sevdiğim her şeyin başında geliyor. O kadar güzel bir ülke ki keşfedilecek çok şey, çok güzel bir kültür mirası, harika arkeolojik değerler, muhteşem binalar ve camiler var. Türkiye’nin tüm renklerini ve dokusunu seviyorum. Ayrıca Türk kumaşlarını ve kilimlerini çok beğeniyorum.

Sanırım buraya ilk kez 25 yaşımda geldiğim için tam da kendi tarzımı oluşturmaya başladığım zamanlardı (evimi nasıl dekore edeceğim dahil). Genç yaşlarda bulunduğum ülkenizin her yönünden çok etkilendim ve bu, şimdiye kadar benim tarzımı oluşturan en etkili unsurlardan biri oldu. Daha ileri yaşlarda sahip olduğum daha geniş imkanlarla tekrar Türkiye’ye geldiğimde o kadar çok eşya aldım ki sanırım devasa bir eşya yığınıyla geri döneceğim.

Burada bulunduğumuz ilk yıllarda çocuklarımız çok küçüktü. Geldiğimizde oğlumuz 6 aylıktı, daha sonra o 3,5 yaşındayken kızımız 1 yaşındaydı. Hamilelik, bebeklikleri, yürümeye yeni başladıkları zamanlar derken seyahat etme fırsatımız kısıtlıydı. Ama bu sefer Türkiye’de seyahat etmek için çok fırsatımız oldu. Ayrıca işimi bırakmakta kararlı oluşumun bir sebebi de, Richard seyahat ettiğinde ona eşlik edebiliyor olmamdı. Birlikte muhteşem yerlere, harika seyahatlerimiz oldu ve daima hatırlayacağımız harika anılarımız var.

Bize desteklediğiniz Rehber Köpekler Projesinden bahseder misiniz?
Maggie Moore: Rehber Köpekler Projesi aslında hala çok yeni. Bu derneği 2014 yılı Ekim ayında kurduk. Şu anda bulunduğumuz noktaya bu kadar çabuk geldiğimize inanmakta zorlanıyorum. Çünkü, böyle bir pojeye başladığınızda düşünmeniz gereken o kadar çok şey oluyor ki… Halihazırda görevde bir köpeğimiz ve bir rehber köpek hareketlilik eğitmenimiz var. Bu çok önemli, çünkü eğitmen sadece köpeği eğitmekle kalmıyor, onu kullanacak olan görme engelli kişiyi de kullanım konusunda eğitiyor. Bir arabayı kullanmak gibi rehber köpeği de yönlendirmeyi öğrenmek gerekiyor.

Eğitilmekte olan 5 yavru köpeğimiz daha var. 10 yavru köpek de eğitime alınmak için ailelerin yanında 1 yaşını doldurmayı bekliyor. Şu anda çalışan bir eğitmenimizin yanı sıra eğitmen olarak yetiştirilmek üzere İngiltere’ye göndereceğimiz genç bir hanımefendi var. Bunu yaygınlaştırmayı umuyoruz. Çünkü her eğitmen yılda en fazla 10 rehber köpek eğitebilir. Dolayısıyla iki eğitmen yılda 20 rehber köpek eğitilmesi demektir. Ne kadar çok eğitmen olursa, o kadar çok rehber köpek eğitebilme şansımız olur.

Şu andaki en büyük ihtiyacımız eğitilecek yavru köpeklere ilk bir yılında bakacak aileler bulmak. Yani 6 haftalıktan 1 yaşına gelene kadar geçen süre için ailelere ihtiyaç var. Bu konuda yardımcı olabilecek kişiler aşağıdaki linkten iletişime geçebilirler.
www.rehberkopeklerdernegi.org

Türkiye’de görev aldığınız diğer sosyal yardım projeleri nelerdir?

Maggie Moore: Büyükelçi Eşleri Derneği’ndeki görevim gereği, gerçekleştirdiğimiz sosyal projelerde yer alıyorum. Dernekte topladığımız parayı her yıl yerel hayır kurumlarına bağışlıyoruz. Dün YGA (Young Guru Academy) ile bir toplantı yaptık, ayrıca görme engelliler için de çok güzel çalışmaları olan bir dernektir burası… Bunların dışında, kendi insiyatifimle Konya’da madde bağımlılarının ailelerine yardım eden bir derneğe destek verip, ayrı bir sivil toplum kuruluşu vasıtasıyla da hapishanede bulunan çocuklara yardımcı olmaya çalışıyorum.

Sizce Türkiye’de görme engelliler için şehirlerde ne tür iyileştirmeler yapılmalı?

Maggie Moore: Bu konuda en çok Rehber Köpekler Projesi’ne odaklandığım için, şehirlerde endişeli olduğumuz mesele görme engelli kişilerin köpeklerini kamuya açık alanlarda kullanabilmeleri.

Rehber köpekler Türkiye’de yeni olduğu için henüz onlarla ilgili yasal bir mevzuat yok. Bu yüzden böyle bir yasal mevzuatın çıkarılmasını bekliyoruz. Bu mevzuatla birlikte, görme engelli kişiler yanlarında rehber köpekleriyle restoranlar, kafeler, hastaneler gibi halka açık yerlere girebilecekler. Yine rehber köpekleriyle ulaşım araçlarına binebilecekler.

Açıklamaya çalıştığım şey, tekerlekli sandalye kullanan engelliler için nasıl ki kolaylıklar sağlanıyor, aynı imkanların görme engelliler için de sağlanması gerektiği. Fiziksel engeli olan bir insanın tekerlekli sandalyesine olan ihtiyacı gibi görme engelli kişinin de yanındaki rehber köpeğine ihtiyacı var.

Ülkenizden farklı olarak Türkiye’nin iklim koşulları, özellikle yaz ayları, sizi nasıl etkiliyor?

Maggie Moore: Yazın sabah kalkıp pencereden dışarıya baktığımda, parlayan güneş ışığını görmek çok güzel. Heyecanla “Bugün güneşli ve sıcak bir gün olacak” deyip çok mutlu oluyorum. Biliyorsunuz, biz İngiltere’de beş gün güneşi görsek bunun bir ısı dalgası olduğunu düşünürüz. Aslında Ankara’da gerçekten dört mevsimi de yaşıyoruz. Yazları oldukça sıcak ama bu uzun sürmüyor. İlkbahar ve sonbahar harika geçiyor. İlkbahar biraz daha yağmurlu geçtiği için sonbaharı daha çok seviyorum. Kışın karlı günleri de evde şömine başında muhteşem oluyor, adeta iyileştirici bir etkisi var.

Röportaj: MAG Mayıs 2017