Yemesi Tatlı Toplaması Zahmetli

Dünya Hali
Biz işin yiyen tarafındayız, eskilerin deyişiyle ‘doğrayan ne doğrar’ pek bilmeyiz. Belki kestane ağacı bile görmemişizdir… Sahi hiç düşündünüz mü yerken büyük lezzet aldığımız bu ke...
EMOJİLE

Biz işin yiyen tarafındayız, eskilerin deyişiyle ‘doğrayan ne doğrar’ pek bilmeyiz. Belki kestane ağacı bile görmemişizdir… Sahi hiç düşündünüz mü yerken büyük lezzet aldığımız bu kestaneler nasıl toplanıyor? Bu işin hiç de kolay olmadığını kestane toplayıcılarıyla Uludağ’a çıkarken anladık. Hem zorlu, hem tehlikeli hem de öyle dışarıdan gözüktüğü kadar da kârlı bir iş değilmiş meğer!

Kestane toplamanın iki yolu var. Büyük bahçeleri bulunanlar yevmiye ya da götürü usulüyle anlaştıkları işçilere toplattıkları kestaneleri fabrikalara satarak işin içinden çıkıyor. Bu kolay yol. Zor olanı Uludağ’daki sahipsiz ağaçlarda yetişen kestaneleri toplamak. Bu iş için kimse kimseye para vermiyor. Anne, baba ve çocuklar bazen de akrabalar dağda kestane topluyor. Bunu arkadaş grubuyla yapanlar da var. Gün boyunca ne kadar toplanırsa satılıp parası eşit olarak bölünüyor.

Osmangazi ilçesi Panayır Mahallesi’nde oturan Kurt ailesiyle yola çıkıyoruz. Osman-Ayşe Kurt çifti ile çocukları, sabah 10.00 sularında kendi araçlarıyla Zeyniler köyüne geliyor. Zorlu tırmanış başlıyor. Ayaklarda spor ve lastik ayakkabı, üstte kalın elbiseler… Bir süre tırmanan Kurt ailesi, kestane ağaçlarının bulunduğu bölgeye gelince kolları sıvıyor. Önce lodos sebebiyle sallanan ağaçlardan yerlere düşen kestaneler toplanacak. Taşlar arası didik didik aranıyor, yılan olma ihtimali göz ardı edilmeden… Sıra ağaçlardaki kestaneleri düşürmeye gelince uzun sopalar ve kırılmış ağaç dalları devreye giriyor.

Evin reisi biraz da gücünü kullanarak ağaçtaki kestaneleri yere düşürüyor, çocukları ise pür dikkat takip ederek hemen çuvala koyuyor. Öğlen olunca yanlarında getirdikleri nevaleyle karınlarını doyuran aile, akşam karanlığı çökmeden yola koyuluyor. Ama pek mutlu değiller. Çünkü 5-6 kilogram ancak topladılar. Satsalar 25-30 lira eder. Osman Kurt, satmak için toplamadıklarını, kendileri yiyeceklerini söylüyor. Sonbaharda özellikle lodoslu günlerde kestane toplamaya çıktıklarını anlatan baba Kurt, "Her yıl kestane toplamaya geliyoruz. Burada kestane toplayanların çoğu satıyor. Kimi komşularına, kimi ise fabrikalara… Ama biz ancak kendimize yetecek kadar toplayabildik." şeklinde konuşuyor.

Anne Ayşe Kurt yorgun, "Sabahtan beri burada kestane topladık. Topladıklarımızı evde yiyeceğiz. Birazını ise fırınlayıp kışa saklayacağız. Bu iş zor, yaprak altında aramakla buluyoruz. Ellerimize başta kestane dikenleri olmak üzere çeşitli diken, çöp, ağaç ve taşlar batıyor." diyor.

Büyük tehlikeler atlatıyorlar

Tekstille uğraşan Mümin Çakar ve 4 arkadaşı da boş zamanlarında kestane toplamaya çıkıyor. Otomobilleri bulunmadığı için 4 arkadaş 10 lira verip Zeyniler’e kadar gelmişler. Uludağ’da eylülden başlayarak kasımın ortalarına kadar kestane toplanabildiğini söyleyen Çakar, "Boş günlerimde sabah saat 8’den akşam 5’e kadar Uludağ’dayım. Lodos olduğu zaman kestane ağaçtan çabuk düşer ve toplaması kolay olur. Ama rüzgar olmadığı zaman kendimiz uzun çubuklarla ağaçtan büyük zorluklarla dökerek yerden topluyoruz." diyor.

Ağaç, taş, diken ve dallar arasından çubuklarla karıştırıp buldukları kestaneyi çantalarla sırtlarında götürdüklerini anlatan Çakar şunları söylüyor: "Genelde komşulara satarak aile bütçeme katkı sağlıyorum. Kilosu 4’den başlayıp 8-10 liraya kadar çıkıyor. Biz günde en fazla 10-15 kilogram toplayabiliyoruz. Zaten çok toplasak da getiremiyoruz. Uludağ dik ve engebeli. Yükümüz olduğu zaman ilerlemek zor ve tehlikeli. 15 kilogram kestane, inerken 30 kilo oluyor."

Mümin Çakar, kestane toplamak için Uludağ’a çıkacaklara önemli bir tavsiyede bulunuyor: "4-5 kişilik gruplarla gitmek lazım. Yalnız gitmek tehlikeli. Ölen, kaybolan oldu. Geçen gün emekli bir polis sise yakalanarak yolunu kaybetti. Ayağı iki kaya arasına sıkışınca gelememiş. Allah’tan yanında telefonu varmış ve jandarmayı aradı ve jandarma gelip buldu. Söylentisi var ama biz hiç ayıya rastlamadık. "

İnşaat işiyle uğraşan Salih Toygar da bir haftalık emekle yalnızca 60 liralık kestane satabildiğine dikkat çekiyor: "Bugün 7 kilo kadar topladım. Geçen senelere göre kestane az. Ağaçlarda hastalık olmuş."

Eşi ve yakınları ile kestane toplamaya çıkan Remzi Bedeloğlu da, yeteri kadar kestane toplayamamaktan şikâyetçi: "Bu sabah 10’da çıktık. 3 kilo kadar topladık. Biz de bari eve boş dönmeyelim diye elimize kuru dallardan aldık. Ne yapalım bugünkü nasip bu kadarmış."

Kestane toplayanlar birçok zorluğa katlanmak zorunda. Dağa çıkmak için giyime kuşama dikkat etmeli, tırmanırken ayağınız kayarsa kendinizi uçurumda bulabilirsiniz. Eteklerin çalılara takılması da en az bunun kadar tehlikeli… Yaprakların arasında kestane ararken yılan sokma ihtimali var. Akşam karanlığına kalmamalı. Dağa tek başına çıkmak çok tehlikeli. Yolunu bir kaybettiniz mi sizi ancak telefonla ulaşabileceğiniz jandarma kurtarabilir.

Kestaneyi toplamakla iş bitmiyor. Sırtınızda yola kadar indirmeniz gerekiyor. Zevk için topluyorsanız sorun yok, ne kadar toplarsanız o kadar yersiniz. Geçim için bu işi yapıyorsanız o zaman bir de müşteri bulma sorunu ortaya çıkıyor. Pazarda müşteri bulamazsanız vay halinize, çünkü fabrikalar bu kadar ürünü almıyorlar. Anlayacağınız kestane işi şekeri gibi tatlı değil aslında…

Zaman