“Saldırının arkasında İran ve Suriye var”

Dünya Hali
30 yıldır akan kanın durdurulması yönünde yeni bir sürece girildiğini ifade eden Şamil Tayyar, ancak yabancı ülkelerin istihbarat örgütlerinin taşeron olarak kullandıkları bazı küçük odaklı merkezler ...
EMOJİLE

30 yıldır akan kanın durdurulması yönünde yeni bir sürece girildiğini ifade eden Şamil Tayyar, ancak yabancı ülkelerin istihbarat örgütlerinin taşeron olarak kullandıkları bazı küçük odaklı merkezler ile süreci baltalamaya çalıştığını ifade etti.

Bunun en yakın kanıtını ABD Büyükelçiliği’ne yapılan canlı bomba eyleminde gördüklerini söyleyen Tayyar, şöyle devam etti: "Bu yeni dönem başladıktan sonra PKK’nın eylemsizlik sürecinden bir miktar yararlanarak, kimileri DHKP-C gibi radikal sol örgütleri devreye sokarak süreci baltalamaya çalışıyor. Bunun en yakın örneğini Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’ne yönelik canlı bomba eylemiyle gördük. Bu eylemin arkasında PKK’yı son dönemde daha rahat sahaya süremeyen Suriye ve İran’ın etkin olduğunu görüyorum.

Zaman içinde daha net değerlendirmelerimiz olabilir ama ilk bakışta kaba bilgiler üzerinden değerlendirme yaptığımızda sanki Suriye ve İran’ın arkasında olduğu uluslararası iradenin Türkiye’deki yeni çalışmaları etkilemek için böyle bir ihtimali planlama ihtimalini yüksek görüyorum. Kimileri bir kısım avukatların da içinde bulunduğu operasyonlara tepki olarak bu eylemin yapıldığını ifade ettiler. Bir amacının da bu olduğu düşünülebilir.

Ama hiç kimse şunu unutmasın ki İstanbul’daki o büyük operasyon da DHKP-C’nin yeni eylemlere başlama ihtimali üzerine gerçekleştirilmiş bir operasyondur. Yani bu aslında öngörülen sonuçtur. DHKP-C üzerinde veya PKK içerisinde bu sürece karşı olan ve farklı istihbarat örgütlerinin etkisindeki odaklar üzerinden bu tür provokatif eylemler yeniden gündeme gelebilir. Herkesin bu konuda uyanık olması gerekir."

DERİN YAPI, GÜÇ KAYBETTİĞİMİZ ANDA SIRTIMIZDA TEPİNİR

Ergenekon ve Balyoz davalarına yönelik yapılan mücadelenin gerçek manada sonuca kavuşamadığını belirten Tayyar, "Bizim yıllardır mücadele ettiğimiz o derin ve merkezi yapı her ne kadar dizlerinin üzerine çökmüş gibi görünse de tümden yok edilmiş değildir. Eğer biz 12 Eylül referandumuyla birlikte artık bu derin devletin tasfiye edildiğini düşünüp rehavete kapılırsak yarın güç kaybettiğimiz anda bunlar bizim sırtımızda tepinirler. Ve bize asla, bize derken Adalet ve Kalkınma Partisi’ni söylüyorum, asla hayat hakkı tanımazlar." şeklinde konuştu.

Derin yapının şimdi yeni bir arayış içerisine girdiğini, konsept değiştirdiğini; ancak bazı arkadaşlarının bunu yorumlamakta zorluk çektiğini ifade eden Şamil Tayyar, "Bu derin devlet, yeni dönemde uzlaşarak ayakta kalmanın yolunu arıyor. Fakat bu teknik olarak çok mümkün gözükmüyor. O zaman AK Parti’yi kendine kalkan yaparak ya da AK Parti’nin içinde yer alarak varlığını koruma ve zaman içerisinde güçlendiği zaman siyasi idareyi alt etme mücadelesi içerisindedir. Benim kişisel kanaatim henüz bu mücadele bitmiş değildir. Bu mücadelenin bittiğinin düşünürsek bu bizi tarihi bir yanılgının içine sürükler." dedi.

Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Abdullah Sabri Kocaman ise Basın İlan Kurumu Yasası’ndaki aksak yönlerin önlerini tıkadığını belirtti, bu yönde Şamil Tayyar’ın çalışmalarının devam ettiğini, bu durumun memnuniyet verici olduğunu kaydetti.

BAŞKANLIK SİSTEMİ GÜNDEME ALINMALI

Şamil Tayyar, Türkiye’de parlamenter sistemin iflas ettiğini belirtti, bir an önce başkanlık sisteminin gündeme alınmasını istedi.

Milletvekili Şamil Tayyar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Balyoz davasından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan, açık kalp ameliyatı olan emekli Orgeneral Ergin Saygun’u hastanede ziyaret etmesini insani bir ziyaret olarak değerlendirdi. Şamil Tayyar, "İnsani bir ziyarettir. Kamuoyunda farklı algılamalara yol açtı. Belki algıların iyi yönetimi bakımından sadece telefonla geçmiş olsun demekle yetinilebilir miydi? Yetinilebilirdi. Ben olsam sadece telefon açar, geçmiş olsun der orada keserdim. Ziyaretinde bir problem görmüyorum. Ama kamuoyunda bu belli kesimlerce farklı algılamaya yol açtı." dedi.

ORTAK ANAYASA METNİ ÇIKMAZ

Başbakan Erdoğan’ın anayasa çalışmaları için verdiği sürede ortak bir metin çıkarılmasının mümkün olmadığını vurgulayan Tayyar, şunları kaydetti: "Ben daha anayasa komisyonu kurulmadan önce bu komisyon çalışmalarından hiçbir şey çıkmayacağını, zaman kaybı olduğunu söylemiştim. Aradan geçen süre bizi haklı çıkardı. Sayın Başbakanımız Mart sonuna kadar süre verdi, fakat görünen o ki Mart sonunda ortak bir metnin çıkması bana asla mümkün gözükmüyor. Ama en azından neyin olup olmayacağını görmek bakımından belki böyle bir süreye ihtiyaç vardı."

Geçen sürenin Türkiye için zaman kaybı olduğunu dile getiren Tayyar, verilen süre daha fazla uzatılmadan anayasa metninin bir an önce Meclis’e getirilip en azından referanduma götürülmesinin sağlanması gerektiğini söyledi. Tayyar, "Yeniden bir referandum olur mu, olmaz mı? Onu Meclis içindeki aritmetiğe bakarak söylemek daha net olur. Belki sonbaharda yeni bir referandum söz konusu olabilir veya yerel seçimlerle birlikte olabilir ya da gündemden de çıkabilir. 330 çoğunluğu olmazsa. Türkiye’nin bunu bir an önce bitirmesi gerekir." diye konuştu.

Türkiye’de parlamenter sistemin iflas ettiğini vurgulayan Tayyar, Türkiye’nin gelecek yılları kucaklayacak, yeni bir modeli mutlaka gündeme alması gerektiğini kaydetti. Bu sisteminde başkanlık sistemi olduğunu hatırlatan Tayyar, şunları söyledi: "Türkiye’de başkanlık sistemi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin en keskin olduğu modellerden birisidir. Ama maalesef yeni dönemde Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olma ihtimali üzerinden tartışma yürüdüğü için başkanlık sistemine yönelik eleştirilerde ağırlıklı olarak burada odaklanıyor."