Kovula Kovula Dünyaca Ünlü Sadekar Oldu

Dünya Hali
Beypazarı’na gelmişken ustalık macerasını sorduk. ‘Kapalıçarşı üniversitesi’nden mezun olması hiç de kolay olmamış.Yüzüklerin Efendisi filmine ve Paris Hilton’a yaptığı yüzükle...
EMOJİLE

Beypazarı’na gelmişken ustalık macerasını sorduk. ‘Kapalıçarşı üniversitesi’nden mezun olması hiç de kolay olmamış.Yüzüklerin Efendisi filmine ve Paris Hilton’a yaptığı yüzükle tanınan Victor Öcal, geçen hafta "Mücevheratta Mıhlayıcılık Teknikleri Sempozyum ve Çalıştayı" için telkarisi ile ünlü Beypazarı’ndaydı. Öcal ile Anadolu’nun orta yerinde çalıştay hazırlığı içindeyken sohbet etme imkanı bulduk.

Victor Öcal çok renkli ve bir o kadar da mütevazi bir sanatçı. Kendini Ahilik geleneğinin temsilcisi olarak görüyor. Kapalıçarşı’daki ustalarının attığı tokatları unutamıyor. Defalarca kovulmasına rağmen babasının ısrarıyla her seferinde işine geri dönmüş.

Tasarımlarında Anadolu motiflerini kullanan mücevher ustası, kendisine yakıştırılan unvan ve lakapların aksine "Ben sadece bir sadekarım." diyor. Kapalıçarşı’da kuyumculuk alanında bir e-okul yapmak için kolları sıvamış. Ankara’da sanatçılar için bir köy kurmayı da planladığını anlatıyor.

Kalfalık eserini annesine hediye etmiş

Öcal, kendini çok başarılı bir öğrenci olarak görmediği için ortaokul sıralarında okuldan ayrılır. O yıllarda aile bazı badireler atlatır. Babası ona, "Ya defne tacın olacak ya altın bileziğin. Benim senin için yapabileceğim hiçbir şey yok." diyerek onu Kapalıçarşı’daki Çuhacı Han’a kendisinin deyimiyle ‘kuyumculuk fakültesine’ götürür.

 Önceleri yaldızcı ustasının yanında çalışır. Fakat Victor Öcal’a bu sanat yetmez ve bir gün ‘füsur’ diye bir şeyin varlığından haberdar olur. Merak sonucu sadekarlıkla tanışır. Ama Çuhacı Han öyle kolayca sanat öğrenilebilen bir yer değildir. Çünkü Ahilik geleneği vardır ve ustalar çırakların iyi yetişebilmesi için biraz serttirler.

Victor Öcal, başlarda yediği bir tokat yüzünden işten çıkar ama bu sefer de evde babası vardır. Bir gün sonra babası oğlunu ustasının yanına götürür, çokça özürlerle tekrar işine alınmasını sağlar. Ama tekrar işten kaçar, babası yeniden elinden tutar. Üçüncü deneme sonucu baba Öcal, bu sefer ustasına "Gerekiyorsa haftalığını ben vereyim, burada çalışsın." der. Victor Bey, bu işten dönüş olmayacağını anlayınca işi öğrenmek için uğraşır. Artık belirli bir seviyeye geldikten sonra ustasından ‘destur’ alarak başka bir ustayla çalışmaya başlar ve sonuçta yedi ayrı sanat disiplini öğrenir.

Victor Öcal, sanatkarlıktaki bu yetişme tarzı için "Tabii ki ahilik sisteminde yetiştim. Sonuçta icazet almam gerekiyordu." diyor. Kalfalık eserini gelenek olarak annesine hediye eder. Bu arada okulları da dışarıdan bitirir ve Marmara Üniversitesi’nde ders vermeye başlar.

Victor Öcal, yeniliklere açık biri. Bir ara kilitlerle uğramış ve o zaman lakabı ‘kilitlerin efendisi’ymiş. Sonra dünyada ilk kez ‘Negatif Heykel Tekniği’ ile mücevher yapmış. Çelikten daha sert taşların içine heykelcikler yapan Öcal, "Zaten normal heykelin küçüğünü mücevherde çalışmak zorken bir de bunun negatifini çalışmak çok daha zor." diyor. Bu arada çalıştığı taşların en az 2-3 bin dolarlık değerli taşlar olduğunu ve o taşların her an kırılma tehlikesi bulunduğunu da ifade ediyor.

Victor Öcal’ın eserlerine baktığımızda İshak Paşa Sarayı ya da Mevlana gibi kültürümüze ait değerleri görüyoruz. Öcal, Anadolu’nun kendisi için bulunmaz bir kaynak olduğunu belirtiyor. Ona kuyumculuk sektörünü sorduğumuzda, "Eskiden çok daha iyiydik. Kuyumculuk alanında İtalya da girdikten sonra şu an dünyada ikincisiyiz. Ama mücevheratta sınıfta kaldık diyebiliriz. Çünkü eski disiplinlerle yetişen usta pek kalmadı. Giderek mücevheratta yaşlanmaya başladık. Bu da sektör için iyi görünmüyor." diyerek endişelerini ifade ediyor.

Zaman