Hormonların özellikleri nelerdir?

Dünya Hali
İnsan vücudunda hormon denen kimyasal ileticilere dayalı özel bir bilgi taşıma sistemi vardır. Bu organik kimyasal maddeler kanalsız iç salgı bezlerinde yapılır ve doğrudan kan dolaşımına verilir. Çoğ...
EMOJİLE

İnsan vücudunda hormon denen kimyasal ileticilere dayalı özel bir bilgi taşıma sistemi vardır. Bu organik kimyasal maddeler kanalsız iç salgı bezlerinde yapılır ve doğrudan kan dolaşımına verilir. Çoğu durumda bu hormonlar kan dolaşımıyla hedef organlara ulaşır ve orada biyokimyasal tepkimeleri başlatır ya da durdurur. En önemli iç salgı bezleri hipofiz, tiroit, paratiroitler, pankreas, böbreküstü bezleri ile yumurtalıklar ve erbezleridir.

Aşağıda bu salgı bezlerinin ürettiği hormonlar incelenecektir. Mide, incebağırsaklar ve böbrekler de hormon üretir. Ayrıca epifiz bezi ve timus bezinin de hormon salgıladığı düşünülür.Gebe kalan memeli hayvanların etenelerinin de salgı işlevi vardır. Etene hem yumurtalık ve hipofiz hormonlarını yapabilir, hem de kendine özgü hormon salgılar.

Canlıların pek çoğu hormon üretir. Örneğin böceklerin yaşamlarının değişik evrelerinde büyümelerini durduran ya da hızlandıran hormon salgıları vardır. Bu hormonların dengede tutulmasıyla böcek normal bir gelişme gösterir. Böceklerinderi değiştirmelerini ve başkalaşmalarını etkileyen ektizom önemli bir böcek hormonudur.Bitkiler de hormon üretir. En iyi bilinen bitki hormonu, kök ve gövde büyümesini uyaran indoliasetik asittir.

Hipofiz Bezi Öbür Salgı Bezlerini Denetler

Beynin altında yer alan hipofiz bezinin ön lob (adenohipofiz) ve arka lob (nörohipofiz) adlı iki bölümü vardır. Bazı hayvanlarda bulunan orta lob da ön lobla birlikte değerlendirilir.
Hipofiz bezi vücuttaki öbür iç salgı bezlerinin birçoğunun işleyişini etkiler. Hipofiz hormonlarının büyük bölümü ön lobda yapıldığından ön hipofiz vücudun “ana” salgı bezi olarak anılır. Ön hipofiz hormonları kimyasal açıdan polipeptit ya da karmaşık protein yapısındadır. Bu gruptaki hormonlar büyüme hormonu (GH), prolaktin hormonu, adrenokortikotrop hormon (ACTH), lipotropik hormon (LPH), tiroid uyarıcı hormon (TSH), folikül uyarıcı hormon (FSH), ara hücre uyarıcı hormon (ICSH) ve melanosit uyarıcı hormondur (MSH). Hipofiz arka lobu ise hormon üretmez;  beynin hipotalamus bölümünden üretilen iki hormonu depolar. Her ikisi de polipeptit yapısında olan bu hormonlar vazopressin ve oksitosindir.

Hemen hemen bütün ön hipofiz hormonları belirli dokular üzerinde etki gösterir. Yalnız büyüme hormonu vücudun bütününü etkiler; ayrıca öbür hormonları destekler. Prolaktin meme dokusunun gelişimini ve süt yapımını denetler. ACTH böbrek üstü bezlerinin steroid hormonları salgılamasını sağlar. TSH tiroit bezinin tiroksin salgısını uyarır. FSH ile ICSH gonatların, yani yumurtalık ve erbezlerinin eşey hormonları salgılamalarını sağlar. MSH derideki renk değişikliğini belirleyen melanositleri uyarır. LPH de yağ dokularındaki lipitiharekete geçirir.

Hipofiz bezinin yaşamın ilk yıllarında tam gerektiği kadar büyüme hormonu salgılaması gerekir. Eğer bu dönemde gerekenden az büyüme hormonu salgılanırsa çocukta cücelik, aşırı hormon salgılanırsa da devlik gelişir. Ama bu hastalık maymunlardan elde edilen büyüme hormonu ya da insan büyüme hormonu (HGH) verilerek tedavi edilir. Yetişkinlikte aşırı büyüme hormonu üretimi akromegali hastalığına yol açar ve çene, el ve ayaklar büyür. Bu durumda hipofiz bezinin
ameliyatla alınması gerekir. Hipofiz bezinin arka lobundan salgılanan vazopressin hormonu damarları etkileyerek tansiyonu yükseltir. Vücudun su tutmasına yardımcı olduğundan bazen antidiüretik hormon olarak da adlandırılır. Bu hormon böbreklerin aşırı idrar üretmesini engeller. Vazopressin yokluğunda insanlarda şekersiz diyabet hastalığı görülür ve hasta günde 30 litreye kadar idrar yapar. Oksitosin dölyatağının kaslarını kasarak doğumu başlatır; annenin memelerinden süt salgılamasına yol açar ve doğum sonrası kanamayı denetler.

Tiroit Bezi Vücut Enerjisini Düzenler

Tiroit bezi boyunda, soluk borusunun her iki yanında yer alır. İki lobu ortadan birleştiren dokuyla tiroit bezi “H” harfine benzer. Yetişkinlerde tiroit bezinin ağırlığı ortalama 30 gr’dır. TSH’nin sürekli etkisi altında çalışan tiroit bezi, gıdalarla alınan iyotlu bir aminoasit türevi olan tiroksin ile kimyasal olarak ona benzeyen triiyodotrinonine dönüşür. Bu kimyasal maddeler vücudun enerji gereksimini karşılamak için alınan gıdaların yakılma hızını ve tiroit hormonuna duyarlı genlerin ifade edilmesini düzenler. Tiroit bezinin çok çalışarak aşırı miktarda tiroksin salgılamasına hipertiroidizm denir. Hipertiroitli insanlar sinirli, çok enerji harcayan ve huzursuz kişilerdir. Hastalık ameliyatla ya da radyoizotop tedavisi ile iyileştirilir. Buna karşılık, hipotiroidizm tiroit hormonu eksikliğidir; ya tiroit bezinin yapısındaki bir kusurdan ya da bezin işlevini bozan gıdaların alınmasından kaynaklanır. Hipotiroit küçük yaşlarda başlarsa fiziksel ve zihinsel gelişmeyi büyük ölçüde engelleyerek kretenizme yani cücelik ve zeka geriliğine yol açar. Zamanında fark edilirse kretenizm çoğu kez tiroksin tedavisi ile iyileşir. Tiroit ayrıca vücudun kalsiyum düzeyini denetleyen polipeptit yapısında tirokalsitonin adlı hormonu salgılar. Bu hormon gıdalarla alınan D vitamini ve tiroit bezinin paratiroit denen dört küçük salgı bezinin salgıladığı paratiroit hormonları ile birlikte sağlıklı kemik gelişmesi sağlar.

Tiroit bezi etkinliğinin temel ölçütü bazal metabolizma hızıdır (BMR). Tiroit, BMR’yi düzenleyerek vücudun enerji üretim hızını denetler; sıcak ve soğuk hava koşulları gibi çevreetkilerine uyarlanmasını sağlar.

Pankreas ve Şeker Hastalığı

Pankreas bezi polipeptit yapısında iki önemli hormon olan insülin glükagon salgıladığındanyaşamsal önem taşır. Bu hormonlar pankreasın Langerhans adacıkları denen bölümünde yapılır.

İnsülin vücudun neredeyse her hücresini etkiler, çünkü karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasına katılan bir hormondur. İnsülin yokluğu, sık görülen ve ölümle sonuçlanabilen şeker hastalığına yol açar. Şeker hastalarının kanında yüksek düzeyde glikoz, yani şeker bulunur ve hasta insülin tedavisi görmezse dokuları enerji gereksinimini karşılayacak glikozu kandan alamaz. Hasta güçsüzleşir. İdrarla aşırı su kaybı ve vücut ortamının asitleşmesi gibi sorunlar ortaya çıkar. Susama artar. Hücreler kaybettikleri enerjiyi yerine koyamazsa tükenir ve hasta ölebilir. Neyse ki, şeker hastalığı insülin iğneleriyle tedavi edilebilmektedir. Hastalığın hafif olduğu durumlarda pankreas insülin üretmekte, ama yeterince salgı yapamamaktadır. Protein yapısında olmayan bazı ilaçlarla pankreasın yaşamı sürdürmeye yetecek düzeyde insülin salgılaması sağlanabilir. Şeker hastalığı glikoz tolerans testiyle kolayca tanınabilir. Bir glikoz eriyiği içirilen insanda eğer şeker hastalığı varsa, kanda şeker düzeyi uzun zaman sonra bile çok yüksek bulunacaktır. İnsülin fazlalığı da bir başka tehlikeli pankreas hastalığıdır. Aşırı insülin salgılaması zayıflama, kaygı, ruhsal çöküntü gibi belirtilere yol açan, hatta tehlikeli kasılma nöbetleri ve şokla sonuçlanabilen ciddi bir hastalıktır. Tedavisi ameliyatla ya da glikoz verilerek yapılır.

Pankreasın salgıladığı öbür hormon olan glükagon, kanın şeker düzeyini yükseltir. Glükagon ve insülin birlikte etki göstererek kandaki glikoz miktarını normal düzeyde tutar ve vücuda sürekli ve düzenli glikoz sağlar.

Böbreküstü Bezlerinin Önemi

Yaşamsal önem taşıyan böbreküstü bezleri, böbreklerin hemen üzerinde yer alır. Her biri korteks denen bir kabuk bölgesi ile medulla ya da öz denen iç bölgeden oluşur. Bu iki bölge kimyasal yapısı farklı hormonlar üretir. Kabuk bölgesi ACTH’nin denetimi altında çalışarak steroit grubu hormonları salgılar. Salgıladığı iki grup steroit vardır. Glükokortikoitler ve mineralokortikoitler. Bu hormonlar değişen ölçülerde gıda metabolizmasını ve mineral dengesini düzenler. Bir glükokortikoit olan kortizol tıpta iltihaplara karşı kullanılır. Ayrıca doku ya da organ nakli yapılan hastalara vücudun yeni organı reddetmesini önlemek için verilir. Böbreküstü bezi kabuk bölgesi yetersizliğinde Addison hastalığı görülür. Hastalığın başlıca belirtileri zayıflama, tansiyon düşmesi, vücut sıcaklığının azalması ve sodyum kaybıdır. Tedavisi kortizol ve sodyumklorür ile yapılır. Kadınlarda böbreküstü bezleri kabuk bölgesinin çok çalışması aşırı kıllanmaya yol açar.

Hormonlar ve Üreme

İnsanlarda üreme işlevini etkileyen hormonlar hipofiz bezinde ve kadınlarda yumurtalıklar ile erkeklerde erbezlerinde yapılır. Gebelik sırasında etene de hormon üretir. Annenin dölyatağında gerçekleşen çeşitli olaylar büyüyen dölütün cinsiyetini ve biçimini etkiler. Her ne kadar dölütün cinsiyetini genler belirlese de eşey organlarının cinsiyete uygun olarak gelişmesi için belirli hormonların etkili olması gerekir. Doğduğunda bebeğin eşey organları etkin değildir, ama ergenlik dönemine değin hergün küçük değişiklikler gerçekleşir. Daha sonra FSH ve ICSH düzeylerindeki değişimler sonucunda ergenin eşey organları kendi hormonlarını üretmeye başlar. FSH ve ICSH erbezlerini etkilemeye başlayınca genç erkeklerde 16 yaşına doğru olgun sperma hüçreleri oluşur. En önemli erkeklik hormonu olan testesteron da sperma üretiminde önemli rol oynar. Testesteron ayrıca prostat bezi ve ersuyu torbacıkları gibi yardımcı eşey organların ve ikincil eşey özelliklerin gelişimini etkiler. Kızlarda FSH ve ICSH yumurtalıkları etkileyince yumurtalık foliküllerinde bir yumurta hücresi gelişmeye başlar. Önce FSH, ardından ICSH’nin etkisi altında folikül olgunlaşır ve sonunda patlayarak yumurta hücresini dışarı atar. Serbest kalan yumurta hücresi iki yumurtalık kanalının birinden geçerek bir spermayla karşılaşırsa döllenmek üzere aşağıya doğru yol alır. Bu arada patlamış durumdaki folikülün artıkları sarı cisim (corpus luteum) denen küçük bir yapıya dönüşerek gebeliğin sürdürülmesi için gerekli olan progesteron hormonunu üretir. Yumurta döllenmezse sarı cisim yok olur. Progesteron ve östrojen dişi eşey hormonlarıdır. Bunlar vücudun biçimi, sesin inceliği gibi ikincil eşey özellikleri ve dölyatağı, dölyolu gibi yardımcı dişi organlarının gelişimini denetler. Aylık adet kanamalarının düzenini de bu hormon sağlar. Bazı düzensizlikler görülse de kadınların çoğunda önce östrojen sonra progesteron etkisiyle ayda bir kez dölyatağı iç yüzeyini kaplayan doku güçlenir ve gebeliğe hazır duruma gelir. Eğer adet döneminin ortalarında serbest kalan yumurta hücresi döllenmezse, döl yatağını kaplayan doku gereksiz hale gelir ve adet kanamasıyla atılır. Ardından yeni bir adet dönemi başlar. Ama yumurta döllenirse güçlendirilmiş dölyatağı iç yüzey dokusu korunur. Östrojen ve progesteronun
etkisiyle dölyatağı duvarında döllenmiş yumurta hücresinin yerleşip gelişeceği bir yer hazırlanır; etene gelişmeye ve hormon yapımına başlar. Dölüt büyüdükçe annenin hipofiz bezinden salgılanan prolaktin hormonu meme dokularını süt yapımı ve akışına hazırlar.

Hormon Salgısının Geribesleme Aracılığıyla Denetimi

Hipofiz bezi vücudun hormon dengesini sağlamak üzere salgıbezlerinin etkinliğini düzenler. Bu denge hipofiz bezinin dolaşıma verdiği hormonları denetleyen bir geribesleme sistemiyle sağlanır. Örneğin hipofizin salgıladığı FSH ve ICSH salgılamaması konumutu verir. Bir süre sonra eşey bezlerinin salgıladığı hormon düzeyi yeniden düşünce FSH ve ICSH salgısı kendiliğinden başlar. Bu geribesleme sürecinde beyin çok önemli rol oynar; bazı kimyasal maddeler üreterek hipofizi hormon salgılamak üzere uyarır. Örneğin eşey hormonlarının kandaki düzeyi tarafından uyarılan beyin hormon salgılatıcı maddelerinin salgısını durdurabilir ya da başlatabilir. Bu süreçte sinir ve iç salgı bezleri sistemleri birlikte etki gösterir. Böylece vücuda gereken hormonlar bir denge içinde salgılanır. Geri besleme mekanizmaları beyin ile tiroit ve beyin ile böbreküstü bezleri arasında da vardır.Vücutta çok sayıda hormon yapılır.

Ama acaba bir organ kan dolaşımındaki sayısız hormondan hangisinin kendi gereksinimine uygun olduğunu nasıl belirler? Ya da bir hormon vücutta etkilemesi gereken organı nasıl seçebilir?

Hormon seçiciliğini alıcılar sistemiyle açıklayan kurama göre belirli hormonlara karşı duyarlı dokularda alıcılar vardır.Bunlar genel dolaşımla dokuya gelen kandan gerekli hormonları avlar. Steroit, polipeptit ya da protein yapısındaki hormonlar için ayrı alıcılar vardır. Bir alıcı genel kan dolaşımından bir hormonu yakalayınca, hemen “ikinci haberci” denen başka bir grup maddelerin salgılamasını başlatır. İkinci haberciler cAMP (siklik adenozin monofosfat) ve cGMP
(siklik goanozin monofosfat) gibi maddelerdir. Bunlar hücre içi ve hücrelerarası tepkimeleri düzenler.

Hormonların Tıpta ve Hayvancılıkta Kullanımı

Hormon yetersizliği çeken hastalar, gereken hormon verilerek tedavi edilir. Örneğin cücelik belirtileri gösteren hipofiz hastalarına HGH (insan büyüme hormonu), şeker hastalarına da insülin verilir. Hormonlar nüfus planlamasında da kullanılır. Doğum kontrolü yöntemlerinden biri olan ağızdan alınan doğum kontrol hapları doğal yumurtalık hormonlarıyla bunlara
çok benzeyen sentetik maddelerden oluşur. Bu haplarda bulunan östrojen ve progesteron karışımı yumurtlamayı engelleyerek gebeliği önler.

Bazı aileler kadının yumurtalıklarının iyi çalışmaması ya da erkeğin erbezlerinin sperma üretmemesi yüzünden çocuk sahibi olamaz. Bu sorunlar insan hipofizinden elde edilmiş FSH ve ICSH kullanılarak tedavi edilir. Aynı amaçla yalnızca etenenin ürettiği insan koriyonik gonadotropin hormonundan da yararlanılabilir. Ama kadın kısırlığının tedavisi sırasında bazen yumurtalıkların aşırı uyarılması çoğul gebeliğe yol açabilir. Adetten kesilmiş kadınlara östrojen verilerek menapoz döneminde görülen ve kemik kitlesinde azalma yaparak kırık oluşumunu kolaylaştıran osteoporoz hastalığından korunma sağlanabilir. Östrojen tedavisiyle başta menopoz rahatsızlıkları ile bazı yumurtalık hastalıkları da iyileştirilebilir. Ama son yıllarda östrojen tedavilerinin bazı tehlikeli sonuçlara yol açtığı belirli kanser türleri ile ilişkili olduğu saptanmıştır. Dolayısıyle östrojen kullanımı azalmaktadır.

Laboratuvarlarda üretilen sentetik sığır büyüme hormonu(BGH) ayda bir iki kez süt ineklerine verildiğinde hayvanın sütverimi %30’a kadar artar. Gene bir büyüme hormonu olan sığır somatotropin (BST) sığırlarda hem yağsız et, hem de süt verimini arttırır. Bu hayvanların et ve sütleri insanların tüketimi için satılabilmektedir, ama örneğin ABD’de BGH ve BST’nin satışına ve sürekli kullanımına izin verilmemiştir. Hayvancılık birlikleri ve çevre örgütleri de bunların kullanımına şiddetle karşı çıkmaktadır. ABD’de bazı süpermarket zincirleri hormonlu et ve sütleri kabul etmemektedir; büyük süt üreticisi bazı eyaletlerde de hormonlu süt üretimine karşı yasalar çıkarılmıştır.

Bilim adamları doğal hormonların kimyasal yapılarını inceleyerek, onların yerini alabilecek bir çok kimyasal maddeyi bireşim yoluyla üretmeyi başarmışlardır. Steroit hormonlar karmaşık polipeptit ve protein yapılı hormonlardan daha basittir. Ama zamanla sağlanan ilerlemeler ACTH, insülin, tirokalsitonin, oksitonin ve vazopressin gibi hormonların laboratuvarlarda üretilmesine de olanak vermiştir. Polipeptit ve protein yapısındaki hormonlar belirli bir düzen içinde sıralanmış aminoasit zincirlerinden oluşur. Bilim adamları ilk aşamada hormonu oluşturan yapıtaşlarının birkaç parçasını üretip, daha sonra bunları birbirine ekleyerek hormonları elde etmişlerdir. Son yıllarda ise yeni bir yöntem geliştirilmiştir.

Bu işlemde hormon molekülünün en sonundaki aminoasit bir reçine ya da benzer bir maddeye tutturulur; daha sonratersten gidilerek aminoasit dizisi hormon molekülünün en başına kadar tamamlanır ve son aşamada tamamlanan zincir reçine kökünden kurtarılarak hormon molekülü elde edilir. Katı hal yöntemi denen bu işlem otomatik olarak yapılabilir ve
çok miktarda sentetik hormon hızla üretilebilir. DNA moleküllerini yeniden birleştirmeye dayalı genetik mühendisliği işlemleriyle de insülin ve insan büyüme hormonu üretiminde gelişmeler sağlandı.

HORMON:Vücudun herhangi bir yerindeki hücrelerce salgılanan, ancak salgıladığı hücrelerde etkili olmayıp, vücudun diğer bölümlerindeki hücrelerin gelişim ve aktifliği üzerinde etkili olabilen maddelerdir.

ENDOKRİN BEZLER KARMA BEZLER

a) Hipofiz

b) Pankreas
c)Troid
d) Paratroid
e) Epifiz
f) Böbreküstü bezleri

ENDOKRİN BEZ HASTALIKLARI

A-) HİPOFİZ: Beyinde, temel kemikteki Türk eğeri denilen çukur içinde bulunur. İnce bir sap ile hipotolamusa bağlıdır.Diğer iç salgı bezlerinin çalışması üzerinde önemli düzenleyici görevi vardır. Ön, ara ve arka lob olmak üzere 3 kısımdan oluşmuştur. Ara lob insanda sadece fetüste görülür. Ergin fertte iz halinde kalır. Önve arka loblar epitel, ara lob sinir dokudan yapılmıştır.

1) Ön Lob Hastalıkları Ön lob, büyüme hormonu (somoatotropik) salgıla¤¤¤¤¤ kemiklerin ve genel olarak vücudun büyümesini kontrol eder.

a) AKROMEGALİ (ORANTISIZ BÜYÜME)

Hipofizin ön lobundaki büyümehormonu salgılayan asidofil hücrelerinin aşırı artışı aynı hastalığın 2 görünümünü ortaya çıkarır. Büyümesi sona ermiş olan yetişkin kişide akromegali; organizması gelişmekte olan kişide devlik. Bu 2 görünüm, çeşitli biçimlerde biraraya gelebilirler. Akromegali terimi, Yunanca "alero" (uç) ve "mega" (büyük) sözlerinden türetilmiştir ve hastalığın tipik biçiminde  görülen biçim bozukluklarını çok iyi anlatır. Hastalık, başlıca 3 grup belirti verir. Önce, özellikle üyeleri etkileyen ve hacim artması biçiminde kendini gösteren biçim bozuklukları; sonra bir hipofiz urunu düşündürebilecek sinirsel belirtiler;en son olarak da klinik belirtilerle yansıyabilen iç salgı ve ****bolizma bozukluklarıdır. Tipik biçiminde akromegali, yetişkinlerde yani büyüme sona erdikten sonra görülür. Genç erkeklerde ve kadınlarda daha sık rastlanır.

Ön hipofizin asidofil hücrelerinden kaynaklanan bir adenomdur. Adenom:Bir bezden kaynaklanan ve yapısı bu bezi andıran bir urdur.Söz konusu ur iyicildir ama yerleşme yeri ciddi sonuçlara yol açabilir ve böylece * yeri bakımındankötücül * duruma gelebilir. Bu asidofil adenom, etkisi akromegalideki biçim bozukluklarını yaratan, aşırı büyüme hormonu (STH) salgılar.
Akromegalili bir hastada el ve ayakların büyümesi Akromegalili bir hastanın kafa filminin çizimi.Görülenler: 1.Alın kemiği sinüsünün hacmi artmış – 2.Türk eyeri genişlemiş – 3.Kafa kubbesi kalınlaşmış – 4. Artkafanın dışa çıkıntısı aşırılaşmış – 5.Alt çene öne çıkmış.

DEVLİK (JİGANTİZM)

Yaşına göre boyu, kendi yaşıdakilerin boy ortalamasının en az 3 yaş büyüğünün boyu kadar olan kişiye "dev" denir. Devlik (jigantizm) ender rastlanan bir hastalıktır. Anormal büyme, genel olarak ergenlikle birlikte başlar. Devlikte hastalık, hipofizin ön bölümündeki aşırı STH (somoatotropik) salgılaması sonucu oluşur. Ayrıca ön hipofizin asidofil hücrelerinden kaynaklanan adenom mutlak bulunmayabilir; çeşitli sinirsel bozukluklar devliğe yolaçabilir.

c) CUSHİNG HASTALIĞI

Cushing hastalığı, kortikotrop hormonunun (ACTH) aşırı salgılanması sonucu ortaya çıkar. Bu hastalıktan söz etmeden önce üstünde durulması gereken bir nokta vardır. Genelde bu hastalık, özellikle böbrek üstü kabuğu bezlerinin aşırı çalışmasını gösteren belirtilerle (hiperkotisim) yani glukokortikoit hormonlarının aşırı salgılanmasıyla yansır. Böbrek üstü kabuğu bezlerinin aşırı çalışmasının kökeninde klinikte Cushing sendromu diye adlandırılan ortak bir tabloya yol açan, birçok neden bulunabilir. Cushing hastalığı, nedeni hipotolamus-hipofiz düzeyinde yerleşen bir cushing sendromudur. Bir hipofiz uru yada ur olmaksızın hipotolamus düzensizliği söz konusu olabilir.Cushing hastalığına yol açan hipofiz uru ya kötücüldür (çok ender olarak) yada kromofob yadsa bazofil hücrelerden gelişen bir adenomdur.

Cushing sendromu tipinde bir böbrek üstü bezleri kabuğunun aşırı gelişmesiyle birlikte olan hipofiz urunun özel bir biçimi, bu urun bir böbrek üstü bezinin çıkarılmasından (tam yada tam olmayan) sonra görülmesidir. Derideki pigment artışı, bu biçimde çok iyi bir belirtidir. Ur belirtilerinin bir özelliği yoktur. Buna karşılık ACTH’ın plazma düzeyinin çok yüksek olması ve lizin-vazopressin uyarısına yanıtın son derece belirgin olması, çok iyi belirtilerdir.

d) TAM VE KISMİ ÖN HİPOFİZ YETMEZLİĞİ

Hipofizin ön lobunun yetmezliği (hipopitüitarizm), hücrelerin tamamının (yada tama yakının) yada birbölümünün etkilenmesine göre, değişik şekillerdedir. Hücrelerin tamamı veya tama yakını etkilenmişse hastalık tam ön hipofiz yetmezliği (panhipopitüitarizm) diye adlandırılır. 2. durumda, ksmi ön hipofiz yetmezliği söz konusudur. Bunlar değişik görünümler verebilirler oysa tam ön hipofiz yetmezliğinin oluştuğu şekil oldukça kesindir. Hipofiz ön lobunun bütünüyle yetmezliği olan bu hastalık, ön hipofize bağımlı çevresel iç salgı bezlerinin ikincil eksikliğiyle (yetmezliği) yansır: Troid bezi, böbrek üstü kabuğu bezleri, cinsellik bezleri. Hastalığın nedeni çeşitlidir, ama başlıca naden ön hipofizin kanlanma eksikliğiyle oluşan doku ölümü ve hipofiz urlarıdır.En tipik ön hipofiz yetmezliği, çok kanlı bir doğumdan sonra, atardamar basıncının önemlidüşüşüyle birlikte hipofiz ön lobunun kanlanma azlığından ötürü doku ölümüne uğraması sonucu olandır. Ayrıca bu etmenin, başlangıçta hastalığın
ortaya çıkışını kolaylaştırıcı bir etmen olduğu sanılmaktadır; çünkü ön hipofiz yetmezliğinin karşılanamaz bir duruma gelmasi ancak birçok gebelikten sonra ortaya çıkar. Hipofiz doku ölümüne uğramasına yol açan öteki nedenlere çok ender rastlanır. Hipofizle ilgili yada hipotolamus-hipofiz bölgesiyle ilgili bir ur (kötücül ur yada adenom) dahi tam ön hipofiz yetmezliğine yada kısmi ön hipofiz yetmezliğine yol açabilir.

2) Arka Lob Hastalıkları

a) Arka Hipofiz Yetmezliği: ŞEKERSİZ ŞEKER HASTALIĞI

Şeker hastalığının tersine, şekersiz şeker hastalığında, idrar şekerli değildir. Hastalığın başlıca belirtileri 24 saatlik idrar miktarının aşırı artışı (poliüri) ve hastayı önemli miktarlarda sıvı içmeye zorlayan aşırı susuzluktur (polidipsi). Antidiüretik hormon eksikliğin hipotolamus- hipofiz sistemi düzeyinde yani ya hipotolamusun görme sinirleri diski üstü ve karıncıklar yanı çekirdekleri düzeyinde ya hipofizin arka bölgesinde yada bunları birleştiren oluşumlarda yerleşen bozunlar sonucu ortaya çıkabilir. Antidiüretik hormon eksikliği ile oluşan şekersiz şeker hastalığının nedenleri pek çoktur. Genel olarak söylersek merkezi sinir sisteminde gözlenen bütün bozunlar, şekersiz şeker hastalığına yol açabilirler. Antidiüretik hormonun fizyolojik rolünü anımsarsak, hastalığın mekanizmasını anlamak çok kolaydır. Bu hormon olmazsa, böbrek suyututamaz, süzemez ve su serbestçe kaçar; bundan dolayı da idrar miktarı çok artar. Bunun sonucunda, normal olarak idrar yoluyla atılan maddelerde bir seyrelme olur. Suyun böbrekler yoluyla organizmadan kaçışı, karşıt mekanizmanın oluşumuna neden olur ve hastayı içmeye iten bir susuzluk duygusu başlar. Bazı genel hastalıklar merkezi sinir sisteminde özellikle hipotolamus-hipofiz bölgesinde, antidiüretik hormonun salgılanmasını azaltan bozunlara yol açabilirler. Bu konuda Besnier-Boeck-Schaumann hastalığı yada sorkayidoz ve histiyosit hastalıkları sayılabilir. Özellikle merkezi sinir sistemi hastalıkları da şekersiz şekere neden olabilir.

Çeşitli tıp ve yerleşimdeki urlar şunlardır;

-hipofiz urları -kranyofarenjiyomalar -epifiz urları

TROİD:Gırtlağın ön kısmına yerleşmiş kalkan biçiminde, bir bez olup kan damarlarıyla beslenen 2 lobdan oluşur. Herbir lobda falikul denilen kesecikler ve içlerinde kollodial madde bulunur.Troid bezi 2 hormon salgılar: Tiroksin, kalsitonin.

b)GUATR

Tiroksin hormonunun bileşiminde tirozin aminoasiti ile birlikte iyot bulunur. İyot yetersizliğinde sentezlenemez ve bu durumda troid bezi normalden çok çalışarak şişer. Guatr denilen hastalık oluşur. Guatr çevresel etkenlerden kaynaklanan bir hastalık olup alınan besinlerde iyot halinde ortaya çıkar. Suya potasyum iyodür katılarak görülme sıklığı azaltılabilir. Tiroksin hormonu hücre ****bolizmasını, yani tüm vücut hücrelerindeki ****bolik olayların hızını düzenler. Metabolizma faaliyetlerinde kullanılacak oksijen miktarını ayarlar.
Troid bezinin aşırı çalışması ve büyümesi Guatrlı bir hastanın görünümü

Tiroksinin Fazla Oranda Salgılanması Halinde;
* Hücrelerde solunum hızlanır, hücreler daha çok oksijen kullanır.
* Bazal ****bolizma hızı artar.
* Dolaşım hızlanır, kan basıncı artar,kalp atışları hızlanır.
* Fazla artık madde üretir ve vücut ısısı yükselir. Sürekli terleme görülür.
* Dış guatr görülür. Belirtileri: çok terleme kendilerini aşırı derece sıcak hissederler, aldıkları besini çok çabuk
kullandıklarından kilo kaybederler, ayrıca yüksek tansiyon, sinir gerginliği, aşırı hassaslık, kas zayıflığı, titreme, gözün
dışarı doğru fırlaması (ekzoftalmi)

Tiroksinin Az Salgılanması Halinde;

Çocuklarda KRETİNİZM, erginlerde MİKSODEMA denilen hastalıklar görülür.

KRETİNİZM

Çocuklarda dil geniş, alın buruşuk, kemikler çarpıktır. Belirtileri; zeka geriliği, cücelik, eşeysel organların gelişmemesi

MİKSODEMA

Erginlerde tiroksin azlığında ortaya çıkan miksodema denilen hormonal bozukluğun başlıca belirtileri;

a) ****bolik faaliyetlerde yavaşlama, bazal ****bolizmada azalma.
Nabız yavaşlar, fiziksel enerji kaybı yani uyuşukluk görülür.
c) Vücut ısısı düşer, hasta devamlı üşür.
d) İştah normaldir fakat besinleri normal kullanamadığından şişmanlama eğilimindedir.
e) Kaslarda zayıflık, el, ayak, hatta tüm vücutta şişkinlikler görülür, deri altında su ve Na+ toplanır.
f) Zihinsel gerilemeler, kıl dökülmeleri görülür. Saç uzaması duraklar.
g) Kanda kolesterol artar, dokular arası sıvıda lenfte su ve sodyum miktarı yükselir. Vücut şişer.

C) PARATROİD: Parathormon yada paratirin denilen bir hormon yapar. Bu hormon kan ve kemiklerdeki Ca ve P****bolizmasını düzenler.İç dengenin kurulmasına yardımcı olur. Ca kemik teşekkülünde, kas ve sinir sisteminin normal çalışmasında kanın pıhtılaşmasında, aktif taşımada tükrük bileşiminde gerekli olan bir maddedir.

Parathormonun Az Salgılanması Halinde;
Kandaki Ca miktarı azalır. Kemiklerde ise artar. Kanda Ca azalması halinde TETANİ hastalığı görülür. Bu hastalığın belirtileri; kaslarda titremeler, kramplar, kaslarda ağrılı kasılmalar, el ve ayak parmaklarında içe doğru bükülmeler görülür.Bir tetani krizi sırasında elin durumu
Parathormonun Fazla Salgılanması Halinde;Paratroid bezi büyür ve kanda Ca miktarı artar. İskelet zayıflar, kaslar, uyarılara çok yavaş cavap verir. Kas zayıflaması (Atrofi) görülür. Kanda artan Ca böbreklere taşınır ve orada P iyonları ile birleşerek böbrektaşlarını oluşturur.

D)EPİFİZ

EPİFİZ HASTALIKLARI
Epifiz hastalıkları, urlardır. Epifiz urları sinirsel ve iç salgı belirtilerini bir arada gösterirler.İç salgı belirtileri başlıcaları şunlardır;
* Bir hipofiz yetmezliği
* Ön hipofizin aşırı çalışmasıyla erken ergenlik; kız çocuklarında hiçbir zaman görülmez.

E) BÖBREK ÜSTÜ BEZİ (ADRENAL BEZ)

1-Öz Bölgesi (Medulla):
Adrenalinin fazla salgılanması halinde;
* Kandaki şeker miktarı artar. Karaciğer ve kas hücrelerinde glikojen glikoza çevrilir.
* Kalp atışları hızlanır, kan basıncı artar, solunum hızlanır.
* Deri damar çeperlerinde, daralma, kasa giden damarlarda, genişleme, tansiyonda yükselme, gözbebeklerinde büyüme
görülür.

* Saç ve kıl kasları kasılır. Tüyler dikleşir.
* Yorğunluğa karşı dayanıklılık artar.
* Beyine fazla kan gider ve kanın pıhtılaşma zamanı kızalır.
* Sempatik sinirlerin faaliyetini arttırır.

2-Kabuk Bölgesi (Kortex):

a) ADDİSON HASTALIĞI:

İki hormonun (Kortizol ve Aldosteron) yetersiz salgılanması halinde görülür.Belirtileri; deri tunç rengini alır, kan basıncı düşer, iştahsızlık, kaslarda, zayıflık, halsizlik ve idrarla Na+ ve Cl- iyonları azalır. Na+ ve Cl- iyonlarının atılımı hücrelerdeki K+ artmasında o da melanin pigmentinin yığılmasına dolayısıyla derinin renginin değişmesine neden olur.
Avuç içi eski rengini korur,ama çizgiler niteleyici koyu mavi renk alır.

KARMA BEZ VE HASTALIKLARI

PANKREAS:

a) ŞEKER HASTALIĞI
İnsülinin yetersiz salgılanması halinde görülür. Şeker hastalarının idrarında glikoz bulunur.Şeker dışarı atıldığına görevücut enerji kaynağı olarak yağları ve proteinleri kullanır, bu yüzden aşırı zayıflama görülür. Şeker hastralığı tedavisinde
insülin kullanılır. Ancak, insülin tedavi edici değil, belli bir süre hastalık belirtilerini ortadan kaldırıcı etki yapar. Aşırı insülin enjekte halinde kan şekeri seyiyesi düşer, sinir hücreleri aşırı hassaslaşır, uyarılamaz duruma gelir. Sonuçta kasılmalar, koma hali ve nihayetinde ölüm olur.