Fakabasmaz Zihni, Amanvermez Avni İstanbul’da!

Dünya Hali
Meğerse erkek ergen kız ergene pis sekizli mi, pis altılı mı ne öyle saçma sapan bir diziyi izleyip izlemediğini soruyormuş. Yorgunluktan mıdır nedir, halbuki ben çocuğun, Star Trek mi daha güzeldir, ...
EMOJİLE

Meğerse erkek ergen kız ergene pis sekizli mi, pis altılı mı ne öyle saçma sapan bir diziyi izleyip izlemediğini soruyormuş. Yorgunluktan mıdır nedir, halbuki ben çocuğun, Star Trek mi daha güzeldir, Turist Ömer Uzayda mı?

Hülasa ı kelam, hani bazen orijinalinden daha orijinal yapımlar vardır. Bu konuda ilk aklıma gelen örnek Star Trek’ten daha eğlenceli olan kopyası Turist Ömer Uzayda’dır mesela. İşte bu hikayeler de tam öyle hikayeler… değil arkadaşlar. Tam olarak o kadar kaliteli diyemem. Ehehe. (şu yazıları yazarken eğlendiğimin onda biri kadar siz de eğlenseniz keşke okurlar!) Ama o çizgiye yakın hikâyeler. Arka planında ekşimiş Londra’nın olduğu Sherlock Holmes hikayeleri değil de pir ü pak ve bizden olan İstanbul’umuzun olduğu hikayeler bunlar.  Okuyun. Okumaktan kimseye zarar gelmemiştir.
Bir sonraki yazıda İbn Batuta’ nın peşine takılıp seyyahlar hangi burçlardan çıkıyor, yükselenleri nedir ve uğurlu sayıları nedir ona bakacağız.

"Frenklerin ve frenkmeşreplerin, Osmanlı’yı hasta adam diye tahkir ve tesmiye ettikleri karanlık zamanlarda, politik oyunlar, iç karışıklıklar, dış müdahaleler, salgınlar, Dersaadet’i hastalıklı bir sis gibi sarmalıyorken ve ekabir bu gibi büyük sorunlarla uğraşadursun, şehirde onlara kıyasla daha ufak çaplı cürümlerin de işlendiği misal daha o sabah Ahırkapısı ile Çatladıkapı arasında fenere yakın çakıl taşlarının üzerine bir ceset atıldığı, zaptiye nezaretine bağlı polis memurlarının olay yerine gelip de sorunu çözemediği ve o esnada Sherlock Holmesvari bir Osmanlı hafiyesinin olaya el attığı bir Osmanlı polisiyesi okumak istiyorum." dediğini sanmıştım.

Gençlerin tam da tevafuken işleyeceğim konu üzerinde konuştuğunu görünce  “Amanvermez Avni var genç adam!” diye bağırmıştım.

Bunun üzerine kız ergen, “Ne? Ne vermez?” diye kulak tırmalayan bir sesle cırlamıştı. Ben de devamen “hem Amanvermez Avni var hem de Fakabasmaz Zihni!” var dememle, erkek kızın önüne kendini siper edip, sesini en tok hale getirerek (en uyuz olduğum ergen tribidir bu) “Sen bir bayanla nasıl konuşuyorsun faklı fuklu bilader!” demesiyle kafamın tasının atması ve sol elimin tersi ile ağzına geçirmem bir olmuştu.

Edebiyat ciddi bir müessesedir!-Martin Scorsese.

Kızın siren gibi cırlaması ile yanımızdaki liseden bir tabur ergenin peyda olmasıyla gelişen olayları bir kenara bırakıp kitabı anlatmaya başlayayım çünkü biliyorum ki hepiniz bu köşeyi mütebahhir edebi birikimimden feyiz almak, yeni kitaplara yelken açmak için okuyorsunuz. O halde sorarım ey okuyucular, ey asımlar ey gültekinler! Bu haberleri niyçin hep mizah köşesine koyuyorsunuz? Bilmiyor musunuz ki edebiyat ciddi bir müessesedir? Ben her akşam iş dönüşü tıraşımı olup, takım elbisemi giyip bu yazıları yazmaya oturuyorsam, sizden de aynı ciddiyeti bekliyorum efendiler.

Şerlok Holms neden bir şarlatan mıdır?

Kendi sorduğum soruya kendim cevap vererek diyorum ki, Şerlok Holms dedikleri hafiye şarlatanın önde geleni bir hırsızdır. Şark kültüründen apardığı ilm-i kıyafet (insanların vücut yapısı, dış görünüşü, rengi, şekli, sesi ve diğer azaları vasıtasıyla ahlaki durum ve karakterini tahlil etme) ilm-i ihtilac (alındaki çizgiler ile yüz ve vücutta seyirmeleri inceleyen ilim), kiyafet’ül isr (ayak izlerini inceleme), kıyafet’ül beşer (genel görünüşü inceleme), ilm-i sima (insan simasındaki özellikleri inceleme) gibi insanları dış görünüşünden tanıma ilimlerini süslemiş püslemiş bir kısım cinayatı bu usullerle çözmüş ve bunları tâhkiye ederek bize geri satmıştır. (Hem de seneler boyu! Rabbim, kafayı yememek elde değil!) Tarihi ve güvenilir vesikalar gösteriyor ki, (bu vesika da bende mevcut ama vermem.) Şerlok, dost muhabbetinde “Mesleğime dair ne öğrendimse, İbrahim Hakkı Hazretlerinin kıyafetnamesinden öğrendim.” demiş, sonra sorulduğu zaman inkâr etmiştir.

Amanvermez Avni hakkaten Aman vermiyor muydu?

Bu gerçeğin farkına herkesten önce varan Ebusüreyya Sami bir “Osmanlı Sherlock Holmes’ü”nün hikayelerini tefrika etmeye başlar.

Amanvermez Avni Zaptiye Nezareti’nin el üstünde tuttuğu, aynı zaman dilimini paylaştıkları ünlü Fransız hafiye Lecoq ile denk tuttukları, başkomiserlik maaşına artı olarak da 1500 kuruş hafiye ödeneğinden para alan bir hafiyedir. Arkadaşı ve çömezi olan Arif ile Kazancılar’da bir evde kalmaktadır. İşinde o kadar marifetlidir ki, bir martının gözüne baktığında onun hangi sahilden geldiğini anlayabilmekte, diş fırçası ile adam öldürmenin 36 yolunu bilmektedir. (Ama bazen boşluğuna gelir, dayak yer, bir ton odunun altında kalır, hatta tutup Marmara Denizine atarlar kendisini.)

Dünya Bizim