Bu Müze Aklınızı Alacak!

Dünya Hali
‘Ruh ve Sinir hastalıkları Hastanesi ne zaman kurulmuş, burada hangi hastalar yatar?’ diye merak edenler, sorularını cevabını müzede bulabilecek. Hastanenin içinde bulunan müze, Türkiye...
EMOJİLE

‘Ruh ve Sinir hastalıkları Hastanesi ne zaman kurulmuş, burada hangi hastalar yatar?’ diye merak edenler, sorularını cevabını müzede bulabilecek.

Hastanenin içinde bulunan müze, Türkiye’nin psikiyatri tarihine ışık tutacak nitelikte.Bakırköy denince birçok kişinin aklına ‘akıl hastanesi’ geliyor. İnsanlar onu böyle tanısa da asıl adı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi.

İstanbul Bakırköy’ün hemen girişindeki ormanı andıran bahçesi ve bu bahçedeki düşünen adam heykeli buranın alamet-i farikası. Peki bu hastane kim tarafından, ne zaman kuruldu? Burada hangi hastalar yatar ve nasıl tedavi edilir?

İçeride algılamakta zorlandığımız ‘o’ hayatı gidip yerinde görmek, aklınızdan geçse bile bu mümkün değil. Şimdi hastaneyi merak edenler için bir imkan var. Biz de, 15 Ekim’de hastanenin 88. yıl kutlamalarında öğrendik bunu.

2008 yılında, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin tarih içindeki serencamını anlatan bir müze açılmış. Fakat Bakırköy sakinlerinin ve hasta yakınlarının gidip gezdiği müzeden çoğu kimsenin haberi yok.

Zaten ilk açıldığı tarihte, henüz bütün yönleriyle tamamlanmamış. Bu sene kuruluş yıldönümü münasebetiyle tekrar elden geçirilmiş ve ‘Türkiye’nin psikiyatri tarihine’ her yönüyle ışık tutan bir ‘kültür merkezi’ ortaya çıkmış. Peki, buraya gelen ziyaretçiler neler bulacak, neler öğrenecek?

Müze, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ni kuruluşundan bugüne kadar olan süreci kronolojik bir sırayla anlatıyor. Fotoğraflar, hasta kayıt defterleri, dosyalar, ilk reçeteler, hasta gömlekleri, hastaların resimleri ve daha bir sürü obje de bütün bunlar için bir araç olarak kullanılmış. En sonda ise hastanenin şimdiye kadar televizyonda çıkan görüntüleri 6 dakikalık bir video ile izletiliyor ziyaretçiye…

Artık Emraz-ı Akliye ve Asabiye Hastanesi

Müze’nin ilk bölümü hastanenin kurucusu Mazhar Osman’ı ve onun bu serüveni nasıl başlattığını anlatıyor bir bakıma. Osmanlı döneminde akıl ve sinir, o dönemki tabiriyle asabiyet hastaları ‘bimarhane’ denilen yerlerde tedavi ediliyor. Bunlardan en bilineni Süleymaniye Bimarhanesi. Fakat bu bimarhane, 1873’te Üsküdar’da Atik Valide Külliyesi’nin içindeki Toptaşı Bimarhanesi’ne taşınıyor ve Cumhuriyet’e kadar da akıl hastaları orada yatıyor.

Cumhuriyet’in ilanından bir yıl sonra 1924 yılında da Bimarhane, Bakırköy’de Sultan Reşad tarafından yaptırılmış Bakırköy’deki Reşadiye kışlasına taşınıyor. Bunu sağlayan da Bimarhane’nin o dönemki başhekimi Mazhar Osman. Mazhar Osman, bakanlar kuruluna bir teklif götürüyor ve Atatürk’ün de onayını taşıyan belgeyle Türkiye’nin ilk akıl hastalıkları hastanesini, "Emraz-ı Akliye ve Asabiye Hastanesi" adıyla kuruyor. Hastanenin kuruluşu için bakanlar kurulundan çıkan belge bugün müzede sergileniyor. Bu bölümde, Mazhar Osman’a ait kişisel eşyalar da yer alıyor. Hokka takımları, eldivenleri, gözlüğü ve tıraş takımları bu objelerden birkaçı…

Mazhar Osman ekolü hastaneyi devam ettirdi

Hastanenin doktorlarını Mazhar Osman’ın o dönemki talebeleri oluşturuyor. Onun öğrencileri, Türkiye’nin ilk psikiyatr ve nöroloji doktorları. Müzenin ikinci bölümünde de bu öğrencilere yer verilmiş bu yüzden. İhsan Şükrü Aksel, Fahrettin Kerim Gökay bu hekimlerden bazıları. Hayat hikâyeleri ve onların kullandığı eşyalar, not aldıkları defterler müzenin önemli bir kısmını oluşturuyor. Hastanenin ikinci başhekimi Rüştü Recep Duyar’a ait 1937 tarihli Osmanlıca reçete, bu objelere bir örnek. Bunun dışında bu bölümde hastanenin ilk beyin cerrahı Dr. Hami Gülek’e ait ameliyat defteri görülmeye değer. Dr. Hami Gülek o dönemde yaptığı 200 ameliyatı bu defterde Osmanlıca kaleme alınmış.

Tımarhane değil, akıl hastanesi!

Müzenin üçüncü kısmında, belgeler ve fotoğraflar ışığında hastanenin 1960 sonrasındaki gelişimi anlatılıyor. Bu dönemde en önemli unsur, hastanenin adı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi oluyor. Müzede döneme dair üzerinde durulan başka bir şeyse hastane, halka, basın ve semtlerde kurulan ruh sağlığı merkezleriyle tanıtılmaya çalışılıyor. Çünkü, insanlar burayı tımarhane olarak düşünüyor. Dönemin başhekimlerinden Yıldırım Aktuna, sırf bu sebeple Abdi İpekçi’ye röportaj bile veriyor. "Tımarhane değil akıl hastanesi, deli, ruh hastası" kavramlarının üzerinde duruyor. Bu röportajın görselleri de müzede mevcut. Fakat, bu tanıtım o yıllarda hastanenin çok ilgi görmesini sağlıyor. 3 bin yatak kapasiteli hastanede tedavi görmek isteyen 6 bin kişi çıkıyor. Bu da 1970’lerden sonra hastanenin kalitesinin düşmesine neden oluyor. Hastanenin 1980 yılından sonraki gelişimi ise müzenin çıkışında spotlar ve rakamlarla anlatılmış.

Meşguliyet ve rehabilitasyon merkezleri

Hastanenin en iyi olduğu tarihlerde hastaların vakit geçirmesi için yapılan aktiviteler kurumsallaştırılıyor. Meşguliyet ve rehabilitasyon merkezi kuruluyor. Burada 12 aktivite sunuluyor hastalara. Amaç sadece onlara meşgale sunmak ve rehabilite etmek değil el becerisi kazandırmak… Müzenin bir bölümü de 1960’larda meşguliyet merkezlerinden çekilmiş fotoğraflarla kaplı. Bunlardan en göze çarpanı erkek dikiş atölyesi. Fotoğrafa bakınca şaşırmamak elde değil. Çünkü o dönemin erkekleri dikişe ne de meraklıymış, dedirtiyor.

Hastanedeki düşünen Adam 60 yaşında

Müzede şu meşhur Düşünen Adam’ın hikâyesini de öğrenmek mümkün. Düşünen adam, geçtiğimiz haftalarda 60 yaşına girmiş. Sanatçısı ise hastanede tedavi gören Bakırköylü ressam–heykeltıraş Mehmet Biştar. Fakat Biştar, Düşünen Adam heykelini yaptığı sırada tedavisi bitince işini yarım bırakıyor. Heykeli onun bıraktığı yerden başka bir heykeltıraş hasta devam ettiriyor.

Zaman