Banka Mağduru Gazeteci’nin İsyanı!

Dünya Hali
Malatya’da günlük yayım yapan Malatya Yenigün Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve köşe yazarı Gazeteci Bülent Kutlutürk, İNG Bank ile yaşadığı krizi "kandırıldım" şeklinde köşe yazısına taşıdı....
EMOJİLE

Malatya’da günlük yayım yapan Malatya Yenigün Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve köşe yazarı Gazeteci Bülent Kutlutürk, İNG Bank ile yaşadığı krizi "kandırıldım" şeklinde köşe yazısına taşıdı. İşte gündem yaratacak Malatya Yenigün Gazetesi’nde yayımlanan o yazı:

Kandırıldım!

Bu devirde bankalarla mücadele etmek neredeyse imkansız gibi. Yaptıkları her işlemin bir bahanesini buluyor, onu bir kılıfa uyduruyorlar. Bu mücadeleyi tek başıma veremeyeceğimi bildiğim için nasıl kandırıl-dığımı sizlerle paylaşmak istedim.

ING Bank’tan aldığım ve uzun süredir kullanmadığım kredi kartımla ilgili cep telefonuma bir mesaj geldi, yaklaşık 20 gün önce. Mesajda, ING Bonus kart ile 4 Aralık tarihine kadar tek seferde 100 liralık alışveriş yapmam durumunda 30 lira bonus yükleneceği belirtiliyordu. Normalde bu tekliflere pek itibar etmem, ama bu seferki fena bir teklif değildi. O yüzden hiç kullanmadığım kartımı ilk kez kullanmaya karar verdim ve bir istasyondan 100 liralık yakıt aldım. 6 Aralık tarihinde cep telefonuma gelen, Türkçe karakterleri olmayan mesajda şöyle yazıyordu: “30 TL Bonus kartiniza yuklenmistir! Bonuslarinizi 11 Aralik tarihine kadar kullanabilirsiniz. Keyifli alisverisler dileriz!”

Buraya kadar her şey yolunda görünüyordu.

Ertesi gün Yeşilyurt yolu üzerinde bulunan istasyona giderek yakıt aldım ve karttaki bonusu kullanmak istediğimi belirttim. Kasadaki görevli: “Kartınızda sadece 6 lira bonus var, 30 lira yüklenmemiş.”

Nasıl olur diye şaşkınlığımı belirtince aynı görevli, “Abi herkes bu sorunu yaşıyor. Buraya gelip bonus kullanmak isteyenler, bonusun yüklenmediğini görüyorlar. Bugün kaç kişi olduğunu saymadım bile. Bankayı arayıp bonusu yükletmeniz gerekiyor” dedi. Böyle saçmalık mı olur, banka tarafından yüklendiği belirtilen bonus için neden tekrar bankayı aramak zorunda kalayım diyerek oradan ayrıldım.

Şunu iyi biliyordum ki bir bankanın çağrı merkezindeki görevliye ulaşmak, başbakana ulaşmaktan daha zordu. Telefonda yarım saate yakın bekleme tahammülünü göstermeniz gerektiği gibi karşınıza çıkan kişinin sayacağı engeller de cabası. Nitekim az önceki görüşmemde de durum aynen böyle oldu.

Bir arkadaşım bu yöntemlerin bankaların “yıldırma politikası” olduğunu söylemişti. Sonuçta 30 lirayı yükletmek için pek az kişi bu kadar zahmete katlanırdı. Nitekim ben de katlanmadım ve bonusum güme gitti.

Üstüne ikinci bir darbe daha yedim ING Bank’tan. İnternet şubesine girdiğimde 100 liralık kredi kartı borcumun 140 lira olduğunu gördüm. Nasıl olurdu! Hesap dökümüne baktığımda nasıl olduğunu anladım. 40 lira yıllık kart kullanım bedeli alınmış. Yani 30 lira bonus yüklenmediği gibi üstüne üstlük yıllardır kullanmadığım kart için 40 lira daha ödemiş oldum.

Düpedüz keriz yerine konmuştum.

Tabi kiminle dans ettiğimi bilmiyordum! Karşımda koskoca ING Bank vardı. “Sen misin 30 lira kâr elde etmek isteyen, al sana kâr!” dercesine toplamda 70 lira zarara soktu banka beni!

Kartımı iptal ettirmeye karar verdim ve toplam borcumu 5 lira fazlasıyla ödedim. Şunun faizi, bunun küsuratı deyip kartı iptal etmeme yoluna gidebilirlerdi, o yüzden fazlası benden olsun dedim.

Ve kartı iptal ettirmek için az önce bankayı aradım. “Şu anda müşteri temsilcilerimiz diğer müşterilerimizle ilgilenmektedir, lütfen hattan ayrılmayın” anonsları ve bu anonsların arasına sıkıştırılan şu kadar krediye aylık sadece bu kadar ödeyin filan gibi maruz bırakıldığım reklam bombardımanın (tecavüz demek belki daha doğrudur, çünkü telefonda beklemek zorunda olan birine zorla reklam dinletmek bir çeşit tecavüzdür) ardından nihayet benimle ilgilenecek bir müşteri temsilcisi çıktı telefona. Kaç dakika beklediğimi hesap etmedim, ama haksızlık etmeyeyim, yarım saati bulmadı bu kez.

Maruz kaldığım oyunun sorumlusu bankaydı, ama kabak Dilek hanımın başına patladı. Çünkü biraz sert konuştum kendisiyle. Konu hakkında hiçbir sorumluluğu olmadığını bildiğim Dilek hanıma bir özür borcum var sanırım. Borcum saklı dursun, görüşmeyi anlatayım size.

Kart numaramı ve bazı güvenlik bilgilerimi Dilek hanıma aktardıktan sonra “Eğer sizin için özel bir nedeni yoksa neden kartı iptal ettirmek istediğinizi öğrenebilir miyim?” sorusuyla karşılaştım. Ben de bu soruyu sabırsızlıkla bekliyordum, hatta girizgâh biraz uzayınca acaba sormayacak mı diye endişelenmeye başlamıştım. Neyse ki beklediğim soru geldi.

Başladım anlatmaya. Görüşmeler kayıt altında olduğu için kelimelerimi seçerek kullanmaya özen gösterdim. Olur ya bankaya hakaret etmiş olmayayım değil mi? Banka beni istediği gibi keriz yerine koyabilir, ama ben yanlışlıkla ağzımdan kaçırıp da bankaya kötü bir laf edersem bu aleyhime delil olarak kullanılabilir ve üçüncü bir darbe daha yiyebilirdim. Sonuçta karşımdaki koskoca ING Bank’tı. Ben kim, onunla dans etmek kim!

Dilek hanıma yukarıda anlattıklarımı söyledim; bankanın beni kandırdığını belirterek, kartımı iptal etme talebimi ilettim. Kart hesabında bir miktar fazla para olduğunu öğrenince, onu da normal hesabıma aktarmalarını istedim. Bu arada Dilek hanım, yıllık kart parası konusunda yardımcı olabileceklerini söyledi. Yani iade edebilirlermiş.

Talep edilmesi durumunda bunun yasal bir hak olduğunu biliyordum, ama şu duruma bir bakar mısınız; kart bedelini talep etmeyenlerinki iade edilmiyor, ama arayıp isteyenlerinki iade ediliyor.

Demek ki çağrı merkezi zulmüne katlanmak istemeyip de yıllık kart bedelini talep etmeyen yüzbinlerce, hatta belki de milyonlarca kişi keriz yerine konuluyor.

Demek ki bu bankalar, yıl sonlarında benim gibi kerizler sayesinde bu kadar kâr açıklıyorlar. (Başıma nerdeyse her gün gelen, başka bir bankanın internetten eft vurgununu da buna eklersem, vay halime!)

Tamam dedim Dilek hanıma, iade edin o zaman. Hanımefendi ne dese beğenirsiniz?

“Şu anda teknik bir güncelleme nedeniyle kart hesabındaki artı bakiyeyi ve yıllık kart bedelini iade talebinizi alamıyorum. Ekranım şu anda o işlemi yapamıyor.”

Bir parantez de bu konuda açmam lazım: Bu bankalardaki ekran muhabbeti deli eder zaten adamı. Şubeye gidersiniz, erkan gelmiyordur. Ekran gelir, sana uygun değildir. Hatta genelde ekranlar donar, nasıl oluyorsa? Yaz ortasında bile bu donma olayını bir tek bankalarda yaşarız. Neyse…

O halde notunuzu alın, sonuçta en gelişmiş sistemlerle bankacılık yapıyorsunuz. Telefonla her talebi işleme koyabiliyorsunuz. Lütfen benim iade işlemlerim için gerekli kaydı da yapın ya da ne bileyim kenara bir yere kağıt kalem kullanarak not edin, beni bir daha bu çağrı merkezini aramak zorunda bırakmayın diyorum.

“Bu mümkün değil Bülent bey! Bunun için tekrar aramanız gerekiyor.”

Haydaaa!

Bakın hanımefendi, bankanıza karşı hiçbir güvenim kalmadı. Şu anda karşınızdaki ekrandan ayrılıp ayrılamayacağınız konusunda da ne yazık ki bana söylediklerinizin doğru olduğundan şüphe duyuyorum deyince, Dilek hanım: “Ben şu anda ekranımı değiştiremiyorum Bülent bey! Daha sonra aramanız gerekiyor.”

Tabi benim kafamda arkadaşımın söylediği “yıldırma politikası” var. Çağrı merkezini bir kez daha arayıp bu işlemler için talepte bulunmak her babayiğidin harcı olamayacağına göre, belki aramaktan vazgeçerim ve o paralar da bankanın hesabına geçer diye düşünüyorum. Sonuçta insanda güven kalmayınca her şeyi düşünmeye başlıyor. Ama kararlıyım, arayacağım, hakkımı söke söke alacağım.

Bu arada bizim bonusa ne oldu dersiniz? Dilek hanımın dediğine göre o bonus kartıma yüklenmiş, ama 11 Aralık tarihine kadar kullanılmadığı için geri alınmış. Nasıl olur, ben 11 Aralıktan önce bonusu kullanmak üzere akaryakıt istasyonuna gittiğimde oradaki görevli yüklenmemiş demişti ve bankayı aramamı söylemişti dediğimde ise “Hayır Bülent bey, üye işyerlerinin bir işlem yaparak kendilerinin bonusu yüklemeleri gerekiyordu” dedi ve “Peki siz bankayı aradınız mı?” diye ekledi.

Al sana bir kaya daha!

Ama dedim, benim kabahatim nedir bu durumda? Sizin üye işyerlerinizle aranızda kaynaklanan sorundan dolayı neden biz tüketiciler mağdur oluyoruz? Ben ne bankayı aramak zorundayım ne de üye işyerinin yapması gereken işlemi bilmek zorundayım.

Bakın Dilek hanım, ben gazeteciyim ve bu hileyi tüm kamuoyuyla paylaşacağım. Ayrıca yasal tüm haklarımı kullanacağım gibi, bu konuda bir kampanya başlatmayı da düşünüyorum dedim ve ekledim: Bir talebim daha var, bankanızdan bir halkla ilişkiler temsilcisinin beni arayarak bu durumu izah etmesini bekliyorum.

Dilek hanım pek oralı değil, hatta bu söylediklerime yanıt dahi vermedi.

Telefonu kapattım. Hanımefendinin dediğine göre kartın iptali için ayrı bir birimden beni arayacaklarmış. Yaklaşık iki saattir o telefonu bekliyorum, şimdilik ne arayan ne soran var.

Ama bu işin peşini bırakmayacağım.

Bana ders oldu. Benim gibi tüm kerizlerin de bu yaşadıklarımdan bir ders çıkarmasını umut ediyorum.

Kapitalizm biraz da bizim gibi kerizler sayesinde ayakta değil mi? Bu vahşi sömürü düzeninin sorumlu biraz da biz değil miyiz? Bu bankalar bunca kârı nasıl elde ediyorlar?

Dünyanın tüm kerizleri birleşiniz!

Daha fazla slogan atmadan yazıyı bitireyim en iyisi…

(Kaynak: Bülent Kutlutürk-Malatya Yenigün Gazetesi)