Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin doğal güzellikleri

Doğal Yaşam
Diyarbakır Pek çok uygarlığı topraklarında ağırlamış olan Diyarbakır, Türkiye’nin ve hatta dünyanın en eski şehirlerinden biridir. Geçmişi M.Ö. 7.500’lü yıllara dek uzanan şehirde, tahmin edeceğ...
EMOJİLE

Diyarbakır

Pek çok uygarlığı topraklarında ağırlamış olan Diyarbakır, Türkiye’nin ve hatta dünyanın en eski şehirlerinden biridir. Geçmişi M.Ö. 7.500’lü yıllara dek uzanan şehirde, tahmin edeceğiniz gibi gezilip görülecek pek çok yer bulunmaktadır. Diyarbakır deyince aklımıza ilk olarak Malabadi Köprüsü, Ulu Camii, Bakırcılar Çarşısı, Eyvan Geceleri ve büyüklüğüyle meşhur Diyarbakır karpuzu gelir.

Bir dönem Ermeni Krallığı ve Akkoyunlulara başkentlik yapmış Diyarbakır’ın hemen hemen her sokağında karşınıza tarihten bir iz çıkar. 5700m uzunluk, 82 adet burç ve dört yöne açılan kapılarıyla Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun suru olarak bilinen şehrin surları, üzerlerindeki görkemli kabartmalar ve kitabeler ile görülmeye değerdir. Tarih boyunca önemli bir ticaret güzergahı olan şehirin geçmişinde, yüzlerce yıllık hanlar ve kervansaraylar da önemli bir yer tutar.

Adıyaman

Güneydoğu Anadolu’nun batısında yer alan Adıyaman, Nemrut Dağı ve üzerinde barındırdığı Kommagene Krallığı’na ait devasa heykelleri ve kitabeleriyle dünyanın dört bir yanından binlerce insanı kendisine çekiyor.

Ülkemizin önemli milli parklarından biri ve dünyanın 8. harikası olan Nemrut Dağı, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası ilan edilmiştir. Antik Kommagene Uygarlığı’nın kalıntıları dev heykeller, Tümülüs, kaleler, Karakuş Tepesi ve Cendere Köprüsü Milli Park sınırları içerisinde yer alan koruma altındaki alanlardır.

Milli Park’taki antik kalıntıların yanı sıra, dünyanın en büyüleyici gün doğumu ve batımının da izlenebildiği dağ, 2.150m yüksekliğindedir.

Eserleri görmek için Adıyaman ve Adıyaman Havaalanı’na 15km uzaklıktaki Kahta’daki otellerden rehberlik ve ulaşım hizmeti sağlayabilirsiniz. Milli Park, Kahta’dan 43 km uzaklıktadır.

Şanlıurfa

Mezopotamya’nın en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Şanlıurfa, efsaneleriyle öne çıkan bir şehir olma özelliğine sahip. Peygamberler şehri olarak da bilinen Şanlıurfa, bu özelliğini Hz. İbrahim Mağarası, Balıklı Göl gibi efsanelere kaynaklık eden mekanlara ev sahipliği yapmasından alıyor. On bir bin yıllık tarihi geçmişiyle ziyaret edenleri adeta zamanda yolculuğa çıkaran şehirdeki geziye kaleden başlamak gerek.

Tam bir ortaçağ kalesi olan Urfa Kalesi’ne çıkan merdivenler üzerinde kent tepeden görülüyor. Kalede yer alan mancınıklar bir efsaneye tanıklık ediyor. Hz. İbrahim’in Kral Nemrut tarafından tepeye kurulan bu mancınıklarla (şimdiki Balıklı Göl olan alanda yakılmış) ateşe atılmak suretiyle yakılmak istenirken ateşin göle, odunların da balığa dönüştüğü efsanesi… Bu efsanenin kalbi Balıklı Göl ise Şanlıurfa denince ilk akla gelen mekanlardan.

Şanlıurfa ayrıca dünya tarihinin şimdiye kadar keşfedilmiş en eski tapınağı olan Göbekli Tepe’ye de ev sahipliği yapıyor. Örencik Köyü yakınlarında bulunan ören yerinde kazı çalışmaları halen devam etmekte olmasına rağmen ziyarete de açık.  Viranşehir yolu üzerinde bulunan Kızlar Sarayı, tarihi kent Halfeti ve  Şanlıurfa Müzesi da mutlaka görüşlemesi gereken yerlerden birkaçı.

Gaziantep

1700 metrekarelik mozaik alanıyla dünyanın en büyük mozaik müzesi olan Zeugma Müzesi, alışılagelmiş müzelerden oldukça farklı ve modern bir mekan. Müzedeki mozaikler şimdi Fırat Nehri’nin suları altında kalan Hasankeyf’teki antik kentin kalıntılarının sadece bir kısmı. Zeugma Müzesi’nin yanı sıra görülmesi gereken başka yerler de var. Muhteşem avlusunda yemek yiyebileceğiniz tarihi Bayaz Han, Antep işi el işlerini göreceğiniz Gümrük Han (Yaşayan Müze), Zincirli Bedesten ve Bakırcılar Çarşısı görülecek yerler arasında yer alıyor.

Mardin

Güneydoğu Anadolu’nun Dicle bölümünde yer alan Mardin, bulunduğu bölgenin tarihi en eskilere dayanan kentlerinden biridir. Kendine has mimarisi ve kayalıklarla iç içe geçmiş etkileyici görüntüleriyle geleneksel Mardin evleri ve aralarındaki sokaklar oldukça etkileyicidir. Mardin Kalesi’nin eteklerinde kurulu olan eski kentte yer alan bu evler ilin simgesi olmuş durumda. Farklı kültürlerin bir arada uyum içinde yaşamasının ortaya çıkardığı çeşitlilik de ile güzellik katan diğer bir unsur.

Bir çok tarihi mekana ev sahipliği yapan şehirde, Darülzaferan Mastırı, Zinciriye ve Kasımiye Medreseleri, Latifiye Camii görülmesi gereken yerlerden sadece bir kaçı. Şehrin ve bölgenin tarihini sergileyen müzeleri de ziyaret etmek, zamanın derinliklerine inmek için faydalı olabilir. Eski Patrikhane Binası’nda yer alan Mardin Müzesi ve Sabancı Şehir Müzesi’ni gitmişken mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri.

Mezapotamya’da yaşamış eski medeniyetlerin izlerini görmek için şehrin dışında kalan Dara Harabeleri de görülmeye değer. Mardin’e kadar gitmişken  1,5 saat uzaklıktaki Midyat da ziyaret edilebilir.

Batman

Batman’ın tarihi hakkında en eski bilgiler halk hikayeleri, mitler ve Heredot tarihinde verilmektedir. Ortak verilere göre MED kralı Abtyagestin’in torunu Kyros karsıtı Erpagazso M.Ö. 550 yilinda yenilince MED asilzadeleri arasındaki utancından dolayı MED’lerin yasadıgı Media bölgesinin kuzey batı ucundaki topraklarına çekilmek zorunda kalmıs. Başka bir görüşe göre de Kyros pres egemenliği altında kalmamak için bu bölgeye yerleşmiştir. Karaçalı, sazlık ve bataklıktan oluşan bu bölgenin ortasında yapay bir adacık oluşturup, adına han obası anlamında olan “ELEKHAN” denilmiştir. ( M.Ö. 546 ) ELEKHAN 194 yıl bağımsız ve mutlu bir dönem geçirerek 352 yılında Büyük İskender’in istilasına uğramıştır. Daha sonra Lesepkoslar, Partlar, Romalılar, Sasani ve Bizans’ın hakimiyetine girmiştir. Artuklular, Moğollar, Ilhanlılar, Celaliler, Karakoyunlu (Pezrese) Akkoyunlular ve 1500 yılında Savefilerin eline geçmistir.

1515 yılında, 4. Murat’ın Bağdat seferi sırasında kendisine büyük yararlıklar gösteren Turhan oğlu Mahmut Pasa’ya ELEKHANI içine alan Batman suyu ile Botan suyu arasında kalan bölgenin tamamını vermiştir. Bu gelişmeden sonra ELEKHAN telaffuz değişikliğine uğrayarak halk dilinde ELAH zamanla “ILUH” ismini almıştır. İluh köy birimi olarak kayıtlara geçmiş ve Siirt vilayeti, Elmedin kazasına bağlı olarak benliğini sürdürmüştür.

Elmedine yerleşim birimi 1926-27 yılı ilkbaharında bugünkü Batman Çayının taşması nedeniyle haritadan silinmiş ve İluh köyü Beşiri (Kobin) ilçesine bağlanmıstır. Batman isminin nereden geldiği hakkinda görüşler olmayıp, bir görüşe göre bugünkü Batman Çayının adı 1950’li yılların basında Iluh köyüne verilmiştir. Yaygın olan görüşe göre de Iluh köyünün aşağı kısmında ilk deneme kulesi kurulduğunda TPAO’nun tesislerinin bulunduğu bölgeye bakmaktan gelen Batman adı verilmiştir.

1937 yılında bucak haline getirilen Iluh, 1940’lı yılların sonları ile 1950’li yılların başlarında bölgede var olan petrol filizlerinin değerlendirilmesi sonucunda Iluh bucağında her alanda büyük gelişme sağlanmıstır. Bu gelişmeler üzerine 2 Eylül 1957 tarihinde ilçe teşkilatı olarak kabul edilmiştir.

1955 genel nüfus sayımında Iluh nüfusunun 4713 olarak kaydedilmesiyle 2 Kasım 1955 yılında Belediye teşkilatı kurulmuştur. 1990 yılına kadar çok hızlı bir gelişme yaşayan Batman, 16 Mayıs 1990 tarih ve 3647 sayılı kanunla Türkiye’nin 72. ili olma unvanına kavuşmuştur.

Hasankeyf yol geçen hanı

Bilindiği üzere kültürümüzde meşhur bir darbi mesel vardır, “ YOLGEÇEN HANI.” Yaşantımızın birçok anında birbirimize karşı söylediğimiz bu nükteli deyim, aslında bir gerçeği de ifade etmektedir. Çünkü gireni çıkanı, geleni gideni belli olmayan mekanlar için kullanılan bu deyimin aslını teşkil eden “Burası Yol Geçen Hanımı?” olayındaki han, Batman ilinin antik kenti Hasankeyf ilçesinde bulunmaktadır. Yüzyıllardan beri halk arasında YOLGEÇEN HANI olarak bilinen ve yaklaşık bin kişi kapasiteli olan bu doğal mağara, yekpare taştan yapılmış Hasankeyf kalesinin altında bulunmakta olup ağzı Dicle Nehrine doğru açılmaktadır. Bu doğal mağaranın içinde su stok etmek için bir mahzen ve kaleye çıkmak için de bir gizli yol vardır.
Yazın serin, kışın ılık olan mağaranın içindeki bu atmosfer, bugün de aynı özelliğini korumakta ve dinlenmek için insanları kendine çekmektedir. Bu nedenledir ki dini, dili, ırkı anlaşılmayan, geleni-gideni, gireni-çıkanı belli olmayan ancak her zaman yoğun bir insan trafiğine sahne olan bu mağaraya binlerce yıldan beri YOLGEÇEN HANI denilmiş ve Hasankeyf’teki yaşantının vazgeçilmez istisnai bir mekânı olmuştur. Her devirde han olarak bilinen ve insanların dinlenmesi için kullanılan bu doğal mağaraya YOLGEÇEN HANI ismini veren her kimse, sosyal ve kültürel yaşantımız içinde önemli bir yer tutan deyimler silsilesine unutulmaz bir halka eklemiştir.

Sason çayı

Sason Çayı Mart ve Nisan aylarında geçit vermez denebilecek derecede azgınlaşır. Bu mevsimde her zaman rafting sporuna uygun bir zemin hazırlayan ve baş döndürücü bir hızla akışını sürdüren Sason Çayı, bu sporu sevenler için gayet uygun bir ortam yaratmaktadır. Yaklaşık 30 Km.lik bir parkur olan bu güzergâh; binlerce yıllık su akışının meydana getirmiş olduğu derin kanyonlardan geçerek meraklısına benzersiz heyecanlar yaşatır.

Hasankeyf

İki yakasını Dicle Nehri’nin ayırdığı Batman sınırları içinde yer alan tarihi bir ilçe olan Hasankeyf, turistlerin gözde mekanlarındandır. Ülkemizin çeşitli medeniyetlere başkentlik yapmış antik kentlerinden biri ve en büyük kazı alanı konumunda olan Hasankeyf, tarih ve doğanın büyüleyici birlikteliğini sergilemektedir.

Ortasından akan Dicle Nehri’nin güzelliğine tarihi bir görünüm katan yapılardan biri olan, doğal kayalardan oyulmuş Hasankeyf Kalesi, M.S. 363 yılında Bizanslılar tarafından inşa edilmiştir. Kale, yüz yıllar boyunca pek çok medeniyet tarafından ele geçirilerek kullanılmıştır. Kale kapısı, büyük ve küçük saray, köprü, camiiler, kiliseler ve mağara evler Hasankeyf’te tarihe tanıklık eden ve görülmesi gereken diğer yerlerdendendir.

Siirt

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 41° 57′ doğu boylamı ve 37° -55′ kuzey enlemi üzerinde yer alan Siirt doğudan Şırnak ve Van, kuzeyden Batman ve Bitlis, batıdan Batman, güneyden Mardin ve Şırnak İlleri ile çevrilidir. İl topraklarının büyük bölümü dağlarla kaplıdır. Kuzeyde Muş Güneyi Dağları, doğuda Siirt Doğusu Dağları İl’in doğal sınırlarını oluşturan sıra dağlardır.

 

Botan (Uluçay) çayı

Nordüz Platosu’nu batıdan kuşatan Siirt-Hakkari ve Siirt-Van sınırlarını oluşturan yüksek dağlardan kaynağını alan bu akarsu,önce batıya,sonra kuzey batıya doğru akar. Suyu iyice bollaşan Botan Suyu dar ve derin bir vadi oymuştur. Vadi tabanıyla dağ” ların dorukları arasındaki yükselti farkı 1.000 m.’ye ulaşır.

 

Şırnak

Şırnak, Güneydoğu Anadolu bölgesinde Suriye ve Irak sınırlarındadır. Cudi Dağı antik kent ve Mağrası görülmeye değer yerlerdendir Tufan olayının Şırnak ili sınırlarında bulunan Cudi Dağında noktalandığı düşünülmektedir. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerimin Hud süresi’nin 44. ayeti Nuh gemisinin Cudi Dağında durduğunu yazmaktadır. Ayette geçen Cudi’nin burdaki Cudi dağı olduğu düşünülmektedir. Dağa uzak olmasına rağmen Cizre merkezde Hz Nuh (a.s.)’ın türbesi bulunmaktadır. Cudi dağının hemen eteklerinde olan Silopi’de bulunan bir köyde de Hz. Nuh (a.s.)’ma ait olduğu söylenen bir türbe mevcuttur. Fakat çok az kişi tarafından bilinmektedir.

 

Güneydoğu anadolu bölgesi’nin doğal güzellikleri

Ülkemizin en küçük coğrafi bölgesi olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi doğal ve tarihi güzellikler açısından eşsiz güzellikler sunmaktadır.