Onlar hep eziliyor, kullanılıyor, işkence görüp, katlediliyor. Kanada’daki foklar, Çin‘de kürkü için öldürülen hayvanlar, Afrika‘da vahşi avcıların tüfeklerine hedef olan aslanlar, filler, antiloplar… Ve tabii Türkiye’deki kimsesiz sokak hayvanları… Kapalı oldukları barınakta sel felaketi nedeniyle yüzlercesi yaşamını yitirirken yetkililer kılını bile kıpırdatmıyor. Dünyanın dört bir yanında insanlar, hiç çekinmeden farklı türlerin yaşam hakkını elinden alıyor.
Bütün canlıların kendi doğal ortamlarında en doğal şekilde yaşamaya hakları olduğu unutuluyor. İşte 1931 yılından beri kutlanan 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü‘nde, yılda bir kez de olsa insanlara bunu hatırlatmak için çeşitli etkinlikler yapılıyor. Keşke onları bir gün değil her gün sevsek. Hayvan hakları için yapılacak çok şey var. Hiçbir zaman geç kalınmış değil. Bugün bir barınağı ziyaret ederek işe başlayabilirsiniz.
Sarp (Müzisyen)
"Bugünkü Türkiye koşullarında herkesin bir anda hayvansever olmasını beklemek pek doğru olmaz. Ayrıca ülkemizde çok iyi çalışan hayvanseverler de var. Sevmeyebilirler ama en azından onların da bir can taşıdığını ve yaşamaya hakları olduğunu kabul edip saygı duymalarını istiyorum."
Sezen Aksu (Müzisyen)
"Hepimiz şu ya da bu şekilde, çoğu zaman bilinçli de olmadan hayvan haklarını ihlal edebiliyoruz. ‘Canlılar’ hiyerarşisinde ‘tabiat’ın değil, kendimizin kendimize vehmettiği ayrıcalıkla yaptıklarımızı hak görüyoruz. Öldürürken de, doğal ortamında kalması gereken hayvanları kafeslere koyup severken de, hatta beslenirken de… Canlılara verdiğimiz değeri akıl yürütme, iletişim kurabilme yetileriyle belirliyoruz; sadece bize daha yakın olanlarını anlayıp korumakla yetindiğimiz zamanlar oluyor. Esas soru şu olmalı oysa: ‘Bir canlı benim yüzünden acı çekiyor mu?’
Biz farkında olsak da olmasak da, ‘can’ taşıyan her varlık, sevgiyi anladığı gibi bunun tam karşısındaki duyguları da hissedebilme ve buna göre tepki verme konusunda içsel bir güdü taşıyor. Bazen yaptıklarımızdan acı çekiyorlar, doğanın hediyesi olan yaşamlarını kaybediyorlar. Lütfen tabiatın, yaşamın dengesine, huzuruna, nefes alıp veren her şeyin ‘can’ına, doğal hakları olan saygıyı gösterelim. Vefanın da ihanetin de en güzel muhasebesini tabiat tutar. Kantarın topuzu doğanın elindedir, adaletinden sual olunmaz; fani ellerimizde kaçabilir."
Sertab Erener (Müzisyen)
"İnsanın evrimi maalesef zekâsıyla ne yapacağını bilemeyen, büyük bir memeli canavar medeniyet yarattı. İnsan doğayla ilişkisini kopardığı günden beri kendini tüm bu dünyanın sahibi olarak gördü ve onu fazlasıyla kötü kullandı. Çocuklarımıza yaşayabileceğimiz bir dünya bırakabilmek için şimdi değişmemiz gerekiyor. Yaşayan tüm hayvanlar ve türler en az bizim kadar bu dünyanın sahibi. Bu bilgiyi bugün gelecek kuşaklara aktarmak için eğitim sisteminde köklü değişiklikler yapmak gerekiyor."
Ajda Pekkan (Müzisyen)
"Sokak hayvanı sorununa tek çözüm, ‘kısırlat, aşılat ve yaşat’ projesinin belediyeler tarafından eksiksiz olarak hayata geçirilmesi. Ayrıca halkın bu konuda bilinçlendirilmesi çok önemli. Bizim merhametimize muhtaç sokak hayvanlarından kurtulmak için çözüm onları ormanlara, açlığa ve çaresizliğe terk etmek olamaz. Bu, bizim gibi vicdanlı Türk halkına yakışmaz. Yerdekine merhamet etmek gerekir ki, gökteki de bize merhamet etsin."
Yonca Evcimik (Dansçı, müzisyen)
"Bu evrende tüm canlıların eşit şartlarda yaşam hakkına sahip olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla hayvanlara yapılan zulmü şiddetle kınıyorum. Hayvan sevmeyen insanın asla insan sevmeyeceğini düşünüyorum. Unutmayalım ki yapılan bir istatistiğe göre katiller ve seri katiller küçük yaşlarda hayvanlara eziyet ederek başlarlarmış. Bu yüzden hayvan sevgisinin çocuk yaşlarda kazandırılması gerekir."
Ayça Varlıer (Oyuncu)
"İnsanların markacılıktan vazgeçip petshoplardan para vererek cins hayvan almak yerine, barınaklardan terk edilmiş ve yuvaya muhtaç hayvanları sahiplenmeleri; ayrıca belediyelerin sokak hayvanlarını kısırlaştırmanın yanı sıra, sokak hayvanlarini sahiplenmeleri konusunda halkı bilinçlendirmek için çeşitili kampanyalar yapması gerektiğine inanıyorum."