Bataklıktan modern mimariye yeni Kazakistan

Çevre
Geçmişin ‘demirperde’ ülkelerinde yaşanan değişim, her zaman ilgimi çeker. Bu, Sovyet dönemini hepten inkâr eden, o dönem yaşanan her şeyi ‘tu kaka’ ilan eden bir değişimdir. Global markaların işgali ...
EMOJİLE

Geçmişin ‘demirperde’ ülkelerinde yaşanan değişim, her zaman ilgimi çeker. Bu, Sovyet dönemini hepten inkâr eden, o dönem yaşanan her şeyi ‘tu kaka’ ilan eden bir değişimdir. Global markaların işgali altındaki şehirler, bir anda görgüsüzce modernleşmeye(!) başladılar. Ancak öyle bir yer var ki yaşadığı değişimin dünyada eşi benzeri yok! Bu yer Kazakistan’ın yeni başkenti Astana!

Sovyetler Birliği döneminde küçük bir şehir olan Tselinograd, Kazak steplerinde, bataklıklar arasında kalmış, ‘kuş uçmaz, kervan geçmez’ bir yerdi. 1991 yılında Kazakistan bağımsızlığını kazanınca önce şehrin adı ‘Akmola’ (Kazakça mezarlık demek) olarak değişti. Ama değişen sadece adıydı. Rus nüfusun yoğun olduğu mütevazı hayat aynen devam ediyordu; ta ki Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev 1997 yılında başkenti Almatı’dan kuzeye taşımaya karar verene kadar. Nazarbayev, her 100 yılda bir yaklaşık 8 şiddetinde depremin yaşandığı Almatı’nın, gelişen Kazakistan’ın başkenti olmasını sakıncalı buluyordu. Ayrıca Almatı hem Çin’e hem de Kırgızistan’a çok yakındı. Kuzeyde nispeten güneye göre az olan Kazak nüfusunu arttırmak istediği de bilinen bir gerçekti. Söylenen o ki; bir gün merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın verdiği fikir, Nazarbayev’in yıllardır düşündüğü tüm bu sorunları bir anda çözmüştü: ‘Başkenti kuzeye taşı!’

‘BATAKLIKTI’
Başkan Nazarbayev gelişen ve büyüyen Kazakistan’a yakışan bir başkent yapmak için ise etrafı bataklıklarla çevrili küçük Akmola’yı uygun buldu. İlk olarak da bir Asya geleneği olarak başkentin adı ‘Başkent’ oldu; yani Astana. Sonra hemen imar projeleri başladı.

Bugün Astana’daki birçok büyük projenin altında imzası olan Turkuaz Grubu’nun Başkanı Zeki Pilge, o günleri şöyle anıyor: “Başkan bize Astana’yı gösterdiğinde ve ‘yeni başkent burası olacak’ dediğinde gözlerimize inanmamıştık. Gösterdiği yer step ve bataklıktı. Etraftaki tek yerleşim küçük Akmola şehriydi. Ancak projeler ortaya çıktıkça ve tek tek bunlar gerçekleştikçe, büyük başkent projesinin hayata geçtiğini gördük. Bugün artık EXPO 2017’ye ev sahipliği yapacak, 700 bin kişilik büyük bir şehirden bahsediyoruz ve tüm bunlar sadece 10 yılda oldu’’ diyerek o ilk günlerden bu güne geçen inanılmaz süreci bize kısaca anlatıyordu.

Başkan o güne kadar görülmemiş bir şehir yaratmak istiyordu. Şehir doğayla uyum içinde olmalı ve Kazak kültürünü yansıtmalıydı. Yıllarca beraber yaşadıkları Sovyet kültürünün gerçekten de başarılı örneklerini ise reddetmeden yeni başkente uygun hale getirilmesini istedi. Opera ve Bale Binası (kentin tek klasik binası, Moskova’daki Bolşoy Balesi’ne benziyor), sirk binası hatta Stalin’in anıtsal binaları bile yeni Astana’da yer alacaktı. Sovyetler’den kalan güzel bir gelenek olarak şehirde geniş kaldırımlar ve yollar, büyük parklar bulunacak ve tüm şehir heykellerle donatılacaktı. Tabii ki bu heykeller artık Sovyet döneminin sert hatlı, devrim hikâyelerini anlatan heykelleri değil Kazak halk öykülerinin, yerel motiflerle işlenmesiyle oluşan, modern Kazak heykel sanatının örnekleri olacaktı.

Ana hatlarını Nursultan Nazarbayev’in çizdiği kenti yaratmak için dünyanın en önemli şehir planlamacıları, mimarları kıyasıya bir proje yarışına girdi. Sonunda Japon Kahso Kurokowa’nın çizdiği kent projesi kabul edildi. Kentin altyapısı hazırlandıktan sonra Astana’nın ilk binası ve kentin simgesi ‘Bayterek’ boş arazinin ortasına inşa edildi. ‘Bayterek’, Kazakların doğuş hikâyesinin en önemli figürü. Bu dev bina, Astana’nın başkent ilan edildiği 1997 yılına atıfta bulunarak 97 metre olarak inşa edildi. Başkanlık Sarayı, Piramit ve Han Çadır’ın bulunduğu düz satıh üzerinde, Bayterek şehrin tam merkezinde yer alıyor.

ÖNEMLİ MİMARLAR İMZA ATTI
Astana’nın en önemli özelliği ise tüm bu binaların çok önemli mimarlar tarafından çizilmiş olması ve hepsinin tasarım harikaları olması. Ayrıca bu binaların çoğunun müteahhidi Türk firmaları. Piramit, Han Çadır, Hz. Sultan Camii, Kongre Merkezi gibi kentin anıtsal binalarını inşa eden Sembol İnşaat Kazakistan Bölge Müdürü İnşaat Mühendisi Nihat Sarıcan: “Han Çadır ve Piramit projelerini yaşayan efsane mimar Norman Foster tasarladı. Onunla yaptığımız bu çalışmalar Türk inşaat sektörünün geldiği seviyeyi de ortaya koydu’’ söyleriyle anlatıyor durumu.

Daha önce sadece THY’nin direkt uçtuğu Astana’ya artık birçok hava yolları uçuyor. Bunlardan biri de yeni başkentin adını taşıyan Air Astana… Ülkenin ulusal hava yolu yeni başkentin adına yakışır güçte olmak için büyük çaba içinde. Bu çabaların sonucunda ise kent artık turistik bir kent kimliğinde. Her gün yüzlerce kişi bu yeni başkenti görmeye, anıtsal yapıları fotoğraflamaya geliyor. 2017 yılında Expo’ya ev sahipliği yapacak olan Astana’nın 2030 yılında tamamlanması öngörülüyor.

Bağımsızlık Sarayı: Kongre Merkezi, 700 kişilik restoran, müze ve sergi salonu, VİP toplantı odası, basın odası ve tören salonu, kongre salonu ile birlikte 3500 kişiye hizmet vermekte olup toplam 40.365 metrekare.

Hazreti Sultan Camii: Kazak geleneksel motifleri kullanılarak, klasik tarzda inşa edildi. 8000 kişilik kapasitesiyle Kazakistan’ın en büyüğü.

Astana Kütüphanesi: Projelendirilmesi Norman Foster tarafından yapılan, Başkan Nursultan Nazarbayev’in vakıf ve kütüphanesi… 9 kattan oluşan, 30 500 metrekare alana sahip kütüphane, galeri ve ofis odalarını içeren bir kompleks.

‘Astana Arena’ Stadyumu: 30 bin kişilik stadyum, Astana’nın sert hava iklimi hesaba alınarak, özel olarak projelendirilmiş ve açılır çatıya sahip. Dünyanın en modern stadyumlarından biri. Sembol İnşaat tarafından yapılan stadyumun projelendirilmesi ise Türk firması Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından yapılmış. Proje 2011 yılında Uluslararası RIBA (Britanyalı Mimarlar Enstitüsü) ödülünü kazanarak Asya-Pasifik bölgesinin ‘En İyi Kamusal Yapı’ projesi seçilmiş.

Astana Medya Merkezi: Başkentin sol yakasının ana sokağında yerleştirilen anıtsal gökdelenlerin biri olup, 77.055 metrekarelik inşaat alanına sahip. En son teknoloji ile donatılmış benzersiz binalardan biri. Binanın dış cephesinde bulunan dev monitörler kompleksin ayırt edici özellikleri…

Piramit: Lord Norman Foster’in tasarladığı, toplam alanı 28,791 metrekare olan Piramit, modern mimarinin harikalarından biri… İlginç bir tasarıma sahip olan 77 metrelik bina, ‘Barış ve Uzlaşma Sarayı’ adı ile tanınıyor. Piramitin içinde, müze ve 1500 kişilik konser salonu da bulunuyor.

Vedat Atasoy

Radikal