Başarı, hemen şimdi

Spor Güncel
"Ölümden beterdir, ölüm korkusu". Şair böyle diyor, haklı. Ölüm nereden gelirse gelsin bir sonucu belirliyor. Ne kadar acı verecek olursa olsun bir zamanı kapsıyor. Başlıyor ve bitiyor. Oysa...
EMOJİLE

"Ölümden beterdir, ölüm korkusu".

Şair böyle diyor, haklı. Ölüm nereden gelirse gelsin bir sonucu belirliyor. Ne kadar acı verecek olursa olsun bir zamanı kapsıyor. Başlıyor ve bitiyor.

Oysa korku.

Korku daimi. Sürekli yiyip-bitiriyor yakasına yapıştığı kişiyi. Her meslek, her kişi, her eylem bu tür korkuların yatağı olabilir.

Bir felaketi beklemekten feci ne olabilir?

Beklemek. Bıktırıcı ve bitirici. Ağır ağır eritir insanı.

Bu uzunca girişi futbola bağlayalım.

Yöneticiler, hocalar ve futbolcular eğer özgüven eksikliği içinde olurlarsa böylesi bir korkuya kapılır ne yapacaklarını şaşırırlar.

Diyelim takım sezona kötü bir giriş yaptı. Peş peşe üç mağlubiyet aldı. Panik başgösterir. Sağduyu ve ölçü kaybolur. Elemanların birini atar ötekini alırsınız; ama korku yaygın hastalık gibidir. Ona tutulanın dizleri titrer, sağlıklı karar alamaz. Topa vurayım mı vurmayayım mı diye tereddüte düşer. Bütün korkusu faturanın kendisine kesileceğidir. Hoca dahi kenarda kararsız kıpırtılar içindedir. Kendisinden gol beklediği adam çok kötü oynamakta, tribünlerden küfürler yağmaktadır. Çıkarsam mı, çıkarmasam mı diye terleyip durur. Çünkü elindeki tek koz o adamdır. Bakarsın hiç beklenmedik bir anda bir gol atıverir. Böyle kaç maç kurtardı, kalsın, beş-on dakika daha kalsın der.

Taraftar tepinmekte, ıslık çalmakta, bir hocaya bir yönetime çatmaktadır. Onların istediği başarıdır.

"Başarı, hemen şimdi".

Bu anlayış kulüplerimizi, futbol medyasını, taraftar gruplarını kemiren, tüketen bir ur gibi yayıldı. Bir hocaya, bir futbolcuya 3 maç ancak tahammül edebiliyoruz.

Ama bir yandan da görüyoruz ki, üç büyükler dahil Süper ligde zirveye oynayan takımlar kadrosunda yer almış; form tutamamış, Anadolu takımlarında şansını aramış nice futbolcu yerini bulduğu, öz güvenini kazandığı, takım oyununa dahil olduğu zaman nasıl parlıyor. Misal Bursa’da Ali Tandoğan.

Başta beş büyükler olmak üzere Avrupa’dan şöhretli isimler getirerek taraftarı memnun etmek, şov yapmak, medya da uzun uzun konuşulmak yolundaki yanlış tutum terkedilmelidir.

Her kulüp önce kendi öz kaynaklarını verimli kılmak yoluna gitmeli, dışarıdan ancak çok lüzumlu görüldüğünde adam almalıdır. Terim’in başarılı kadrosu sabırla kurulmuş gençlerden oluşuyordu.

Öyle bir kadro oluşacak ki, omurgası en az beş yıl değişmeyecek. Milli Takım için de aynı şeyi düşünüyorum. Türk futbolunun bütün yönleri ile en büyük eksikliği budur. Bugünden yarına başarı istemek. Bu yersiz, tutarsız bir istektir. Ve kötü bir alışkanlıktır. Futbol camiamız bu hastalıktan bir an önce kurtulmalıdır. İstikrar hemen her alanda olduğu gibi futbolda da "olmazsa olmaz" bir kaidedir. Hakan Şükür’ün iyi günleri de oldu, kötü günleri de. Ama o inancı, güveni ile Türk futbolunun son yıllarda yetiştirdiği en büyük santrafor oldu, rekorlar kırdı, kişiliği ile gençlere örnek oldu.

Demek ki ne yapmak lazım:

Sabretmek lazım.

Yeni Şafak