‘Toplumsal şiddet spora yansıyor’

Futbol
Engin Dinç’in röportajı Geçtiğimiz hafta sonu oynanan Fenerbahçe-Galatasaray maçı sırasında ve bu maçın ardından yaşanan şiddet olaylarının yankısı dinmedi. Maçın sonlarına doğru Volkan Demirel ...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı

Geçtiğimiz hafta sonu oynanan Fenerbahçe-Galatasaray maçı sırasında ve bu maçın ardından yaşanan şiddet olaylarının yankısı dinmedi. Maçın sonlarına doğru Volkan Demirel ve Sabri Sarıoğlu’nun kavgası yaşanırken, Fenerbahçe’li bir taraftarın muz göstererek ırkçılık yapması da gazete sayfalarına taşındı. Maçın içinde bu olaylara benzere pek çok enstantane yaşandığı ise sonradan ortaya çıktı. Ancak yaşanan en vahim olay maçın ardından henüz 19 yaşında bir genç olan Fenerbahçe taraftarı Burak Yıldırım’ın bıçaklanarak öldürülmesi oldu. Ve burada dile getirdiklerimiz sadece Fenerbahçe-Galatasaray derbisi ardından yaşanan olayların bilançosu. Türkiye’deki profesyonel ya da amatör liglerde hemen her hafta olduğu gibi geçen hafta da birçok şiddet içeren olay yaşandı. Biz de spordaki bu şiddeti Spor Psikoloğu Dr. Ceren Tokdemir’le konuştuk.

Türkiye’de sporda şiddet dinmek bilmiyor. Hafta sonu oynanan Fenerbahçe- Galatasaray maçının ardından bir genç öldürüldü. Öncelikle bir insan nasıl oluyor da tuttuğu takım uğruna bir insanın canına kıyabiliyor? Bu şiddet olayında yer alırken hangi psikolojiyle hareket ediyor?

Aslında öncelikle söylemem gerekirse bu normal olarak tanımlanacak ve tüm taraftara genellenebilecek bir psikoloji değil. Bu kesinlikle patolojik bir durum ve bunu yapan kişi de muhtemelen bir kişilik bozukluğuna sahip ve muhtemelen de sabıkalı birisi. Ama bunun böyle olması olayı mazur göstermez ve ne yazık ki futbolun içinde son zamanlarda artan, ciddi bir şiddet olgusu olduğu gerçeğini değiştiremez.

Bu tip taraftarların psikolojisine gelince, psikolojide bu konuyu aydınlatacak çeşitli kuramlardan bahsetmek mümkün. Bir tanesi sosyal öğrenme ya da sosyal modelleme teorisidir. Buna göre şiddet ortamları içinde büyüyen kişiler şiddeti olumlu bir olgu olarak öğrenirler, hatta bundan zevk alırlar ve dolayısıyla da rahatlıkla şiddet gösterebilecekleri ortamları ararlar. Futbol ortamları insanların çok fazla bireysel ceza almadan sorumsuzca ve rahatlıkla şiddet gösterebileceği yerlerdir ve futbolda bu tip şiddet olayları bundan dolayı yaygındır.

Bir diğer önemli teori de kişilerin bir gruba ait olma içgüdüsü ile kendisini tuttuğu takımla özdeşleştirmesidir. Özellikle özel hayatında tam aradığı tatmini bulamayan şahıslar bir süre sonra takımlarından bu tatmini alırlar ve bu alanda da özel hayatlarındaki gibi bir başarısızlık yakalarlarsa çok öfkelenirler. Her durumda her zaman başarı ister, eğer başarısızlık olursa da bunun suçunu başkalarına atfederler. Bu kişiler zamanla içgörülerini kaybeder, hastalıklı bir düşünceye, körü körüne bir bağımlılığa sahip olurlar. Bu da şiddete zemin hazırlayan bir diğer önemli neden olarak karşımıza çıkar.

Sporda şiddet olaylarına karışan taraftarlar ortak profile sahip mi? Eğer ortak bir profilleri varsa, bu profili nasıl tanımlarsınız?

Aslında spor ve trafik söz konusu olduğunda, çok ilginçtir ki insanlar birbirine benziyor. Sözgelimi çok farklı sosyoekonomik statülerden, çok farklı eğitim seviyelerinden gelen ve farklı karakter profillerine sahip kişiler özellikle stadyum kapılarından içeri girdikten sonra çok benzer hal ve tavırlar sergilemeye başlıyorlar. Sözgelimi, günlük hayatında hiç küfür etmeyen bireyler stat kapısından içeri girer girmez küfretmeye başlıyorlar. Bu durumun önemli bir sebebini grup psikolojisi ile açıklayabiliriz. Grup psikolojisi bir grup içine giren bireyin grubun çoğunluğunun gösterdiği davranışlara uygun davranması, bir anlamda grubu taklit etmesidir. Dolayısıyla aslında ortak özellikleri olmayan bu kişiler, bir anda ortak bir profile sahip oluyorlar. Bu profilde de maalesef şiddete eğilim, bağnazca ve önyargılı davranma, objektif ve içgörülü düşünememe, karşı tarafı, rakibi, hakemi mutlak düşman olarak algılama en öne çıkan özellikler.

Sporda ve özellikle de futbolda belirli taraftar gruplarının, özellikle de lümpen tiplerin şiddet içeren olaylara karıştığını gözlemliyoruz. Bu taraftar gruplarının şiddet olayları içerisinde olmasının nedenleri nelerdir? Bu taraftar gruplarında yer alanlar spor müsabakalarının dışında da şiddet olayları içerisinde yer alıyor mu?

Biraz önce bahsettiğim gibi, bu kişilerin bir kısmı şiddetle beslenen, şiddetten zevk alan kişiler. Diğerleri de bunlara uyum göstererek şiddetin içine çekilen kişiler. Şiddetin bulaşıcılığı da düşünülünce, bu taraftar gruplarında şiddet hat safhaya çıkıyor. Bu kişilerden hepsi olmasa da önemli bir kısmı şiddete eğilimlerini günlük hayatta da devam ettiriyorlar. Örneğin; eşine, çocuğuna ve hayvanlara şiddet gösteriyor. Ayrıca bugün futbolun içinde yer alan herkesçe malum ki, bu kişiler de alkol ve madde kullanım oranları da oldukça yüksek. Bu da şiddetin hem sebebi, hem de şiddeti körükleyen bir faktör. Ayrıca, bu kişilerin özellikle taraftarları harekete geçiren kişilerin sabıka kayıtları da oldukça kabarık.

Her ne kadar şiddet sergileyen taraftarlar arasında belirli taraftar grupları ön plana çıksa da maça gelmiş herhangi bir seyirci de zaman zaman şiddete meyyal tavırlar sergileyebiliyor. Sıradan işinde gücünde olan bir insanın maçlarda böyle bir psikoloji bürünmesinin nedenleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Bu soru da demin bahsettiğim grup psikolojisi ile yakından alakalı. Normalde bu tip tavırları sergilemeyecek insanların gruba uyması. Ayrıca grup içinde kişilerin yaptıklarının dağılması ve ne yaparlarsa yapsınlar ceza almadan kaçabilmelerinde bu tip davranışları körüklüyor. Bir de bu tip kişilerin kendilerine uydurdukları, yaptıklarına mazeret olarak gösterdikleri bir kavram var bu da deşarj olma. Bu kişiler böyle davranarak deşarj olduklarını söylüyorlar ki, biz psikologlar bunu çok mantık dışı buluruz. Çünkü bu tip şiddet davranışları sergileyen kişiler deşarj olmak bir yana tam tersi daha agresif, daha huzursuz, daha kaygılı ve daha depresif olarak stattan ayrılırlar.

Sporda şiddet sadece taraftarların değil, saha içinde mücadele eden futbolcuların ve teknik direktörlerin de dahil olduğu bir durum. Son derbi maçta Volkan Demirel ile Sabri Sarıoğlu arasında ve daha öncesinde örneğin Fatih Terim’in 7 maç ceza aldığı olayların yaşandığı anlarda bu örnekleri gördük. Neden sporcular ya da teknik direktörler bu tip şiddete varan olaylar sergiliyor? Türkiye’nin belki de dünyanın en fazla kazanan insanları arasında yer alan bu isimlerin, sportif mücadeleyi bırakarak bu tip şiddet olaylarına karışması normal bir durum mu?

Aslında futbolcuların ve teknik direktörlerin gösterdikleri bu tip davranışlar biraz farklı. Onlar fiziksel ve duygusal olarak çok yıprandıkları ve adrenalinleri en üst seviyeye çıkmış bir 90 dakika içinde ve çoğu zamanda sonlara doğru bu tip davranışları sergiliyorlar. Fiziksel olarak yorulan insan vücudu normal düşünme sürecini gerçekleştiremez ve sağduyudan biraz uzaklaşarak bu tip davranışlar sergileyebilir. Ama tabii, bu durumu mazur gösteren bir şey değildir. Özellikle bu tip davranışlara meyilli futbolcuların mutlaka bu konuda psikolojik danışmanlık alması gerekir. Özellikle öfke kontrolüne dönük terapiler bu anlamda çok işe yarar.

Sporda şiddetin en önemli nedenlerinden biride sanırım kulüp yöneticilerinin maçlardan önce verdikleri röportajlar ve aldıkları pozisyon. Yöneticiler neden ortamı gererek, sonuç elde etmeye çalışıyor? Yaşanan şiddet olaylarında yöneticilerin sorumluluğu hakkında ne söylemek istersiniz?

Aklı başında, sağduyulu, sporu, takımını ve en önemlisi Türk futbolunu düşünen bir yönetici asla bu tip olayların içinde yer alamaz.  Türk futbolunda çok sağduyulu, örnek yöneticileri gördüğümüz gibi maalesef sadece rant peşinde koşan, kendi menfaatleri doğrultusunda sahip olduğu yetkileri kötüye kullanan ya da kötü niyetli olmasa bile gerekli donanıma sahip olmayan yöneticileri de görüyoruz. Bu tip olumsuz örneklerin yaşanan şiddet olaylarındaki payı maalesef sanıldığından çok büyüktür. Çoğunluklar üzerinde çok olumsuz etkiye sahip olan bu yöneticiler, maalesef bir de bazı şiddete eğilimli taraftarlar tarafından çok tutulurlar ve en tehlikelisi de model alınırlar. Şiddet olaylarının azalması için gereken en önemli önkoşullardan biri bu tip menfaat peşinde koşan, sporu zerre düşünmeyen yöneticilerin futboldan men edilmesidir.

Sporda şiddet olaylarını tırnak içinde ‘kaşıyan’ bir başka mecra da medya. Her önemli maç öncesi medyada tabiri caizse savaş çığırtkanlığı yapılıyor. Medyanın kullandığı dilin şiddet olaylarının yaşanmasındaki etkisi neler acaba?

Medyanın gücü tartışılmaz. Bu gücün olumsuz anlamda kullanılması ise çok yıkıcı etkiler yaratabilir. Taraftarlar arasında fanatiklerin olmasından bile büyük tehlike olan, medyada fanatik gazetecilerin ve yorumcuların olmasıdır. Fanatiklikle beraber sağduyu, objektiflik, tarafsızlık yok olur. Sağduyusunu  kaybeden bir gazeteci ise toplum için potansiyel tehlike hatta provokasyon unsurudur.

Bir de şu vardır ki; maalesef bu sadece Türkiye’de değil dünyanın hemen hemen çoğu yerinde böyle, polemik, tartışma, kavga hatta şiddet haberleri daha çok reyting yapıyor. Bu nedenle de fanatik, polemik yaratan yorumcular medyada yer bulabiliyorlar. Bu tip medyanın da şiddeti körüklemekte çok büyük etkisi var, çünkü insanlar medyada yazan en olmadık şeyleri bile doğru sayma eğilimindeler. Sözgelimi komik sayılabilecek bir takım komplo teorileri, bir basın mensubunun ağzından çıkınca insanlar her nedense buna sorgusuz sualsiz inanma eğilimine giriyorlar. Bunun sonucu ise kamplara ayrılmış, birbirini sevmeyen, potansiyel düşman olarak gören insanlar ve kaçınılmaz son, şiddet içeren her türlü davranış.

Türkiye’de geçtiğimiz yıllarda çıkarılan 6222 sayılı Sporda Şiddet Yasası genellikle şike olaylarıyla anıldı ve ardından değiştirildi. Son derbi maçta şahit olduğumuz şiddet olayları benzeri olaylarda ise pek gündeme gelmedi. 6222 sayılı kanunun uygulamasında ne tür aksaklıklar gözlemliyorsunuz? 6222 sayılı kanun tam anlamıyla uygulanıyorsa şiddet olaylarında bir azalmayı mümkün görüyor musunuz?

6222 sayılı kanunun özellikle son halinde ve uygulanabilirliğinde bazı aksaklıklar olduğu muhakkak. Ben hukuk uzmanı değilim bu anlamda alanım olmayan bir konuda çok fazla yorum yapmak istemem ancak bir psikolog olarak bir yorum getirmem gerekirse bana göre cezaların daha can yakıcı olması gerekir. Açıkçası bana göre, bu kadar ciddi olaylara karışan kişilerin maçlar sırasında sadece karakola gidip imza vermesi yeterli gelmiyor. Bence bu kişilerin ciddi, canını yakacak sözgelimi 6 aylık maaşları vb. para cezaları almaları gerekiyor. Örneğin, sahada muz gösteren birisi bunun karşılığında ceza olarak altı aylık veya bir senelik maaşı kadar ceza öderse, bırakın bir daha statta muz göstermeyi belki bir daha muz bile yemez. Mesela NBA de cezalar böyle. Şiddete karışan tüm paydaşlar, kim olursa olsun çok ciddi para cezaları ödüyor veya çok uzun süreli men cezaları alıyorlar. Sonuç olarak ben bu yasanın şiddet olaylarını tam olarak durdurabileceğini düşünmüyorum.

Sporda şiddet son olayların ardından çok konuşulsa da Türkiye’nin de bir gerçeği şiddet. Türkiye’de diğer olaylarda yaşanan şiddetin spordaki şiddet olaylarıyla bir ilgisi var mı?

Spordaki şiddet toplumdaki şiddetin ve toplumun yapısının çok önemli bir göstergesidir. Örneğin, Norveç, İsveç, Finlandiya gibi ülkelerde sporda şiddet neredeyse sıfıra yakındır ve bununla doğru orantıda bu ülkelerde toplumsal şiddette çok azdır. İnsanlar duygulardan çok mantıkla hareket ederler. Türkiye’ye gelince maalesef istatistiklerde görüldüğü üzere kadına, çocuğa ve hayvanlara şiddette çok ön sıralardayız. Toplumsal şiddet kuşkusuz spora yansıyor. Örneğin, evinde şiddet gören, dayak yiyen bir çocuğun ileride şiddet göstermesi, gördüğü şiddeti modellemesi ve bu şiddeti çeşitli alanlara aktarması çok olasıdır. Spor sahalarında ciddi şiddet gösterenlerin geçmişinde de şiddet olduğu bazı araştırmalarla da gösterilmiştir.

Sporda şiddet olayları sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın sorunu. Örneğin İngiltere’de holiganizmin yeniden yükseldiği bir dönem yaşanıyor. Saha dışında veya saha içinde şiddetin çok çeşitli örnekleriyle karşılaşabiliyoruz. Dünyanın her yerinde sportif müsabakalarda şiddet olayları neden bu şekilde artıyor? Sporda ve özellikle de futbolda şiddet dürtüsü neden bu kadar ön plana çıkıyor?

Dünyada gençler ve hatta çocuklar arasında şiddetin arttığını belgeleyen araştırmaların sayısı her geçen gün artmakta. Şiddetin artmasına neden olarak gösterilen bazı unsurlar arasında şiddet içeren televizyon programları, bilgisayar oyunları hatta bazı sağlıksız gıdalar yer almaktadır. Aslında agresyon belli bir düzeye kadar içgüdüsel ve evrimsel anlamda belli bir değeri olan bir davranıştır. İlk insanlara hayatlarını devam ettirebilmeleri adına bu içgüdü lazımdı. Ancak medeniyet ve eğitimin olduğu yerde bu içgüdünün azalması gerekir. Şiddetin tüm dünyada bu kadar artması, gençlerin eğitiminde belli bir eksikliği ya da zarar verici bazı olguların fazlalığını göstermektedir. Bahsettiğim gibi, spor özellikle de futbol şiddeti sergilemeye elverişli ortam sağladığı için bu kadar ön planda şiddeti görebiliyoruz.

Sporda şiddetle mücadele için sporculara ve taraftarlara yönelik ne tür tedbirler alınmalı? Örneğin sporcuların eğitiminde nasıl bir yöntem izlenmeli? Taraftar gruplarının şiddetten arındırılması için yasal düzenlemelerin dışında neler yapılabilir?

Bir spor psikoloğu olarak şunu söylemem gerekir ki bizim tercih ettiğimiz ve ideal olan tabii ki taraftarlıkta veya sporculukta içsel kontrolün ön planda olmasıdır. Yani kişinin dış müdahale olmaksızın kendi davranışlarını kontrol edebilecek olgunluğa sahip olmasıdır. Bu içsel olgunluk ise çok küçük yaşta başlayan evde, okulda kısaca her yerde istikrarlı bir şekilde devam eden ciddi bir eğitimin sonucudur.  Eğer bu eğitim olmazsa kişiler hep cezalar vb yaptırımlarla sağlanan dıştan kontrole bağlı kalırlar ve bu dıştan kontrolde de en ufak bir boşluk olduğunda şiddet eğilimini tekrarlarlar. Şu an yaşananlar maalesef bu ve tercih etmediğimiz dıştan kontrollü duruma örnektir.

Son olarak sizin eklemek istedikleriniz nelerdir?

Bir sporsever özellikle bir futbolsever olarak en büyük korkum ve maalesef son zamanlardaki gözlemim insanların, özellikle de kadınların ve annelerin futboldan soğuması. Türk sporunun genç kızlara ve de özellikle çocuklarına spor sevgisini aşılayacak annelere çok ihtiyacı var. Ben buradan özellikle kadınlara her şeye rağmen futboldan vazgeçmemelerini öneriyorum. Futbol muhteşem bir oyun ve bunu çirkinleştirenlere karşı hep beraber mücadele etmemiz lazım.

on5yirmi5.com