Kadro dışı kalmayan sorular…

Futbol
Bülent Değerli yazdı Fenerbahçe. Ama hem saha içinde hem de dışında "post Alex" dönemi için kafalar hâlâ karışık. "Herkes Alex’le Aykut Hoca’yı konuşuyor, bize d...
EMOJİLE

Bülent Değerli yazdı

Fenerbahçe. Ama hem saha içinde hem de dışında "post Alex" dönemi için kafalar hâlâ karışık.

"Herkes Alex’le Aykut Hoca’yı konuşuyor, bize dokunan olmaz" tembelliği yerini, "Artık deniz bitti, Alex gibi efsaneyi gözden çıkaran bize ne yapmaz" ciddiyetine bırakmıştı Almanya’da…

Takım, maçın belli bölümlerinde de olsa rakibi presle çıkarmıyor, baskı yediği anlarda da alışılmış panik tuşuna basmak yerine pasla çıkmayı deniyordu. İyi de ne kadar büyük olursa olsun tek bir oyuncunun valizini toplaması bir takıma bu kadar etki edebilir mi?

Taze kriz adamı, Alex’in kankası Christian başta, sezon başından beri ayağını sürüyerek oynayan futbolculardaki bu marjinal değişim beraberinde soru işaretleri de getiriyor…

1)Sahadaki tablo "Alex takımın altını oyuyor" tezini çürütüyor. Alex’le bir olup Aykut Hoca’nın kuyusunu kazmak isteyen bir futbolcu grubu, bu maçta da "şakacıktan oynar", hocayı hepten bir cenderenin içine sokardı. Ama tersi oldu…

2) O zaman ikinci bir ihtimal geliyor akla: "Oyuncular Alex’in gönderilmesi için bilerek oynamıyordu…" İyi de aklı başında her futbolcu Alex sahada olsun ister… Kritik anlarda takımı ipten alsın diye… Ve hatta son dönemin koşullarında "onun odağındaki krizi kendilerine kalkan yapmak için…"

3) Son 3 yılın Aykut Kocaman’ı, ikinci yarı mutlaka Selçuk ve/veya Mehmet Topuz’u alarak "direnci arttırma" yoluna giderdi. Şu ana kadar bu direnç operasyonlarından hemen hiç sonuç alınmadığı halde üstelik. Ama Alex’in gidişi hocada da bariz bir değişim yaratmıştı anlaşılan. Fakat daha uzunca bir süre en ufak ters sonuçta "Alex" homurtularına maruz kalma riskiyle karşı karşıya. Ve bu stresle baş etme becerisi, tartışılır hale gelen liderlik rüştünü ispatlaması için belki de bir fırsat olacak.

4) Sezon başından beri habire gol yiyen, yetenekten ziyade bir proje takımı olan Mönchengladbach’a karşı alınan galibiyet bazı gerçeklerin üstünü örtmemeli bu arada. Defans göbeği Yobo ile bile asla "yüksek kalite" değil. Hele dünkü tandem hem Avrupa’da hem de Türkiye’de Fenerbahçe’nin başına ciddi dertler açar. Deplasmanda 3-1 önde olan bir takım, altı pastan öyle bir gol yememeli mesela…

5) Kuyt her şey olabilir ama "bir Alex değil…" Onun yapamadığı onlarca şeyi yapabiliyor, evet. Ama iş final paslarına, ceza sahası çevresi aksiyonlara gelince "ince işçilik" eksik kalıyor. Alex, takım savunmasını yumuşatıyordu belki. Ama top tehlikeli sulara geldiği zaman kattığı "yumuşaklık", 2-3 hamle sonrasını gören zekâsı çok aranacak belli ki…

6) Bu takım senelerdir, hangi hoca gelirse gelsin, kim oynarsa oynasın Alex üzerine kurdu tüm hücum planını. (Tabi bunun çok sıkıntıları da çekildi.) Nitekim perşembe akşamı maç, organize akınlarla değil, 25 metre üstünde yüzde yüz şut isabetiyle döndü. Ama her vurduğunuz gol olmayacağına göre diğer maçlarda, Alex’siz hücum planları acilen tedavüle koyulmalı.

7) Aziz Yıldırım, geçen sene tavan yapan arkasındaki desteği, kriz yönetimindeki hataları sayesinde bir anda tam tersine çevirdi. Ve bu ters rüzgârı dindirmek için her zaman yanında "söyle hadi" diyeceği bir Samet bulamayabilir.

Sürekli "kurumsal yapı"dan dem vuruyor Başkan. Ancak sonra da "Kulübün çıkarı için bir saniyede bile karar veririm" diyor. "Veririz" değil.

Oysa kurumsal bir yapıda kulübün geleceğini ilgilendiren kararlar bir kişinin 2 dudağı arasında olmaz.
"Kurumsallaştık" demekle kurumsal olunmuyor. Tıpkı "efsane değil" demekle Alex efsane olmaktan çıkmadığı gibi.

Sabah