Alex: En büyük hatam kulübü yaralamak

Futbol
İşte Alex’in basın toplantısından satır başları – Bu sürecin nasıl geliştiğini anlatacağım ama birine teşekkür ediyorum. O isim de Samet. – Hayatım boyunca bu haftaki kadar ağlamamış...
EMOJİLE

İşte Alex’in basın toplantısından satır başları

– Bu sürecin nasıl geliştiğini anlatacağım ama birine teşekkür ediyorum. O isim de Samet.

– Hayatım boyunca bu haftaki kadar ağlamamıştım.

– Geçen hafta havaalanından bugünki istifaya kadar çok ağır bir süreç geçirdi. Ben onu Fener formasına imza almak isteyen bir çocuk olarak tanıdım. Hiç kolay günler geçirmedi.

– Basın toplantısı yapmadan önce de düşündüm. İki çok önemli maçın geçmesini bekledim. Şükür lehimize sonuçlandı. O yüzden şimdi yapıyorum toplantıyı.

– Bazı yorumlar okuduğum için Pazartesi gününe koymamla ilgili, bu yüzden bu iki maç nedeniyle basın toplantısını bugüne bıraktım.

– Kulübün toplantısında ne söyleyeceği de beni hiç ilgilendirmiyor. Ben sorunlarımı Aykut hoca ve Başkan ile görüştüm. Öyle ya da böyle çözdük sorunları.

– Fener’de başarılı bir dönem geçirdiğimi ve faydalı olduğumu düşünüyorum. Sözleşme feshine kadar nasıl geldik onu anlatacağım.

– En büyük hatam twitter’ı yanlış kullanmam. Bazı insanları mesajlar yolladım, keşke göndermeseydim daha iyi olurdu. Mesajın içeriğinde hata yoktu ama bilgiler bende kalsa daha iyi olacaktı.

– Ali Yıldırım’la da fedrasyondan gelen yazı üzerine öyle davranmasam daha iyi olurdu gibi geliyor bana…

– Para için oynuyor gibi eleştirilere maruz kaldım. Bir kaptan olarak paranın eşit dağıtımı için görevim vardı diye düşünüyordum. Zamanında o belgeyi imzalasam daha iyi olurdu.

– Eğer para düşkünü olsaydım, kulüp bana git ya da ayrı çalış dediğinde Mayıs’a kadar kalır paramı tıkır tıkır alırdım. Bunlar durumun bu hale gelmesindeki kabul ettiğim hatalarım.

– Aykut Kocaman’ı yönetici ve hoca olarak ikiye ayırmak istiyorum. İlk tanıştığımda yöneticiydi. Hatırlarsanız Aragones’le son maçı kazansak uzun tatilde olacaktık. Kazandık ve ben izne çıktım. Sonra Aragones gitti ve erken dönüş tarihi için bana bilgi ulaştı. Ama ben programımı ona göre düzenlediğimi ve gelemeyeceğimi söyledim. 7 Temmuz’da döndüğümde, Daum’dan özür diledim. Kendisi de sorun olmadığını söyledi bana. Beni de Aykut Kocaman’ın yanına tanışmaya gönderdi. Tanıştığımda sen kaptansın, senin gelmen gerekirdi dedi, ben de ona hak verdiğimi söyledim. Ve kendisine yılın sadece bir ayını sevdiklerimle geçirebildiğimi, o yüzden de orada kaldığımı söyledim. Böylece ilk görüşmemiz gerçekleşti. Yönetici olarak ilk yıl az kontağımız oldu ama sonrasında zaten teknik direktör olmuştu. Hoca olunca da problemlerimiz başladı.

– Ondan sonra kendisiyle birçok görüşmemiz oldu, kabul ettim her dediğini ama futbol görüşlerimiz çok farklıydı. Çoğunu tasvip etmeyerek kabullendim. Benim görüşüme göre takım antrenamnala gelişir. Ancak 3 sene boyunca takım hep geri gidiyorsa ortada yanlışlar vardır. Ben ona bu durumu söyleyince "burası Türkiye, antrenmanlar gelişmek için burada önemli değildir" dedi.

– Takım gol attığında hoca gol sevinçlerine katılmayınca, aklımda soru işaretleri oluşmuştu. Bu durum benim kafama hiç girmedi, anlamadım. Çoğu insan onun tarzı olduğunu söyledi ama ben hiç bu tavrını anlayamadı. Dün Gökhan’ın glünde sevinmiş olmasına da çok sevindim, birşeylerin değişebileceğini gösterdi bana.

– Sonra hocanın sözleşmesi 3 sene uzatıldı, bu da ona güvendiklerini gösteriyordu. Ve sözleşmesini uzattıktan sonra kulübün futbola bakış açısında değişiklik olacağını söylemişti ama hiçbir değişiklik olmadı.

-Türkiye’de en çok üzüldüğüm maç geçen seneki son Galatasaray maçıydı. Kazanmak kaybetmek oyunun parçası. Yedek kalmak hocanın tercihidir. O maçtan önce sakatlık sebebiyle Trabzon maçında yoktum. Takım çok iyi oynadı. İlk antrenmanda odasına gidip hocanın tebrik ettim takımı. Ona kendi ayağımdaki şişlikten bahsettim ve Galatasaray maçında şişlik nedeniyle oynayamayacığımı söyledim. O da daha çok erken, sana güveniyorum dedi. Sonra programla 7-24 antrenmanlara devam ettim. Maçtan önce doktor anestezi uygulamak istedi ama ben müsade istemedim, doğal şartlar olmasını istedim iyileşmenin. Antrenmandan sonra hocanın odasına gittim, antrenmanın iyi geçtiğini ve ağrı hissetmediğimi söyledim, o da teşekkür etti bana.

– Maç günü öğlen yemeğinde benle konuştu ve maç kadrosuna alacağını söyledi. Ben de ona belki bana ihtiyaç olmadan şampiyon oluruz demiştim. Gerisini biliyorsunuz zaten. Sonra bir finalden diğer finale Bursa maçına gittik. Başkan hapisteydi ve 30 yıldır kupayı alamıyorduk. Sonra maçı herkes hatırlıyordur. O maç en mutlu olduğum maçlardan biriydi. Ancak o maçtan sonra hoca takımla beraber dönmedi, bu durumu anlamadım. Özellikle tanıştığımız ilk günden sonra, yani 3 yıl sonra böyle davranması bana garip geldi.

– Sonra tatildeydim. Aykut Hoca’nın basına konuşmasının detayları geldi bana. Tatilden dönünce benle konuşacağını, yaşlandığımı, her maç oynamayacağımı söylemiş basına. Ancak dönünce benle konuşacağını söylemesine rağmen konuşmadı. İlk gün kontrolden geçip Bolu’ya gittik ve benle orda konuşmadı. Sonra  
bir gün iznin ardından Avusturya’ya gittik. Son gününde kampın basın toplantısı yapacaktım. Orada da geciktim hatırlarsanız, sebebi Aykut Hocanın odadan çıkınca  beni durdurup İstanbul’da konuşacağını söylemesiydi.

– Avusturya’da maçta frikikten gol attım. Hala Brezilyadan arkadaşlar bana hoca sanki kendi kalene atmışsın golü gibiydi diyerek takılırlar. İstanbul’a döndüğümüzde moralim bozulmaya başlamıştı. Çünkü 4 haftadır bir türlü benimle konuşmamıştır. Canım sıkılmaya başlamıştı. Vaslui maçında ötü bir oyun oynadık. Sonra Romanya’da Vaslui maçından bir gün önce konuşmak için beni çağırdı. Bana çözülmesi gereken sorun var mı diye sordu. Orada ben bir patlama yaşadım.

– Kendisiyle ilk tanışmamızdan bu yana hakkında ne düşünüyorsam açık yüreklilikle söyledim. O da bana hakkımda düşündüklerini açık açık söyledi ve tahmin ediyorum işi sonlandıran açıklama da o oldu. 18 yıllık kariyerim boyunca birçok kişiyle tartışma yaşadım ama en ağırı buydu. Tartışma şimdi ne olacak şeklinde sonuçlandı, ben de kendisine sen hocasın, ben ne dersem onu yapıcam dedim. Süper Kupa maçından önce takımı ikiye ayırdı, ben ilk 11’de değildim. Maç toplantısında yorumlar yapılıyordu rakip ve hakkımızda. Toplantı bitince maçla ilgili birşeyler söylemeyi istedim. Ben de bu takımın oyuncusuyum dedim ve oynayacağım noktalarda birşeyler sormak istedim. Galatasaray maçının bize Spartak maçı için önemli prova olacağını söyledi. Odadan çıkarken oynayıp oynamayacağımı bilmiyordum. Samet oynayacaksın dedi ve şaşırdım. çünkü bir gün önce beni yedek bırakmıştı. Süper Kupa’yı kaybettik ve Elazığ maçından da sonra Moskova’ya gittik.

– Salı günü toplantı yaptık. Görüntü izliyorduk, görüntüyü durdurdu ve Alex bugün oynamayacak dedi. Burada problem yedek kalmam değildi. Ben bunu bir iletişim ve saygı eksikliği olarak gördüm. Özellikle o maçın öncesinde beni kenara alarak söyleyebilirdi ama maç görüntüleri esnasında öğrenmem problem oldu. En büyük hatam ise ondan sonra oldu. Büyük bir hataydı.

– Sonra ise Antep maçı öncesinde benim kadroda olmayacağım bilgisi geldi. Şunun altını çizmek istiyorum, önemli olan akdroda olup olmamak değil, Alexin kafası karışık demesiydi, bana sormadan nerden bilebilirdi ki? Bundan sonra son görüşmem, geçen perşembe kadro dışı kaldığımı söylerken oldu.

– Ali Yıldırım’la olan ilişkime gelince, başkanımız hapse girmeden önce çok sınırlı iletişim vardı. Kulüpte merhaba, merhaba ve şans dileme düzeyindeydi ilişkimiz. Başkanın hapse girmesinde sonra Ali Koç’la beraber futbol şubesine bakmasıyla ilişkimiz daha da gelişti. Tüm bu olumsuz süreçlerden sonra Ali Yıldırım bizleri toplayıp, toplantı yaptı. Bu toplantıda ekonomik anlamda da sıkıntılar yaşanabileceğini, ayrılmak isteyenin kendisine söyleyebileceğini bildirdi. Bazı oyuncular da gitti bildiğiniz gibi. Toplantıdan sonra Ali Yıldırım’la beraber Samet’in odasına gittik. Ben kendisine Fenerbahçe sokakta da oynasa kalacağımı söyledim.

– Kendisine sadece söylediğim, önümü görebilmem için bir plan verilmesiydi bana, çünkü gelirime ihtiyacı olan bir ailem vardı. Ben Aykut Hoca, Ertuğrul Hoca ve Ömer Bursa’dan bir otelde bir araya geldik. Orada kaptan Ömer bana oynayabilecek misin dedi. Ben de oynayıp oynamamam hocanın kararıdır, ben hazırım dedim. Kupadan sonra tatilden döndüğümüzde Samet’i biraz endişeli gördüm. Samet bana, Ali Yıldırım’ın kendisini basının önüne attığını söylemiş. Hiçbir şekilde amacım kimseyi kimsenin önüne atmak değildi. Bana sordular oynayıp oynayamayacağımı, ben de doğruları söyledim. Yıldırım’ın borcu yoktur kağıdını imzalamadığım için de kızgın olduğunu söyledi Samet ve bana çok sevilmesine rağmen onunla ilgili bir karar almak için en ufak hatasını bekleyeceğim dediğini duydum. Benim üzüldüğüm, yüzüme söylemeyip, arkamdan konuşması oldu. Bu da kendisiyle kısa ama iyi olmayan ilişkimizin özeti.

– Başkana ise Ali Yıldırım’ın aksine çok büyük saygı duyuyorum. Başkanla bazen çok iyi, bazen de çok kötü ilişkilerimiz oldu. Her zaman direk ve yüzyüze konuştuk.
Bne protesto edildiğimde başkan çıkıp beni alkışladı, bu benim için çok önemliydi. 2011’de sözleşmemi uzatırken, Murat Özaydınlı ile beraberdik. Birçok detayı konuştuk ama bir türlü anlaşmaya varamadık. Başkan odaya girdi ve işin uzadığını söyledi. Yarım saatte sözleşmeyi halletti. Bunlar onunla yaşadığım çok olumlu anlardı.
 

Rotahaber