Şairane Gerçekçilik Akımı

Yabancı Sinema
Akım ilk defa Fransa’da ortaya çıkmıştır. (1930’lu yıllar) Şairane Gerçekçilik akımıyla neredeyse özdeşleşmiş olan Marcel Carne’nin bu akımın tek temsilcisi olduğu ileri sürülse de b...
EMOJİLE

Akım ilk defa Fransa’da ortaya çıkmıştır. (1930’lu yıllar) Şairane Gerçekçilik akımıyla neredeyse özdeşleşmiş olan Marcel Carne’nin bu akımın tek temsilcisi olduğu ileri sürülse de bu akımın ortaya çıkmasından da Jean Vigo , Marcel L’Herbier ve Julien Duvivier gibi yönetmenlerinde etkileri vardır.

Şiirsellik ve gerçekçilik olarak 2 ayrı yönde değerlendirilebilecek olan bu akımın şiirsel yönü çevre seçimi ve film karakterlerinin davranışlarında yatmaktadır.

Şiirsellik ve gerçekçilik olarak 2 ayrı yönde değerlendirilebilecek olan bu akımın şiirsel yönü çevre seçimi ve film karakterlerinin davranışlarında yatmaktadır. Islak caddeler, sisli limanlar vs. karakterler ise asker kaçakları , umutsuz katillerden oluşmuş erkekler ve yaptığı evlilikte mutlu olamamış kadınlar oluşturuyor. Akımın gerçekçilik yönü ise karakterlerin karşısına çıkan ve yaşamın simgesi olan polisler ve gangsterlerin varlığıdır.

Jean Vigo

Vigo 29 yaşında ölmüştür. Çektiği filmler ;

1933 zero de conduite (hal ve gidiş sıfır) bir anarşist sinema ornegidir

1934 L’Atalante (Geçip giden çanta) filminde şairane gerçekçiligin işaretleri görünürken hal ve gidiş sıfır filmine yapılan saldırılara da cevap vermektedir.

Vigonun yaptığı bu iki film görüntü yönetmeni olan kardeşi boris kaufman ın da desteği ile etkili bir hale gelmiştir. Bu iki film deneysel tarz  ol arakta yeni filmlerdir. Lirik bir yaklaşımı realizm ve sürrealizm ile birleştiren bütününde yaşama anarşik bir yaklaşımı sergilemektedir. Virgo 1917 de hücresinde ölü olarak bulunmuştur.

Hal ve gidiş sıfır özgürlüğe karşı bir otoriteyi sergiliyordu film gösterimden kaldırıldı. 1945 te yasak kalktı.

L’Atalante çekilirken Vigo ölür.1990 a girerken İngiliz film arşivinde bulunan özgün kopyasına dayanılarak tekrar gösterime sunulur.

Marcel L’Herbier

Hukuk eğitimi gören ve 1. dünya savaşı öncesi şiirler yazan herbiri  fransız ordunusunun sinematografi  servisinde çalışmıştır. 20 yaşında Avant Garde’nin önemli yönetmenleri arasına girmiştir ve fransız sinema okulunun temellerini atmıştır. Pekçok filmle adını duyuran Herbierin L’Epervier (atmaca, 1933) ve Le Bonheur (Saadet, 1934) şairaneliğin izlerini tam anlamı ile taşımaktadır.

Atmaca da  sevdiği kadın uğruna tümservetini kaybenden bir adamın bir kumarbaza dönüşmesi ve yinede onu kaybetmesi anlatılıyor.

Saadet ise  buüyük bir sinema yıldızına tutulan bir anarşist i anlatmaktadır. Anarşistin yıldıza ulaşması imkansızdır , bu bir dramdır, ve onu başkasına bırakmasınında imkansızlığı anlatılmaktadır.

Julien Duvivier

1930 lu yıllarda ün kazanmıs 5 büyükler arasına girmiştir. Ün kazanması birazda birlikte çalıştığı jean gorbini ye bağlıdır. Bu akım da çektiği en ünlü filmi Pepe-Le-moko dur(cezayir batakhaneleri1937).

Cezayir batakhaneleri, haydut pepe le mokonun, Arap mahallelerinde çete kurması ve polis tarafından öldürülmesini anlatmaktadır.

Marcel Carne

Daha çok toplumsal fantastik filmler yaptığını düşünmektedir. Sinemaya ünlü yönetmenlerin asistanlıklarını yaparak başlamıştır (Jaques Feyder, Rene Clair).

Yaptıgı en önemli iki film quei des brunes (Sisler Rıhtımı 1938) ve Le jour se leve (Son Ümit 1939) adlı yapıtlardır.

Sisler Rıhtımı film de bir asker kaçağının yaşlı bir adamın metresiyle ilişki kurması sisler içindeki bir kahvede sabahlamaları ışıkların yandığı caddelerde dolaşmaları ve asker kaçağının gangsterler tarafından öldürülmesi  anlatılıyor.

Son Ümit, sevgilisi bir köpek tebiyecisi tarafından alınan bir adamın köpek terbiyecisini öldürmesi ve saklandıgı otel odasnında hayatını sorgulayıp polisle catısması ve intahar ermesi anlatılıyor. Film toplumun psikolojik yapısının gercekci bir biçimde ortaya koymaktadır.

Savasın sürdügü yıllarda Carne de kaçış sinemasına yönelmiştir.

Kısa bir dönem süren şiirsel realistik sinemada, romantik, duygusal, ümitsiz sinema örneğidir.