Yabancıların ‘büyük çaresizliği’

Filmler
Azamat Demir, Ali Koca’nın haberi; Berlinale’de sona yaklaşırken dün sahneyi, Seyfi Teoman’ın ikinci filmi Bizim Büyük Çaresizliğimiz aldı. Sabah basının ve jürinin karşısına çıkan f...
EMOJİLE

Azamat Demir, Ali Koca’nın haberi;

Berlinale’de sona yaklaşırken dün sahneyi, Seyfi Teoman’ın ikinci filmi Bizim Büyük Çaresizliğimiz aldı. Sabah basının ve jürinin karşısına çıkan film, sinematografisinin yanı sıra oyunculuklarıyla da beğeni topladı.

Basın toplantısı ise neredeyse tek bir konu etrafında geçti. Filmde anlatılan 30’lu yaşlardaki iki erkek karakterin, Ender ile Çetin’in Türkiye’ye has sıkı dostluğu, özellikle yabancı basın mensuplarının bir numaralı gündem maddesi oldu. Türkiye’de gayet anlaşılabilir olan bu durum, festival çevresinde şaşkınlığa sebep olmuş gibiydi. Maalesef bazı basın mensuplarının sorularının arka planında da, yönetmenin Türkiye’nin ‘baskıcı’ durumundan dolayı bu tür bir ilişkiye yer veremediği inancı yatıyordu. Soruların yarıdan fazlası bu konu etrafında dönüp durunca yönetmen Seyfi Teoman, sonunda açık ve net bir şekilde, "Ender ve Çetin arasında gizli ya da açık herhangi bir cinsel yakınlık yok. Gizlediğimiz ya da anlatamadığımız için değil, onların ilişki biçimi böyle!" demek zorunda kaldı. Soruların ardını kesemese de en güzel yanıt filmde Çetin’i oynayan Fatih Al’dan geldi: "Film benim için tam anlamıyla bir sanat eseri. Çünkü hazır reçetelerin getirdiği şeyleri reddediyor. Aynı sevgiyi hissediyorlar, ama sevgi farklı nasıl gösterilebilir onu gördüm. Ben İlker’i filmden önce tanımıyordum ama filmde sevmeye başladım. İlker de ben de evli olmasak aynı eve çıkalım mı diyeceğim."

Türkiye’de şu aralar hakkında pek iyi şeyler konuşulmasa da Gheorghe Hagi de basın toplantısında gündeme gelen isimdi. Karakterlerden birinin sırtında forması görünen Hagi’ye ilgi Romanyalı bir basın mensubundan geldi. Teoman, filmin uyarlandığı kitapta böyle bir konu olmadığını söyleyerek, "Ben Galatasaraylı olduğum için ve Hagi’ye sevgimden dolayı o forma vardı." cevabını verdi. Ender ile Çetin’i oynayan İlker Aksum ve Fatih Al, filmi henüz izlemediklerini, 1,5 yıldır dün akşamki galayı beklediklerini söyledi. Aralarındaki uyumu da "tamamen çalışmak ve konuşmakla ilgili" diye açıkladı Aksum. Karakterlerin sigara içmesine takılan bir başka gazetecinin sorusundan sonra artık kararımız kesindi: Film genel olarak beğenilmiş, farklı bulunmuş; ancak kültür meselesine takılıp kalmıştı. "Bu erkekler, tamam iyi dost ama nasıl oluyor böyle?", "Niye bu kadar çok sigara içiyorlar?", "Neden Türkçe müzik dinlemiyorlar?" vs. gibi sorularla geçen basın toplantısında, filmin en güçlü yanı olan karakter tahlilleri gündeme gelmedi haliyle. Filme kaynaklık eden romanın yazarı Barış Bıçakçı’yla birlikte senaryoyu yazan Seyfi Teoman, ele aldıkları karakterleri derinlemesine işlemeyi başarmış.

‘TRT’NİN SON 10 YILDA VERDİĞİ İLK DESTEK’

Bir komedi filmi olmamasına rağmen en büyük çaresizlikleri büyümek olan iki karakterin dramını anlatan film, zaman zaman izleyiciye içten kahkahalar attırabiliyor. Her ne kadar Güney Afrikalı bir gazeteci, bazı incelikler çeviride kaybolduğu için "Sadece Türk gazeteciler güldü" dese de yanıt Danimarkalı bir meslektaşından geldi: "Hayır, ben de en az Türkler kadar güldüm!" Türkiye’de zaman zaman birilerinin çıkıp "Cem Yılmaz neden Avrupa’ya açılmıyor?" demesi aklımıza geliyor ve evrensel mizahın zorluğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Seyfi Teoman’ın cevabı da bu yöndeydi: "Her detayı herkesin anlamasını bekleyemeyiz. Zaten bu komedi filmi değil. Komik anları yakalamasa da çok önemli değil. Yakaladıkları kadar yeter."

Filmde Ender ve Çetin’in evinde kalan üniversite öğrencisi Nihal’i oynayan Güneş Sayın da, tıpkı Nihal gibi kendisinin Ankara’yı film çekilirken tanıdığını söyledi. Filmin Türkiye’deki yapımcılarından Nadir Öperli, Türkiye’den alınabilecek en iyi finans desteğini aldıklarını belirtti. Kültür Bakanlığı’nın yanı sıra belki de son 10-12 yılda TRT’nin sinema filmine yaptığı ilk desteği aldıklarına dikkat çeken Öperli, belki bunun bir kapı açabileceğini söyledi.

Son olarak Bizim Büyük Çaresizliğimiz için şunu söyleyebiliriz: Film Berlinale’de genel olarak beğenildi. Karakterlerin arasındaki dostluk ve oyuncular arasındaki uyum başarılı bulundu. Ancak Türk sineması için de yeni sayılabilecek bu dostluk, arkadaşlık ve ‘çaresizlik’ anlayışının nasıl tanımlanacağı konusunda ciddi bir kararsızlık hâkim. Aslında bu bile filmin mevcut kalıplara yerleştirilemeyecek kadar ‘orijinal’ bir yapım olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla Bizim Büyük Çaresizliğimiz, onu koyacak bir şablon bulamayan yabancı basın mensupları için şimdiden ‘büyük bir çaresizliğe’ dönüştü. Bakalım jüri ne yapacak. Filmin, şu sıralar herkesin dilinde olan Béla Tarr’ın son filmi ‘Torino Atı’ ile Aşgar Ferhadi’nin ‘Bir Ayrılık, Nadir ve Simin’i karşısındaki şansı ise ‘tamamen’ jürinin takdirinde. [Zaman]