Uyursan Ölürsün!

Filmler
Hazırlayan: Muhammed Akaydın Yönetmenliğini Levent Semerci’nin; senaryosunu, Hakan Evrensel‘in “Güneydoğudan Öyküler” ve “Yer Eksi İki” kitaplarından esinlener...
EMOJİLE

Hazırlayan: Muhammed Akaydın

Yönetmenliğini Levent Semerci’nin; senaryosunu, Hakan Evrensel‘in “Güneydoğudan Öyküler” ve “Yer Eksi İki” kitaplarından esinlenerek Hakan Evrensel, M. İlker Altınay ve Levent Semerci’nin yazdığı ve 16 Ekimde vizyona giren “Nefes: Vatan Sağolsun” filmi bu sezonun en iyi açılış rekorunu 3 günde 334 bin 215 seyirciyle kırdı. 6 hafta içerisinde toplamda (www.beyazperde.com sitesine göre 26 Kasım itibariyle) 2 milyon 275 bin 188 seyirciyle bu sezon çıkan filmlere açık ara fark attı.

Nefes, Antalya‘nın Tahtalı Dağı‘nda bir karakol kurularak 21 ayda çekildi. Filmde tanınmış simalar göremedik. Daha önce bazılarının bildiği ama bu filmle herkesin tanıdığı Yüzbaşı Mete rolündeki Mete Horozoğlu dışında kalan kadronun hemen hemen tamamı konservatuar öğrencilerinden oluşuyor.

Film, 2365 metre yükseklikteki Karabal Jandarma Karakolu‘nu korumakla görevlendirilen bir yüzbaşı komutasındaki 40 askerin hikâyesini anlatıyor.

Film, bir askerin uyuması ile pusuya düşürülen askerlerin karakola gelmesiyle başlıyor. Pusuda Yüzbaşı Mete‘nin çok yakın arkadaşı ölüyor. Yüzbaşı Mete bunun intikamını almak istiyor. Karakola varıyor ve 40 askerini eğitmeye başlıyor. Askerlerini topluyor ve büyük bir ustalıkla rolünü oynayan Yüzbaşı Mete fragmanlarda izlediğiniz o harika konuşmayı yapıyor:

Sevgilin var mı?
– Var.
– Yok artık. Başkasıyla evlenecek.

– Cenazende kardeşine resmini taşıtırlar ve 45 saniye kahraman olursun televizyonda!
 

Gibi replikler gerçekten olayın vahametini anlatıyor seyirciye. Bir anda filmin içinde buluyorsunuz kendinizi. Dolayısıyla filmden beklentiniz de artıyor. Ama sonrasında umduğunuzu bulamıyorsunuz. Yavaş yavaş filmin temposu ciddi bir şekilde düşüyor. Hıncal Uluç, "10 dakikada çekilecek bir belgesel" diyor filme. Haklılık payı olmakla birlikte o kadar da değil. Evet, film arasına kadar pek bir şey yok, doğru. Sadece birkaç duygusal telefon görüşmesi dışında. Hatta eğer sıkılgan biriyseniz filmi yarıda bırakıp gidebilirsiniz ama ben biraz daha sabredin derim.

Filmin ikinci yarısı başlıyor. Yine bir durağanlık var. Artık sonlara doğru gelirken bu mu film diyorsunuz?

Yine telefon görüşmeleri derken asıl film başlıyor. Karakol baskına uğruyor. Sahneler gerçekten çok gerçekçi. Askerlerin psikolojisi bozuyor. Delirenler oluyor. Kolu bacağı kopanlar vs. Gerçi biraz fazla duygusallık var diyebiliriz. Çünkü zaten beklenen bir baskın var. Askerler de ona göre hazırlanıyor. Ama sanki hiçbir şeyden haberleri olmayan, sınırdan ziyade gazinodaki askerlere saldırı yapılıyor gibi bir görüntü var. Filmin eksi yönleri arasında sayabiliriz bunu.

Ne kadar teknik hata olursa olsun filmin sonu gerçekten çok etkileyici. Bu yüzden filmi sonuna kadar izleyin, pişman olmazsınız.

Filmin ilginç yanlarından biri de sadece iki kadının oynaması. Hatta öyle ki konuşmaları bile yok. Asker filmi diyeceksiniz. İyi de askerin hiç mi annesi yok, halası yok, teyzesi yok, sevgilisi yok? Ama yok işte. Sadece telefon görüşmeleri var ve sadece seslerini duyuyorsunuz. Bunu şunun için diyorum; kimi yönetmenlerimiz malum sahneler olmadan film çekilmez, çekilse de izlenmez diyor. Pekâlâ çekilir, pekâlâ izlenir ve pekâlâ rekor kırabilir ve kırdı da.

Film öyle Kürtlere karşı olumsuz bir mesaj vermiyor. Hatta Kürt bir asker annesiyle Kürtçe konuşuyor ve bir ara yanık bir sesle çok güzel bir Kürtçe şarkı söylüyor. Sanıldığının aksine milliyetçilik propagandası da yapmıyor. Sadece vatan duygusunu ön plana çıkarıyor ve olanı, olması gerekeni gayet güzel veriyor. Bu da filmin ciddi artılarından biri.

Filmde koğuşta namaz kılan, Kur’an okuyan askerler var. Bu da bu vatanın gerçekliğini ifade ediyor. Yani Çanakkale‘yi öyle topla tüfekle kazanmadık, askerlerdeki o iman gücüyle kazandık.

Hatta ilginçtir teröristlerin lideri Yüzbaşı Mete ile bir konuşmasında “benim halkımın da kanı var o bayrakta” diyor. Evet, gerçekten Türk bayrağında sadece Türklerin kanı yok. Türkün, Kürdün, Arabın, Çerkezin de kanı var. O yüzden malum açılım konusunda da aslında ayrılık yok. Sadece birilerinin kışkırtmasına geliyoruz gibime geliyor benim. Türk ordusunda Kürt vatandaşlar var. Eğer hepsi Kürtçülük yapmış olsa asla böyle bir şeyin olması mümkün olmazdı.

Ne ise bu konu çok su götürür. Filmin ilginç yanlarından biri de Mete Horozoğlu dışında kimsenin ön plana çıkmaması. Sadece Ege şivesiyle konuşan bir asker biraz ön plana çıkıyor. Onun dışında roller çok eşit dağıtılmış. Bu da oyuncudan öte filme odaklanmanızı sağlıyor.

Filmin ilginç repliklerinden birisi bir askerin, “Allah korusun, şimdi şehit mi olacağız?” sözüydü.

Başta da dediğim gibi film 21 ayda çekildi. Bütün oyuncular dağda o kadar vakit geçirdiler. Ailelerinden uzak kaldılar gerçekte. Oyunculardan birinin demesine göre telefon konuşmalarının çoğu oyuncuların gerçek aileleriyle konuşmasıydı. Bu da filmin ne kadar ciddi hazırlandığını gösteriyor.

Bir diğer ilginç nokta da oyuncuların hepsi gerçek isimleriyle oynuyor.

Son iki not: Birincisi; filmin korsana düşmemesi… Öyle bir hâle geldik ki korsanlarla röportaj yapılıyor ve korsan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne olan sevgi ve saygımızdan dolayı, Türk halkının bu filmi özellikle sinemalarda izlemesini istiyoruz. Böyle bir kararı genel olarak aldık. Kimse “Nefes: Vatan Sağolsun” filminin VCD ve DVD’sini yapmıyor, yapmak istemiyor. Bu karara uymayan insanları ise önce biz engelliyoruz.” diyor. Yorum sizin.

İkinci not ise uluslararası alanda muteber bir sinema sitesi olan IMDb’nin (Internet Movie Database) sitesinde 26 Kasım itibariyle 5962 kişinin oy ortalaması 8.8. www.beyazperde.com’da oy kullanan 1583 kişiden aldığı oyların ortalaması ise yine 8.8.

Benim oyum ise 8.5.

Hoşça bakın zatınıza.

Nefes filmiyle ilgili foto galeriyi görmek için tıklayın…