Stallone’nin Melekleri (!)

Filmler
Yazan: Ömer Çiftçi Cehennem Melekleri‘nde, bir Güney Amerika ülkesinin kural tanımaz diktatörünü yıkmak ve diktatörlük rejimini sona erdirmek için ülkeye gizlice sızan bir grup paralı askerin hi...
EMOJİLE

Yazan: Ömer Çiftçi

Cehennem Melekleri‘nde, bir Güney Amerika ülkesinin kural tanımaz diktatörünü yıkmak ve diktatörlük rejimini sona erdirmek için ülkeye gizlice sızan bir grup paralı askerin hikâyesi anlatılıyor.

Yeni görevleri nedeniyle ülkeye gizlice giriş yapan özel birlik kısa sürede hiçbir şeyin kendilerine anlatıldığı gibi olmadığını fark eder. Akabinde ekip kendini büyük bir yanılsama ve ihanet içinde bulur. Olaylar kontrolden çıkmaya başladığında ve masum hayatlar tehlike altına girdiğinde bu ekip çok daha büyük bir düşmana karşı mücadele etmeye başlar. Kendilerini yok etmek adına onları bu görevin içine sokmuş olan ve geleceklerini tehdit eden kişiye karşı…

64 yaşındaki efsane aktör Sylvester Stallone’nin son filmi The Expendables (Cehennem Melekleri) çok geniş bir oyuncu kadrosunu barındırıyor. Büyük ustalar Bruce Willis, Arnold Schwarzenegger, Mickey Rourke dışında Uzakdoğu dövüşlerinin efsane ismi Jet Li, aksiyon filmlerinin yeni “olmazsa olmaz”ı İngiliz Jason Statham ve Rocky IV filmindeki Rus boksör (Ivan) İsveçli Dolph Lundgren… Bu isimlerin hepsinin aynı filmde oynayacağını söyleseler kimse inanmazdı belki de. Bu kadar yıldızı tek bir filme toplamak bile başlı başına büyük bir başarı. Stallone’yi ise böylesi bir kadroda yönetmen de olmasına rağmen başrolde izliyoruz.

Kadro bu kadar geniş olunca beklenti de çok yüksek oluyor doğal olarak. Sinema portallarında daha film vizyona çıkmadan 9 civarı puan alması da bunu gösteriyor zaten. Filmin bu derece iyi olduğunu söyleyemesek de, vasatın üstünde olduğu ve izleyiciye keyif verdiği kesin!

 

Filmde CIA’in başka ülkeler üzerinde nasıl oyunlar oynadığı, yerel liderlerle işbirliği yapıp halkın aleyhine sonuçlanacak politikalar uyguladığı ile ilgili önemli örneklere yer veriyor. Aynı halkı kurtaranlar yine Amerikalılar (Stallone ve ekibi) olsa da eski filmlere göre yine bir gelişme olması sevindirici. En azından artık sadece “iyi” değil “kötü” adamlar da Amerikalı, hatta devletin ta kendisi!

Film çarpıcı / sert bir aksiyon sahnesiyle açılıyor. Farklı olan ise espri dolu diyaloglar, bu sert karakterlerden beklenmeyecek gayr-ı ciddi hava. Bir Hollywood aksiyonu için o kadar sıradışı ki Quentin Tarantino ve Guy Ritchie’yi anımsamamak elde değil. Film bu sayede seyirciyle en baştan samimi bir ilişki kurmayı başarıyor ve kendini izlettiriyor.

İlerleyen sahnelerde sırasıyla Mickey Rourke’u , Bruce Willis’i, Arnold Schwarzenegger’i az da olsa görmek yüzleri gülümsetiyor. Aralarındaki hoş diyaloglar filmi “düz” bir aksiyon filmi olmaktan çıkarıp popüler sinema tarihinde özel bir yere oturtacak gibi duruyor. Yıllarca birbirlerine rakip olmuş bu dev oyuncuları yanyana, arkadaş olarak görmek tarihi bir ana tanıklık etmekten başka bir şey değil.

Teknik olarak değerlendirmeye gelince; sahneler arası geçişlerde ve genel olarak kurguda başarılı bulduğumu söyleyemeyeceğim. Filmin özellikle ilk yarısı dünya standartlarının altında, biraz bizim “olmamış” Türk filmlerindeki gibi kopuk geçişlerle dolu olarak geçiyor. Bunun sorumlusu olarak da yönetmen Stallone’nin bu konuda sınıfta kaldığını söyleyebiliriz. Ancak müzikler, kullanılan rock’n roll parçalar filmle maksimum uyumlu. Finale doğru aksiyon doruğa çıkıyor ama ilk yarıdaki eğlenceli diyaloglardan eser kalmayarak klasik bir mutlu sonla bitiyor film. Stallone’nin finaldeki “Ben hep buralarda olacağım” repliği ise ABD’nin diğer ülkelerden elini çekmeyeceğine dair önemli bir mesaj.

Jason Statham’a da değinmemek olmaz. Dahi yönetmen Guy Ritchie’nin sinema âlemine yaptığı en büyük katkı, daha önce hiçbir filmde oynamamış Jason Statham’ı üstüste iki harika filminde [Lock, Stock and Two Smoking Barrels (1998) ve Snatch (2000)] oynatarak tüm dünyaya tanıtmasıdır belki de. Yeni ve genç bir aksiyon yıldızına tam da ihtiyaç duyulduğu 2000’li yılların başında Jason Statham bu ihtiyacı hakkıyla karşıladı. Böyle usta isimlerin arasında bile hiç sırıtmıyor, “yeni çocuk” gibi durmuyor. Bundan dolayı Guy Ritchie’ye teşekkür etmemek olmaz.

103 dakika uzunluğundaki filmi aksiyon sevin ya da sevmeyin, popüler sinema tarihinde özel bir yere oturacağını düşündüğüm için sinemayla yakından ilgileniyorsanız mutlaka izleyin!