Sinemanın En İyi Tetikçileri

Filmler
Beyazperdenin en çok sevilen 10 tetikçisi belirlendi. Nikita’dan Beatrix Kiddo‘ya listede fenomen olmuş isimler var. Belki de sinemada izlemeyi en çok sevdiğimiz meslek bu değil. Ama özell...
EMOJİLE

Beyazperdenin en çok sevilen 10 tetikçisi belirlendi. Nikita’dan Beatrix Kiddo‘ya listede fenomen olmuş isimler var.

Belki de sinemada izlemeyi en çok sevdiğimiz meslek bu değil. Ama özellikle yeni komedi-macera filmi ‘In Bruges’in kahramanları Ray (Colin Farrell) ve Ken’i (Brendan Gleeson) izledikten sonra anladık ki ‘tetikçileri’ seyretmeyi iyice benimsemişiz.

O filmde kahramanlarımız kendi işlerine bakmak üzere yola çıkmışlar ve Belçika’nın Bruges şehrinde saklanmaktadırlar. Bira içerler, espriler yaparlar, kadınlarla tanışırlar.. ve sonra asıl tetikçi Harry (Ralph Fiennes) meydana çıkar. Gene de biz sinema seyircileri olarak “Bu kadar çok tetikçi bir filmde ne arıyor yahu?” diye sormayız. Çünkü onları sevmişizdir. Ölümcül otoritelerine ve ihtişamlarına bayılırız. Sergiledikleri güç ve karizma bizi etkiler.

Sinemanın en iyi tetikçileri:

No.1 – Philip Raven (Kiralık Silah)
Alan Ladd’in ufak tefek rollerden sıyrılıp da starlığa yükselmesi bu filmle oldu. Neden? Çünkü bir tetikçiyi canlandırmıştı. Graham Greene’nin romanındaki asıl Raven karakteri, erkekleri öldürdüğü kadar kadınları da dövmekten ve öldürmekten de çekinmiyordu. Ama o zamanki etik kurallarına göre film stüdyosu çekimler sırasında bu karakteri daha ‘insancıllaştırma’ yoluna gitti. Böylece ölümcül tetikçimizin kedileri ne kadar sevdiğini, çocukken teyzesinden yediği dayakları falan filme kattılar ve biz de bu kahramanı sevmiş olduk.

No.2 – Leon (Leon)
Öldürmekle geçen yıllar ve gizemli bir yalnızlık, Leon karakterini bize tanımlar. Leon (Jean Reno) New York’ta bunalımlı bir katil, içine kapanık. Okuma-yazması bile yok. En iyi arkadaşı saksıdaki çiçeğidir ve 12 yaşındaki yetim kız Matilda (Natalie Portman) ile yolları kesişecektir. Gene de kurbanlarını en kesin ve ölümcül yöntemlerle halletmekten geri kalmayacak, gerekirse tavandan ters asılmış vaziyette bile tabancalarını ateşlemesini bilecektir. Filmin içinde pedofil mesajları da farkederiz ama ‘kalbi olan duygusal bir katil’ imajı bizi gene de kendine çeker.

No.3 – Jef Costello (Samuray)
Delon’un canladırdığı Costello karakteri standartlaşmıştır. Evcil kuşuyla tek başına yaşar ve kendini Bushido Kitabında anlatılan öğretilere adamıştır. Öldürme oranı pek de yüksek sayılmaz. Filmin başlangıcındaki cinayetten sonra filmin büyük çoğunluğu Costello’nun kaçışıyla ilgilidir.

Geniş kenarlı fötr şapkası ve trençkotuyla Fransız şıklığını sergileyen bu karakter o kadar etkiliyeciydi ki yıllar sonra Amerikan versiyonu ‘Ghost Dog’ (Hayalet Köpek) filmi de çekildi.

No.4 – Çakal (The Day of the Jackal)
Fransa cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’ün etrafında dolaşacak kadar aristokrat bir çizgi sergileyen ‘tetikçi’ imajını Edward Fox’la tanıdık ve bu imajın ‘centilmenlik’ kategorisinde karakterimize epey puan kazandırdığı çok açık. Fox’un canlandırdığı Çakal sahte pasaport üstadı olup özel tüfeğiyle iki yüz metreden bir karpuzu patlatabilmekteydi.

Filmin sonunda başarısızlığa uğrayacağını önceden biliyor olmamızın önemi yok. Filmi seyrederken ‘adamın bu işi başarmasını’ can-ı gönülden istemekteyiz ki filmin ve karakterin başarısı açısından asıl önemli noktanın bu olduğunu söyleyebiliriz.

No.5 – Nikita (Nikita)
Post-punk dönemde ve sonrasında bizi etkileyecek olan kadın tetikçi figürü Nikita (Anne Parillaud), Luc Besson’un elinden çıkma, adeta totemleşmiş bir karakter. Çılgın bakışlı bir eroinman olarak filme başlangıç yapan bu karakter, ilerleyen sekanslarda seksi bir ölüm makinasına dönüşecektir. O gidip kurbanlarını öldürürken ise erkek arkadaşı Marco (Jean-Hugues Anglade) banyonun dışında çokça sızlanıp duran bir karakter olarak karşımıza çıkar.

Nikita karakterinden esinlenen pek çok kadın tetikçi ve silahşör çıktı sonradan. Onları da Tomb Raider, Resident Evil, The Long Kiss Goodnight, Underworld, ve Aeon Flux gibi filmlerde, hatta televizyon dizilerinde izledik.

No.6 – Beatrix Kiddo (Kill Bill)
Quentin Tarantino’nun Uma Thurman’a olan tutkusu ve Bruce Lee’ye olan hayranlığının bir bileşkesidir bu karakter. O kadar ki Bruce Lee’nin ‘Ölüm Oyunu’ filmindeki sarı kostümü bile aynen Thurman’a giydirilmiştir. Kill Bill filmleri ve Uma Thurman artık KÜLT karakterler oldular. İlerleyen yıllarda bu karakterden ve bu filmlerden etkilenen çok sayıda film izleyeceğimiz kesin.

No.7 – Ghost Dog (The Way of The Samurai)
Binalara görünmeden girip çıkmak bu karakterin en belirleyici özelliğiydi. Zaten bu yüzden ona ‘hayalet köpek’ deniyordu. Samuray kitabından okuduğu öğretiler ve işini yaparken bu öğretilere uyması, çatı katında güvercinlerle dostluk kurması, hatta Haiti göçmeni Fransızca konuşan, dondurma satıcısı arkadaşıyla yaptığı anlamsız konuşmalar… Bir mafya hesaplaşmasında kişisel çıkarların birbirine girdiği bir durumda, onurunu ve kendine saygısını korumaya çalışan bir katil. Filmin finalinde adamımız kendine yaraşan bir asaletle ölmeyi seçecektir.acı ise kornea nakli için gerekli parayı kazanabilmektir. Bu uğurda bütün Hong Kong mafyasını vurup indirecek ama asla tutuklanmayacaktır. Film boyunca en fazla kurşun harcayan tetikçi de bu olsa gerek.

No.8 – Anton Chigurh (No Country for Old Men)
Tamam, saçı berbattı ve yüzü de hiç sempatik değil. ‘Friendo’ kelimesini bize tanıtmış olması da pek yeterli olmayabilir. Ama Cormac McCarthy’nin romanından Coen kardeşlerin bulup çıkardığı bu katil, kendi tarzındaki en rahatsız edici karakter olarak hafızalarımıza yerleşti. Bu psikopat karakterin herhangi bir öfke veya pişmanlık duymaksızın cinayet işlemesinde bizi etkilyen bir şey var. “Bir para atışında en fazla ne kadar kaybettin?” sorusu yeterince kışkırtıcı değil mi?

No.9 – Vincent (Collateral)
Ağaran saçlarına rağmen giydiği ışıltılı takım elbisesi ve her ana çabucak uyan ve anlık felsefesini geliştiren bir karakter Tom Cruise. Rehin aldığı talihsiz bir taksi şoförüyle (Jamie Foxx) Los Angeles’ta dolaşarak cinayetler işleyen bu tetikçi son derece yüksek bir görev duygusu ile hareket ediyordu. Caz müziğine düşkündü. Ürkütücü bir şekilde çevreye uyum sağlayabiliyordu. Son anına kadar ölümcül ama öldükten sonra bile farkedilmez olabilen bu tip kendi janrında saygıyı kesinlikle hakediyor.

No.10 – Jeffrey (The Killer)
(Choe Yun-Fat) İnce ve şair ruhlu bir katil gerektiğinde silahını en etkili şekilde kullanır. Kız arkadaşını yanlışlıkla kör ettikten sonraki amacı ise kornea nakli için gerekli parayı kazanabilmektir. Bu uğurda bütün Hong Kong mafyasını vurup indirecek ama asla tutuklanmayacaktır. Film boyunca en fazla kurşun harcayan tetikçi de bu olsa gerek.