Şerif Gören 18 Yıl Sonra Sette

Filmler
Erman Ata Uncu Toplumun ikiyüzlülüğüne provokatif bir bakış getirme iddiasındaki Gören, günümüz sinemacılarının da kulaklarını çınlattı. 18 yıl sonra bir Şerif Gören seti… ‘Derman’, ...
EMOJİLE

Erman Ata Uncu

Toplumun ikiyüzlülüğüne provokatif bir bakış getirme iddiasındaki Gören, günümüz sinemacılarının da kulaklarını çınlattı. 18 yıl sonra bir Şerif Gören seti… ‘Derman’, ‘ Almanya Acı Vatan’ ve tabii ki ‘Yol’ gibi Türk sinemasının köşetaşlarını çekmiş bir yönetmeni yıllar sonra sette görmenin heyecanı malum. En son Türk filmlerinin sinemalarda 2 bin – 3 bin kişi tarafından seyredildiği 1993’te 550 bin kişiye ulaşan ‘Amerikalı’yla, bir bakıma sonrasında Türk filmlerinin gişe rekoru kıracağı dönemin habercisi olmuştu Şerif Gören. Ancak kendisi bu dönemde hiç film çekmemeyi seçen eski kuşak Yeşilçam yönetmeni, şimdi de 40 yıldır gerçekleştirmek istediği Necati Cumalı uyarlaması ‘Ay Büyürken Uyuyamam’ için tekrar kamera arkasında. Yapımcısı da oğlu Mehmet Gören’in kurucusu olduğu MG Productions.

Oyuncularının ifadesiyle ‘toplumsal ikiyüzlülüğü’ odağına alan, yönetmenin ifadesiyle de ahlaklılık ve ahlaksızlık, namusluluk ve namussuzluk meselelerine provokatif bir bakış getiren bir hikaye ‘Ay Büyürken Uyuyamam’. Necati Cumalı’nın öykülerindeki karakterleri, olayları tek bir hikaye ekseninde biraraya getiren yapımın odağında yolları taşraya düşmüş, üç kadından kurulu bir aile ve yaşadıkları kasabayla ilişkileri var.

Taşra, kadın, ‘ahlaklılık’ ve ‘ahlaksızlık’ meselesi… Akla ister istemez, bu konulardan zihinlere kazınmış sahneler çıkartan, Şerif Gören imzalı bir başka Necati Cumalı uyarlaması ‘Kurbağalar’ geliyor. Ama yönetmen, böyle bir benzerliğin çok da baskın olmadığı görüşünde. “Sadece Anadolu ya da kasaba diye bakılırsa belki… Ama burası bir Ege kasabası, orası daha taşraydı. Burası ise pek de şehirle ayırt edilecek bir yer değil.”

‘Kütüphanede eskidi kitap’

Şerif Gören’le film için elden geçirilmiş tipik bir Ayvalık binasının avlusunda görüşüyoruz. Önce gazetecilerin isteğiyle kameranın başında, gözünü vizöre dayayarak poz veriyor. Bu pozun değeri malum. Zaten sonrasında konuştuğumuzda da “yeni yönetmenler vizöre gözlerini dayamazlar, onlar monitör çocukları” diyerek kendi kuşağını nasıl sahiplendiğini gösteriyor. “Bir de şu var. Ben sinemacıyım, son sinema kuşağındanım. Biz film gibi tabir edilen şeyin karşılığıyız. Şimdi dizi kuşağının, fotoğraf kuşağının, bir de yabancı kuşak var. Almanya, İtalya kuşakları. Onlar da yabancı olunca biraz pompalanması kolay oluyor. Ama bir bakıyorsun, üç beş film sonrası bir durma noktasına geliyor.” Yeni kuşak sinemacıların filmleri konusunda ne düşündüğü sorulunca da açıkyüreklilikle “Bazılarını seviyorum ama çoğunu sevmediğimi söyleyebilirim” diyor.

Neden 18 yıl aradan sonra şimdi tekrar kamera arkasına geçmeye karar verdiğine gelince “Basit bir şey, ben bunu 40 yıldır yapmak istedim. Kütüphanede eskidi bile kitap. Dört beş yıldır da öyle yazıyorum bozuyorum. Filmi çekiyorum aslında ama bir türlü hayata geçmedi. Biraz da mükemmeli aramak gibi bir şey oldu. Ama gerçek hayatta mükemmelliyetçilik diye bir şey yok. Yakınlarına ulaşabilirsin ama yüzde yüz yakalayamazsın. Dolayısıyla oğlumun da teşikiyle hazırdım ben buna. Zaten 40 yıldır beynimde bir yoğunluk vardı”.

‘Nasıl yani, oldu mu?’

Gören, 40 yıllık yoğunluğu perdeye getirmeye karar verdiğinde Yeşilçam’a has, öykücü sinemacı kuşağının da tarzı sinmiş setlere. ‘Ay Büyürken Uyuyamam’ın oyuncu kadrosu daha çok dizilerden tanıdık. ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’nin Ayça Bingöl’ü anne Melek’i canlandırıyor. ‘Aşkı Memnu’nun ve ‘Adını Feriha Koydum’un Hazal Kaya’sı küçük kız kardeş Hülya, ‘Melekler Korusun’un Selin Şekerci’si de abla Leyla rolünde. ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ kadrosundan Fırat Çelik ise hayatının büyük bölümü yurtdışında geçmiş kasabalı Tamer rolünde.

‘Ay Büyürken Uyuyamam’ bir kısmının ilk, diğerlerinin ikinci üçüncü sinema deneyimi ama hepsi de söz birliği etmişçesine Şerif Gören’le çalışmanın her açıdan bir ilk deneyim gibi olduğu görüşünde. Ayça Bingöl, “Hayat gibi çekiyor filmi” diyor Şerif Gören için. “Onun kafasında bütün planları kurguları o kadar net ki siz onun içindekileri yerine getirecek görevli insansınız. Yeni kuşak sinemacılar daha farklı yaklaşır. İlk günlerde Şerif beyin sistemi beni zorladı ama alıştım. Hızlı çekmesi ‘Nasıl yani oldu mu hocam?’ gibi bir panik yaratıyor. Oyuncu kendini göremediği için her an onaylanmak istiyor.” diyor ve ekliyor: “Benim için bir antreman gibi. Ani ve kıvrak oyunculuk tarafımı besliyor.”

İlk sinema filmi için kamera karşısına geçen Hazal Kaya da “‘Ay ne yaptım’ dememe kalmıyor, sahne bitiyor. Güvenim sonsuz olduğu için şöyle mi çekseydik diye hiç aklımda kalmıyor” diyor. Tüm oyuncuların ortak görüşü Şerif Gören’le çalışmanın diğer setlere göre en ayırt edici özelliğinin, yönetmenin halihazırda neyi istediğini bildiği ve oyunculardan da o anı çıkarttığı yönünde. Yine ilk sinema filmini çeken Selin Şekerci “Aslında ‘Yol’u izlediğim zaman anlamıştım. Şerif hoca gerçekten anlık çalışıyor. O an kafasında bir şimşek çakıyor ve onun peşinde” diyor. “O filmi kafasında çektiği için o kadar hakim ki, taşların şekli hoşuna gitmiyor ve sahnenin gidişatı değişebiliyor pat diye. Burada görünenden çok, derinliğe önem veriyor. Aslında fast food yapmıyoruz. Mutfakta uğraşılan ana yemeklerden birini yapıyoruz”. Şerif Gören ise oyuncuların yorumlarını aktardığımızda gülerek “Aslında ağır hissediyorum kendimi” diyor. “Belki ben çok hareketliyim, ondan kaynaklanıyor olabilir” Ama hazır hızı yakalamışken, Gören’in 18 sene sonra setlere dönüşünün devamı da gelecek. Yönetmen, bir film daha çekeceğini kesin bir dille söylüyor. “Belki ‘Ay Büyürken Uyuyamam 2’, hatta ‘Ay Büyürken Uyuyamam 3’ bile olabilir”. [Radikal]