Bir sanat adamı olarak Kazım Karabekir

Şehirler
Mürekkep Haber yazarı Murat Erdin, Kazım Karabekir Paşa’nın az bilinen özelliği olan sanat yönünü kaleme aldı. Asıl işi olan ve herkes tarafından bilinen askerliğinin dışında, pek bilinmeyen bes...
EMOJİLE

Mürekkep Haber yazarı Murat Erdin, Kazım Karabekir Paşa’nın az bilinen özelliği olan sanat yönünü kaleme aldı.

Asıl işi olan ve herkes tarafından bilinen askerliğinin dışında, pek bilinmeyen besteci, kemancı, şair ve yazar kimliğiyle Kazım Karabekir, Osmanlı’nın ve Cumhuriyet’in en önemli aydınlarından biridir. Geçtiğimiz günlerde ölümünün 69’uncu yıldönümünde kendisini andık. (Ölümü: 26 Ocak 1948).

Tam adı Musa Kazım Karabekir olan bu başarılı asker, Atatürk’ten 1 yıl sonra, 1882’de İstanbul’da doğdu. Enver Paşa ile birlikte İttihat ve Terakki’nin kurucularındandı. Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi Kumandanı olarak büyük zaferler elde etti. İşgal altındaki pek çok kenti geri aldı.

Kuşkusuz ders kitapları devletlerin savaşlarını ve barışlarını anlatıyor sadece. Savaşları yapan, barışları imzalayan komutan ve devlet adamlarının kendisiyle ve ailesiyle baş başa kaldığında neler yaptığını yazmıyor. Kendini yetiştirmiş bir  insan, zamanının büyük bölümünü para kazandığı  mesleğine ayırsa da, kendisiyle olduğu gerçek zamanlarında keyif aldığı asıl işine döner. Bir devlet adamının karikatür çizmesi, bir şairin golf oynaması, bir doktorun beste yapması bundandır. Kazım Karabekir Paşa da o insanlardan biriydi ve evinde şiir yazar, keman çalar, beste yapardı.

Karabekir Paşa’nın birkaç kemanı vardı. Müze evinde sergilenen el yapımı keman 1774’te Joseph Klotz tarafından yapılmış. Klotz ailesi Almanya’nın Mittenwald kentinde keman yapımıyla tanınan önemli bir aileydi. Keman yapım atölyesini kuran isim Matthias Klotz ölene kadar bu işi yaptı ve sanatını çocuklarına aktardı. Mittenwald’e gidenler onun heykelini görebilirler.

1743-1819 yılları arasında yaşayan Joseph Klotz ise ikinci kuşak Klotz olarak ailesinden öğrendiği keman yapım işini başarıyla sürdürmüştür. Karabekir Paşa bugün paha biçilemeyen Klotz marka kemanıyla Erenköy’deki köşkün salonunda ve bahçesinde Mozart’tan, Pagannini’den eserler çalıyordu. Kızı Timsal Hanım’ın aktardığına göre Paşa sadece klasik batı müziği eserlerini değil, Türk müziği çalmayı da çok severmiş. “Nihavent peşrev hala kulaklarımda” diyor Timsal Karabekir Yıldıran.

Evin girişinde bulunan piyano ise daha çok eşi İclal Hanım tarafından kullanılıyormuş. İclal Hanım piyanonun tuşlarına basarken, Paşa ayakta keman çalıyor ve böylece misafirlere güzel bir müzik ziyafeti veriyorlarmış.

Paşa’nın müzikle ilgisi sadece çalmakla sınırlı değilmiş. Karabekir, “Türk Yılmaz”  ve “Ya İstiklal, Ya Ölüm” adlı iki başarılı marş yazmıştır. Türkyılmaz Marşı’nın taş plak kopyası Erenköy’deki müzede görülebilir. İstiklal Marşı için düzenlenen yarışmaya da katılan Karabekir’in bütün amacı ulusal bilincin gelişmesini sağlamaktı.

Karabekir’in en büyük özelliklerinden biri yabancı dillere olan merakıydı. Fransızca, Almanca, Arapça, Rusça, Bulgarca ve Kürtçe’yi konuşabilmekteydi. Babasının tayini sebebi ile Van’a geldiği zaman satıcı kadınlardan Kürtçeyi öğrenen Karabekir, Arapçayı Mekke’de bulunduğu sırada öğrenmiştir.

Karabekir Paşa’nın bir özelliği de yapmış olduğu çevirilerdir. Bulgaristan’da bulunduğu sırada Bulgarcasını geliştiren Paşa, burada bulunduğu dönem içerisinde ‘Plevne’ adlı eseri Bulgarcadan Türkçeye tercüme etti.  Fransızcadan ‘Çoban ile Kral’ isimli bir şiiri tercüme ederek haftalık ‘Çocuklar’ dergisine gönderen Karabekir, çocuklar için “Hareket Oyunları” ve “Duygularım” adlı iki eser kaleme aldı.

Çocuklar deyince burada durmak gerekiyor biraz. Çünkü Kazım Karabekir Doğu Cephesi Kumandanlığı yaparken savaşta yetim kalan çocuklarla özel olarak ilgilenmiştir. Savaşta yetim kalan 6 bin çocuğa sahip çıkması, Erzurum’daki Yetimler Evi’nde perişan durumdaki  çocukların eğitilip topluma kazandırılması, onun öldürmekten çok yaşatmayı seçen bir asker olduğunu gösteriyordu. Karabekir bir imparatorluk subayıydı ve bu yardımları yaparken Müslüman olan-olmayan ayrımı yapmadı. Türk, Ermeni, Yahudi, Süryani bütün yetim çocuklara sahip çıktı. Çocuklar bu yardımları karşılıksız bırakmadı. Erenköy’de müzeye dönüştürülmüş evine giderseniz, Trabzon’daki Ermeni yetimlerin 1922’de kendi elleriyle çizdiği portresinin altına yazdıkları şu yazıyı okursunuz: “Yetimler babası kahraman Kazım Karabekir Paşa Hazretleri.”

Kazım Karabekir aynı zamanda şairdi. Şiirlerini “Benlik” adlı eserinde toplamıştır.

Paşa, suluboya, karakalem çalışmaları da yapmış, kroki çizme konusunda ustalaşmıştı. Evindeki kütüphanede 3 bine yakın kitabı vardı ve çoğunu altını çizerek okurdu.

Ne üzücüdür ki Kazım Karabekir ve Rauf Orbay gibi Milli Mücadele’nin önde gelen birçok ismi, Cumhuriyet’in ilk yıllarından yakın zamana dek  dışlandılar ve yok sayıldılar.

Örneğin 15 ciltten oluşan toplam 10 bin sayfalık İslam Ansiklopedisi bile Karabekir Paşa’yı yazmayı reddetti.

Bu ansiklopedinin ilk cildi 1940’ta basılmıştır. Hollanda’nın Leiden şehrinde 1908 yılında yayınlanmaya başlayan Ansiklopedi, Milli Eğitim Bakanlığının talebiyle İstanbul Üniversitesi hocaları tarafından Türkçe’ye çevrildi ve içine Türkiye’ye ilişkin yeni maddeler eklendi.

Birkaç bölümden oluşan Türkler maddesi 510 sayfa, Atatürk maddesi 85  sayfadır. Basımı uzun yıllar süren bu ansiklopedi Türkiye’de 1988 yılında tamamlanabildi. 1993 tarihli baskısına bakıldığında Kazım Karabekir’in veya Rauf Orbay’ın adını göremezsiniz. Sonunda anlarsınız ki, Mustafa Kemal Atatürk hariç Cumhuriyet döneminin hiçbir ismi ansiklopediye konmamıştır.

Kazım Karabekir’in yaşamı ve ardından yaşanan yasaklı yıllar, tarih ve iktidar ilişkisi açısından çok acı ve utanç dolu bir örnek olarak karşımızda durmaktadır. Tarihe bile ideolojik gözlerle bakmaya alışmış bir anlayışın çocukları, bilim, kültür ve sanat üretemez.

Merak edenler için söyleyelim: Kazım Karabekir’in müzeye dönüştürülmüş evi İstanbul Erenköy’de, mezarı ise Ankara’daki Devlet Mezarlığı’ndadır.