“Türk insanı kuşkucu ve evhamlı”

Yetişkin Sağlığı
Dünya Şema Terapi Örgütü Eşbaşkanı Alp Karaosmanoğlu, insanların “O bana ne yapar, ben ona ne yaparım? O öyle derse ben ne derim? Ben böyle yaparsam başkaları ne der” gibi kalıplarla yaşad...
EMOJİLE

Dünya Şema Terapi Örgütü Eşbaşkanı Alp Karaosmanoğlu, insanların “O bana ne yapar, ben ona ne yaparım? O öyle derse ben ne derim? Ben böyle yaparsam başkaları ne der” gibi kalıplarla yaşadığını belirterek, insanın zihinsel yapısını ifade eden şemaları araştırdıklarını söyledi.

Hangi kalıpların, hangi düşünce biçimlerinin birbirleriyle grup oluşturduğunu ortaya koymak için internet üzerinden anket yöntemiyle 3 bin kişinin katıldığı bir araştırma yaptıklarını belirten Karaosmanoğlu, kendine güvenmeyen insanların, sevdikleri tarafından terk edileceğine inandığını ve bu şekilde yaşadığını anlattı.

Ajanshaber’de yer alan habere göre, Karaosmanoğlu, “Başarısız olurum şemanız varsa, ‘Ben zaten birey olarak yetersizim, beni terk ederler’ şemanız da oluyor. Yani kişinin terk edilme şeması varsa ‘Bütün sevgililerim ya da sevdiğim insanlar beni terk edecek’ diyorsa, özgüveninde de bir düşüklük vardır. ‘Beni kim ne yapsın, insanlar beni terk eder’ şeklinde düşünür” diye konuştu.

Alp Karaosmanoğlu, araştırmanın evhamlı kişilerin, sevdiklerinin, yakınlarının ve çocuklarının eve dönmeyeceğini, başına bir şey geleceğini düşündüklerini ortaya koyduğunu ifade ederek, şu bilgileri verdi:

“Vicdanlı insanların, aynı zamanda evhamlı olduğu belirlendi. ‘Deprem olur, başımıza bir şey gelir’ diye korkan ve evham yapan insanların, vicdan yaparak ‘Acaba ayıp ettim mi, hayır dersem üzülür, kırılır mı?’ deme ihtimali yüzde 70. Yani ‘Sen de evham varsa, vicdanlı olma ihtimalin yüzde 70. Aslında bu çalışma, ruhumuzun haritasını çıkarma çalışması. Vicdan da evham da aynı havuzu dolduruyor. Vicdanın doldurduğu havuzun üzerinde evham yangını daha kolay çıkıyor. ‘Ayıp mı oldu’ diye düşünürken, ‘Pat diye kalp krizi mi geçiriyorum ben’ korkusu daha fazla oluyor.”

Aşırı evhamı, panik bozukluğu bulunan kişilerin tedavisinde, vicdanlı olup olmadıklarının da değerlendirilmesi gerektiğini belirten Karaosmanoğlu, “Kişinin önce gerçekçi vicdanını öğrenerek ortamı soğutmak, sonra da evham üzerine çalışmak lazım. Mesela kişiye ‘Gerçekten senin orada kendi hakkını istemen büyük vicdansızlık mı?’ diye soruyoruz. Ardından da ‘Peki kardeşin yapsa vicdansız olur muydu?’ diyoruz. Bize ‘hayır’ diyor. İşte bunun gibi düşünce bozukluklarını düzeltiyoruz. Kişi, kendine fazla yüklenmekten, çifte standartlardan koptukça, artık aşırı vicdan yapmamaya başlıyor” şeklinde konuştu.

İnsanların başkalarına karşı daha affedici olabildiğini, kendisine ise daha katı davrandığını anlatan Karaosmanoğlu, tedaviyle bunun düzeltildiğini, kişinin başkasına sağladığı rahatlığı kendisine de sağlayabildiğini kaydetti.

Karaosmanoğlu, dünyada bir sürü adaletsizliğin yaşandığını, buna karşı herkesin farklı tepkiler verdiğini ifade ederek, “Kimimiz sokaklara çıkıp, başını derde sokuyor, kimimiz ‘Olmasaydı iyiydi’ diyor ama hayatına devam ediyor. Diğeri ise devam edemiyor, ‘Hayır önce bu halledilmeli’ diyor. Herkesin hassasiyeti farklı. Bu farklılıkları görüp, düzeltince insan uzun vadede rahatlıyor. Biz ülke olarak fazla vicdanlıyız, biraz da fazla kuşkucuyuz” ifadelerini kullandı.

Alp Karaosmanoğlu, araştırma sonucunda insanların temel ihtiyaçlarının sevgi, saygı ve güven gibi kavramlar olduğunu sayısal olarak ortaya koyduklarını belirtti.