Geçtiğimiz günlerde, St. Petersburg’da yaşayan Taisia Sidorova adlı kişinin haberi basına yansıdı.
Üç yıl önce korkunç bir trafik kazası geçiren ve ölümden dönen Sidorova’nın kafatası öyle hasar gördü ki beyninin yarısını kaybetti.
Ama inanılmaz bir olay gerçekleşti ve kaza sonrası Sidorova , çok yetenekli bir ressam kadar iyi resimler yapmaya başladı.
Bu olay akla beyin hasarı sonrası bu tür yeteneklerin gelişip gelişmediğini getirdi.
Prof.Dr. Cengiz Kuday, beynin hala sırlarını sakladığını vurguluyor:
"Konuşma, yazma, resim,müzik merkezleri beynin sol tarafındadır. Mesela hasta bir piyanist düşünün. Ve beynin müzik merkezinde iyi huylu bir tümör var diyelim. O tümörü alırsanız hasta piyano çalamaz."
Prof. Cengiz Kuday, beynin sol tarafında meydana gelen bir hasarın sanatçıların yaratıcı özellikleri üzerindeki olumlu etkilerinin iyi bilindiğini kaydediyor:
"İyi bilinmeyen ise beyin hasarından muzdarip daha önce sanatsal yaratıcılığı olmayan kişilerdir. Bu durum çok değişik nörolojik bozukluklarda ortaya çıkabilir ve en az üç farklı sanatsal biçimde görülür. Görsel sanat, müzik ve resim."
Prof. Dr. Cengiz Kuday, özellikle 60’lı yaşlarda kişilik bozukluğu ve ilerleyici dil fonksiyon bozukluğu ile seyreden demansın (Frontotemporal) çoğunlukla yeni sanatsal davranışların ortaya çıkmasına neden olduğunu vurguluyor:
"Bu hastalık ,beyin hasarındaki artışın tam aksine resim yapma, heykeltıraşlık veya fotoğrafik yetenekler ortaya çıkarmaktadır. Pek çok hasta ileri takiplerde daha önce olmamasına rağmen müzik yeteneği kazanmış, iyi şarkı söylemeye,ıslık çalmaya ve sınırlı eğitimi olmasına rağmen klasik müzik bestelemeye başlamıştır."
Prof. Dr. Cengiz Kuday, beynin sol tarafında meydana gelen hasarın daha önceden saklı sağ taraflı resim yeteneği üzerindeki baskıyı ortadan kaldırabileceğini ve bunun da sanatsal yetenek olarak ortaya çıkabileceğini kaydediyor.
Prof. Dr. Kuday sözlerini şöyle tamamlıyor: "Beyin hasarlı kişiler tarafından yapılan düşük teknikli eserler aile bireyleri, arkadaşlar klinik çalışanları tarafından sanatsal değerde görülmediğinden literatürde bu tip vaka sayılarının göreceli azlığı bu şekilde açıklanabilir"
Habertürk