Beyaz Un İyi Mi Kötü Mü?

Yetişkin Sağlığı
Eğer “enerji gereksinimini” kolay ve ucuz yoldan çözmek açısından bakılırsa, beyaz un tabii ki önemli bir besin maddesi. Ama tıpkı şeker ve tuz gibi onun da gereğinden fazla tüketilince sa...
EMOJİLE

Eğer “enerji gereksinimini” kolay ve ucuz yoldan çözmek açısından bakılırsa, beyaz un tabii ki önemli bir besin maddesi. Ama tıpkı şeker ve tuz gibi onun da gereğinden fazla tüketilince sağlığa zararlı olabileceği anlaşılıyor.

Problem beyaz unun elde edildiği tahıldan değil, üretim şekli ve son ürün “beyaz un”dan kaynaklanıyor.

Beyaz un, “rafinasyon” işlemleri ile üretiliyor.
Bu işlemler yapılırken buğday tanesinin vitamin ve minerallerden zengin olan “rüşeym” kısmı (tohum özü) ile koruyucu kalkanı “kepeği” ayrıştırılıyor. Geriye buğdayın ağırlıkça dörtte üçünü oluşturan ve “endosperm” olarak bilinen, nişasta-karbonhidrat yüklü, posadan, vitamin ve mineralden fakirleşmiş kısmı kalıyor.

Çok fazla tüketmeye başladığımız “beyaz unlu mamuller” de işte bu vitamin, mineral ve posa yönünden neredeyse “soyulup soğana çevrilen” buğdayın “besin fakiri” endosperminden yapılıyor.

NE OLUYOR?

Sonuç şu: Bembeyaz (!) undan posa neredeyse yok denecek kadar azalıyor. Endosperm yoğun rafinasyon işlemleri ile öğütüldükçe öğütülüyor, nihayette un son derece küçük partiküller haline geliyor.

Posa azalıp partikül çapı küçülünce beyaz un tıpkı rafine şeker gibi hızla emilip, kana neredeyse şimşek hızıyla giriyor. Neticede kan şekerinde ani dalgalanmalar, pankreastan aşırı insülin şarjları ve kanda önce hiperinsülinemi sonra da “insülin direnci” dediğimiz tablo ortaya çıkıyor.

İnsülin direncinin ne anlama geldiğini artık hepimiz çok iyi biliyoruz. İnsülin direnci bir süre sonra fazla kiloluluk ve obeziteye, şeker hastalığına, damar sertliğine, hipertansiyona davetiye çıkaran bir metabolik bozukluk.

Diğer taraftan rafinasyon işlemi buğdayın içindeki E ve B vitaminleri, demir ve daha pek çok mineral ile faydalı yağları, bitkisel proteinleri de ayırıp yok ettiği için beyaz unun besin değeri neredeyse tamamen yok olma düzeyine iniyor.

Kısacası tam tahıl, kepeğinden ve rüşeyminden ayrılıp beyaz un haline getirildiğinde faydalı unsurlarından mahrum, zararlı yanları yoğun bir besin haline geliyor.

İşte bu nedenle son yıllarda sık karşılaşılan pek çok sağlık probleminin arkasında üç beyazdan (şeker, tuz, un) üçüncüsünün yani beyaz unun da sorumlu olduğu düşünülüyor.

Beslenme alanında yapılan araştırmalar da bu düşünceyi teyit ediyor.

Özellikle geçtiğimiz 20 yılda sayıları hızla artan sindirim sistemi alerjilerinin ve Çölyak hastalığının arka planında da beyaz un tüketiminin artması olabilir diye düşünülüyor.

Ne Yapmalı

Konunun çözümü için ekmek üreticileri ve ekmek üretebilen belediyelerin bir şeyler yapması lazım. İstanbul Belediyesi’nin bu konuda çok önemli adımlar attığını biliyorum.

Ürettikleri ekmeklerin sağlık unsurlarını zenginleştirme ve tam unu fındıktan kuru üzüme, keçiboynuzundan zerdeçala faydalı besinlerle zenginleştirme çalışmalarını çok anlamlı buluyorum.

Ekmek bizim temel gıda maddelerimizden biri, hatta birincisi.
Ne yazık ki “çarşı ekmeği” adı ile beslenme kültürümüze giren ve tümüyle beyaz undan üretilen ekmeği daha sağlıklı hale getirmenin ve beyaz un tüketimini azaltmanın yollarını bulmamız lazım.

Fazla kiloların nedenini doğru belirlemelisiniz

Kilo almanız ve vermeniz, yani kilonuzun kontrolü önemli ölçüde sizin elinizdedir. Fazla kilolarınızın nedeni zamanla kazandığınız alışkanlıklarınızdır. Bununla beraber fazla kilolu olmanız hareketsiz kalmanızla veya bir türlü egzersize başlamamanızla ilişkili olabilir.

Kendinize gerçekçi, ulaşılabilir ve ölçülebilir hedefler koyarsanız, kilo vermemeniz için hiçbir sebep yoktur.