Yalnızım doktorum yalnız!

Bilimsel Çalışmalar
Son zamanlarda insanlar giderek yalnızlaşmaya başladı. Başkalarına tahammül seviyelerinin azalmasıyla yalnız yaşamak tercih sebebi oldu. Evliliklerin ertelenmesi, yaş gittikçe ebeveynlerle anlaşamama ...
EMOJİLE

Son zamanlarda insanlar giderek yalnızlaşmaya başladı. Başkalarına tahammül seviyelerinin azalmasıyla yalnız yaşamak tercih sebebi oldu. Evliliklerin ertelenmesi, yaş gittikçe ebeveynlerle anlaşamama bahanesiyle tek başına eve çıkma gibi durumlar, akşam yemeklerini tek başına yemeye mahkûm eder hale getirdi. Kimi zaman bir tercih sebebi olan yalnızlık, kimi zaman da istenmeden yaşanan bir durum olarak ortaya çıkıyor. Ancak her ne sebeple olursa olsun yalnızlığın dolaylı olarak bağışıklık sistemine etki ettiği ve insanın fiziksel rahatsızlıklar yaşamasına neden olduğu yadsınamaz bir gerçek. Yalnızlığın ruhsal olarak insan vücuduna verdiği zararlar biliniyor ancak sebep olduğu fiziksel rahatsızlıklar çok fazla dillendirilmiyor.

Psikiyatrist Recep Emre Tan’a göre yalnızlığın uzun süreli ve kronik hale gelmesi Alzheimer hastalığına zemin hazırlıyor: “Uzun süreli yalnızlık, kişinin düşünme, analiz etme, dikkat, hafıza ve bellek gibi yetilerinin gerilemesine sebep olur. Bunun sonucunda diğer genetik ve biyolojik etkenler de varsa  Alzheimer hastalığı oluşabilir. Aynı zamanda unutkanlık problemi yaşayan bu hastalar ilaçlarını kullanma, doktora gitme gibi hastalığın seyriyle ilgili önemli unsurları bile yalnızlık nedeniyle yerine getiremeyebilir. Bunun sonucunda oluşan rahatsızlık daha da kötü hale gelebilir.”

Yalnız insanların daha fazla hastalandığını söyleyen Dr. Ümit Aktaş da, bunun artık bilimsel bir bulgu olduğunun altını çiziyor. Ona göre kalabalık yaşamak, insanı kendi dertlerinden uzaklaştırıyor, bu da strese bağlı olarak bağışıklık sisteminin zayıflamasını engelliyor. Aktaş, insanların daha sağlıklı olmaları için kalabalık sofralara oturmalarını, çocukların da geniş ailelerin yaşadığı evlerde büyümeleri gerektiğini ifade ediyor.

‘Ruh çökerse beden de çöker’

Prof. Dr. Sedat Özkan’a göre ruh çökerse beden ve beyin de buna bağlı olarak çöker: “Beden ve ruh halinin arasında karşılıklı bir etkileşim vardır. Beden zafiyete uğrarsa ruh da uğrar, aynı şekilde ruh çökerse beden ve beyin de buna bağlı olarak çöker. Kaygılar, ruhsal çöküntüler, yalnızlık bütün olarak bağışıklık sistemini zafiyete uğratır. Terk edilmişlik, yalnızlık, yoğun stres gibi şeyler yaşayan insanların kalp krizi yaşama riski artar. Kişinin ruhu bedensel hastalıkların gelişiminde rol oynar. Kalp hastalıklarında, kanserde ve ameliyat sonrası dönemde de böyledir. Kişinin yalnız kalması, kendisini terk edilmiş hissetmesi, sevgi bağlantılarının kesildiğini düşünmesi özellikle yaşlılar için tehlikeli. Mesela kuzey ülkelerinde yaşlılara çok konforlu yaşam sunuluyor ama onlar mutlu değil. Neden? Çünkü terk edilmişler ve yalnızlar. Bundan dolayı o ülkelerde depresyon daha fazla. Buna bağlı olarak kişi bedensel ve beyinsel hastalıklara yatkın hale geliyor.”

Özkan’a göre Alzheimer hastalığının da dolaylı olarak yalnızlıkla ilgisi var. Alzhemier’ı tek başına yalnızlıkla ilişkilendirmiyor ama yalnız kalmanın unutkanlığı artırdığını söylüyor: “Kişinin duyguları, düşünceleri ve bunları yapan bir beyni var. İnsan beyinsel olarak dünyadan ne kadar uzaklaşırsa beyin hücreleri o kadar tembelleşir ve unutkanlık artar. Kişi ne kadar zihinsel ve duygusal olarak aktifse, dünyayla bağlantısı varsa beyni o kadar beslenir. Bu bağlamda Alzheimer hastalığının seyrinde etkili olduğu kanaatindeyim.”

Ötekinin varlığı, bağışıklık sistemini güçlendiriyor

Üsküdar Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver: “İnsanlar sosyal varlıklardır, yalnız yaşayamazlar. Ötekine ihtiyaç daha bebekken başlar. Bebek anneye muhtaç olur. Anne onu yedirir, ona dokunur, onu öper. Bu etkileşim içinde bebeğin sinir sistemi ve bağışıklık sistemi gelişir. Bu tarz etkileşimler vücutta bazı kimyasalların üretilmesini sağlar. Mesela huzursuzken anne onu yatıştırırsa stres hormonları düşer. Kortizol gibi hormonların düşmesi de gelişimi teşvik eder. Eğer kortizol miktarı yüksek olursa bağışıklık sisteminde bir yetersizlik olur ve kişi enfeksiyon hastalıklarına açık hale gelir. Bu da demek oluyor ki, insan doğumundan itibaren ötekinin varlığıyla sinir sistemini, bağışıklık sistemini ve tüm beden sistemini geliştirmiş olur. Hayat boyu etrafımızdaki insanların bizimle ilgili verdiği tepkiler, yaptığı eleştiriler ve bizi neşelendirmeleri anlık duyguları ortaya çıkarır. Mutlu veya mutsuz oluruz. Bu tarz duygu halleri de kortizol ve adrenalin gibi hormonları azaltır ya da artırır. Kronik stres altındaki kişilerde kortizol çok yüksek düzeydedir. Zaman içinde kişinin etrafında bu stresle baş edebilmesi için bir yardımcı yoksa, yalnızsa o zaman kişide birtakım bedensel rahatsızlıklar ortaya çıkar. Çünkü beden, düşmanla karşı karşıyaymış gibi çalışmaya başlar.