Suyu kararında için

Bilimsel Çalışmalar
Marmara Üniversitesi (MÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu, su tüketiminin önemine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, besinlerin ağızda...
EMOJİLE

Marmara Üniversitesi (MÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu, su tüketiminin önemine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, besinlerin ağızdan alınmasından hücre içinde kullanılmasına değin bütün aşamalarda suya ihtiyaç olduğunu söyledi.
Ağızdaki besinin çiğnenerek yemek borusundan akabilir duruma gelmesi, midede sıvılaşması, sindirimin başlaması, sindirilmeyen ögelerin kalın bağırsağa taşınması ve sindirilen ögelerin kana geçmesini için suyun gerektidiğini anlatan Elmacıoğlu, şu bilgileri verdi:

”Besin ögeleri büyük çoğunluğu su olan kan ve lenf damarlarıyla hücrelere taşınır. Vücuttaki metabolik süreçlerde su çözeltisi içinde oluşmaktadır. Metabolizma sonucu oluşan zararlı atıklar suyla ve deri yoluyla dışarı atılır. Terle ısının uzaklaştırılması da suyun buharlaşmasıyla sağlanır. Ayrıca su, derinin elastikiyetini ve işlevlerini yerine getirme olanağı sağlar.”
   
 Elmacıoğlu, vücut ağırlığının yüzde 60-70’i, kas dokusunun yüzde 70-75’i, yağ dokusunun ise yüzde 10-15’inin sudan meydana geldiğini belirtti. Yetişkin bir insan, besin almadan bedenindeki karbonhidrat ve yağın tümünü, proteinin yarısını yitirdiğinde yaşamının tehlikeye girdiğini aktaran Elmacıoğlu, şunları söyledi:

”Bedendeki su miktarının yüzde 20 eksilmesi ölümle sonuçlanır. Bir insan yemeksiz üç hafta, susuz üç gün, havasız ise yalnızca üç dakika yaşayabilir. Günde 8-10 bardak sıvı tüketimi, masa başında çalışan hareketsiz bireyler için yeterlidir. Pratik olarak vücuda giren her bin kalori için bir litre sıvı tüketmek en doğru kuraldır. Sık tuvalete gitmek ve idrarın açık renkli olması yeterli sıvı tüketiminin göstergesidir. Isı, nem, aktivitenin yoğunluğu, o ortama sağlanan uyuma bağlı olarak gereksinim değişebilmektedir.”

Maden suyu, süt, ayran çay hatta sebze ve meyvelerin su ihtiyacını karşılamada önemli kaynaklar olduğunu belirten Elmacıoğlu, sıkılmış meyve suları yerine, meyvelerin yenilmesini önerdi.

Elmacıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ”Çay, kahve ve kola içerdikleri kafein ve kafeol gibi etkin ögeler nedeniyle mide salgısını uyarır, sindirime yardımcı olur, metabolizmayı hızlandırır, vücuttan kalsiyum atımını artırarak uzun dönemde kemiğin zayıflamasına neden olabilir. Aşırı kahve, çay ve kolalı içecekler kanda homosistein düzeyi yükselmekte ve bu yükselme kalp-damar hastalıklarının yanı sıra yaşlılıkta görülen zihinsel bozukluklarla da ilgili olduğu belirtilmektedir. Çayda antioksidan özellik taşıyan flavonoidler bulunmaktadır. Kafein içeriği de düşünüldüğünde çayı mümkün olduğunca açık içmek doğru olacaktır. Kansızlık doğurganlık dönemindeki kadınların, çocuk ve gençlerin önemli bir sorunudur. Çay ve kahvede bulunan tanenler demirle bağlanarak demirin kana geçişini zorlaştırırlar. Ayrıca gazlı içeceklerin asit ve şeker içermesi diş sağlığı için zararlıdır. Yemeklerde gazlı içeceklerin tüketiminin alışkanlık haline getirilmesi günlük enerji alımını artırıp, obezitenin oluşmasını da tetikler.” Funda Elmacıoğlu, vücutta su eksikliğinin sağlığa etkilerine değinerek şu bilgileri verdi:

”Su eksikliği tehlikeli bir durumdur. İlk belirtileri; susama, üşüme, ıslak deri, kalp çarpıntısı ve bulantıdır. İlerledikçe baş ağrısı, kramplar, sık nefes alma, baş dönmesi ve ağızda kuruluk oluşmaktadır. Besinlerin kaslara gidiş gelişinin daha uzun sürede gerçekleşmesi sonucu performansı olumsuz yönde etkilemektedir. Böbreklerin su atma kapasitesinin üzerinde su alındığında, atılamayan su, kanda birikerek, kan hücrelerinde değişikliğe neden olur ve kan sodyum düzeyini düşürür. Bütün bireyler mutlaka su tüketimine özen göstermelidir. Ancak sporcular ve spor yapan aktif bireyler, yaşlılar, gebe ve emzikli kadınlar ile çocukların su tüketimine ayrıca özen gösterilip takip edilmelidir.”

AA