Ayrımcılık zekayı olumsuz etkiliyor

Bilimsel Çalışmalar
Bilimsel araştırmalar, ayrımcılığın ve önyargıların insan beynini biyolojik olarak etkilediğini gösteriyor. Özellikle göçmenler, bu durumdan olumsuz etkileniyor. Almanya’da son yıllarda sıkça ta...
EMOJİLE

Bilimsel araştırmalar, ayrımcılığın ve önyargıların insan beynini biyolojik olarak etkilediğini gösteriyor. Özellikle göçmenler, bu durumdan olumsuz etkileniyor.
Almanya’da son yıllarda sıkça tartışılan göçmenlerin eğitim seviyesi, sosyal demokrat politikacı Thilo Sarazzin’in yazdığı "Almanya Kendini Yok Ediyor" adlı kitapla yeni bir boyut kazanmıştı. Almanya’da yaşayan Türk ve Arap göçmenlerin uyumda başarısız olmalarına genetik yapılarının neden olduğunu iddia eden Sarazzin, bu düşüncelerinden dolayı toplumda ve medya tarafından ırkçı düşüncelere sahip olmakla suçlanmıştı.

‘Sarazzin’in tezleri yanlış’

Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar da Sarazzin’in tezlerini çürütüyor. Berlin Charite Hastanesi’nin Psikiyatri ve Psikoterapi Başkanı Profesör Andreas Heinz, göçmenlerin zekâ seviyesinin özellikle içinde yaşadıkları kültür ile bağlantılı olduğunu belirtiyor. Heinz, bu konuda verilebilecek en iyi örneğin, Amerika’da siyahî çocukların evlatlık verilmesi ile ilgili araştırmalar olduğunu belirterek “Amerika’da 70’li yıllarda beyaz ailelere evlatlık verilen siyahi çocukların zeka düzeyinin, diğer beyaz ve siyah çocuklar arasında ölçülen değerden çok daha fazla olduğu tespit edilmiştir“ şeklinde konuşuyor.

Göçmenlere özel bölüm

Bilimsel araştırmalardaki eksikler

Almanya’da yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre, okul eğitimini yarıda bırakan kişilerin yüzde 62’sini, lise eğitimini tamamlayanların ise sadece yüzde 20’sini göçmenler oluşturuyor. Berlin Humboldt Üniversitesi eğitim uzmanı Coşkun Canan ise bu tür araştırmalarda özellikle etnik kökenden yola çıkılmasını eleştiriyor. Canan, göçmen öğrencilerin başarı düzeyinin düşük olduğunu saptayan raporların, ailelerin yaşam koşullarını, ekonomik sorunları ve Alman öğretmenlerin göçmen çocuklarla ilişkilerindeki yetersizlikleri göz ardı ettiğini vurguluyarak "Eğitimde Türklerin, Almanlar ile aynı başarıyı elde edememesinden, onların eğitimi önemsemedikleri kanısı çıkarılıyor. Bu doğru değil. Burada doğmuş olmak ya da sonradan buraya göç etmiş olmak bile çok önemli sonuçlar doğuruyor. Örnek vermek gerekirse, Almanya’da doğup büyümüş 23-28 yaş arası kadınların üçte biri lise mezunu. Erkeklerde bu sayı çok daha düşük olsa da tüm gençlerin bir önceki nesle göre daha iyi eğitim aldıkları ortaya çıkıyor” diyor.
 
Alman okuluna göçmen sorumlusu

‘Göçmenler küçümseniyor’

Canan, sosyolojide "sterotip tehdidi" adı verilen olgunun, kişilerin uyumunu olumsuz yönde etkilediğini belirtiyor. Önyargıları olan bir sınıf öğretmenin yabancı bir öğrencinin potansiyelini küçümseyerek daha düşük notlar vereceğini belirten Canan, bu sayede kısır döngülerin meydana geldiğini belirtiyor. Diğer yandan ayrımcılıkla sonuçlanan önyargılar insanları biyolojik olarak da etkiliyor.

Profesör Andreas Heinz da ayrımcı muameleye maruz kalmanın, beyni etkileyerek bilişsel yetenekleri olumsuz etkilediğinin saptandığını belirtiyor. İnsanlarda ve hayvanlarda sosyal çevreye uyum sağlamaya yarayan belli mekanizmaların olduğunu belirten Heinz, çevrelerinden dışlanmaları sonucunda, bu mekanizmaların biyolojik olarak etkilendiğinin altını çiziyor ve açıklıyor: “Buna stres diyoruz. Örneğin, bir kafeste deneye tabi tutulan iki hayvandan biri daha agresifse, diğer hayvanın hormon sistemi stres hormonu olarak bilinen serotonini salgılıyor. Serotonin, depresyona yol açabilen bir hormon. Salgılanan bu hormon, öğrenmeyi sağlayan dopamin hormonunu da etkiliyor. Bu etkileşimler sonucu beyinde meydana gelen değişiklikler, ileriki nesillere de aktarılabiliyor.“
Profesör Heinz, hayvanlarda tespit edilen bu mekanizmanın, insanlarda da oluşup oluşmadığını araştırıyor. Araştırma sonucu, sosyal stresin, beynimizde ne gibi biyokimyasal tepkilere yol açtığını ve zekâ gelişimimizi etkileyip etkilemediğini saptamak mümkün olacak.

dw.de