“Türkü dinleyen insan farkında olan insandır”

Röportaj
Zuhal Erkek’in röportajı Türk Halk Müziğinin güçlü yorumcusu Sevcan Orhan, uzun süren sessizliğini yeni albümü ile bozdu. Türk halk müziğinin yeni kuşak temsilcilerinden Sevcan Or...
EMOJİLE

Zuhal Erkek’in röportajı

Türk Halk Müziğinin güçlü yorumcusu Sevcan Orhan, uzun süren sessizliğini yeni albümü ile bozdu. Türk halk müziğinin yeni kuşak temsilcilerinden Sevcan Orhan, farklı bölgelerden özenle seçilmiş, 17 türküden oluşan ‘Düşten Gerçeğe’ albümüyle yeniden merhaba dedi. Yaklaşık 1,5 yıllık çalışma sonucu Düşten Gerçeğe albümünü çıkardıklarını söyleyen Orhan, albümünün 17 türküden oluştuğunu; bol türkülü MP3 tadında bir albüm çıkardıklarını ifade etti.

Bizler de Sevcan Orhan’la son çıkardığı albümünü, türküleri ve gençlerin türkülere olan ilgisini konuştuk…

Kısaca albümünüzden bahsedebilir misiniz.  Albümde kimlerle çalıştınız? Bu albüm ne kadar zamanlık bir çalışmanın ürünü olarak karşımızda?

Biz bu albümü yaklaşık 1,5 yılda bitirdik. Repertuar çalışmaları için uzun bir süre ayırdım. Karar vermem zor oldu. Stüdyo aşamasında, bazı süreçlerden dolayı beklemek zorunda kaldık. Bu yüzden albümümü yaklaşık 1,5 yılda tamamlayabildim. Bu albümde söylemek istediğim bütün türküleri söyledim. Albümün içerisinde besteler de var, türküler de... Onun dışında bu albüm için ağabeyim, müzik yönetmenim Cihan Orhan ve çok kıymetli müzisyen arkadaşlarımla çalıştım. 17 tane eser var, albümümde. Albümden ziyade MP3 oldu diyebilirim.  Açıkçası böyle bol türkülü bir albüm olmasını ben istedim. Çünkü sürekli albüm yapmıyorum. Albümü görünce bu duruma en çok radyocu arkadaşlarım sevindi.  “Yaşasın bir sürü şarkılar, türküler çalacağız” diye…

ALBÜMÜMDE SEVDİĞİM TÜRKÜLERİ SÖYLEDİM

Albümünüzde türküleri nasıl belirliyorsunuz?

Albüm için türkü belirlerken hiçbir kriterim yok. Şu tarz olsun, böyle olsun diye şekilcilik anlamında hiçbir şartla sınırlandırmıyorum kendimi. Sadece benim yüreğimden geçenler neyse onları söyledim. Şarkı belirlerken şöyle bir ayrım yaptım sadece; çok hüzünlü olmasın, çok da hareketli olmasın diye düşündüm. Bu dengeyi kurmaya çalıştım. Yöresiydi, anonimdi, besteydi çok da fazla bunlara takılmadım. Neyi sevdimse onu söyledim.

Albümünüzün ismi üzerine konuşmak istiyorum. “Düşten Gerçeğe” Bu albüm ismi nereden geliyor? Niye böyle bir ismi tercih ettiniz?

İki sebebi var; hayalim ailemle birlikte, anne, babam, abim, ben düet yapmaktı. Bu bir hayaldi benim için ve bu albümde bu hayalimi gerçekleştirdim. Gerçekten bir hayal gördüm ve gerçek oldu. Zaten her albüm bir hayal kurmakla başlar. Bir türkü söylemek isterim, türküyü şöyle söylerim, albümün kapağı böyle olsun derim, eserleri şöyle sıralarım diye düşünürsünüz. Bunların hepsi bir hayaldir önce. Bir düş kuruyorsunuz ve gerçeğe döndürüyorsunuz. Albümü elinize aldığınızda da gerçek oldu sonunda diyorsunuz. Bir düş görüyorsunuz ve düşünüz gerçeğe dönüşüyor. Açıkçası albümümün çıkışı, hayalini kurduğum birçok şeyin de artık olduğunu gördüğüm bir zamana denk geldi. O yüzden albümün ismini iki gün boyunca ve “Ve ben bir düş gördüm ve gerçek oldu” diye düşündüm ve sonunda “Adı ‘Düşten Gerçeğe’ olsun” dedim.

İLK KLİP KÖMÜR GÖZLÜME GELECEK

Peki bu albümünüzde klip hangi türküye gelecek?

Arabın Fellahi’yi çok istiyordum, herkes de o şarkıya klip istiyordu. Çok keyifli bir parça.

Eski de bir eser, anonim bir türkü. Adana, Antep, Hatay bölgesinde çok bilinen bir eser. Fakat ülkenin durumu ortada. İnsanlar kan ağlarken hiçbir şey yokmuş gibi böyle bir şarkıya oynaya oynaya klip çekmek istemiyorum.  Bu tarz korkularım da var. Onun için sanırım ilk klip, Kömür Gözlüm olacak. Yaz sonuna doğru da Arabım Fellahi’ye klip çekeriz diye düşünüyorum.

Sevcan Orhan denilince insanların aklına ilk önce “Bahçede yeşil çınar” türküsüyle  geliyor akıllara. Bu şarkıyla bütünleşmenizin sebebi ne?

Hiç bilmiyorum. Parça çok güzel zaten. Türkünün adı da “Bahçede yeşil çınar” değil, “Ben seni gizli sevdim” oldu. Aslında adı “Bahçede yeşil çınar”. Su TV’de bir sabah programında bir bağlama, bir klavye ile bu eseri söyledim. Aslında o gün programda, birçok eser söyledim. Her zaman, çok da severek söylediğim bir türküydü.  Ama ne hikmetse o türkü beni buldu, ben onu bulmadım aslında… Daha sonra Facebook, sosyal paylaşım sitelerinde tıklanma rekorları kırdı. Sonradan da albüme koydum. İyi ki de koymuşum. Şimdi nereye gitsem “Bahçede yeşil çınar” koro halinde söylediğim eserlerden bir tanesi oldu.

Albüm satışı artık başarının kriteri değil, bu bir gerçek. Eskiden çok satan albüm başarılı albümdü; ama şimdi satmayan albümde de çok öne çıkan eserler olduğunu görüyorsunuz. O yüzden başarıyı albümün satışıyla sınırlandırmıyorum.

ARTIK SATMAYAN ALBÜMLER DE BAŞARILI

Genelde sanatçılar albüm satışlarından şikayet ederler. Siz bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Artık sosyal medya ve internet ortamı olduktan sonra albüm satışı diye bir şey kalmadı. Albüm satışı artık başarının kriteri değil, bu bir gerçek. Eskiden çok satan albüm başarılı albümdü; ama şimdi satmayan albümde de çok öne çıkan eserler olduğunu görüyorsunuz. O yüzden başarıyı albümün satışıyla sınırlandırmıyorum. Artık albüm alan insanlar o kadar azaldı ki… Önceden internet, bilgisayarlarımız ya da iş yerimizdeydi, şimdi 7-24 yatağımızda başımızın ucunda, sabah uyandığımızda bile ilk iş telefondan nete bakmak. O yüzden albüm zaten miadını dolduracak bir sektör. Bence artık yapılmayacak, artık insanlar sadece internet üzerinden ulaşacak. Çok kötü bir söylem olacak ama artık yapımcının düşünmesi gereken bir şey bu. Çünkü ben zaten albüm satışından para kazanmıyorum.

GENÇLER HALK MÜZİĞİNİ ÇOK SEVİYOR

Türkiye’de halk müziğinin yerini nasıl değerlendirirsiniz? Özellikle gençlerin türkülere, Türk halk müziğine ilgisi sizce nasıl?

Bilinçli müzik dinleyen bütün gençler halk müziğini çok seviyorlar. Ben bunu konserlere gittiğimde bire bir görüyorum. Hatta konserlerimde yaşlı insanlar kadar genç insanlar geliyor. Yaşlı dediğim, yetmiş yaşında teyzeler de geliyor o ayrı ama orta yaşlı ve üstü insanları kastediyorum. Gençlerin halk müziğine ilgisinin artması için yaşanmışlığının çoğalması lazım. Yani şöyle düşünün: Allah korusun, ölümü de görmesi lazım.  En sevdiğini, yakınını, sıralı ölüm olsun tabii ki ama anneanne, babaanne bile bir kayıptır, küçük yaşta bir çocuk için. Bir kere ölümü görmeli, aşkı tatmalı, siyaseten belki haksızlığa maruz kalmalı, arkadaşından dost kazığı yemeli. Bu deneyimlerle hayatı öğrenecek. On beş yaşında çocuğa türküyü dinletseniz de bir yere kadar anlar. On beş yıldır yaşıyor çünkü. Anne babası dinliyorsa, müzikal olarak da severse dinler. Ama türküleri anlama yaşı on beş değil. Yani bu böyle, belki insanlar bana kızacaklar ama, kendimden yola çıkıp söylüyorum bunu. On beş yaşındaki söyleyişimle otuz iki yaşında söylediğim arasında dağlar kadar fark var. Çünkü ben artık daha çok hissediyorum söylediğim şeyleri. Yani acısıysa acısını daha çok hissediyorum, mutluluksa mutluluğun kıymetini biliyorum. Yaşım geçtikçe daha çok türkülere sarılıyorum. On beş yaşında popüler müziği daha çok dinliyordum. Ama bana duygu veren şeylerin aslında türküler olduğunu yeni yeni anlıyorum. Yeni yeni yaptığım işin aslında ne kadar benim olduğunu, ne kadar beni anlattığını, insanı anlattığını her geçen gün daha çok anlıyorum.

Yani türkülerden tat almak için bir yaşanmışlık olmasının şart olduğunu söylüyorsunuz…

Kesinlikle öyle. Aileden gelmesi çok çok güzel olur. Keşke bütün çocukların anne babaları türkü dinlese. Ama eğer biraz bilinçliyse ve yaşamı sorguluyorsa “Ben bunu yaşadım ama niye yaşıyorum”, “Neden böyle oluyor” diye biraz sorgulayıp farkındalık duygusu gelişmişse, yolu türkülerle kesişir. Çünkü türküleri dinleyen insan farkında olan insandır.

Türk halk müziğinin yeni kuşak sanatçılarından biri olarak türkülerin gençler tarafından tanınmasında önemli bir payınız olduğu bir gerçek. Türk halk müziği söylemek sizin için ne ifade ediyor?

Türkü benim için hayat biçimi, yaşam tarzı. Ben türkü söylemiyorum sadece, aynı zamanda o türküyü yaşıyorum. Ben Anadolu’ya gittiğimde bir Anadolulu gibi olabilirim, çünkü ben onların türkülerini söylüyorum. Dolayısıyla bu benim için bir yaşam tarzı. Memleketimi, annemi, babamı, ağabeyimi, doğduğum evi, sahneye ilk çıktığım zamanları, çocukluğumu, büyüdüğüm anımı, aşkımı, nefretlerimi hepsi barındırıyor türküler… Hepsini türkü söyleyerek yaşıyorum aslında. Söylediğim her türküde mutlaka benden bir şey vardır.

TÜRKÜLERİ DİNLEYEREK TÜKETEMİYORSUNUZ…

Müziğe yeni başlayanlara ne gibi önerileriniz olabilir, özellikle sizin yolunuzdan gitmek isteyenlere?

İşleri çok zor, hiç böyle pembe bir tablo çizemeyeceğim. İnsanlar eskiden bir solistin yapacağı albümü beklerdi. Kişinin albümünü beklerlerdi. Şimdi sanatçının albümünü değil, çıkacak herhangi bir şarkı ya da türküyü bekliyorlar. Kimin söylediğini bile umursamıyorlar. Bu çok zor ve ağır bir süreç. Çünkü söyleyen insanın nasıl yetiştiği, ne yaptığını ne ettiğini çoğu insan artık önemsemiyor. Ne güzelmiş diyor, basıyor dinliyor.  Bir ay, iki ay dinliyor, üçüncü ay belki unutabiliyor. Halk müziğinin güzel bir tarafı da var… Türküleri on yıl sonra dinlediğinde de seviyorsun. Ne hikmetse eskimiyor. Bir türlü eskitemiyorsunuz. Dinlediğinizde yine o döneme geri dönebiliyorsunuz. Ya da o gün başka bir şey oluyor, yine o eseri dinleyebiliyorsunuz. Popüler müzikte hiç öyle bir şey olmadı, en azından bana olmadı. Eski bir pop müzik şarkısını dinliyorum, eskiler çok daha kaliteli, onun da altını çizerek söylüyorum. Şimdi çok seviyorum bir şarkıyı, bir hafta dinliyorum, ikinci hafta dinlediğimde kanalı değiştiriyorum. Çok hızlı tüketiyoruz. Benim bir mağazada üç albümüm de arka arkaya duruyor. Üç önceki albümüm hala satıyor. Firmamdan biliyorum sattığını. Bu güzel bir şey, ama ben yeni bir şeyler ortaya koymaya çalışıyorum.

Biz istesek de türküleri hızlı tüketemiyoruz…

Yapamazsınız. Doğru yapıyorsanız, türkü söyleme işinin hakkını veriyorsanız hiç kimse tüketemez. Koyun bir kenara, “altın yere düşmeyle pul olmaz” derler ya, türküde altın değerindedir, yeter ki doğru yapsınlar işlerini. Şu dönemde artık bu işi başkalaştırarak yapmak gerekiyor. Bir dönem diziler sesi ulaştırmak konusunda çok yardımcı oldular. Film müzikleri, dizi müzikleri, devamında belgesellerde kullanılan müzikler. Öyle bir sahnede, öyle bir türkü girdi ki bunu kim söylüyor, bu nasıl bir türküymüş diyen bir sürü insan çıktı. Dizi ve film  müzik konularına eğilmelerini tavsiye ederim. Eğitim, artık onu söylemiyorum bile, eğitimsiz adım atmasınlar, ne iş olursa olsun…Başımıza ne geldiyse zaten bilmezliğimiz yüzünden geldi. Gerçekten öyle. Düzgün eğitimini alsınlar, ustalarını çok iyi dinlesinler. Başka söyleyebileceğim bir şey yok, şansları yaver gider umarım. Çünkü şans da bir o kadar önemli.

Son olarak bundan sonraki müzik çalışmalarınız nasıl devam edecek?

Aynı, benim hiç öyle ütopik hayallerim yok. Hayal dünyasında hiç yaşamıyorum, kaygılarım da yok, türkü söylediğim için çok rahatım. Bu benim beşinci albümüm, üçüncü albümüm hala satıyor. Ben işimi düzgün yaptığım sürece, insanları yanıltmadığım sürece hiç korkularım ve kaygılarım olmayacak. Ben türkü söylemeye devam edeceğim. Her kulvarda da var olmaya devam edeceğim. Çünkü türkü söyleyen insan hayatın her yerinde olmalı. Herkesten daha fazla olmalı. Çünkü ben iddia ediyorum, kendi coğrafyamı, insanımı iyi tanıyorum. Çünkü türküleri söylüyorum, biliyorum. Onun için beni izleyen; televizyonda, radyoda beni dinleyen, sosyal medyada beni gözleyen insanı ben de tanıyorum. Belki ismini, yüzünü bilmiyorum ama onlar beni tanıdıkları gibi ben de onları tanıyorum.

ON5YİRMİ5