IŞİD bir sonuç, onu doğuran nedenlere bakmalı

Röportaj
Gizem Gül’ün röportajı Cumhurbaşkanı Erdoğan, IŞİD ile mücadelede Türkiye’nin üzerine düşen adımları atacağını söyledi. “Katkımız askeri, siyasi her türlü desteği kapsar” dedi....
EMOJİLE

Gizem Gül’ün röportajı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, IŞİD ile mücadelede Türkiye’nin üzerine düşen adımları atacağını söyledi. “Katkımız askeri, siyasi her türlü desteği kapsar” dedi. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da askeri destek vermek illa kurşun sıkmak anlamına gelmiyor; lojistik ve istihbarat anlamında bir işbirliği olabilir şeklinde konuştu. “Türkiye bundan sonra nasıl bir IŞİD politikası izler?” sorusunu Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergün Yıldırım‘a sorduk. Türkiye’nin IŞİD karşısında oluşturulan koalisyonda yer almasının koalisyonun bölgedeki ve uluslararası düzeydeki meşruyetini arttıracağını ifade eden Prof. Dr. Ergün Yıldırım, IŞİD’in aslında bir sonuç olduğunu ve IŞİD gibi terör örgütlerini doğuran nedenleri sorgulamanın gerekliliğine dikkat çekti.

Türkiye IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyona nasıl bir katkı sağlar?

Türkiye’nin IŞİD’le ilgili kararlar alması önemli. IŞİD yeni ortaya çıkan ama bölgede çok yönlü etkileri olan bir terör örgütü. Bu terör örgütü sadece Irak ve Suriye’yi etkilemiyor, tüm dünyayı etkiliyor ve belki de en fazla Türkiye’yi etkiliyor. Çünkü  Türkiye’nin IŞİD’in hareket alanıyla ilişkili 1200 km’lik sınırı var. Bu da Türkiye’yi çeşitli açılardan olumsuz olarak etkiliyor, mülteciler dalgası bunun en başında geliyor. Bunlardan başka PKK ve PYD etrafındaki çeşitli oluşumlar Türkiye’yi çözüm süreciyle bağlantılı olarak etkiliyor. Bütün bunlardan dolayı Türkiye IŞİD meselesine daha hassas ve etkili biçimde yaklaşmak istiyor. Rehineler krizi aşıldıktan sonra Türkiye’nin bu konuda daha aktif bir siyaset içinde olacağını düşünüyorum. Bu nedenle Türkiye’nin bölgesel sınırının uzunluğu, mülteciler sorunu, IŞİD’in sadece Türkiye’ye yönelik değil, bütün Müslüman ülkelerde gençlere yönelik girişimde bulunması gibi faktörleri düşünerek koalisyonda daha etkin bir biçimde yer alacağını düşünüyorum. Türkiye’nin koalisyonda yer alması insani yardımlar olduğu kadar lojistik, istihbarat ya da askeri anlamdaki desteklere de uzanabilir. ABD’de yapılan görüşmelerden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarından bunu anlıyoruz. Ama şu an itibariyle Türkiye askeri yapısıyla karadan müdahale edecek gibi sonuçlar çıkarmak zor ve bu aceleci bir yaklaşım olur. Her türlü seçeneğin de bu katılım içinde var olacağını düşünüyorum. 

ABD TÜRKİYE’Yİ YENİDEN CİDDİYE ALMA İHTİYACI HİSSETTİ

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Türkiye’nin IŞİD karşıtı koalisyonun çok önemli bir parçası olduğunu ve IŞİD’e karşı verilen çabaların ön saflarında yer alacağını söyledi. Kerry’nin bu sözleri ne anlama geliyor?

John Kerry henüz daha rehine krizi çözülmeden önce Türkiye’ye gelerek çeşitli girişimlerde bulundu. ABD’de bu konuyla ilgili olarak Türk Dışişleri Bakanı ile görüşmeler yapıldı. Türkiye NATO’nun bir üyesi ve Ortadoğu’da NATO üyesi olan tek ülke. O nedenle Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde zaman zaman krizler yaşandıysa da uzun vadede düşündüğümüz zaman Türkiye ve ABD stratejik ittifakı olan iki ülke. ABD tarafından birkaç yıl önce Türkiye için model, partner gibi ifadeler kullanılıyordu, şimdi bunların yeniden öne çıktığını düşünüyorum. Çünkü kuzey tehdidi Suriye, Gürcistan ve Ukrayna meselesinde olduğu gibi kendini yeniden hissettirdi ve ABD Türkiye’yi yeniden ciddiye alma ihtiyacı hissetti hem de Türkiye’nin bu ilişkiyi önemsediğini düşünüyorum. Bu nedenle Kerry’nin açıklamalarını bu doğrultuda okursak Türkiye’nin bu koalisyonda etkin bir biçimde yer alacağını söylememiz mümkün. 

TÜRKİYE’NİN KOALİSYONDA YER ALMASI KOALİSYONU GÜÇLENDİRİR VE ULUSLARARASI MEŞRUİYETİNİ ARTTIRIR

Türkiye’nin IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyonda ön alması Ortadoğu’da gücünü nasıl etkiler?

Türkiye Ortadoğu’da birçok açıdan büyük bir ülke. Mesela, diğer ülkelere göre nüfusu daha büyük; daha büyük bir ordusu var, daha modernleşmiş, demokrasisi daha gelişmiş bir ülke. Dolayısıyla Türkiye’nin bu koalisyona katılması, bu koalisyonu güçlendirir ve koalisyonun bölgedeki ve uluslararası meşruiyetini de arttırır. Ayrıca IŞİD’in bir terör örgütü olduğu noktasında algıları güçlendirir ve bölgedeki bir sorunun bölge devletlerinin katılımıyla çözüleceği yönündeki inancı da arttırır. “ABD geldi, bölgeye girdi ve sorunumuzu çözüyor” gibi halk arasında bir algının oluşması yerine “ABD geldi ama aslında bu koalisyonda yer alan bölgenin devletleri var” şeklinde kendi sorunlarımızı kendimiz çözmede sorumluluklar yüklenmek algısını da güçlendirir. Türkiye’nin koalisyona katılmasında birçok farklı, olumlu etkisi olacaktır diye düşünüyorum. 

TÜRKİYE GÜVENLİK TEHDİDİNE KARŞI GEREKLİ ÖNLEMLERİ ALIYOR

Türkiye’nin IŞİD’e karşı politikası kapsamında atacağı adımlar Türkiye’de güvenlik tehdidine neden olur mu?

Dünyada genel olarak küreselleşmenin getirdiği zafiyetlerden dolayı güvenlik sorunları var. Dünyanın en gelişmiş olan, güvenlik açısından en üst düzeyde teknoloji, istihbarat ve sistemi kullanan ülkelerden de IŞİD’e katılanlar var. Dolayısıyla bu genel bir zafiyet ve bu zafiyet içinde Türkiye de elbette yer alıyor ama Türkiye’nin 1200 km’lik sınırı, mültecilerin Türkiye’ye yığılması gibi faktörlerden kaynaklanan özel bir konumu da var. Bu faktörlerin getirdiği birtakım terör riskleri var elbette ama bu riskler Türkiye’nin sadece koalisyona katılmasıyla oluşan riskler değil. Zaten şu anda da bu riskleri taşıyoruz. Türkiye bu riskleri görüyor ve bu risklere karşı ciddi önlemler almaya çalışıyor. 50 bin askerin sınıra yığıldığı, havaalanlarında kontrollerin arttırıldığı, IŞİD’e sempati duyan 6 bin kişinin üzerinde kişinin Türkiye’ye sokulmadığı, 1000 kişinin sınır dışı edildiği haberlerini okuduk. Elbette Türkiye bu riskleri görüyor ve birtakım önlemler alıyor, bundan sonra da bu önlemleri alacaktır. Dolayısıyla koalisyon Türkiye’nin güçlenmesi ve Türkiye’nin kendi sınırlarını ve IŞİD’den gelecek olumsuz etkileri korumak konusunda daha uluslararası meşruiyete sahip olacağını da görmemiz gerekiyor. Ciddi güvenlik sorunlarının doğacağına ben inanmıyorum.

AK PARTİ TABANINDAKİ ANTİ-BATICILIK ERDOĞAN’IN KARİZMASIYLA AŞILIR

Türkiye’nin IŞİD’e karşı batıyla birlikte fiili bir harekata katılması Ak Parti tabanında rahatsızlık doğurmaz mı? Her ne kadar IŞİD’e karşı da olsa batı ittifakı ile hareket etmek bir rahatsızlık doğurmaz mı? 

Son 1,5 senedir biraz anti-Batıcı eğilimler Ak Parti tabanında gelişmiş olabilir ama ben bunu genel olarak çok normal görmüyorum, bu Türkiye’nin kendi iç dünyasında yaşadığı birtakım kutuplaşmalar ürünü yoksa genel olarak 12 yıllık Ak Parti’ye ve Ak Parti’nin tabanına baktığımız zaman bir Batı karşıtlığının olmadığını görürüz. Son 1 yıldaki tıkanıklığa rağmen AB ile entegrasyon sürecini yaşadık ve uzun süre alkışlandı bu, dolayısıyla Batı ile ittifak etmesi bir sorun oluşturmaz. Şu an konjonktürün getirmiş olduğu bir anti-Batıcılık var, bunun da Ak Parti’nin önderliğinin etkisiyle; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü karizmasıyla, yapılacak açıklamalarla, ortaya konulacak perspektiflerle de kolaylıkla aşılabileceğini düşünüyorum.

TÜRKİYE BAŞLANGIÇTA KOALİSYONA KATILMAMAKLA ‘RAHATSIZLIK’LARINI DÜNYA KAMUOYUNA GÖSTERMEK İSTEDİ

Türkiye’nin IŞİD politikasındaki bu değişikliği IŞİD sonrasıyla ilgili Ortadoğu’da bir konsensüsün oluşturulduğunun işareti olarak yorumlanabilir mi?

Türkiye Arap Baharı ile birlikte Ortadoğu’ya yönelik bir siyaset takip etti. Bu siyaset kapsamında önemli açılımlarda bulundu, bölgede ciddi anlamda demokratikleşme, toplumsal hareketin siyasete katılması, devletle ilişkilerde gerginliğin aşılması konusunda rahatlıklar getirecekti ama bu siyaset uluslararası düzen tarafından desteklenmedi, ondan sonra darbeciler iktidara geldi, yeni terör örgütleri ortaya çıktı, çatışmalar meydana geldi. Türkiye başlangıçta koalisyona katılmamakla bu konudaki rahatsızlıklarını dünya kamuoyuna göstermek istedi. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan BM’de dün yaptığı konuşmada “Ben Ortadoğu’da belli bir siyaset izledim, bu siyaset demokrasiye paraleldi.” şeklinde konuştu. Türkiye bu nedenlerle Cidde bildirisini imzalamadı ama Türkiye artık bu mesajlarının anlaşıldığına inanıyor. Dolayısıyla rehineler krizi de aşıldıktan sonra koalisyonda yer alması hem ulusal çıkarları açısından hem de bölgenin istikrarı açısından olumlu olacağını düşünüyor, bundan dolayı da koalisyona dahil olma şeklinde bir irade ortaya koydu.  

ÖNCE ‘İNSANLAR NEDEN IŞİD’E KATILIYOR’ DİYE SORGULAMAK LAZIM

IŞİD’e yapılan operasyon sorunu çözer mi? Çünkü bu tür örgütlere bugüne kadar yapılan operasyonlar sorunu çözmedi derinleştirdi. Dün El Kaide vardı, bugün IŞİD var… Dünyadaki genel haksızlık giderilmediği sürece başka örgütlerin ortaya çıkması nasıl engellenir?

Her şeyden önce insanlar neden IŞİD’e katılıyor bunu sorgulamak lazım. İnsanlar ailelerini, işlerini terk edip, kilometrelerce yol kat ederek, sınırları geçerek, tutuklanmayı göze alarak ve bütün hayatlarını ortaya koyarak IŞİD’e katılıyorlar. Bu sadece parayla olabilecek bir şey değil. Gençleri, insanları buna iten sosyolojik dinamikler nedir diye bakmak gerekiyor. IŞİD’e karşı toplumun bir desteği var, kabilelerin IŞİD’e neden destek verdiklerini bakmak lazım. Ekonomik düzenin adaletli olmaması;  yoksulluğun belli bölgelerde derinleşmesi; hukukun, adaletin, insan haklarının uygulanmaması gibi dünya üzerindeki egemen sistemin zafiyetinden kaynaklanan sorunlar var. 

İNSANLAR ADALETİ HUKUK VE DEMOKRASİYLE ELDE EDEMEYİNCE ŞİDDET VE TERÖRE YÖNELİYOR

Dolayısıyla insanların adaleti demokrasiyle ve hukuk devletiyle elde edemeyince şiddet ve teröre yönelmeleri söz konusu. Hem yerel hem de dünya düzeyindeki toplumların bütün bunlar üzerine düşünmesi gerekli. Çünkü bir bölgede ortaya çıkan terör sadece orada sınırlı kalmıyor, herkesi etkiliyor. 

BU SORUNU DOĞURAN ŞARTLAR DÜZELMEDİKÇE YARIN BAŞKA TERÖR OLAYLARI ORTAYA ÇIKAR

Askeri müdahalelerle bu sorun geçici olarak çözülebilir ama bu sorunu doğuran ekonomik şartlar, sosyolojik şartlar düzeltilmedikçe yarın başka terör olaylarını üretir, başka çatışmaları yeniden ortaya çıkarır ve istikrarsızlık yeniden ortaya çıkar. O nedenle daha geniş bir biçimde bunları meydana getiren ekonomik ve siyasal şartların düşünülmesi, müzakere edilmesi ve çözümü için daha radikal birtakım projelerin geliştirilmesi gerekir. 

On5yirmi5