Dergiler artık toplumsal ihtiyaç yaratmıyor

Röportaj
Abdullah Güner’in röportajı “Türkiye’de Dergiciliğin Sorunları” başlığında Türkiye’de yayınlanan edebiyat, sanat ve düşünce dergileriyle dergiciliğin sorunlarını konuşuyoruz. Tü...
EMOJİLE

Abdullah Güner’in röportajı

“Türkiye’de Dergiciliğin Sorunları” başlığında Türkiye’de yayınlanan edebiyat, sanat ve düşünce dergileriyle dergiciliğin sorunlarını konuşuyoruz.

Türkiye’de dergiciliğin bugününü, yaşadığı problemleri, gelecekte ne gibi değişimler geçireceklerini, internetle birlikte yaşadıkları dönüşümleri vb. sorunlarına yönelik hazırladığımız soruları dergi temsilcilerine yönelttik. “Türkiye’de Dergiciliğin Sorunları” yazı dizimize ilk olarak Varlık dergisiyle başlıyoruz.

Varlık dergisi, 15 Temmuz 1933’te Yaşar Nabi Nayır tarafından yayımlanmaya başlanan aylık sanat ve edebiyat dergisidir. Batı edebiyatı çevirileri ve şiirleriyle, öz Türkçe anlayışıyla tanınan Varlık, kesintisiz yayınıyla günümüze kadar gelmiş çok az sayıdaki edebiyat dergilerinden biridir.

Melih Cevdet Anday, Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Ece Ayhan, Attila İlhan, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Semih Poroy, Tomris Uyar gibi edebiyatçıların ilk edebi ürünlerini yayınladıkları dergi olan Varlık; ifade özgürlüğünü, kültürel zenginlikleri korumayı ve çoğaltmayı, genel okuyucu kitlesi tarafından erişilebilirliği ve okunabilirliği ilkelerine dayalı yayın politikasıyla yayın hayatına devam ediyor.
“Cumhuriyet kültürünün sacayaklarından biri” olarak nitelendirilen Varlık, bugün Enver Ercan‘ın yönetiminde, her ay edebiyat, kültür, toplum ya da siyaset gündeminden bir “özel dosya”, usta kalemlerden yazı, öykü ve şiirler, yeni imzalar ve kapsamlı bir Kitap Eki ile çıkıyor.

Türkiye’de dergiciliğin sorunlarını Varlık dergisi yayın yönetmeni Enver Ercan’la konuştuk.

“TÜRKÇE EDEBİYATIN VARLIĞINI GÖSTERMEK VE KALİTELİ EDEBİYATA MECRA AÇMAK”

Öncelikle bize derginizi tanıtır mısınız? Hangi amaçla ne zaman yayın hayatınıza başladınız? Ne tür eserler yayınlıyorsunuz? Yayın politikanız nedir?

Varlık dergisi 15 temmuz 1933’te çevirmen, şair ve yazar Yaşar Nabi Nayır tarafından ilk sayısı yayınlanarak piyasaya çıktı. Amaç ilk sayının sunuşunda belirtildiği gibi Türkçe edebiyatın varlığını göstermek ve kaliteli edebiyata bir mecra açmaktı. Dergimiz o günden bu yana ulusal ve uluslar arası yazar ve şairlerin, düşünürlerin kurgu veya kurgu dışı öykü, şiir ve denemelerine yer veriyor. Ayrıca küçük bir kitap tanıtım/eleştiri bölümü de var. Yayın politikası ifade özgürlüğü, kültürel zenginlikleri korumak ve çoğaltmak, genel okuyucu kitlesi tarafından erişilebilirlik ve okunabilirlik ilkelerine dayalı.

İngiliz edebiyat tarihçisi Mark Parker, 1800’lü yıllarda İngiltere’de dergiciliğin “soyluluk mücadelesi” için bir araç olma özelliği gösterdiğini söylüyor. Osmanlı’dan günümüze Türkiye’deki dergiciliğin tarihsel gelişimini de düşündüğünüzde bizde yayınlanan dergilerin nasıl bir mücadelenin aracı olduğunu düşünebiliriz? Bu anlamda Türkiye’de dergiciliğin geçmişini, hangi dönemlerden geçerek bugünlere ulaştığını söyleyebilirsiniz?

Bu soruyu edebiyat tarihçilerinin cevaplandırması daha uygun olur. 

“DERGİLER ARTIK TOPLUMSAL BİR İHTİYAÇ YARATMIYOR”

Türkiye’de dergilerin eskiden bir okul işlevi gördüğünü, yeni düşünceler doğurduğunu, fikir tartışmaları yürüttüğünü biliyoruz. Düşüncenin ve hayatın merkezinde olan dergileri bugün baktığınızda nerede görüyorsunuz?

Dergilerin artık toplumsal bir ihtiyaç yaratmadığını söyleyebilirim. Çünkü edebiyatın kendisi ihtiyaç yaratmıyor. Kitaplar 1000 adet basılıyor, şiir kitabı ise 500 adet. Böyle bir ortamda edebiyat dergileri çok etkili konumda değil. Ama yine de bağımsız olanlar toplumun itici gücü olma gayreti içindeler. Bir ölçüde de olsa bunu başarıyorlar. Sözgelimi Varlık dergisinin işlediği konuları kurum veya medya dergisi sulandırmadan işleyemez, cesaret edemez.

“DERGİCİLİK HEYECAN İŞİ… TABİİ Kİ GENÇLİĞE YAKIŞIYOR”

İki de bir kapanan, satmayan, okunmayan, sürekli olduğu yerde dönüp duran, boyu ne uzayan ne de kısalan dergilerin olduğuna şahidiz. Matbu dergilerin en temel sıkıntılarından birisi de ya ferdi ya da belli gruba dayanarak belli bir süre sonra kısır döngüye hapsolmaları. Dergilerin böylesine bir kısır döngüye hapsolmasının nedenleri nelerdir? Bunun dergiciliğe olumlu ya da olumsuz anlamda sonuçları neler oluyor?

Dergiciliğin kaderi bu. Cemal Süreya “şiir dergisi dediğin birkaç sayı çıkar, sonra da batar” demişti. Bunu övünçle söylemişti yakışanı bu anlamında. Dergicilik bir heyecan işi. Tabii ki gençliğe yakışıyor. Gençlerin de pek parası olmaz. Birkaç sayıya yeter ancak. Ama başka gençler çıkar, bayrağı devralır. Bugün Türkiye’de kurumlarınki de dahil 1000’in üzerinde dergi çıktığını biliyor musunuz?

“DİJİTAL ARŞİVİMİZ 2008’DEN BERİ YAYINDA”

Günümüzde dergiler internetle birlikte bir değişim dönüşüm geçiriyor. Matbu dergiler her geçen gün okur kaybedip kapanırken, internet dergileri gün geçtikçe daha da çoğalıyor… Türkiye’de son yıllarda okur sayısı düşüyor kullanıcı sayısı artıyor. Peki tablet bilgisayarlar ve mobilleşen dünya dergicilik için bir tehdit mi yoksa bir fırsat mı olacak?

Her ikisi de. Sonuçta yayıncılık, ister dergi veya gazete,  ister kitap olsun, esas itibariyle bir içerik tasarım/üretimi ve dağıtımı demektir. İçeriğin kağıda basılı veya elektronik formatta okur kitlesine iletilir olması yayıncılık faaliyetini yok edecek bir şey değildir. Özetle, kağıda basılı yayınların sürdürülebilirliğini tehdit eden teknolojik gelişme, o yayınların içeriğinin çok daha çabuk ve hızlı ve geniş kitlelere iletilme fırsatını sağlıyor aynı zamanda.

Tablet ve mobil uygulamalara derginizi hazırlıyor musunuz? Gelecekle ilgili planlarınız neler?

Evet, daha çok başındayız işin ama eldeki mâli ve teknoloijik olanaklarla ne yapılabilecekse yapıyoruz. Bu arada 2008 den beri bir dijital arşivimiz yayında, halen www.belgelik.net sitesinde erişilebiliyor. 

“TELİF ÜCRETİNDE CENTİLMENLİK ANLAŞMASI YAPIYORUZ”

Derginizin reklam, dağıtım, telif ücreti gibi problemlerini nasıl çözüyorsunuz. Bu anlamda dergiciliği genel anlamda problemlerini düşündüğünüzde, Türkiye’de dergiciliğinin içinde bulunduğu çıkmazların neler olduğunu düşünüyorsunuz?

Reklam problemini, ilan vermeyerek çözüyoruz! Tecrübemiz bize basılı ya da görsel/işitsel mecralarda yapılan dergi tanıtımlarının maliyetine değmediğini gösterdi. Dağıtım sorunu ise ezelden beri var Türkiye’de ve en sonunda -5 yıl kadar önce YAYSAT ve diğer gazete dağıtım tekellerinin ortaya koyduğu şartlar yüzünden- yaygın dağıtımdan vazgeçtik daha birçok aylık veya 2-3 aylık kültürel yayınla birlikte.

Sonuçta dergi abonelere dolaysız, Kültür Bakanlığı’nın (halk) kütüphaneleri ve diğer benzer kurumlar ve kitapçılar vasıtasıyla dolaylı olarak okura ulaşıyor. Yalnızca dergi dağıtımı yapan bir dağıtım firmasıyla çalışmamız işimizi nisbeten kolaylaştırıyor ama yayın dağıtımdan çıkmamızın getirdiği satış kaybını tam olarak telafi etmiyor. Ayrıca halk kütüphanelerinin ta en başından beri maalesef politik mülahazalardan bağımsız, tutarlı ve objektif bir satınalma / abonelik politikası yürütmemesi, bu (aslında çok önemli) dağıtım kanalına güvenmemize izin vermiyor. (Kimi yıllar 500-800- 1100 olan abone sayısının kimi yıllar 0 (sıfır) 100 vb adetlere indiğine tanık olmuşuz bir kere!)

Telif ücreti meselesi bütün dünyadaki benzer yayınlarda olduğu gibi, yazarlar ve şairler (başka türlüsü mümkün olmayacağından) daha çok gönüllülük esasına göre katkıda bulunduklarından bir centilmen anlaşması çerçevesinde sorun olmaktan çıkıyor. Çok mütevazi düzeyde de olsa, özellikle sipariş edilen kapak konusu dosyaları hazırlayan ve içerik sağlayanlara, sürekli sayfaları bulunan yazarlara telif ücreti ödeniyor tabii ki. Unutmamak gerekir ki bu kadar kısır bir yayın ortamında birçok değerli düşünce ve edebiyat insanı için saygın bir dergide yayınlanmak yeterince ödül oluyor zaten.

Yukarıdaki satırlardan –çıkmaz demeyeceğim, çünkü bir şekilde işin içinden çıkıyoruz işte- dergiciliğin sorunları ve ilginç yanları anlaşılıyor sanırım.

“EDEBİYATA İLK ADIMINI VARLIK DERGİSİNDE ATAN YAZARLAR”

Bugünün dergileri yazar yetiştiriyor mu? Sizin derginizde yetişen yazarlar kimler oldu?

Yazar yetiştirmek iddialı bir söz. 1950’lere, 1960’lara kadar dergilerin böyle bir misyonu vardı bence. Şimdi “edebiyata ilk adımını sizin derginizde atmış yazar var mı?” diye sormak en doğrusu. Melih Cevdet Anday, Behçet Necatigil, Sabahattin Kudret Aksal, Alpay Kabacalı, Hasan Bülent Kahraman, Nazlı Eray, Behçet Çelik, Sema Kaygusuz, Şebnem İşigüzel, Müge İplikçi, Nilay Özer, Mehmet Erte, Süreyya Evren ilk aklıma gelenler.

Ayrıntılı Bilgi: www.varlik.com.tr

On5yirmi5