‘Dergicilik somut bir cemaat meselesidir’

Röportaj
Abdullah Güner’in röportajı “Türkiye’de Dergiciliğin Sorunları” yazı dizimize Özgün İrade Dergisi ile devam ediyoruz. Özgün İrade Dergisi, bağımsız bir İslamî duyarlılık ve ideal eksenini kendisine te...
EMOJİLE

Abdullah Güner’in röportajı

“Türkiye’de Dergiciliğin Sorunları” yazı dizimize Özgün İrade Dergisi ile devam ediyoruz.

Özgün İrade Dergisi, bağımsız bir İslamî duyarlılık ve ideal eksenini kendisine temel alarak 10 yılı aşkın süredir aylık olarak yayın yapan bir dergi. Dergi ilmî, fikrî ve siyasî bir başlık altında yayın çalışmalarını sürdürüyor.

Türkiye’de dergiciliğin sorunlarını Özgün İrade Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ümit Aktaş’la konuştuk.

“DERGİ, ELEŞTİREL VE MESAFELİ BİR DURUŞU BENİMSİYOR”

Öncelikle bize derginizi tanıtır mısınız? Hangi amaçla ne zaman yayın hayatınıza başladınız? Ne tür eserler yayınlıyorsunuz? Yayın politikanız nedir?

Özgün İrade Dergisi, on yılı aşkındır yayınlanmakta olan, aylık bir dergi. Derginin yayıncılık ilkesi, temel olarak bağımsız bir İslamî duyarlılık ve ideal eksenindedir. Bu amaçla, Çıra Yayıncılık tarafından yayınlanmaktadır. Derginin bir internet sitesi de bulunmaktadır. Dergi ilmî, fikrî ve siyasî bir başlık altında yayınlanmaktadır. Yayın politikası olarak, bağımsızlığını korumaya çalışan, eleştirel ve mesafeli bir duruşu benimseyen dergi, daha çok özgün çalışmalara yer vererek geniş bir kesime hitap etmeye çalışmaktadır.

“İSLAMCILIK  MÜCADELESİ, KENDİSİNİ DERGİLER ETRAFINDA TEŞEKKÜL EDEN AKIMLARDA İFADE ETMİŞTİR”

İngiliz edebiyat tarihçisi Mark Parker, 1800’lü yıllarda İngiltere’de dergiciliğin “soyluluk mücadelesi” için bir araç olma özelliği gösterdiğini söylüyor. Osmanlı’dan günümüze Türkiye’deki dergiciliğin tarihsel gelişimini de düşündüğünüzde bizde yayınlanan dergilerin nasıl bir mücadelenin aracı olduğunu düşünebiliriz? Bu anlamda Türkiye’de dergiciliğin geçmişini, hangi dönemlerden geçerek bugünlere ulaştığını söyleyebilirsiniz?

Dergilerin “hür tefekkürün kalesi” olduğunu söyleyen Cemil Meriç, bu “soyluluk”a, bir de “hür”lüğü eklemiştir. Özellikle ülkemizdeki İslamcılık mücadelesi, kendisini büyük ölçüde dergiler etrafında teşekkül eden akımlar (mektepler)’da ifade etmiştir. Bu eğilim her ne kadar günümüzde de sürmekteyse de, süreç içerisinde partisel siyasal hareketler, fikrî hareketlerin enerjisi kadar düşünsel birikimini de soğurarak, dergiler etrafında şekillenen bu itibarı zayıflatmışlardır. Günümüzde hayatiyetlerini sürdüren dergiler, büyük ölçüde bu nedenle uzun soluklu değildir ve genellikle cemaatlerin “organik” yayın organlarıdır. Bu ise dergilerin düşünsel performansları kadar bağımsızlıklarını da doğrudan etkilemektedir. Her ne kadar yayıncılık geçmişe göre daha kolaylaşmışsa da, bu ve benzeri etkenler, dergileri giderek birer mektep olma hüviyetinden uzaklaştırmaktadır. Beri yandan internet yayıncılığının görece avantajları ve kolay ulaşılabilirliği, dergiciliği daha da zorlamaktadır.

“DERGİLER, KORUYUCU VE ÜRETİCİDİR”

Türkiye’de dergilerin eskiden bir okul işlevi gördüğünü, yeni düşünceler doğurduğunu, fikir tartışmaları yürüttüğünü biliyoruz. Düşüncenin ve hayatın merkezinde olan dergileri bugün baktığınızda nerede görüyorsunuz?

Dergiler, görece olarak zayıflıklarına karşı, hâlâ bu özelliğini, yani düşüncenin, özellikle de bağımsız düşüncenin merkezinde olma özelliklerini sürdürmektedirler. Beri yandan edebiyat, felsefe, tarih gibi alanlarda da dergiler hâlâ önemli bir işlev yürütmektedirler. Özellikle şiir gibi, hemen her alanla yakından ilgili bir (sanatsal, düşünsel ve siyasal) etkinlik sürebilmekteyse, bu daha çok dergilerin bu koruyucu ve üretici çabaları sayesindedir. Yenilikçi ve öncü vasfını sürdürebilen düşünsel ve siyasal faaliyetler de kendilerini daha çok dergiler etrafında ifade edebilmektedirler. Bu anlamda dergilerin itibarı ve işlevleri zayıflasa da, devam etmektedir. Bu, bir anlamda ülkemizdeki toplumsallığın, bu alanlarda hâlâ ne kadar dinamik ve canlı olduğunun da bir göstergesidir. Dergiler bu anlamda bir volkan gibi, toplumsallığın alt katmanlarındaki bu dinamizmin açığa çıktığı yerleri işaret ve ifade etmektedir. O nedenle dergiciliğin farklı nedenlerle küçümsenmesi veya itibarsızlaştırılmaya çalışılması doğru değildir.  Özellikle ideolojik faaliyetleri meydan etkinliklerine ve hatta doğrudan siyasal etkinliğe hasreden anlayışların, siyasal ya da sivil aktivizmin enerjisini ideolojik ve düşünsel üretim ve etkinliklerden sağladığını, bunların da büyük ölçüde dergiler etrafında üretildiğini unutmamalıdırlar.

“DERGİLERDE BİZ, BİR DÖNEMİN ASLİ RUHUNU EN MUŞAHHAS BİR BİÇİMDE GÖREBİLİRİZ”

İki de bir kapanan, satmayan, okunmayan, sürekli olduğu yerde dönüp duran, boyu ne uzayan ne de kısalan dergilerin olduğuna şahidiz. Matbu dergilerin en temel sıkıntılarından birisi de ya ferdi ya da belli gruba dayanarak belli bir süre sonra kısır döngüye hapsolmaları. Dergilerin böylesine bir kısır döngüye hapsolmasının nedenleri nelerdir? Bunun dergiciliğe olumlu ya da olumsuz anlamda sonuçları neler oluyor?

Ne yazık ki birer düşünsel etkinlik olan dergiler, ister istemez piyasa şartlarına tâbiler ve faaliyetlerini sürdürebilmek için satış, reklam, kamuoyu, okuyucu ve elbet en önemlisi yazar kadrolarınca da desteklenmeye muhtaçtırlar. Ama bu yine de temelde dergilerin bunlara muhtaçlığı anlamına gelmemeli. Söyleyecek bir sözü olan ya da belli bir toplumsal-siyasal-düşünsel duyarlılığı ifade etmeye çalışanlar, bunu bir şekilde ifade ederler. Bu tıpkı yeraltında biriken enerjinin uygun bir biçimde yerüstüne çıkması gibidir; yani kaçınılmazdır. Ancak bu kaçınılmazlığın kullanacağı araçlar değişebilir. Dergiler bu anlamda, bu enerjinin amaçsız ve fikirsiz toplumsal patlamalarda heba edilmemesi, yararlı ve amaçlı bir çevreye kavuşması açısından önemli bir işlev görmektedir. O nedenle dergilerde biz, bir dönemin asli ruhunu en müşahhas bir biçimde müşahede edebiliriz. Derginin çok satması bir piyasa meselesidir; yoksa derginin asli değerinin veya temsil/fikir gücünün bir işareti değildir. Fikir, edebiyat veya siyaset tarihi açısından oldukça önemli oldukları halde, sadece tek sayı çıkabilmiş olan dergiler de vardır ve bu, onların önemlerini asla azaltmaz.

“DERGİCİLİK,  SOMUT BİR (ENTELEKTÜEL) CEMAAT MESELESİDİR”

Günümüzde dergiler internetle birlikte bir değişim dönüşüm geçiriyor. Matbu dergiler her geçen gün okur kaybedip kapanırken, internet dergileri gün geçtikçe daha da çoğalıyor… Türkiye’de son yıllarda okur sayısı düşüyor kullanıcı sayısı artıyor. Peki tablet bilgisayarlar ve mobilleşen dünya dergicilik için bir tehdit mi yoksa bir fırsat mı?

Nasıl ki bir dönem sözlü kültürden yazılı kültüre geçiş, belli bir kriz çevresinde gerçekleşmişse, günümüzde de başka bir kriz yaşamaktayız. Yazılı matbuat yerini giderek dijital organlara bırakıyor. Ama bu sonuçta “dergi”lere karşı değil, dergilerle birlikte süregiden bir değişim. Ve hatta belki de, sürekli iktisadi güçlüklerden yakınan dergicilik açısından bir fırsat. Ama işin bu yönü sadece soyut ve teknik bir yayıncılık meselesidir. Oysa “dergicilik”, bunun da ötesinde somut bir (entelektüel, siyasi, sanatsal) cemaat meselesidir. Bu cemaatin etrafında şekilleneceği, buluşacağı, görüşeceği bir mektep, bir ocak işlevini görmektedir dergiler. Özellikle günümüz modern kentlerinde ideallerinin peşinde koşan, kendilerine bir çıkış yolu arayan ya da giderek mekânsızlaşan insanlar açısından bir sığınak, bir yol, bir mekân işlevi gören dergileri, salt bir internet yayıncılığı mesabesinde telakki etmek elbette doğru olmaz. Bu işin sadece teknik yanıdır. Oysa dergiciliğin aslı önemli tarafı, o somut birlikteliği ve sıcaklığı sağlaması ve kaybedilmekte olan mekânı ikame etmesidir. Özellikle günümüz insanı açısından dergiciliğin asıl ihtiyaç duyulan yönü, işte burasıdır.

“SONUÇTA, BIÇAK SIRTINDA OLAN BİR YAYINCILIK YÜRÜTMEK MECBURİYETİNDESİNİZ”

Tablet ve mobil uygulamalara derginizi hazırlıyor musunuz? Gelecekle ilgili planlarınız neler?

Açıkçası işin bu yönü üzerinde pek de durmakta değiliz. Sanırım işin bu tarafı, daha çok yayıncılık stratejileriyle ilgili. Bense işin daha çok “dergicilik” tarafında durmaktayım. Elbette süreç içerisinde paralel bir yayın politikası izlenebilir. Kendi adıma bir kitap veya dergiyi matbu bir biçimde okumayı yeğlemekteyim. Ama bu şahsi tercihim, gidişatın yönünü görmeme de bir engel değil.
 

Derginizin reklam, dağıtım, telif ücreti gibi problemlerini nasıl çözüyorsunuz. Bu anlamda dergiciliği genel anlamda problemlerini düşündüğünüzde, Türkiye’de dergiciliğinin içinde bulunduğu çıkmazların neler olduğunu düşünüyorsunuz?

Belirttiğiniz gibi işin belki de en zor kısmı, işte bu yanı. Çok önemli yan destekler sağlamadığınız sürece, normal bir dağıtım ağı içerisine girmek neredeyse imkânsız. Geriye kalan ise geleneksel abone yöntemi ve dağıtım stratejileri. Elbet bu yolun da kendine özgür zorlukları var. Sonuçta ise sürekli olarak bıçak sırtında olan bir yayıncılık yürütmek mecburiyetindesiniz. Oldukça ciddi bir reklam geliriniz de olmayınca, mümkün olduğunca yazarların, çalışanların ve okurların özverilerine ve katkılarına dayanan bir seçenek kalmakta elinizde. Bu ise sizi kelimenin tam anlamıyla amatörlüğüm avantajları ve sınırları içerisinde tutmakta. Bu sınırlar, aslında dergicilik kadar, onun dayandığı ilkelerin de sınırlarıdır ve içerisinde kendi sorunlarını da barındıran ama her şeye rağmen belli bir idealizmi de içeren, içkin sınırlardır.

Ayrıntılı Bilgi: www.ozgunirade.net

On5yirmi5