Ramazan’da yeni ve yeniden indirilir Kur’an

Ramazan Günlügü
Engin Dinç’in röportajı Ramazan ayı kulluğun en önemli göstergelerinin yaşandığı bir ay. Bu yüzden de zaten Ramazan‘a, “11 ayın sultanı” deniyor. Müslümanlar için bu ...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı

Ramazan ayı kulluğun en önemli göstergelerinin yaşandığı bir ay. Bu yüzden de zaten Ramazan‘a, “11 ayın sultanı” deniyor. Müslümanlar için bu denli önemli, bu denli kıymetli olan Ramazan ayını en güzel anlatan insanlardan biri olan Senai Demirci’yle bu mübarek ayı konuştuk.

RAMAZAN ZAMANIN MEKANA HÜKMETMESİDİR

Ramazan ayı, hem Türkiye’de hem de İslam dünyasında bambaşka bir atmosferi ortaya çıkarıyor. Ramazan ayında ortaya çıkan bu atmosferi nasıl anlatırsınız?
Ramazan, zamanın mekâna hükmetmesidir. Kudsiyet iner Ramazan’da her köşeye. Mübarekleşir her köy. Mekkeleşir şehirler. Medine olur yaşadığımız yerler. Her yüzde bir Kâbe komşuluğu okunur. Her gözde hasret ve vuslat gerilimi seyredilir.

Ramazan’da insan niyetine göre yaşar, niyetini giyinir. Ameliyle değil, niyetiyle tartılır. Niyet görünmezdir, gösterilemez. Şu haliyle, Ramazan, olmayı önceler, görünmeyi sonraya bırakır. Bu da insan ruhunun aradığı bir huzur, insan kalbinin hasretini çektiği bir durulma halidir.

Oruç insan nefsini terbiye etmeye yönelik çok önemli bir ibadet. Oruç sizce Müslümanların hayatını nasıl etkiliyor ya da etkilemeli? Bu anlamda sizin Ramazan ayı gelmeden kendinize has bir hazırlığınız oluyor mu?
Oruç, sessiz ve sözsüzdür. Görünmez ve gösterilemez. Oruçta, niyet eyleme galeb eder. Olmak görünmekten daha ağır basar. Müslüman hayatını “fabrika ayarları”na döndürmek için gelir oruç. Yeni baştan formatlanma fırsatıdır. Üzerimize yapışmış dünyevilik tortularını ayıklama vaktidir. Yüreğimizde yer etmiş şeytanî öncelikleri temizleme vaktidir. Bu yüzden, orucu bir “ibadet” diye değil, bir “yaşama” egzersizi olarak görmek gerekiyor. [Doğrusu, tüm ibadetler, bir yaşamadır; hayat ile ibadet arasında bir ayırım farz etmek seküler düşüncenin ürünüdür.]

Ramazan ayına özel bir hazırlığım yoktur benim. Doğrusu, iki Ramazan arasında geçen tüm aylar, bir Ramazan yaşantısının sonucu ve sebebi olarak okunmalıdır.

RAMAZAN’DA YENİ VE YENİDEN İNDİRİLİR KUR’AN

Ramazan ayı Kur’an ayı olarak da bilinir. Sizce Ramazan’da bir Müslümanın Kur’an’la ilişkisi nasıl olmalıdır?
İzninizle cümlenizi düzelteyim: “Ramazan ayı Kur’an ayı olarak da bilinir.” değil “Ramazan ayı Kur’an ayı olarak bilinir.” Ramazan’ın tek tarifi “Kur’an ayı”dır; başka türlü tarifler yok. Ramazan ayında Kur’an’la özel bir ilişki tarifi yapmak da ağırıma gidiyor, doğrusu. Aslolan Ramazan’da Kur’ân’la kurduğumuzu sahih ve sahici ilişkiyi, her aya taşımak ve taşırmaktır. Oruçla insan, bedenini aşar, ruhunun kaygılarıyla yaşar. Oruçlu insan, kalıbının dertlerini askıya alır, kalbinin dertleriyle yaşamaya başlar. Ruhunu kurtarma telaşındadır oruçlu. Ruhun üzerindeki beden örtüsü incelir oruç tutarken. Kalıbın tortuları erir, kalbin berraklığı ortaya çıkar. Böylesi bir hal, insanın ruhunu, asıl Ruh olan vahiyle yakınlaştırır. Vahiy, ‘Ruh’ül Kuds’tür; “temiz bir rayiha”dır, “kutsi bir kokudur.” Yemeden içmeden kesilen insanın ruhu o rayiha ile koklaşmaya başlar, tanışır, yeniden buluşur, kendi kaynağına döner. İşte bu yüzden, Ramazan, vahyin kokusunu önceleyene Kur’an ayıdır, vahiy bayramıdır. Yeni ve yeniden indirilir Kur’ân. “Ramazan ayı ki, onda Kur’an indirilir” mealindeki ayet, şimdi ve burada herbirimiz için geçerlidir. Oruçlu, aklını Kur’an’ın iniş üssü haline getirmedikçe, orucu tutamaz, elinden kaçırır.

VAHİY İNSANA CİMRİLİKTEN KURTULSUN DİYE İNDİRİLMEKTEDİR

Ramazan ayında verilen fitre ve sadakalar, fakir insanların yüzünü güldürmesi açısından çok anlamlı. Ramazan ayının bu anlamda toplumsal dayanışmaya katkısı hakkında neler söylersiniz?
Fatır-i Hakîm’in insanı yaratmaktan muradı bencillik değil diğergâmlıktır; cimrilik değil kerem ve cömertliktir. Vahiy insana, bencillikten ve cimrilikten kurtulsun diye indirilmektedir. Hayret duygusu ölmüş, her şeyi normal ve sıradan, her işi olağan gören bir insan, kendisine verilen yaratılış emeğini boşa çıkarır. Kendisinden umulanı yerine getirmez. Minnet duygusu tükenmiş, iyilikleri fark edemeyen, kendisine verilenlerin kadrü kıymetini bilmeyen bir insan, kendi varlığını boşa çıkarır, israf eder nefsini. Rabb-i Rahîm bu israfa razı değildir ki, orucu hayretimizi ve minnetimizi artırdığımız bir hal olarak takdir eder. Oruçlu gözü her şeyi yeni görür, yeniden görür. Bir yudum suya hayret eder, bir lokma yemeğe minnet duyar hale gelir. Bu hayret ve minnet artışının yatay düzlemdeki karşılığı ise, aç ve susuzlarla, muhtaç ve fakirlerle empati kurmak, hemhal olmaktır. Böylece vahyin insandan umduğu kerem ve cömertlik, diğergamlık ve feragat ortaya çıkar. Bencilliğin ördüğü kalın kabuklar çatlar, insandan insana gözenekler açılır.

Ramazan ayında yaptığınız TV programları beğenilerek izleniyor. Bu ayda bir TV programı yaparken, özellikle nelere dikkat ediyorsunuz?
Televizyondan maksat muhabbet etmek, yüzyüze bakışmaktır. Ben televizyon programı yaparken, televizyon programı yapıyor değil de, şimdi yüz yüze görüşüyor olduğumuz bir ortamın ve içtenliğin olmasından yanayım. Kameranın arkasında beni içtenlikle dinleyen bir kardeşimin olduğunu bilmem bana yeter. Başka herkesi unutur ona konuşurum. Aslında kendi içime doğru konuşmaya niyetlenirim. Televizyonun kurgusal hilelerinden uzak kalmaya çalışırım.

Ramazan ayı her ne kadar oruç ve Kur’an’la anılsa da, medyada daha çok sağlık yönüyle ele alınıyor. Sizce bu durum Ramazan’ın gerçek mahiyetine zarar veriyor mu?
Zarar verir de vermez de… Nasıl baktığınıza bağlı. Bir mümin Ramazan bayramı geldiğinde, orucun ilk günündeki kilosundan fazla kilolu ise kendisini hesaba çekmeli. Ramazan az yeme vaktidir; doymadan yaşama temrinidir. Sonuçta, siz kilo almışsanız Ramazan’da az değil çok yemişsiniz demektir. Üstelik Ramazan geldi diye çok yemişsiniz. Diğer taraftan, orucun ruhu ile hiçbir ilgisi olmayan çevrelerin orucu bir diyete dönüştürme çabaları da hoş değil… Oruç, Allah’a göre yaşamaktır, Allah’la var olmayı yeniden idrak etmektir.

AKLI ALLAH İÇİN KULLANMAYA AYIRMA VAKTİDİR RAMAZAN

Ramazan ayında kültürel etkinlikler de hız kazanıyor. Kitap fuarları, söyleşiler, eğlence programları vs. Bu tip programlar Ramazan ayına nasıl bir zenginlik katıyor?
Ramazan’ın özünü kaçırmamak şartıyla her şey güzeldir. Şehirlerde Ramazan’la birlikte vakit ayrı bir yatakta akmaya başlar. Ütülenir şehirler. İftar sonrası, bir rehavet bekler insanları. Gece ayağa kalkar; iftar ile sahur arası yeniden keşfedilir. Şehre Ramazan’ın geldiği bu yeni akışın hakkını verişimizden anlaşılır. Odak vakitler artar Ramazan’da… Bu odak vakitlerde söyleşiler hayli önemli ve faydalı olur diye düşünüyorum.

Ramazan ayını ruhuna uygun bir şekilde geçirmeleri için okuyucularımıza neler tavsiye edersiniz?
Ramazan’ın varlık amacı vahyin bize yeni/den inmesidir. Ramazan Kitab’la tanışma fırsatıdır. Vahyin ruhunu ruhumuzda ağırlama vaktidir. İradeyi Allah yolunda kuvvetlendirmek içindir Ramazan. Aklı Allah için kullanmaya ayırma vaktidir Ramazan. Vicdanı, Allah’ın dilediğince yöneltmek için fırsattır Ramazan. Bayrama, iradesi güçlenmiş,  aklı vahiylenmiş, vicdanı parlamış bir mümin olarak girsinler derim. Yoksa bayram o bayram olamaz. Yoksa oruca verdiğimiz emeği boşa harcamış oluruz. Yoksa Ramazan’da bizi ziyaret eden özel anları mahzun ederek geri göndermiş oluruz.


on5yirmi5.com