Oruç insanı takvaya ulaştırır

Ramazan Günlügü
Zuhal Erkek’in röportajı Nihayet 11 ayın beklenen aziz misafiri Ramazan ayı geldi. Yüce Allah’ın bir ikramı olan Ramazan Ayı; iyilikler, güzellikler, hayırlar ve rahmet müjdeleriyle dopdolu heyb...
EMOJİLE

Zuhal Erkek’in röportajı

Nihayet 11 ayın beklenen aziz misafiri Ramazan ayı geldi. Yüce Allah’ın bir ikramı olan Ramazan Ayı; iyilikler, güzellikler, hayırlar ve rahmet müjdeleriyle dopdolu heybesiyle birlikte inanan insanlara bu güzel ay teşrif etti. Bizlerde bu ayın faziletini, Ramazan’ın günlük yaşantılarımıza etkilerini Yazar Abdullah Yıldız ile konuştuk.

KURAN-I KERİM RAMAZAN AYI’NDE NAZİL OLMAYA BAŞLADI

Bizlere Ramazan Ayı’nın öneminden bahsedebilir misiniz? Ramazan Ayı’na neden Kur’an ayı denilmiştir?

Yüce Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerim’de, Bakara Suresi’nde (185. ayet) O Ramazan Ayı ki, Kur’ân o ayda indirildibuyurur. Kur’an-ı Kerim’de geçen tek Arabi/Kameri ay da sadece Ramazan ayıdır. Zira Ramazan Ayı’nda Kuran-ı Kerim’in nazil olmaya başlamıştır. Orucun bu ayda farz kılınmasını da âlimler Kur’ân-ı Kerim’in bu ayda inmesine bağlamışlardır. Bakara Suresi’nin 183.âyetinde ise, “Ey İman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye size de farz kılındı.” diye beyan ediliyor. Rabbimiz böyle emrettiği için biz Ramazan Ayı’nda sırf Allah için, Allah rızası için oruç tutarız.  Aç kalırız, midemizi aç ve susuz bırakırız ama aynı zamanda gözümüzü, kulağımızı her türlü kötülükten, olumsuzluktan uzak tutmaya çalışırız. Ramazan Ayı’nın “Kuran ayı” olması nedeniyle bu ayda Allah’ın kitabı olan Kuran-ı Kerim’i yeni baştan anlayarak, düşünerek adeta bir yıllık hayatımızın, ilişkilerimizin, uygulamalarımızın sağlamasını Kuran-ı Kerim’e göre yaparız. Yani Kuran ölçüsüne bakıp yaptıklarımız yanlış mı, doğru mu onun sağlamasını, muhasebesini yaparız. On bir ayın hesabını görmek sureti ile bu Ramazan ayının rahmeti ve bereketinden yararlanarak yeniden dirilmeye, yeniden canlanmaya, tepeden tırnağa yeniden yıkanmaya çalışırız.

RAMAZAN’DA AÇ KALARAK, GÜNAHLARA VE HARAMLARA KARŞI BİLENİYORUZ

Ramazan Ayı’nın yaşayışımıza, günlük hayatımıza ne gibi etkileri vardır?

“Ramazan” kelimesinin Allah’ın güzel isimlerinden biri olduğuna dair bir rivayet vardır. Bu açıdan bakarsak Şehri-i Ramazan, “Şehrullah” yani “Allah’ın ayı” demek olur. Dolayısıyla bu ay diğer aylardan farklıdır. Ramazan’dan bir gün önce yine namazlarımız kılarız, Kuran’a ve sünnete göre yaşamaya çalışırız ama Allah’ın seçtiği özel bir ay olması nedeniyle bu ayda olaylara, hayata farklı bir gözle bakarız. Ramazan Ayı’nın başından itibaren oruç tutan bir insan olaylara, kâinata, komşusuna, insanlara farklı bakar. Dolayısıyla bakışınız değişir, bakış açınız, perspektifiniz değişir. İkincisi, Ramazan kelimesinin “Er-ramaziyyu” kelimesinden türediğine dair bir rivayet vardır. Bu da güz yağmuru demektir.  Güz yağmuru yazın devam eden kuraklığın ardından yağan bir yağmurdur. Bu yağmur bizi tepeden tırnağa temizler. Tabiatı, toprağı, börtü böceği suya hasret olan bütün çevreyi yeni baştan canlandırır. Ramazan günlük hayatımızı böylesine dirilten bir özelliğe sahiptir. Bir de “ramaz” ve “ramza” kelimeleri güneşin hararetiyle toprağın, taşın ısınması anlamına geliyor. Bir anlamda biz oruç tutarak yanıyoruz. Susuz kalıyoruz, aç kalıyoruz. Ama Allah için yanmanın getirdiği, günahlardan, kötülüklerden kurtuluyoruz. Başka bir manayla Ramazan kelimesinin “ramz” kökünden türediği de söyleniyor.  Bu da kılıçların ve okların sivriltilmesi ve keskinleştirilmesine deniyor. Bir anlamda Ramazan ile Allah için aç kalıp gözümüze, kulağımıza, kalbimize, bedenimize hükmederek, günahlara ve haramlara nefsimize karşı keskinleşmiş ve bilenmiş oluyoruz. Günlük hayatımızı tepeden tırnağa böylece Ramazan etkilemiş oluyor. Daha bilinçli kılacağımız namazlarla ve daha fazla dua ve ibadette bulunarak tövbe ve istiğfar ederek yepyeni bir kimliğe bürünüyoruz.

ORUÇ, İÇ DÜNYAMIZA SEYEHAT DEMEKTİR

Oruç ibadeti nedir? Orucun faziletleri nelerdir?

Sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takvaya erersiniz” âyeti açısından konuya bakarsak, oruç ibadetinin amacı insanı takvaya ulaştırmaktır. Peki takva nedir? Takva, Muhammed Esed’in tanımlamasına göre Allah-u Teala’nın her yerde hazır ve nazır olduğu bilinci içerisinde kendi varlığımızı konumlandırmak ve kendi hayatımızı belirlemektir. Kısaca; nerede olursanız olun Allah sizinle beraberdir şuuruna ermektir. Yine takvâ; Allah’a karşı sorumluluklarımızın farkına varmak, Allah’a dayanarak, Allah’ın himayesine girerek her türlü olumsuzluktan korunmaktır. Esasen takvanın manası korunmak, sakınmak demektir; güçlü bir şeyin himayeye girerek başka bir takım şeylerden, tehlikelerden korunmaktır. Örneğin bir saçağın altına girerek yağmurdan korunmak gibi. Oruç ibadetinin hikmeti amacı nedir? Midemizi aç bırakarak ama aynı zaman gözümüzü, kulağımızı bedenimi koruyarak ruhumuzu korumaktır. Kötülüklerden uzak kalmaktır. Ödülünü, karşılığını Allah’tan bekleyerek, Allah rızası için aç kalmaktır. Böylece aç insanların halini anlamaktır, aç insanları doyurmak için bir gayrete girmektir. Kuran-ı Kerim’de “sâihûn” ifadesi geçer Tevbe suresinin 112. ayetinde. Sâihûn; seyahat edenler demektir.  Oysa biz seyahat etmiyoruz. “Ümmetimin seyahati oruçtur” diyor bir hadisi şerifte. Seyahat bir meşakkattir, yemekten-içmekten mahrum kalmaktır; bir nevi oruçtur. Bu açıdan oruç da bir tür seyahattir ama “ötelere”, iç âlemimize, manevi âleme yönelik bir seyahat. Bilmediğimiz, tanımadığımız yerleri tanımak için nasıl seyahate çıkıyorsak, manevi âlemimizi, melekût alemini tanımak, kendimizi tanımak ve keşfetmek için de oruç tutarak iç alemimize yolculuk yaparız. Böylece kendimizi tanıdığımız oranda da Rabbimizi tanırız.

İMSAK; TUTMAK DEMEKTİR, İNSANDA İMSAKLA KENDİNİ TUTMAYI ÖĞRENİR

Biraz bizlere, iftar ve sahurun faziletleri nelerdir? Kısaca bahsedebilir misiniz?

Sahura imsak vakti de diyebiliriz. İmsak aslında tutmak demektir. İmsak ile birlikte kendimizi tutmaya başlarız. Esasen oruç, Arapça savm-sıyâm kelimesinden gelir ki, o da kendini tutmak demektir. Yemeğe, içmeye, dünya arzu ve isteklerine karşı kendimizi tutmaktır. Kuran- ı Kerim’in Bakara suresinin sonlarında Talut ve Calut olayı vardır. Talut, Hz. Davut’un ardından gelen bir peygamberin seçtiği komutandır. İnkarcı Calut’un ordusu çok kalabalıktır. Talut bir gün Müslüman ordusunu bir Irmak ile imtihan eder.  İmtihan şudur; “ırmaktan geçerken sadece bir avuç su içeceksiniz, kana kana içenler benden değildir”. Bu sınav bir anlamda kendi nefsini terbiye etmektir. Nefislerinin arzusuna direnip sabır göstererek bir avuç içmekle yetinenler, “Allah’ın izni ile nice az bir topluluk nice çok topluluğa galip gelir” diyerek düşmanı mağlup ederler. Buradan şöyle bir hikmet çıkarabiliriz. Oruç, sahur ile iftar arasında kendimizi tutmak, dünya zevklerinden uzak durmak bir avuçla yetinmek demektir. Talut ve Calut kıssasında yer alan şekliyle bir avuçla yetinmek çok önemlidir. Çünkü insan nefsi, yemeyi, içmeyi, dünya nimetlerini çok fazla arzular. Ama oruç bize sahurdan iftara kadar nefsini ve isteklerini dizginlemeyi öğretir. Kendi bedenimize hükmetmeyi, irademize sahip çıkmayı, sabrı ve sebatı öğreten bir ibadettir oruç. İftar yaklaştığında, dilimiz damağımız kuruduğunda bu durumun daha fazla farkına varıyoruz. O yüzden Peygamber Efedimiz (SAV) “Müminin en sevinçli anı iftar anıdır, Rabbine kavuşma anıdır” diye buyurmuştur. Tabii bu süreç imsak ile başlıyor.
Kısaca orucu biz tutuyoruz ama aslında oruç bizi tutuyor. Kendimizi tutmak anlamında irade sınavından geçiyoruz. Sahurun ve iftarın bereketlerinden en güzel şekilde istifade eden ve orucu da sırf Allah için tutan ve sevabını Allah’tan bekleyen müminler olmamız duasıyla.

On5yirmi5