‘Sevgi, insanı ruhun kudretine teslim eder’

Ramazan Etkinlikleri
Türkiye Diyanet Vakfı‘nın organize ettiği ve İBB Kültür A.Ş.‘nin katkılarıyla gerçekleşen 32. Diyanet Fuarı‘nın Ramazan’ı sohbetle bütünleştiren ve Edebiyat Sana...
EMOJİLE

Türkiye Diyanet Vakfı‘nın organize ettiği ve İBB Kültür A.Ş.‘nin katkılarıyla gerçekleşen 32. Diyanet Fuarı‘nın Ramazan’ı sohbetle bütünleştiren ve Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)‘nin desteğiyle fuar süresince devam eden Beyazıt Ramazan Sohbetlerieğitimci, şair ve yazar A.Vahap Akbaş’ı ağırladı.   

Takdim konuşmasını yapan Fuar Basın Danışmanı ve ESKADER Yönetim Kurulu Üyesi Elif Sönmezışık, A. Vahap Akbaş’ın emekli bir eğitimci olduğunu dile getirerek Mehmet Âkif Ersoy hakkında çok sayıda konferansa imza attığını, yurt içinde ve dışında gerçekleşen şiir günleri ve seminerlerde ismine sık rastladığımız şairlerden olduğunu sözlerine ekledi. Konuşmasında sevgi kelimesi ve sevme algımız üzerinde duran Vahap Akbaş, günümüz insanının ve zamane gençliğinin giderek sathileşen sevgi tanımına karşın medeniyetimizi meydana getiren manevi hazinelerimiz içindeki sevgi algısını kâh meşhur şairlerin dizelerinden, kâh Peygamber Efendimiz’in hadislerinden seçerek gözler önüne serdi.

“MİYASOĞLU MEKVİYE İTİBAR ETMEDİ”

Sözlerinin başında aynı gün kaybettiğimiz edebiyatçı yazar Mustafa Miyasoğlu ile ilgili duygularını paylaşan Vahap Akbaş, “40 yıl kadar önce tanıştığımız bir dost. Edebiyat dünyasının canlı ve velut isimlerinden biriydi. Hasta yatağında bile projeler üretiyordu. İnsanların mevki peşinde koştuğu ve bir paye koparmaya çalıştığı bir dönemde bunlara hiç itibar etmeyerek, çevresini ve yüksek mevkilerdeki dostlarını devreye sokmaya tenezzül etmeyerek bir eğitimci, şair ve yazar olarak hayatını sürdürmeye çalıştı. Dürüst ve mümince yaşadığına şahittim. Allah öbür dünyada mekânını cennet etsin.” dedi. Konuşmasına çağın ritminin insan tabiatıyla olan aykırılığını dile getirerek devam eden Akbaş, çağımızın haz ve hız devri olarak tanımlandığını, sürekli bir koşu halinde olmaya mecbur bırakıldığımızı belirtti ve sözlerine şöyle devam etti:

“Sürekli koşuyoruz ve zamanı idrak edemiyoruz. Hiçbir şey yapmadan sürekli bir telaş içindeyiz. Zihinler âdeta prangalanmış. Bizler, cep telefonu, televizyon, bilgisayar ve internetin olmadığı dönemlerde de yaşadık. O dönemlerde zaman bu kadar hızlı akmıyordu. Başım dönüyor. Bir şeyi yakalayamadan başka bir şeyle karşılaşıyorsunuz. Arkasından gelen o günü çürütüyor. İnsanlar birçok işi bir arada yapmak istiyorlar. Gazete okurken televizyon seyrediyor, aynı anda telefonla konuşuyor, yolda yürürken otobüsteyken internete giriyor. Çalışkan olmak ve çok iş yapmak iyi bir şey ama insanın kendini bu kadar dünya işine kaptırması ve derinlikten uzaklaşması, sevgisini ifade edememesi, her şeyi ertelemeye çalışması sağlıklı değil. Burada anahtar kelime sevgidir. Bilhassa rahmet kapılarının ardına kadar açıldığı, şeytanların kilitlendiği mübarek Ramazan’da üzerinde durmamız gereken kavramlardan biri.”

“SEVGİ HÜMANİZMLE DEĞİL İMANLA İLİŞKİLİ”

Sevginin çağdaş insan tarafından kirletilen kelimelerden biri olduğunu vurgulayan Vahap Akbaş, sevgiyi söyleyebilmenin yaşamak anlamına gelmediğini, günümüz insanına göre sevginin sathi olduğunu söyledi ve bu şartlarda olanlar için bal kavanozunu dışından yalayan insan benzetmesi yaptı. İletişim araçlarının çoğalmasıyla sevginin satıhta yaşandığını ve derinleşemediğini dile getiren Akbaş, “Sevgi içi boşaltılmış bir kelime oldu. İki insanın birbirine duyduğu geçici heves gibi gösteriliyor ve çok bayağı bir arkadaşlık mesabesine iniyor. Batı’nın çarpıtılmış ve bozulmuş ilişkilerini kendi hayatımıza taşıyarak Batılılaşıyoruz. Hâlbuki Müslüman bir toplum olarak bizim onlardan çok farklı yaşamamız lazım. Bizde sevgi imanla bağlantılıdır.” diyerek Peygamber Efendimiz’in mesajının doğrudan doğruya sevginin imanı kemale erdirdiği düşüncesini bize kazandırdığını, ayet ve hadislere baktığımızda birbirimizi sevmemiz için birçok işaretle karşılaştığımızı vurguladı. Hümanizm kavramını da bir hastalık olarak niteleyen Vahap Akbaş, içinde sevgi bulunmadığını, insanı merkeze alıp Allah’ı merkeze almayı ve rızasını kazanmayı reddettiğini, insanların menfaatini ve hoşnutluğunu gözettiğini belirtti.  

BOLLUKTA KITLIK VAR

Hikmetin yurdu sayılan Doğu’da sevginin daha önemli hale geldiğinin altını çizen Vahap Akbaş, Uzak Doğu bayraklarında sevgi mesajlarının yer aldığını vurguladı. Görsellerin yaygınlaşması ile birlikte beynimizde âdeta zehir taşır hale geldiğimize dikkat çeken Akbaş, “Bu zehir deposu yüzünden nefret, kızgınlık, öfke hayatımızın bir parçası haline geliyor. İnsanlar barut fıçısı gibi. Evlerde huzur azalıyor. Birbirini sevmenin ne demek olduğu idrak edilmiyor. Gönlümüzü ve ruhumuzu genişletmek önemli.” dedi. Kendimizi hayatın akışına kaptırmamızdan ötürü ruhumuzun geride kaldığını söyleyen Vahap Akbaş, medeniyetimizin gönül, ruh ve tefekkür medeniyeti olduğunu, sürekli koşuşturan insanın tefekkür için de vakit bulamadığını belirtti. Bitkilerin, sebzelerin ve meyvelerin nasıl yetiştiğinden habersiz nesiller yetiştiğini vurgulayan Akbaş, “Gerçek sevgi, iyilik yapınca artmayan kötülük yapınca azalmayan sevgidir.” sözünü hatırlatarak şartlı sevginin söz konusu olmadığını söyledi. “Bugün maddiyata dair her şey bol. Ama sevgi kıtlığı yaşıyoruz. Lâfta olması başka, yaşamak başka bir şey. Hayat bizi sınadığında sevginin ne olduğunu anlıyoruz.” diyen Vahap Akbaş, Mevlâna’dan sözlere de yer verdi.

HAYATÎ UNSURLARIN MACUNU

İslâm’da insan sevgisinin önemli bir yeri olduğunu ve yalnız İslâm’da insanın eşref-i mahlûkat olarak tanımlandığını dile getiren Vahap Akbaş,  gönlün Allah’ın tahtı sayıldığını, Yunus Emre’nin gönlü Allah yapısı olmasından dolayı Kâbe’den üstün tuttuğunu söyledi. Yunus’un Hakk’ı ifade ederken bir taraftan da halkın duygularını yansıttığını belirten Akbaş, şairden dizeler okuyup açıklayarak doğru sevgi algısını ortaya koydu. “Sevgi insanın fıtratında vardır. Cenab-ı Allah insanı yaratırken onun ruhuna aşkı, sevgiyi üflemiş. Bu yüzden sevgisiz yaşayamıyor. Gerçek sevginin idrakinde olmayanlar bile kendine sevecek bir şey buluyor. Allah’ı ve ruhu inkâr edenler için bile sevgi vazgeçilmez.” diyen Vahap Akbaş, sevginin dünyaya bağışlanmış hava, ateş, toprak ve suyu bir araya getiren bir çekim gücü olduğunu dile getirdi. Sevgi ve merhametin insanlığın, hiddet ve şehvetin de hayvanlığın vasıflarından olduğunu anlatan Akbaş, sevginin hayatı olumlu yönde motive ettiğini kaydederek “İnsanı ve toplumu şekillendiren her değer sevgiden kaynaklanır. Sevgi insanı ruhun kudretine teslim eder. Sevgi göstermek ruhun hamlesidir. İçinde sevgi olmayan kural ve gelenekler insanı dar görüşlü yapıyor.”dedi.