Kur’an-ı açıktan okuyan ilk sahabe İbn Mes’ud

Kıssalar
Gençliğinde koyun güderek çobanlık yapmıştır. Abdullah b. Mes’ud Hz. Peygamber(sav) ile İlk tanışması ve karşılaşmasını şöyle anlatır, Ben Ukbe b. Ebi Muayt’in koyunlarını güdüyordum. Bir gün Rasûlull...
EMOJİLE

Gençliğinde koyun güderek çobanlık yapmıştır. Abdullah b. Mes’ud Hz. Peygamber(sav) ile İlk tanışması ve karşılaşmasını şöyle anlatır, Ben Ukbe b. Ebi Muayt’in koyunlarını güdüyordum. Bir gün Rasûlullah (sav) ve Hz. Ebu Bekir (ra) yanımdan geçiyorlardı. Rasûlullah(sav) bana sütümün olup olmadığını sordu. Ben de ona çoban olduğumu ve bu koyunların emânet olduklarını söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah(sav) “Yavrulamamış ve süt vermeyen bir koyunun var mı? Bana gösterir misin?” dedi. Ben de koç yüzü görmemiş bir koyun getirdim. Rasûlullah(sav) koyunun memesini tutup sağmaya başladı. Gerçekten yavrulamamış ve sütü olmayan bu koyundan süt sağıp Ebu Bekir(ra)’e verdi. Hz. Ebu Bekir içti; sonra kabı Rasûlullah(sav) alıp o da içti.

İbn Mes’ud o günden sonra Hz. Peygamber(sav)’in yanından ayrılmadı.

İslâmı kabul edenlerin altıncısıdır. Abdullah ibn Mes’ud Kur’an’ın tamamını ezberlemiştir.

Müslümanların açıktan ibadet edemedikleri bir zamanda Abdullah İbn Mes’ud, Kâbe’de Kur’ân okumak istemişti, Hz. Peygamber(sav) ve Ashâbı bunun tehlikeli bir hareket olduğunu söylemişler, fakat İbn Mes’ud “Beni, onlarin şerrinden Allah korur!” diyerek kalkmış ve Kâbe’ye gitmişti. Kur’ân-ı Kerîm’den Rahman sûresini okumaya başlamıştı. Kureyş’liler kızmış, İbn Mes’ud’u kızgın kumlara yatırıp İslâm’ı terk etmeye davet ettiler. Fakat İbn Mes’ud, bu ezalara zerre kadar önem vermedi. Müşrikler de işkencelerinin bir fayda vermeyeceğini anlayarak onu bıraktılar . İbn Mes’ud, İlk fırsatta aynı hareketi tekrarlamıştır. Bu hareketlerinin sonucu olarak kendisine müşrikleri düşman etti ve Mekke’yi terk etmek zorunda kaldı, önce Habeşistan’a daha sonra Medine’ye hicret etti .

İbn Mes’ud, bütün büyük savaşlara katılmış ve hepsinde de önemli fedakârlıklar göstermiştir.

İbn Mes’ud (r.a.) Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber gazveleriyle Mekke’nin fethinde Rasûlullah(sav) ile birlikte bulundu Abdullah İbn Mes’ud, her gazada, Allah yolunda Şehîd olmak gayreti ile savaşan sahabelerdendi. Hz. Peygamber(sav)’in vefatından sonra kısa bir müddet, inzivaya çekildi Fakat Hz Ömer devrinde heyecanı yeniden uyandı Hz. Ömer, İbn Mes’ud’u, Kûfe kadılığına tayin etti Beytülmal’in muhafazasını İbn Mes’uda verilmişti ‘beytü’l-mâl‘ önemliydi . Çünkü burası, binlerce Mücahidin tahsisatını karşılıyordu. Horasan, Türkistan ve bunlara benzer diger yerlerde, cihada katılan müslümanlar en uzak cephelerde çarpışan ordular, buradan teçhiz ediliyordu.

Abdullah İbn Mes’ud, aynı zamanda son derece zâhid ve müttakî idi. Dünyevî hiçbir zevk onu çekememişti.

İbn Mes’ud, İslâm’a girdiği günlerden beri ilimle uğraşmakla kendini göstermişti İbn Mes’ud, Rasûlullah(sav)’in en özel, en mahrem dostlarından ve adamlarındandı birçok özel hizmetlerini yapardı. Ayrıca o, Rasûlullah(sav)’in sırdaşlarındandı ve meclisine izinsiz girer, onunla konuşur, emirlerini dinler ve bütün arzularını yerine getirirdi Kur’an’ı en iyi bilen, en mükemmel ezberleyen zatlardandı. Rasûlullah onun hakkında şöyle buyurmuştu: “Kur’an’i dört kişiden öğreniniz: Ibn Mes’ud’dan, Muaz b. Cebel, Übey b. Kaab ve Ebu Huzeyfe’nin mevlâ’si Sâlim’den.

Kendisi bu hususta şöyle buyurur;“Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın Kitabı’ndan hiçbir sure yoktur ki, onun nerede indiğini en iyi bilen ben olmayayım! Hiçbir ayet yoktur ki, niçin indiğini en iyi bilen ben olmayayım… Develerin ulaşabileceği yerde Allah’ın Kitabı’nı ben¬den daha iyi bilen birinin olduğunu bilsem, mutlaka deveye binip ona giderdim.”

İbn Mes’ud kendi rey’i ile Kur’ân’ı tefsir etme hususunda son derece ihtiyatla hareket ederdi. Kendisi bunu izah ederek der ki: “Mescitteydim. Orada Kur’ân’ı kendi rey’iyle tefsir eden bir adamı gördüm ve hemen oradan ayrıldım.”

İbn Mes’ud’un kıraati son derece güzeldi. Rasûlullah, Kur’an’ı ona talim ettikten sonra, sesinden dinlemek İsterdi İbn Mes’ud, Rasûlullah’a yakınlığı dolayısıyla son derece geniş bilgiye sahipti. “Onun, o devre ait bilmediği yoktu” dersek mübalâğa etmiş olmayız. Bununla beraber o, asr-i saadet’e ait rivayetlerde son derece ihtiyatlı davranırdı. Amr b. Meymun söyle der: “Abdullah ile tam bir yıl kaldım. Bu müddet içinde onun ‘Rasûlullah buyurdu’ dediğini duymadım. Şayet böyle bir söze başlarsa bütün vücudu ürperir ve alnından terler akardı”

O, talebelerine derdi ki: “Rasûlullah’dan bir söz naklettiniz mi, o sözün nübüvvet ve risâlet şanına en lâyık,ümmetinin hidayetine en faydalı ve takvaya en uygun olanını gözetiniz.”

O, çok rivayetiyle tanınan Muksirun sahabelerden biridir onun rivayetleri çoğunlukla Rasûlullah’dan öğrendiği farzları açıklayan ve dini emirlerin kolayca anlaşılmasına yardımcı olan talimatlardır ondan rivâyet edilen hadislerin toplamı sekizyüzkirksekizdir.

İbn Mes’ud, fıkıh İlminin kurucularından olan fakih sahabelerden biridir. O, özellikle Hanefi fıkhının temel taşıdır. İbn Mes’ud, halka, fıkıh meselelerini ve içtihatlarını öğretir, bütün mürâacatlarını cevaplar ve problemlerini hallederdi. Abdullah İbn Mes’ud, kıyas ile muasırlarının birçok problemlerini çözmüş, bu kaidenin yerleşmesinde son derece büyük hizmetlerde bulunmuş ve böylece usul-u fıkıh İlminin ortaya çıkmasına büyük katkıda bulunmuştur.

İbn Mes’ud, sünnet-i seniyye’ye uygun bir ahlâk sahibiydi. O, ahlâk ve yasayış tarzını bizzat Rasûlullah’dan öğrenmişti Rasûlullah(sav) ona, kayıtsız şartsız bir müsaade vermişti. İbn Mes’ud’a: “Her zaman yanıma girebilirsin, ancak benim mani olacağım zamanlar hariç” derdi. Hz. İbn Mes’ud, son derece misafirperverdi. Küfe’de ikamet ettiği sırada evi hiç misafirsiz kalmazdı.

İbn Mes’ud, Ramazan’dan başka çoğu günlerdede oruç tutar, Aşûre günlerini de oruçlu geçirirdi. İbn Mes’ud, son derece külfetsiz bir hayat sürer, gayet basit yemeklerle beslenirdi. Bir gün, bir dakika da olsa adalet ve insaftan ayrılmamıştır.

Küfe’deki görevi sona erdirildikten sonra Medine’ye dönen İbn Mes’ud, Medine’de bir süre kaldıktan sonra hastalandı. Bir gece rüyasında Rasûlullah(sav)’i gördü. Hz. Peygamber onu davet ediyordu, altmış yaşını geçmiş olarak 652 yılında vefat etti. Cenaze namazı Hz. Osman veya Hz. Ammar (ra) tarafından kıldırıldı ve naşı Baki kabristanına defnedildi. Hz. Osman b. Mazun ise onu kabrine indirdi. Allah şefaatlerine nail eylesin. Âmin…