İlk Arapça Rock Albümü

Yerli Müzik
Ahibba grubu, Türkiye’nin ilk Arapça rock müzik albümünü, Matar u Nar‘ı yayınladı. Topluluk şarkılarında, Anadolu ve Arap coğrafyasının yaşadığı acılardan bahsediyor Anadolu’nun dil ...
EMOJİLE

Ahibba grubu, Türkiye’nin ilk Arapça rock müzik albümünü, Matar u Nar‘ı yayınladı. Topluluk şarkılarında, Anadolu ve Arap coğrafyasının yaşadığı acılardan bahsediyor

Anadolu’nun dil ve kültür zenginliği özellikle son 10 yıldır çıkan sayısız albümle dile geliyor. Bu albümlerin bir kısmında, geleneksel türkülerin farklı tarzlardaki yorumları, bir kısmında da yine söz konusu kültürlerden ve dillerden esinlenerek yapılmış özgün ve modern parçalar yer aldı. Bu albümlerin bir kısmı birbirini taklit etmekten öteye gitmedi. Bir süre önce çıkan bir albüm ise kullandığı dil ve müzik tarzıyla bir ilk. Sekiz kişilik kalabalık bir kadroya sahip ve Türkçe birbirini sevenler, dostlar anlamına gelen Ahibba, Türkiye’deki ilk Arapça rock albümünü yayınladı. Kalan Müzik’ten çıkan albümün adı ise Matar u Nar, yani Yağmur ve Ateş.

2006’da kurulan Ahibba, sahne performanslarıyla zaten son birkaç yıldır bir hayran kitlesi oluşturmaya başlamıştı. Topluluk sonunda bunu bir albümle taçlandırdı. Albümde yer alan Arapça ve Türkçe parçalar, muhalif şarkı sözleriyle genelde Ortadoğu’da devam eden savaşlar, göç, isyan ve ayrılık temalarına sahip. Ahibba, enstrüman zenginliğini avantaja çevirme konusunda oldukça başarılı. Topluluk, yaylıların ve vurmalıların dikkat çektiği Ortadoğu ezgileriyle sert gitar tonları ve sample’larla bezenmiş rock müziğini harmanlıyor.

Ahibba ismini, topluluk içindeki bağları ve yaşadığımız coğrafyadaki kültürlerin birbirlerine duydukları dostluğu ifade etmek amacıyla kullandıklarını belirten grup elemanları Arapça bilmiyor. Yaptıkları müziği rock olarak tanımlamalarını ise şöyle açıklıyorlar: "Müziğimizi, oryantal ögeler taşıyan rock olarak tanımlayabiliriz. Ama biz bu yelpazede, asi ve uslanmazın yanında, rock’ın yanında yer alıyoruz."

GAZZE’DE KONSER

Albümün Yağmur ve Ateş adı da yine topluluk üyelerinin bu coğrafyaya bakışını özetliyor: "Her yağmur damlasını bir insan gibi görüyoruz. Nasıl ki yağmur damlası düştüğü toprağı yeşillendirip bereketlendirirse, insan da ürettikleriyle yaşadığı topraklara bereket katar. Bu toprakların bereketi de, bir arada yaşayan kültürlerin beraber yarattıkları ve insan uygarlığına kattıklarında gizlidir. Fakat kültürel mirası bu kadar zengin olan bu coğrafyada ateşin yakıcılığında acılar da yaşanıyor. Yağmur ve Ateş adı, yağmurların bir gün bu ateşi söndüreceğine dair olan inancımızın simgesi."

Aldıkları olumlu tepkiden de hoşnutlar. Hatta son dönemlerde onlardan öykünerek Arapça rock denemeleri yapan gençlerin varlığıyla gurur duyduklarını da kaydediyorlar. Bugüne kadar herhangi bir Arap ülkesinde konser vermeyen Ahibba üyeleri projelerini de sıralıyor: "Albümden önce Arap ülkelerinden birkaç konser teklifi aldık. Fakat bu konserleri yapamamıştık. Albümle birlikte bu konserler zorunlu hale geldi. Turne düşünüyoruz. Şimdilik Ortadoğulu sanatçılarla ortak bir proje yapmak gibi bir hedefimiz var. Ama en kısa zamanda Filistin’de, özellikle de duvarlar, sınırlar ve tel örgüler içinde hapsedilmek istenen Gazze’de en sert gitar tonlarımız ve riff’lerimizle konser vermek istiyoruz."

Oryantalin ötesine geçen bir müzik

Arap müziği denince, akla göbek dansı ve oryantal havalarının gelmesine de hayıflanan Ahibba üyeleri, "Örneğin mezdeke de aynı pop müzik gibi, tüketim alışkanlıklarına göre şekillenen ticari bir müzikal anlayış. Fakat bu saçma müzik türünün yanında olağanüstü yaratıcı müzik yapan, hayranlıkla dinlediğimiz ve seslerini Akdeniz havzasından neredeyse tüm dünyaya duyurmayı başarmış Feyruz, Ümmü Gülsüm, Rahbani Kardeşler ve Marcel Khalife gibi isimler de var. Biz bu müzisyenleri sadece Arap müziğinin değil, tüm Ortadoğu coğrafyası müziğinin yüz akları sayıyoruz" diyor.

Sabah