Yeni Anayasadan Ne Bekliyor?

Sanatçılar
Yaklaşık 5 yıldır televizyonlarda söyleşi programlarına çıkmayan Sezen Aksu, NTV’de Mehmet Barlas’ın ’45 Dakika’sına konuk oldu. Müzik ve kişisel yolculuğunu Barlas’ın so...
EMOJİLE

Yaklaşık 5 yıldır televizyonlarda söyleşi programlarına çıkmayan Sezen Aksu, NTV’de Mehmet Barlas’ın ’45 Dakika’sına konuk oldu.

Müzik ve kişisel yolculuğunu Barlas’ın soruları ışığında canlı yayında anlatan Aksu, kendisini etkileyen isimler sorulduğunda en başa, müzik yaşamının başında tanıştığı Ajda Pekkan’ı koydu.

Günümüze gelindiğinde ise o kişi Amy Winehouse oldu: Öldüğünde, seneler önce Fredy Mercury öldüğünde hissettiğim şeyleri hissettim. Beni perişan etti. Eşsiz, olağanüstü bir kapasitesi vardı ve bu dünyaya dayanamadığı için gitti.

Sezen Aksu’ya, Türkiye’de ve dünyada kendisini etkileyen isimler soruldu, yanıt şöyleydi:

"Yolun başındayken Ajda Pekkan beni çok etkiledi. 70’li yılardan bahsediyorum ve o da çok genç o zamanlar. İlk defa başkaldıran bir kadın ve ben de lise son sınıftayım. Hüzünlü, zor, oldukça sert bir dönemden geçiyorum ve onun şarkılarıyla atlatmayı başardım…

Beni son zamanlarda en çok etkileyen şey, seneler önce Fredy Mercury öldüğünde hissettiğim şey; deli gibi ağlamıştım, Amy Winehous’un ölümü oldu. Beni perişan etti. Bu dünyaya dayanamadığı çin gitti kız. Eşsiz, olağanüstü bir kapasitesi vardı. Naif, kırılgan bir kız çocuğu bu hayata katlanamadı. Hala durmadan dinlemeye devam ediyorum, içimi titretiyor.

Türkiye’de Şebnem Ferah’ı kıymetli ve özel bulurum. Genç yaşına rağmen sert hayatı oldu. Bu kadar efendi ve ağırbaşlı acı çekebilen bir kız… İçinde olan bitenleri süzgeçten geçirerek yazabilen bir insan… Tabii ki Tarkan’ı, Nükhet’i kıymetli bulurum. Nilüfer’in sesi bir yana dünyadaki diğer sesler bir yana diye düşünürüm.

Aksu’nun ‘45 Dakika’daki açıklamalarından dikkat çekenler şöyle:

— "Benim müziğim, kendiliğinden ilginç bir karışım oldu. Goran Bregovic kendi müziğini tarif ederken ‘Frankenstein müziği gibi’ der. Benimki de öyle bir şey… Ege’nin rolü de büyük tabii. Heredot’un dediği gibi ‘Dünyanın en güzel gökyüzü mavisi Ege’dedir’

— Babam Karadenizli, annem Selanikli. Denizli’ye tayinleri çıkıyor ve orada tanışıyorlar. Babam muhafazkar. Fakat her zaman açık vizyona sahipti. İlk görüşünde annem çantasından sigarasını çıkarıyor ve yakıyorşarkıda da yazdığım gibi, babamın gözleri yerinden fırlıyor ve aşkları o anda başlıyor.

"BEN YAPMIYORUM, HEDİYE"

— Ben hep içimden gelen şeyleri söyledim. Bana beste yaptıran özellik bir hediye, kendim yapmıyorum… O kadar çok beste yaptım ki unutuyorum artık. Bazen bir şey duyuyorum ve bunu kim yapmış diyorum. Yanıt ‘sizin besteniz oluyor…’ Sürekli bir üretim halindeyim…

— (Söz evliliklerden açılınca) Onno ile olan dönem hayatımın en keski dönemecidir. Bir daha öyle birinin geleceğini sanmıyorum. Her şeyi hayata katma değer olarak düşünen, kibirli olmayan, bilgisinden dolayı üstünlük taslamayan bir insan. İnsan ve müzisyen olarak ders gibi biriydi…

— Müzeyyen Senar ile ana-kız gibi bir ilişkimiz var. Derin bir bağlılık var ve hayranıyım. Hastalığını bu kadar hafif, kimseyi yük olmadan geçirmesi… Bu hastalıkla birlikte ruhunun bütün güzeliklerini bir kez daha gördük, gerçekten bir bilge. Olağanüstü şarkı söyleme poziyonu ve tekniği var çünkü olağanüstü bir ruhu var. Bu öğretilebilecek bir şey değil, eşsiz bir şarkıcı…"

"AĞAÇ TEPELERİNDE BÜYÜDÜM"

— "Ben sokak çocukluğunu tatmış birisiyim. Oturduğumuz yerde mahalle anlayışı vardı. Ağaç tepelerinde, sokaklarda koşarak büyüdüm. Çiçeğe, böceğe, hayata, hayvana dokundum ve bunun çok önemli olduğunu düşünürüm.

— Bütün kalbimle yeni anayasanın, sorunlara çözüm getirebilecek çağdaş ve özgürlükçü olmasını istiyorum. Ülkede yaşayan farklı kökenlerden insanlar, kendilerini ifade edebilecek özgür ortamı bulamazlarsa, kendilerini oraya ait hissetmeleri mümkün olmaz. Ülkedeki herkes çağdaş demokratik bir anayasa için kolları sıvasa…Farklılıkların zenginlik olduğu bir anayasa…

— İnsan kimliğini koruyamadığında ayrık otu gibi hissediyor kendini. Adalet dağıtmak zor işttir ama adaleti dağıtırken vicdan gözlüğünden bakmak lazım.

— İnsan kendi şeytanıyla başa çıkamayan ama çok kıymetli değerleri olan bir varlık.

— Ben çıkıntı bir çocuktum. Biri bana bir şey söylediğinde ‘aksini yap aksi yap’ derdim içimden. Sistemin dayattığı şeylere karşı soru sormaya erken yaşlarda başladım. Bana söylenen bir şeyi kabul etmek yerine ‘benim fikrim ne?’ diye düşünmeye başlamam gençlik yıllarına denk geliyor. Aile ortamının da biraz muhafazkar olması bana iyi geldi sanırım, farklı bir yolcukluk için direndim…"

Ntvmsnbc