TRT’de Kürtçe Müzik Söylemek Hayaldi

Sanatçılar
Zuhal Erkek’in röportajı Şivan Perver’in Ferze şarkısını yorumlamasıyla tanıdım Burhan Berken’i. Kendine has uslübu, sesinin rengi, kullandığı enstrümanların harmonisiyle Kürt müziği...
EMOJİLE

Zuhal Erkek’in röportajı

Şivan Perver’in Ferze şarkısını yorumlamasıyla tanıdım Burhan Berken’i. Kendine has uslübu, sesinin rengi, kullandığı enstrümanların harmonisiyle Kürt müziğinde bilinenin aksine bir üretim yapıyor… Burhan Berken’i ilk dinlediğimde Türkiye’de yaşadığı ihtimali aklıma bile gelmemişti. Çünkü dinlediğim İranlı müzisyenlerinde, Burhan Berken’inde genelde şarkılarını caz formatıyla seslendirmesiydi beni böyle yanıltan… Bu yanılgım, taa ki 80’ler dizisinde "Keçe" şarkısını duyuncaya kadar devam etti… Nedense böyle bir yeteneğin Türkiye’de yaşıyor olmasına ayrı bir sevindim… İlk işim Google’a sormak oldu… Albümünün çıktığı Anadolu Müzik’le kontak kurdum ve ardından Burhan Berken… Nihayet Mephisto Kitapevi’nde röportaj için sözleştik. 

Kendi besteleri dışında güzel derlemeleriyle göz dolduran Burhan Berken, şarkılarında modern müzik eşliğinde farklı nağmeleri ve yer yer caz formlarına geçişleri ile dikkat çekiyor. Sanatsal kaygıları üst düzeyde olan Burhan Berken, amacının Kürtçe müziğini farklı kesimlere tanıtmak olduğunu söylüyor…

Sizi 80’ler dizisinde söylediğiniz türküyle tanıdık. Ama aslında sizin müzik serüveniniz uzun yıllar öncesine dayanıyor. Müzik eğitiminiz nedir? Müziğin hayatınızda nasıl bir yeri var? Öncelikle bunlardan bahsederek başlayalım…

Ben müzik eğitimini nereden aldın diyenlere, direk aileden diyorum.  Çocuk doğarken ilk müzik eğitimini ailesinden alır. İlk duyduğu müzik, annesinin ona söylediği ezgidir. Çocuk, hangi kültürde, hangi sosyal alanda yaşıyorsa, o yörenin müziğine alışır. Aslında ailem profesyonel değil ama müziği seven bir aileydi. Benim baban dengbejdi (ozan), annem sürekli ezgiler söylerdi. Sürekli şarkılar söylenirdi. Ve böyle bir ailede müziği seçen tek çocukta benim.

EVİN İÇERİSİNDE KONUŞULAN DİL Mİ, YOKSA DIŞARIDAKİ DİL Mİ DOĞRUYDU?

Biz Bursa’da büyüdük ve Kürtçe’yi de sonradan öğrendik. Evde Kürtçe konuşuluyordu ama dışarıda Türkçe konuşuluyordu. Dışarıdaki dünya ile evdeki dünya bambaşkaydı. Çocuk gözüyle baktığımızda, eve geldiğimizde farklı bir dünya, dışarıda farklı bir dünya ile karşılaşıyorduk. Dışarıda başka bir dil, evde başka bir dili konuşuyorduk. İki dünyanın arasında sıkışmış, gençlik ve çocukluk geçirdik. Bu süreçte de bir müzik tarzı oluşturamıyorsun, bir kere tarz diye bir şey oturtturmak çok zor. Çünkü doğru bir şey bulmaya çalışıyorsun. Hangisi doğru? Dışardaki arkadaşlarınla konuştuğun dil mi doğru, yoksa evde konuştuğun dil mi? Bunun arasında bir tercihti benim için. Başlarda enstrüman çaldım. Şarkı söylemiyordum. Çünkü Kürtçe söylersem nasıl bir tepki alırım, neyle karşılaşırım onu da bilmiyordum. Büyüdüğüm ortam politik bir ortam da değildi. Enstrüman çalmaya perküsyon ile başladım, telli çalgılar, bağlama kullandım. Bağlamadan sonra akustik gitarla devam ettim. 

Müzik çalışmalarınızdan bahsetmişken çıkardığınız albümlerden biraz konuşalım. Bugüne kadar kaç albüm çıkardınız?

94’te İstanbul’da yaşamaya karar verdim, 90’ların ortasında çalıp, söylemeye başladım. İstanbul konserlerinde, bahar şenliklerinde söyledim. 2000’li yıllara kadar böyle geçti. Aslında albüm çıkarmak çok fazla istediğim bir şey değildi. Nedense albüm baskısı yapma zorunluluğu hissettim üzerimde. Müzik yapıyorum, söylüyorum ama buraya gelemeyenler bizi nasıl dinleyecek kaygısına düştüm. Böylece 99 yılında albüm çalışmalarına başladım ve 2001’de albümü bitirdim. Kalan Müzik’ten “Ba” albümümü çıkardım. Kalan Müzik’in çıkardığı ilk Kürtçe albümdür. Bütünüyle Kürtçe albüm olması anlamında ilk Kürtçe albüm olma özelliği taşır. İkinci albümüm ise “Jar ü Evin” adıyla çıktı. Ardından biraz daha bestelerime ağırlık verdim. 2004’ten sonra 2011’de Evar albümünü yaptım. Böyle bir müzikal geçmişim var.

AYDIN KESİM BİLE KÜRTÇE ŞARKI SÖYLEDİĞİMDE TEPKİ GÖSTERİYORDU

90’lara müzik yapmak dediniz. 90’larda müzik yapmak nasıldı? Kürtçe müzik yapmak zor değil miydi?

Zordu, özellikle Kürtçe müzik yapmak oldukça zordu. Çok büyük problemlerle karşılaşıyorduk. Ben çok karşılaştım. O dönemlerde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Tabipler Lokali’nde çaldım. Okumuş aydın kesim içerisinde bile Kürtçe şarkı söylediğimde tepki görüyorum, ondan sonra çalmayı bırakıyordum. Ben müziğimi yapmak istiyordum, çok fazla konser alanına gidemiyorduk. Konser yapacak mekanlar yoktu, yer verilmiyordu. Başvurduğumuzda ise çok komik gerekçelerle mekan talebimiz reddediliyordu. Bize de konser vermek için üniversiteler, bahar festivalleri ve dernekler kalıyordu.

DÖRT DUVAR ÖRÜP, İKİ SANDALYE KOYULAN YERDE KONSER VERİLMEZ

Günümüzde durumu değerlendirirsek…

Günümüzde herkes Kürtçe söylüyor. Bir rahatlama var, ama konser salonu anlamında bir problem yaşıyoruz. Kürtçe’nin ekstra böyle bir problemi var, konser yapacak alan yok. Kültür merkezlerinde algılayış çok farklı. 4 duvar örüp, iki sandalye koymakla konser alanı oluşturamazsınız. Çok yetersiz. İnsanların sizi dinleyecek tek yerleri televizyon oluyor. Oysa bu böyle olmamalı, insanlar kalkıp, konser olduğunda biletlerini alıp, ailesiyle gidip, dinlemeli. Türkiye’deki tüm müzik türleri için aynı sorun yaşanıyor.

GELENEKSEL FORMLARDAN KOPAMAM

Müziğiniz yaparken nelerden besleniyorsunuz? Bu gün yaptığınız müzikte dengbêjlerin payı nedir?

Yaptığım müzik açısından dengbejlerin etkisi çok büyük. Babam dengbej olduğu için beni çok fazla etkiledi. Çünkü babamın söylediği tüm parçalar, şarkılar hala kulağımda. Benim ne kadar batı formunda ne kadar aranje yaparsam yapayım çok köklerimden kopacağıma inanmıyorum. Ne kadar koparsan kop içinde bir yan kalacaktır. Bende hep bir dengbej geleneği, tınısı var. Dolayısıyla aranjeme yansıyor.

Burhan Berken’i şarkılarında çok fazla değişik enstrümanların birlikte harmonisini bulabiliyoruz. Özellikle Yeni Kapı türkünüzde klarnetle başlayan Trakya türküsü mü diye dinlemeye başladığım, fakat arkasından bağlama sesi  eşlik etmeye başlıyor. Bu uyumu nasıl sağlıyorsunuz?

Klarnete baktığınızda köken olarak Alman enstrümanı. Diyarbakırlıyım ama bizim köyümüz Elazığ’a yakın. Elazığ’da gırnata kullanımı oldukça yaygın. Bu yakınlığından dolayı gırnata da kullanılıyordu. Gırnatanın melodileri de bana çok yakın geliyordu. Yeni Kapı’da bu yüzden klarneti kulandım. Ve klarneti de Selim Sesler çaldı. Daha sonra da biz neden albümde bağlama ve klarneti bir aranje halinde yapıp çalmayalım diye düşündük ve Fuat Saka bu işin aranjelerini yaptı.  Böyle karar verdik, ve Yeni Kapı parçası böyle oluştu.

Kürtçe müzikte klarnet kullanmanız nasıl tepkilere yol açtı?

Bizi dinleyen kesim üniversiteli, biraz daha bilinçli kesim olduğu için, diğer kesim dinlemez hemen kenara atar albümü. Çünkü geleneksel forma alışmışladır. Doğal olarak bir anda böyle müzikle karşılaşmak bir tepki yaratabilir. Kim olursa olsun. Yeni bir şeye insan başta tepki gösterir. Okuyan bir insanın buna alışması, bunu kabullenmesi biraz daha kolay. Hatta onlardan çok olumlu tepkiler aldık ve bu tepkiler konserlerimize yansıyor. Albüm çıktıktan sonra konserlerde genç kesimle karşılaşıyoruz. Çünkü albüm öncesini bilmiyor, dinlememiş. Yaptığım o modern formlardan dolayı konserlerden sonra olumlu tepkiler aldık.

KÜRT MÜZİĞİ 90’LARDAN SONRA MİLİTARİST DÜZEYE YÖNELDİ

80’lerden sonra başlayan Kürt müziğindeki değişimi nasıl buluyorsunuz? Bu değişimdeki kendi payınız değerlendirmenizi istesek neler söylersiniz?

80’den başlayalım bu forma. 80’lerden sonra grup müziği revaçtaydı, 70’lerde de dünyada bir grup furyası vardı. Türkiye’de bu furya henüz etkili değildi. Yurt dışında çok iyi gruplar çıkıyordu. 87’lerden sonra Kürtçe’de de farklı bir yorum, farklı sesler çıkmaya başladı. Ciwan Haco bunların en etkili isimlerinden bir tanesidir. Modern, etkili, gençlere örnek olan en önemli isimlerden bir tanesidir. Daha sonra da Kürt müzisyenler grup olmaya başladı. Bununda en önemli temsilcisi Grup Yorum. O dönem böyle insanlar geldi, geleneksel formlar ile küçük küçük batı formlarını kullandılar. Milyonlara ulaştılar, bunu görünce küçük gruplar da oluşmaya başladı. Koma Amed, Dengi Azedi vardı. İyi başlayan gruplardı. 90 ortalarında biraz daha militarist bir düzeye doğru yönelmeye başladılar. Bu aslında iyi miydi, kötü müydü bunun cevabını veremeyeceğim. Bu zaten iyi ya da kötüyse dinleyiciler bunun kararını veriyor. Bu gruplar 97 ve 98’e kadar yükseliş ve değişim yaşadı. 97’den sonra çöküş başladı.

 

Peki bu çöküş neden yaşandı?

İyi bir politik müziği savunurum ama yapılan bu müzikler için kötü politik müzik diyebilirim. Kötü dediğimde tartışılacak bir durum olacak ama yerini bulmayan desem daha doğru olacak. Yerini bulmayan müzik yaptılar. Ve dinleyicide bunun karşılığını gösterdi ve gruplar dağıldı. Ondan sonra da Kürtçe müzikte ciddi bir düşüş yaşandı ve hala yaşanıyor.

 

ŞİVAN, GELENEKSEL MÜZİK İLE DÜNYAYA AÇILDI

Civan Haco, Şivan Perwer’in Kürt müziğine katkısını nasıl buluyorsunuz?

Katkıları çok büyük, temellerine de baktığında onların yapılarını besleyen başka bir şey var. Bu bayrak yarışı gibi, dedenden alır, üzerine bir şeyler katarsan başarılı olursun. Katarsan tabi… Kattığın zaman Şivan Perwer, Civan Haco olursun. Katmadığında da o zaman seni eritip götürüyor. Çok büyük şeyler kattılar. Civan Haco birçok şey katarak Kürt müziğine, Kürt müzisyenine ilk önce bir jazz formunu tanıttı. Böyle yapılabilirliği gösterdi. Şivan’da geleneksel müzik ile dünyaya açıldı. Her ikisi de çok önemli müzisyenler.

Kürtçe müzik politik bir tavra karşılık geliyorken günümüzde ise Kürt müziğini yalnız Kürtler değil, Türkler de, Lazlar da, dinliyor. Müzikteki bu dönüşüm nasıl yaşandı? Ve bundan sonrası için öngörüleriniz nelerdir? Kürtçe müzik çok daha geniş kesimlere hitap eden bir müzik türü olacak mı?

Kürt müziği için yanlış anlatım diyorum. Bugün Latin müziği, Che Guevara müziğini de dinliyorsun, dünyanın her yerinden de bu şarkıları dinliyorlar. Pop, rock her türlüsü yapıldı bu müziğin. Bence Kürtçe müzik biraz yanlış anlatıldı, politik süreçte müziği hapsetti. Politik süreç aslında baltaladı da diyebiliriz. Biraz paradoks gibi, politikleştirme müziği bir adım ileri atarken, bir adım da geri attı diye düşünüyorum. Çünkü bir şekilde de bazı iyi müziklerin önünü kesti. Kürt müziğini duyurdu ama iyi müziğin de önünü kesti diye düşünüyorum.

TRT’DE KÜRTÇE SÖYLEMEK HAYALDİ

80’ler dizisinde bir rol aldınız ve “Keçe” şarkınızı seslendirdiniz.  Evin içinde bile Kürtçe konuşmanın yasak olduğu dönemlerden sonra Kürtçe bir şarkıyı devlet kanalında söylemek nasıl bir duyguydu?

TRT’de olmak hayal zamanı içinde olmak gibiydi. Kürtçe şarkı ve ben buradayım. Ve evde konuştuğun dili dışarıda devlet kanalında konuşuyorsun. Oysa biz sokağa çıktığımızda, kapıdan çıktığımızda Kürtçeyi unutuyorduk. Ama evden de içeri adım attığımızda Kürtçe yoktu. Öyle bir çocukluk yaşadık. Demokrasi adına çok önemli bir şey ve çok geç kalınmış bir şey diyebilirim. Şarkıdan, sanattan, dilden neden korkulur? Aklım hiçbir zaman almış değil. Çocuğa, Kürtçe konuşma, bu tehlike oluşturuyor diyebilir misin? Kürtçe söylediğin için dava açılıyor. Sadece Kürtçe için değil, diğer diller içinde aynı şey söz konusu. Dil nasıl suç olabilir, anlamış değilim, Bir kanala bırakılmamalı, farklı kanallarda da farklı dillerde yayınlar yapılmalı. Umarım daha da çoğalır.

 

video yukleniyor