“Fırat’ın Suyu Marmara’ya Karıştı”

Sanatçılar
Hüseyin Güneş’in röportajı Vedat Yıldırım, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarındaki müzik çalışmalarının ardından Kardeş Türküler’in oluşmasını sağlayan insanlardan biri o...
EMOJİLE

Hüseyin Güneş’in röportajı

Vedat Yıldırım, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarındaki müzik çalışmalarının ardından Kardeş Türküler’in oluşmasını sağlayan insanlardan biri oldu. Bununla yetinmeyen Yıldırım, Kürtçe folk-rock yapan bir grup olan Bajar’ı kurdu. Bundan sonraki süreçte hem Kardeş Türküler’ de hem de Bajar’da müzik çalışmalarına devam eden Vedat Yıldırım besteleri kadar, konserlerdeki samimi tavrıyla da çok sevildi. Yaptığı Kürtçe besteler bu dili bilmeyen insanlar tarafından bile ezbere söylenir duruma geldi. Halkların kardeşliği için bu yola çıktığını söyleyen Vedat Yıldırım, kliplerinin yayınlanmamasına, birçok önyargıyla karşılaşmasına rağmen arkadaşlarıyla beraber sanatına devam ediyor.

Müzik evrensel bir kavramken, onu bu evrensellikten çıkararak ideolojik yapıya sıkıştıranların farklı olarak son yıllarda bir değişimin olduğunu görüyoruz. Bajar’da yaptığı müzikle Kürt müziğini kitlelere sevdirmeyi başardı. Bu değişimi ve Bajar’ı anlatırmısınız?

Bizim bir dramasyon cümlemiz var: "Fırat’ın suyu Marmara’ya karıştı." Fırat’la Marmara’nın birbirine karışması imkansız aslında. Ama karıştılar. Kürtler metropollere aktı. Kürtler nüfusu bakımından dünyanın kentli toplumlarından biri oldu. İstese de istemese de bu oldu. Köyler boşaltıldı, köylerde yaşam koşulları zayıfladı. Bajar’ın bu sosyolojik gerçekliğin müzikal dilini kurmak gibi bir derdi var. Hayat gerçekten çok değişiyor. Müzikal olarak da farklı bir form tercih ettik: Bajar, geleneksel olandan yola çıkarak rock arayışı var. Bajar’a folk-rock da diyebiliriz. Bir arayış grubu diyebiliriz. Çok farklı formlarda da müziği var. Hip-hop gibi.

Kent müziğinde hüzün, efkar ve yağmur tınıları var. Sizde de aslında özellikle ‘Agît’ şarkısında bu ögeler yer buldu. Hatta bu temalar ‘Davetsiz Misafir’de de var. Bu şarkı seçimini neye göre belirliyorsunuz?

Hayat biraz öyle aslında. U2’da popüler bir gruptur ama sosyal sorumlulukları vardır. U2, Türkiye’de yaşanan bir faili meçhulü şarkılarında anıyor. Ama Türkiye’de buradaki rockçılar inanılmaz apolitik. Biz protest karakterli bir ekibiz. Burada üslup biraz önemli. Ayrıca bizde mizahi bir üslup da var. Kem Küm, Elhamdülillah gibi şarkılarımızda bu üslup var. Bu sevdiğimiz bir şey.

Bajar’ın şarkıları daha çok kağıt toplayıcıları, varoşları, kenar mahallelileri yani fakir olan, ezilmiş, mazlum olan insanlardan bahsediyor. Bajar’ın çıkış noktası neden böyle?

Mesela sen işportacıyı anlatıyorsun ya da bir ameleyi. Ama onlar dinliyorlar mı bu müziği? Bu önemli bir mesele. Yoksa çok elitist bir yaklaşıma girersin. Sen bireysel olarak kendine bir şeyler anlatırsın ama o anlattığın şeyin o insanlarla pek alakası yok. Biz Gazi’de bir konser verdik. Çünkü onlar dinliyorlar bizi. Biz çıkış noktası olarak mağdurları ele aldık. Ama bu yeterli değil.

Kürt müziğinde neler olacak?

Pop müzikçisi de çıkacak, rockçısı da çıkacak, bilmem necisi de çıkacak. Gazetelerin de farklı tarzları çıkacak. İşte bu normalleşmeden kaynaklı. Türkiye’deki sıcak siyasetinden sıkıştırmasından kaynaklıdır. Bu kentleşme dediğimiz 20 yıllık süreç var. Önümüzdeki 10-15 sene içerisinde o tür şeyleri daha çok göreceğiz. Farklılaşmalar yaşanacak, Kürtler de o tabakalaşmalar yaşanacak. Sonuçta kapitalist bir sistemdeyiz ve Kürtlerin hepsi proleter veya çiftçi değil. O grupların iz düşümleri açığa çıkacaktır. Bajar, Koma Rewşen gibi gruplar. Bir ekiple tanıştım. Asiyan diye bir grup. Onlar da senfonik rock tarzı bir yere gidiyorlar. Mesela Evanescence dinliyorlar. Böylece bir farklılaşma çıkıyor. Punkçılar çıkacak. Hip-hopçılar zaten diasporada var. Serhado örneğin. Hip-hopçılar var.

Kürt müziği çok zengin bir yapıya sahip. İfadeler, duygular, tınılar, sözün dile gelişi gibi. Kürt müziğinde siyasal hava daha hâkim. Kürtçe müzik yapanlar doğrudan örgütle bağdaştırılıyorlar. Yine Kürtçe müzik yapanlar bu siyasi tabana dayanabiliyor. Örneğin Roj Tv’de yayınlanan bir eser kötü de olsa çok çabuk yayılabiliyor.

Ama Roj Tv’de yayınlanmayan bir müzik eseri iyi de olsa çok fazla duyulamayabiliyor. Sizin bu duruma yorumunuz nedir?

Dediğim gibi dönüp dolaşıp aynı meseleye geliyoruz. Ortada bir savaş, sıcak bir çatışma alanı var. PKK da bazı taleplere sahip ve etkilediği bir kesim var. Bu sorun devam ettiği sürece bu çatışma, sıcak siyaset de devam edecek. Ona bağlı olarak müzikler de yapılacak. Bu sosyolojik bir gerçekliktir. Bu tür şarkıların daha çok tutulması normaldir. Ortalık yanıyor, ölümler oluyor. Böyle bir ortamda tabi ki gayet doğal. Bu müzisyenlerin elinde bir şey değil. Bu soru önemli ama ince bir soru. Tümüyle siyasi sıkışmışlığın ürünü. Kültür, sanat, politika üçgeninde siyaset diğer meseleleri geri planda tutuyor. İnsanlar ölüyor. Fakat diğer yandan şu eleştiriyi de getirmek mümkün; "Biz hep böyle paralize mi yaşayacağız?" Kürtçe eğitim istiyorsak fen bilimleri kitabı yapmalıyız. Romanlarımız bir seyir izlemeli. Örneğin şu çok büyük bir eksiklik: Kürtlerin kültürel mirası kayıt altına alınması. 80-90 yaşındaki bir insan tarih aslında. Onlar ölüyor ve onlar öldüğünde tarih yok oluyor. Böyle bir aciliyet var aslında.

Kürtçenin dil yapısı ile müziğin notaları arasındaki uyum nasıl?

Şunu diyebilirim; belki devletleşmedikleri için Kürtler için bu durum bir nevi avantaj. Devletleşince dil standartlaşır, yerel özellikler kaybolur, nidalar azalır, daha net cümleler kurulur. Mesela, Ermenistan’a gidiyorsunuz. Onlarda da halay var ama standartlaşmış. Ancak Kürtçe halay da serbestlik ve zenginlik var. Böyle olunca dil özgürlüğünü koruyor. Müzikte dili çok rahat kullanabiliyorsunuz. Örneğin, sessiz harfle bitiyor ama siz sesli harfle bitirebiliyorsunuz. Yine dengbej geleneği sayesinde Kürtler hip-hopa kolay ısınmışlardır. Ama bu bahsettiklerim birçok gelenekte de vardır. Kürtçe melodiye daha yatkın. Kürtçe her çeşit müzik anlayışına göre yoğrulabilecek bir dil.

Bajar’da kültürel ve geleneksel öğeler çokça var. Bu öğelerin kurgusu nasıl oluşuyor? Üstelik bunu insanlara dinletebilecek müzik altyapısı nasıl oluşuyor?

Kardeş Türküler geleneğinden geliyor olmamız bizim için büyük bir avantaj. Dünyada hangi müzik formunu denerseniz deneyin. Güçlü olanlara bakın. Kendi toprağındaki o geleneksel dokuyla günümüz müziğini bir araya getirenleri görürsünüz. Aslında iyi şeyler yapmışlar. Batı merkezci anlayışı ele aldığımızda, rock müzik ve cazz müzik dinleyenler için: o müzik sanki kutsal eller değmiş ve yeni bir şeymiş gibi sunuluyor. Tarihinden kopartılıyor. Jazz, blues Afrikalıların kendi ses ve makamlarını Amerika’daki müzikle bir araya getirmesiyle oluşturulmuş. Biz de kendi makamlarımızla rock müziği nasıl bir araya getirebiliriz? Bunu çok önemsiyoruz. Sezen Aksu’nun gücü oradan gelir. Pop müzik yapar ama kadrosuna bakmak lazım. Ermeni müziği var, Anadolu müziği var, çok güçlü melodik hafızaları var. Bunları biliyorlar yani.

Sözlerde kullanılan metaforları ele alırsak; form mesela rock müzik ama sözler bütünüyle pastoral köy müziği. Söz açısından çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Ben de yaşıyorum. Fakat bunu kırmaya çalışıyoruz.

Müzikle uğraşan biri olarak edebiyatla ilişkiniz nasıl?

Edebiyatı dönem dönem takip ediyorum. Bu konuda bayağı eksiğim. Mehmed Uzun, Helîm Yosıf, Hesenê Metê okumuşumdur. Ben Ankara Kürdüyüm. Benim Kürtçemin grameri bayağı bozuktur. Oturdum kendimi geliştirmeye çalıştım. Belli dönem arkadaşlarla beraber kurslara katıldık. Böyle çalışmalarım oldu.

Sizi daha çok kimler dinliyor?

Kardeş Türküler’den gelen bir durum var. Kardeş Türküler’in dinleyici kitlesi çok geniş. Orada Kürt müziğine bir aşinalık oldu. Kürt müziğini sadece Kürtler dinlemiyor, Kürt müziği dinleyen çok ciddi bir Türkiyeli kitlesi var. Tabi bir de rock müziği yapıyorsunuz. O nedenle çok dinleniyoruz.

Türklerden oluşan ‘Yurttan Kürtçe Sesler Korosu’nda şeflik yaptınız. Orayı nasıl buldunuz? Türklerin Kürtçeye yeteneği var mı?

O kadar çok Kürtçe, Ermenice, Rumca şarkı Türkçeye çevrilmiş ki o makamları zaten biliyorlar. Örneğin, "Ağlama Yar" parçasına aşina insanlar. Dil olarak bir yabancılık var. İngilizce merhaba demeyi biliyorsun ama Kürtçe demeyi bilmiyorsun. Bu gerçekten tuhaf bir durum. Yurttan Kürtçe Sesler Korosu Türkiye’de bir şeyler yaratmış.

Bundan sonra yapmak istedikleriniz nelerdir? Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?

Edebiyat üzerine bir ara daha ayrıntılı konuşabiliriz. Örneğin Kürt müzisyenler, Kürt edebiyatını ne kadar takip ediyorlar? Ben kendimi de eksik görüyorum. Yeteri kadar takip etmiyorum. Gündelik hayatta da bu dili yeteri kadar kullanmıyorum. Kürtçe müzik yapanlar, bu dili az konuşuyorlar. Kendi kültürünü korumak bir nostaljiye dönüşürse siz, hep aynı yerde kalırsınız, asimile de olursunuz. Zamanla o dilin değişmesi gerekiyor.

Fotoğraflar: Ebuzer Caner

on5yirmi5.com