Ajda Pekkan Yalnız, Teoman Hedonist

Sanatçılar
Müziğin duyguları aşağı ya da yukarı çekebileceğine dikkat çeken Erdem, her tür şarkının belli bir dozda dinlenmesi gerektiği görüşünde. Türkiye’nin ünlü sesleriyle ilgili düşüncelerini bizimle ...
EMOJİLE

Müziğin duyguları aşağı ya da yukarı çekebileceğine dikkat çeken Erdem, her tür şarkının belli bir dozda dinlenmesi gerektiği görüşünde.

Türkiye’nin ünlü sesleriyle ilgili düşüncelerini bizimle paylaşan DJ, psikolojik bir tahlilyaptı.

Cenk Erdem aslında bir psikolog. Özellikle psikoloji-müzik ilişkisi ve kanserli çocukların tedavisiyle ilgili önemli çalışmalara imza attı. Ama daha çok DJ kimliği ile tanınıyor.

Bugüne kadar birçok radyoda program yapan Erdem, İyileştiren Şarkılar ve Pysico Disco isimli albümler hazırladı. Aynı zamanda dünyaca ünlü sanatçılarla yakın dostluk kuran Cenk Erdem’i evinde ziyaret ettik.

Korku filmlerine düşkün olan psikolog DJ Erdem, evinde Ajda ve Sezen isimli iki kaplumbağa besliyor. Cenk Erdem’le psikoloji ve müzik ilişkisi üzerinden başlayan sohbetimiz, ünlü sanatçıların karakter analizine kadar uzandı.

Psikoloji eğitimi aldınız, ama isminizi müzik çalışmalarınızla duyduk. Müziğe olan bu ilginiz nereden geliyor?

Annem ve babam müziğe çok tutkunlardı. Annemin, dedemin ve teyzelerimin Türk sanat müziğine ilgisi büyüktü. Anneanneme gittiğimde evde hep fasıllar olurdu. Bunun dışında annemin Dalida, Rolling Stone plakları vardı. Babam da İtalyan pop ve Yunan şarkıları dinlerdi. Evde her tür müzik dinlenirdi. Ben bunların içinde büyüdüm. Özel radyolar Türkiye’de 1992 yılında açıldı. 1993 yılında Boğaziçi Radyo’yu kuran ekibin içindeydim. Sonrasında özel bir radyoya transfer oldum. Türkiye’nin ilk dans müzik istasyonuydu. Suat Ateşdağlı, Murat Uncuoğlu, Tarkan ünlü DJ’lerle çalıştım. 2006 yılına kadar radyoya devam ettim.

Psikoloji okumanız, müzik seçimlerinize nasıl etki etti?

Psikoloji, çocukluğumdan beri ilgi duyduğum bir alandı. Küçük yaşlarda bile teyzelerin dertlerini dinlermişim. Güzel şarkılar insanın ruhunu yüceltiyor. Özellikle şarkının içinde duygularına, dertlerine ortak bir iki cümle yakalıyorsan o şarkılar yoldaşın oluyor. Bunların dozları da önemli çünkü müziğin psikoaktif bir yönü var. Duygularını aşağı da çekebilir, yukarı da. Sana dert ortağı oldu diye sürekli hüzünlü şarkılar dinlersen harap olursun. Seni keyiflendiren, sözleri umut olan şarkılar dinlersen yükselirsin. İnsanın duygu durumuna uyan şarkılar seçmesi gerek. Ama bunların dozu önemli. Psikoloji eğitimi, bu dozu ayarlamamda bana rehber oldu.

Bu anlamda günümüzde yapılan şarkıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Psikodinamik kuramda en mutlu dönemimizin ana rahmindeki zaman olduğu söylenir. O dönemde kalp atışlarına maruz kalıyoruz. Bu yüzden insanların tempolu şarkılara meyli var. Ama sadece tempo yetmiyor. 80’li yıllarda melodi ve sözler çok kıymetliydi. Bugün melodiyi kaybediyoruz. Birbirine benzeyen melodiler ve sözler dinliyoruz. Bu yetmezmiş gibi güzel sesleri de kaybediyoruz. Maalesef ses rengi iyi olmayan şarkıcılarla çevrelenmiş durumdayız. Allah’tan Tarkan ve Sezen Aksu’muz var. Mesela ben şarkıları çok güzel denilip bana dinletilmeye çalışılan bazı şarkıcıların başka güzelliklerinin olduğuna inanmak istiyorum. Örneğin Serdar Ortaç’ın başka güzellikleri olduğuna inanıyorum ama şarkıcı olarak almayayım. Güzel ses arıyorum.

Peki günümüzün popüler sanatçılarının psikolojileri hakkında ne söylersiniz?

Karşılıklı görüşme yapmadan, onunla konuşmadan herhangi bir kişiyi psikolojik açıdan değerlendirmek, psikoloji ahlakına uymaz. Ama bu mesleğin içindeyseniz sıklıkla göz önünde olan sanatçıların doğal gözlemcisi oluyorsunuz. Davranışları hakkında fikir sahibi olur hale geliyorsunuz. Bazıları hakkında hissettiklerim var ama teşhis koymam.

Peki o zaman hissettiklerinizi söyleyin…

Ajda Pekkan’ı çok seviyor ve her konserine gidiyorum. Sanatçı duruşunu ve şarkılarını çok seviyorum fakat onun çok yalnız olduğunu hissediyorum. Yanılıyor olabilirim ama onda çok derin bir yalnızlık hissediyorum. Sezen Aksu çok coşkulu. Duygularını çok kontrol etmediğini düşünmüyorum. Bu bana güzel geliyor. Özellikle aşk acısı konusunda biraz hüzne batık olduğunu düşünüyorum. Sezen Aksu, aşk acısı konusunda en olgun insanlardan biri. Aşk acısını yaşamaya devam edecek kadar aşktan ölecek bir kadın. Sezen Aksu aşk acısından ölmediyse hiçbirimiz ölmeyiz.

Tarkan ve Demet Akalın’a ne dersiniz?

Tarkan çok hassas ve çok güzel bir kalbi var. Ben onun annesine şarkı söylediği anda gözlerinde beliren sevgiyi gördüm. Demet Akalın, hırslı ve akıllı. Hoşuma giden birkaç şarkısı oldu, onları suçum olarak kabul ediyorum. Piyasayı çok iyi algılamış, müzik endüstrisini kavramış, oyunu da kuralına göre oynayan başarılı bir şarkıcı.

Ünlülerde histeri patlaması oldu
Teoman’ın müziği bırakmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben Teoman’la tanıştım. Teoman sıkıldığında işini de bırakır, eşyasını da, arkadaşını da hayatından çıkarır. Bana da itiraf ettiği için rahatlıkla söyleyebilirim. Teoman hedonisttir. Keyfine çok düşkün bir adam. İçinden geldiği gibi ve canı ne isterse yapan biri. Aslında ben insanların böyle olmalarını bir noktada iyi buluyorum çünkü başkaları ne der diye kendi potansiyelimizi ortaya koyamayabiliriz. Yapmak istediklerimizi yapamayabiliriz. Teoman, canını sıkan ne varsa hayatından çıkarabilecek bal gibi bir hedonist ve zevk düşkünü.

Sanatçıların özel hayatlarıyla gündeme gelme çabası nasıl bir psikolojinin ürünü?

Bunu iyi ki sordunuz. Ben klinik anlamda narsisizmin yeniden tanımlanması gerektiğine inanıyorum. Çünkü sosyal medya bu tanımı allak bullak ediyor. Burada ünlü olmayanlar bile daha çok mahremini ortaya döker hale geldi. Kendileri ile çok ilgilenmeye ve başkalarını ilgilendirmeyecek özellerini bile paylaşır hale geldiler. Ne kadar takip edildiğini, ne kadar beğenildiğini hesaplamaya başladılar. Sokaktaki insan bile bu hale gelince ünlü isimlerde histeri patlaması oldu. Çünkü çok daha fazla dikkat çekmek zorundalar. Psikolog Doktor Nursun Marmara ile bu konuyu çok tartıştık. Tanımlar bozuldu, muhabbet bölündü.

Keşke teyzemi iyileştirebilseydim
Bir psikolog olarak kliniklerde de çalıştınız. Sizi en çok neler etkiledi?

Houston’da oyun terapisi eğitimi aldım. Dört yıl boyunca Cerrahpaşa Tıp Fakültesi çocuk onkoloji ve hematoloji servisinde çalıştım. Kanserli çocuklarla beraberdim. O dönemde birkaç çocuğu kaybettik ve bu, bana çok ağır geldi. Bu gerçekten çok ağır bir yüktü ve ayrılmaya karar verdim. Zaten yurtdışında da bu işin süresi maksimum üç ya da dört yıl. Ama o dönemde yaşadığım manevi zenginliği hiçbir zaman yaşamadım.

Kendi psikolojinizi sağlam tutmak için neler yapıyorsunuz?

Ben yüce bir insan değilim, öncelikle bunun farkındayım ve ilk önce kibirden arınmaya çalışıyorum. Tasavvufun kenarından tutup da mutasavvıf gibi dolaşan isimler var. Allah öyle bir kibre düşürmesin. Bulunduğum durumun içinde güzel bir taraf bulmaya gayret ediyorum. En çok aşka inanıyorum ve beni aşk kurtarıyor. Bir de insanları mutlu etmek beni çok sevindiriyor.

İyileştiren Şarkılar adında iki albüm hazırladınız. Amacınız neydi?

Kanserli çocuklarla birlikteyken kanser tedavisinde müziğin kullanıldığını keşfettim. Selçuklular ve Osmanlı’da makam müzikleri kullanılmış. Türk bilginlerinden Ebubekir Razi melankolik hastalara güzel sesli insanlardan güzel şarkılar dinletilmesini istemiş. Ben güzel seslerin peşine düştüm. Albümü de Semiha teyzemi düşünerek yapmaya karar verdim. Ben onu çok severdim ama kanserden kaybettim. Keşke dünyanın bütün güzel şarkılarını toplayıp onu iyileştirebilseydim düşüncesi ile bu albümü hazırladım. Her dönem çok sevilen ve tutulan şarkılar arasından güzel sesli sanatçıların eserlerini seçtim. Aynı zamanda müzikal anlamda da arşivlik bir albüm oldu. Sting, Elvis Costello, Dalida ve Amy Winehouse. Amy bu albümle ilgili izinler alınırken ilk izni veren kişiydi.

Lafı gelmişken Amy Winehouse’un ölümü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu konuda kalbim kırıktır. Onun çok yargılandığını ve hırpalandığını, kırılgan ve sessiz bir kadın olarak harcandığını düşünüyorum. O insanların yargıladığı gibi dağınık ve bulanık bir insan olmaktan çok, değişmek isteyen biriydi.

Ajda ve Sezen çok büyüdü

"Çocukluğumdan beri kardeşim Can ve ben akvaryum canlılarına meraklıyız. Daha önce de kaplumbağalarımız vardı ama onlar çok büyüyünce babam onları başka birine verdi. Ben özledim onları. Bunları dört yıl önce aldım, daha bebektiler. Elime aldığımda birinin kabuğunun çok estetik olduğunu gördüm ve ona Ajda ismini verdim. Küçük olanı daha dağınık ve melankolikti. Sürekli kayaların altına saklanıyordu. Bu da Sezen olmalı dedim. Ajda ve Sezen şimdi o kadar büyüdü ki sanırsınız diva oldular."

Zaman