Ömer Faruk Tekbilek Beyazıt Meydanı’nda

Konserler
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği ramazan etkinlikleri kapsamında bugün Beyazıt Meydanı’nda bir konser verecek olan Tekbilek, müziğe, dine ve sufizme bakışı hakkında AA muhabirine bi...
EMOJİLE

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği ramazan etkinlikleri kapsamında bugün Beyazıt Meydanı’nda bir konser verecek olan Tekbilek, müziğe, dine ve sufizme bakışı hakkında AA muhabirine bilgi verdi.

Ünlü Neyzen Ömer Faruk Tekbilek, kendisi için müzik yapmanın "dua etmek" olduğunu belirterek, "Ben müziği insanın kendi özüne, dolayısıyla Allah’a giden en kestirme yol olarak tanımlıyorum" dedi.

İnsanın kendi içinde bütünleşebilmesi için müziğin önemli olduğunu belirten Tekbilek, insanın kendisiyle en büyük bağının "nefes" olduğunu söyledi. Nefeste kutsallık olduğu ve ney çaldığım için, neyin de nefesle bağlantısı bulunduğuna dikkat çeken Tekbilek, bunun sufizmle bağlantısı olduğunu düşündüğünü kaydetti.

Tekbilek, İbn-i Arabi’yi okuduktan sonra sufizmle alakasının derinleştiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Aslında sufizmin özeti olarak kendimce şöyle diyorum; sufizmin iki büyük özelliğini gördüm; birincisi kainatı idare eden yaratana olan hayranlık, ikincisi de bütün yaratılanları yaratandan ötürü sevmek, sonsuz toleransla dışarıya bakabilmek. Dış alem bize, kendimizden ve yaratandan başka bir şeyin olmadığını anlatan bir örnek sadece. Sufizmde bunu buldum kendimce. Ve sufizmin müzikle de bağlantısı aynı zaten. İnsana kendinden başka rakip yok, kendinden başka geliştireceği bir şey yok. Dış dünya insana sadece bir örnek öğrenmek için… Olması gerekeni biz kendimizle yaşıyoruz."

Müzikle dinin arasındaki bağ bulunduğuna vurgu yapan Tekbilek, bunu daha küçük yaşlardayken hissettiğini dile getirdi.

Tekbilek, "Benim bir sözüm var, ‘müzik yapmak dua etmektir benim için.’ Çünkü aynı şey. Müzik yaparken insan ne yapıyor? Dış dünyayı bloke edip kendi içimize giriyoruz, kendi özümüzle bütünleşiyoruz. Dua ederken de aynı haleti ruhiye içindeyiz. Dış dünyayı bloke ediyoruz, yaratanın önündeyiz ama kendimizle beraberiz tabi. Yaratana giden yol kendi özünüzden geçtiği için. Yine aynı şekilde bir şuur halindeyiz. Onun için müzik yapmak dua etmektir mottosunu her zaman kullanıyorum ben’ diye konuştu.

"KAİNAT MÜZİKTEN İBARET"

Müziği insanın kendi özüne, dolayısıyla Allah’a giden en kestirme yol olarak tanımlayan Tekbilek, şöyle devam etti:

"Müzik Allah’ın lisanıdır, meleklerin lisanıdır, seslerin kulağa en hoş gelen şeklidir. Müziğin en güzel, en geniş tanımını 5 sene evvel bir yerde okumuştum, çok hoşuma gitti. Diyor ki, ‘müzik, titreşimin ilmi ve sanatıdır. Hem bir sanattır ve aynı zamanda ilimdir.’ Şurası gerçektir ki, kainat, bütün her şey titreşimden ibaret. Cenabı Hakk’ın kendi enerjisiyle birlikte titremesinden dolayı bütün o titreşim yayılarak bütün kainatı kaplıyor. Bu titreşim, değişik frekanslarda değişik şekilde görülüyor, madde oluyor, koku oluyor, renk oluyor. Kainattaki en yüksek titreşim insan ruhuymuş. Onun için titreşen her şey ses de yarattığı için, kainat müzikten ibaret. Değişik seslerin duyumundan ibaret.

Kainatta daima müzik yankılanıyor. Bu sesi tabi her insan kendi algısına göre alıyor. Biz kendi kültürümüzü bilgimizi, ilmimizi artırdıkça ve sanatkar olarak da kendi öz benliğimizle meditasyon şeklinde olsun, alıştırmalarımızla olsun bu algılarımızı geliştirdikçe duyu kabiliyetimiz artıyor haliyle. Onun için de biz müzisyen olarak sadece müzik yapmıyoruz, yaratmıyoruz, bir beste falan yapmıyoruz, zaten olanı duyuyoruz."

"BÜTÜN DİNLERİN GAYESİ AYNI ASLINDA…"

Bütün dinlerin gayesinin aslında aynı olduğunu belirten Tekbilek, "Yaptığımız ibadetler, oruç olsun, namaz olsun her türlü ibadet şekli, insanı neticede devamlı huzurda olduğumuzun, yaratanın karşısında olmanın bilincine götürmek ve ‘daimi namaz’ dediğimiz olayı yaşamak" dedi.

Dinde teferruattan ziyade ruhaniyetin önemli olduğunu söyleyen ve Yunus Emre’nin "şeriat, tarikat yoldur ama hakikat ondan içeri" sözünü anımsatan Tekbilek, bütün dinlerin, yolları değişik olsa da insanı belli bir eğitimden geçirdikten sonra o iç dünyasının, özünün farkına varıp yaratanla bağlantısını sağlamlaştırmayı, insanın daimi olarak huzurda olduğunun farkına varmasını amaçladığını anlattı.

Ramazan ayının kendisi için öneminden de bahseden Tekbilek, "İki temel öge görüyorum ramazanda. Birincisi, ibadet, manevi halimizin kendi özümüzde yoğunlaşması. İkincisi de sosyalleşmek bakımından kolektif şuuru meydana getirmesi, bütün toplumu bir araya getirmesi yönünden çok büyük faydası var elbette ki. İnsanları manevi yönden, şuur olarak aynı noktaya toplayıp ‘kolektif şuur’ dediğimiz şeye, herkesin aynı anda aynı duyguları yaşayabilmesine yönlendiriyor" şeklinde konuştu.

İnsanların ibadetlerini, "az yapıyor, çok yapıyor" şeklinde eleştirmenin doğru olmadığını dile getiren Tekbilek, her insanın, kendi ruhunun, olgunluk yapısının derecesine, anlayışına, idrakine göre samimiyetle ibadetini yapmaya çalıştığına inandığını söyledi.

Tekbilek, "Şurası gerçek, her zaman, bunu peygamberler de söylüyor, Cenabı Hak da söylüyor, Allah’a giden kullarının sayısı kadar yollar vardır, bir tek yol yoktur. Her insan kendi ruhunun seviyesine göre belirli bir yol tutmuştur ve o yoldan kendince gerçeğine ulaşmaya çalışıyordur. Onun için, ‘bu insan yanlış yapıyor, bu insan doğru yapıyor’ diye bir eleştiride bulunmak da doğru değil’ şeklinde konuştu.

BATININ DOĞU FELSEFELERİNE İLGİSİ

Ömer Faruk Tekbilek, Avrupa ve ABD’de son yıllarda sufizm, Hint ve Uzakdoğu felsefelerine ilginin artmasının nedeninin insanların manevi arayış içinde bulunması olduğunu söyledi.

Özellikle 20. yüzyıldan sonra materyalizmin yükselişe geçtiğini, maneviyatın yadsınarak başka değerler peşine düşmenin ise insanları çıkmaza soktuğunu vurgulayan Tekbilek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben 25 yıldır ABD’deyim, 20. yüzyılın son aşamasında buna şahit oluyorum. Sufizme, Hint felsefesine ve doğu felsefelerine karşı manevi yönden büyük bir ilgi var. Bu tabi insanların manevi açlığından dolayı oluyor. Çünkü materyalizm bir yere götürmüyor insanları. Ve bir arayış bu. Muhakkak ki faydası oluyor. Yalnız bizim değil, bütün doğu kültürlerinde kendisini keşfetme yönünden çok büyük şeyler halledilmiş yüzyıllar boyunca. Ve bulunmuş, mutluluğun sırlarını bulmuşlar, kendiyle olan bağlantısın çıkarmak için çok kesin yollar bulunmuş. Onun için insanlar da bu arayış peşinde. Hiç olmazsa tanımış oluyorlar bizim felsefemizi, nasıl yapmışız? Onlar hakkında faydalı olduğuna inanıyorum. Tabi muhakkak her yönde olduğu gibi bunu istismar eden insanlar da var, değişik insanlar var, bu her devirde olmuştur. Ama bunun yanı sıra pozitif yönden faydası olduğuna inanıyorum."

YENİ ALBÜM RAMAZAN ORTASINDA

Tekbilek, bugün gerçekleştireceği konserinin yanı sıra albümlerini de imzalayacağını belirterek, dinleyenlerine yeni albüm müjdesini de verdi.

Tayfun Medeni’nin kendisinin sufizmden etkilenerek yaptığı besteleri bir araya getirdiğini anlatan Tekbilek, "Dance for Peace-Barış için Dans’ adını alacak bu albüm, bütün sufi parçalarımı bir araya getiren bir albüm oldu. İnşallah ramazanın ortalarına doğru, 15-16 Ağustos gibi çıkacak" dedi.

Uzun yıllardır ABD’de yaşadığını ancak son bir kaç senedir kendi ülkesindeki insanların müziğine gösterdiği ilginin kendisini çok mutlu ettiğini dile getiren Tekbilek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Kendi insanlarımla bir arada olmanın huzurunu yaşıyorum. Gün geçtikçe onlarla paylaşmak ve bir arada olmak benim için çok büyük bir mutluluk. Sanki bir bahçıvan sabır ağacının meyvelerini toplar gibi, bu ağacın meyvelerini kendi kültüründen insanlarımla beraber yaşamak benim için çok büyük mutluluk. Beni seven, benimle duygularını paylaşan bütün insanlara teşekkür etmek istiyorum."